13 Ocak’ta Ulusların Haklarının Korunması Hareketi Moskova Gumilev Merkezinde Suriye’deki Çerkeslerin durumu ile ilgili bir konferans düzenledi.
Konferansa katılan arasında şu isimler de yer alıyordu: Beslan Kobahiya (Ulusların Haklarının Korunması Hareketi Koordinatörü, Dünya Abhaz-Abazin Halkları Kongresi başkan danışmanı), Beslan Agrba (Moskova Abhaz Derneği başkanı), Yuri Agirbov (Moskova Çerkes-Adıge Diasporası İhtiyarlar Konseyi Başkanı), Aslan Huray (Rusya Kafkas Halkları Kongresi eş başkanı) Anzor Kabard (Kabardey temsilcisi)
Anavatan çağırıyor mu?
Orta Doğu’dan endişe verici haberler geliyor. Suriye’deki şiddetli çatışmalarda Çerkes diasporasının ne şekilde etkilendiği tam olarak belli değil, İran’da da durum gergin. Rusya’nın tüm bunları görmezden gelmesi beklenemez. Bu hayati önemi haiz sorunlar bugünün gündemini belirliyor.
Durumu tam olarak anlamak için, 150 yıl önce ne olduğunu hatırlamak lazım. Rusya İmparatorluğu Kuzey Kafkasya’nın işgalini tamamladı (1763-1864). Savaş döneminde Çerkeslerin (Adıgelerin) çok büyük bir bölümü Osmanlı İmparatorluğuna sürüldü, azımsanmayacak bir bölümü Çerkeslerin yaşadığı bölgelerde yürütülen askeri harekatlarda öldü.
Beslan Kobahiya durumu şöyle özetledi: “Bugün Abhaz-Adıge diasporası tüm dünyaya (50 ülke) dağıldı, ancak büyük bir bölümü Orta Doğu’da (Suriye’de 150 bin) yaşıyor. Suriye’de bugün muhtemel iç savaş durumunda, Çerkeslerin tahliye planının hazırlanması gerekiyor. Bu tür operasyonlar konusunda tecrübeler var. Adıgelerin Kosova’dan getirilişi ve Gürcü-Abhaz savaşı sırasında insanların anlaşmazlık bölgesinden tahliye edilmesi bunun örnekleridir. Abhazya’ya Çerkeslerin yerleştirilmelerinin ardından geçen 20 yılda başarılı sonuçlar elde edildi. Geri dönenler aktif olarak ekonomiye katkı yaptı, toplumsal sorunlarla ilgililer ve sosyal sorumluluk alıyorlar, en önemlisi ise başarısız adaptasyon sürecini ortaya koyan veriler ve bu sebeple ortaya çıkan suçlar yok.
Bu durum şunu gösteriyor ki, Rusya programı etkili olarak çalışıyor. Yönetim zamanında tepki gösteriyor, altyapı oluşturuldu, maddi kaynak var. Son 10 yılda Rusya Federasyonuna göç akımı biraz azaldı, ancak güncel olaylara bağlı olarak bu göç ciddi şekilde artabilir. Altını çizmemiz gereken önemli bir husus ise şu: insanların geri dönme hakkı olmalı, onlar bu hakkı kullanır veya kullanmaz, bu başka bir meseledir”.
Çerkesler uzun yıllardır Orta Doğu’da barış içinde yaşıyorlar. Ürdün ve Suriye’de Çerkes okulları var. Sadece Mısır’da Abaza soyisimli yaklaşık 200 bin kişi yaşadı. Yerel yönetimlerle iyi ilişkiler oluşturuldu. Bugünse telefon görüşmeleri dinleniyor ve diaspora ile hiçbir irtibat kurulamıyor, telefonlar sessiz.
Yuri Agirbov, “Yurttaşların korunması için sivil örgütlerin ve yönetimin etkili ve koordineli biçimde çalışması gerekiyor. Aksi takdirde tahliye, yerel halk arasında gerginliğin tırmanışına neden olabilir, ardından Suriye’deki olaylarının çözümünün zorlaşmasına neden olabilir. Somut olarak üzerinde düşünülmüş, ortak hareketi sağlayacak bir komite kurulması üzerinde düşünmek lazım. Nalçik’te Dünya Çerkes Birliği aynı şekilde bu problemi yakından takip ediyor” ifadelerini kullandı.
Aslan Huray “Çerkesler düzene saygı duyuyor ve her zaman vatanlarına dönmek istediler. 150 yıl önceki olaylara rağmen Çerkesler bilgeliğini gösterdi ve durumu zorlaştırmadı. Bu insanlar, çalışmayı seven, barışçıl insanlar. Kosova tecrübesi de bunu destekliyor. Dolayısıyla şu anda, bürokratların geri dönüşe engel olmak için hiçbir dayanakları yok. Çerkeslerin buna hakkı olmalı” dedi.
Beslan Agrba, “Rus devletinin bu konuda aktif tavır takınması lazım, ancak tamamıyla devlete bel bağlamak da doğru değil. Geri dönüş/tahliye modelinin hazırlanması lazım. “Burada ne yapacaklar?”, “devlet onlar için ne yapmalı?”, “sivil toplum ne yapmalı?” gibi soruların cevapları detaylı olarak düşünülmeli, bu esas üzere hareket mekanizmaları hazırlanmalı. Bununla beraber, insanlar kendilerini zorlukların beklediğini de bilmeliler, ancak bu zorlukların ardından kendi topraklarında yaşayabilecekler ve bu onların hakkı. Ve elbette Kanada örneği gibi uluslararası tecrübeler araştırılmalı” şeklinde konuştu.
Toplantıda önemli bir telefon görüşmesi yapıldı. Beslan Kobahiya katılımcıları Abhazya Dışişleri Bakanı Vyaçeslav Çirikba’nın resmi onayının alındığı konusunda bilgilendirdi: Abhazya Çerkeslerin geri dönüşüne yardıma hazır, şu anda Suriye’ye özel diplomatik misyonun gönderilmesi meselesi inceleniyor.
Anzor Kabard konuşmasında üç önemli noktaya değindi:
1. Geri dönüşçülerin dini kimlikleri Batı Kafkasya ve Kabardey-Balkar’daki askeri operasyonlar açısından önemli. Çerkeslerin ‘terörizmle’ mücadele konusunda olumlu ve güçlü rollerini (1982-85 ‘Müslüman Kardeşler’) hatırlamak gerekiyor.
2. Geri dönüşçü sayısı: Bugüne kadar yönetime geri dönüş talebiyle resmi 411 başvuru yapıldı, ancak gelecekte rakamlar binlerle ifade edilebilir.
3. Geri dönüş yeri: Bazı nedenlerden ötürü Adıgey geri dönüş için en uygun yer olarak görülüyor: Nüfus yoğunluğu kilometre kareye 50 kişiden az; geri dönüşçülerin anadil seviyesi iyi; ulaşımın gelişmişliği.
Yevgeni Bahrevski konuşmasında, şu anki meselenin geri dönüş değil, kurtarma operasyonu olduğunu belirtti: “Geri dönüş, Suriye’nin diğer halkların gözünde Çerkeslerin imajını kötü etkileyebilir ve tehlikli sonuçlar doğurabilir. Şu durumda ülkeyi terk etmek isteyen binlerce kişi için hazırlıklı olmak gerekiyor. Geri dönüşün zorlukları göz önünde bulundurulmalı. Ayrıca, Türkiyeli Abazaların Abhazya’ya geri dönüş örneğinde görüldüğü gibi herkesin dönmeyi düşündüğünü iddia edemeyiz, aksine gelmiyorlar, halbuki bunun için her şey oluşturuldu.”
Çerkes meselesi aynı zamanda Soçi 2014 Olimpiyatları ile de ilgili. Tartışmalar esnasında, Suriye’den Çerkeslerin kabul edilmesinin Olimpiyatların yürütülmesi açısından olumlu rol oynayacağı düşüncesi de oluştu. Anzor Kabard “Bu, Rusya yönetiminin hiçbir şekilde kaçırmaması gereken mükemmel bir fırsat” dedi.
Ulusların Haklarının Korunması Hareketinin bu problemlerin çözümünde önemli rol oynaması gerektiği fikrinin dile getirildiği görüşmede Çerkes Soykırımı konusu da gündeme getirildi. Terminolojide ‘jenosit’ ve ‘etnosid’ gibi nüanslar bulunduğunu savunan Konstantin Tasits, konu üzerinde birçok farklı yaklaşım olduğunu, bununla beraber Rusya yönetiminin durumu görmesi ve olayların her türlü gelişimine hazır olması gerektiğini ifade etti.
Pavel Zafirullin, Kazaklar ile kolektifleştirme ve kıtlığa maruz bırakılan Rus çiftçilerine uygulanmış olan soykırımın tanınması gerektiği gibi Çerkes Soykırımının da tanınması gerektiğini belirtti. Zafirullin “Bu devleti küçük düşürmek veya dağıtmak anlamına gelmez, daha fazla hata işlememek adına bu bir gereklilik. Rusya ve Birliğin halklarının uyanış enerjisini, Çerkeslerin yeniden doğuş enerjisini kabul etmek ve Rusya’nın yararına özümsemek gerekiyor. Akis takdirde bu enerji ülkemizin düşmanları tarafından kullanılacak” dedi.
Beslan Kobahiya ise “Soykırım kabul edilir, karşılıklı sorunlar ve eleştiriler rafa kaldırılır. Enerjiyi ‘pozitife’ çevirmek lazım, şu anda kimsenin tartışmalara ihtiyacı yok. Bunun hem Dışişleri Bakanlığında, hem Federasyon Konseyinde ve diğer yönetim kurumlarında anlaşılması gerekiyor” dedi.
Görüşme sonunda şu husular üzerinde kanaat yoğunluğu oluştu:
1. Orta Doğu’daki durum oldukça endişe verici boyutlara ulaşmıştır. Bundan dolayı ilgili tüm tarafların Çerkes göçmenlere yardım konusunda aktif rol oynaması gerekmektedir.
2. Çerkes diasporasının Suriye’den tahliyesi/geri dönüşü konusunda bir komisyonun kurulmasının faydalı olacaktır.
3. Devlet ve sivil toplum düzeyinde koordineli ve çok yönlü katılım faydalı olacaktır.
4. Komisyonun faaliyetleri sürecinde, kişilerin anlaşmazlık bölgesinden çıkarılışından, yerleştirildikleri bölgedeki adaptasyonlarına kadar her şeyi içeren geniş planlar hazırlanmalıdır.
5. Ülke başkanları ve birimlerin başkanlarına yönelik başvuru belgeleri hazırlanmalıdır.
6. Çerkes diasporasının tarihi vatanlarına dönüşü Soçi-2014 Olimpiyatlarına olumlu etki yapacaktır.
7. Çerkes Soykırımını tanımak ve bundan sonra Çerkes halkı ve diasporası ile pozitif ilişkiler kurmak gerekmektedir.
16 Ocak’ta Lev Gumilev Merkezi‘nde yayımlanan bu yazı Özlem Güngör tarafından Ajans Kafkas için Türkçeye çevrildi.
İvan Melnik