Avrupa’nın 1 numaralı insan hakları ihllalcisi

Rus yetkililer, Strasbourg’daki Avrupa Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ile aralarındaki çatışma hakkında alınacak kararının yaz bitimine kadar ertelendiğini ilan ettiler.

Perşembe günü, Duma Parlamentosu, Federasyon Konseyi Başkan Yardımcısı Aleksandr Torşin tarafından desteklenen ve Anayasa Mahkemesinin belli durumlarda Kremlin’in Rusya aleyhine alınan AİHM kararlarını yerine getirme yükümlülüğünü kaldırmasına izin veren tasarının, yeniden gözden geçirilmesinin son bahara kadar ertelenmesi kararını aldı. Tasarı ayrıca Rus vatandaşlarının hükümet aleyhinde Strasbourg mahkemesinde dava açmasını zorlaştırıyor.

Bu ertelemeye rağmen, Duma tasarıyı Eylül ayında yeniden görüşecek ve çatışma kesinlikle kızışacak. Fakat sorun, tasarının dilinden daha derin. Esas sorun Rusya’nın Avrupa Konseyi üyesi olmayı hak edip etmemesidir.

90’ların başında, Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in hedeflerinden biri, Rusya’nın, Avrupa toplumunun gerçek bir üyesi olması yolunda kilit bir adım olarak Avrupa Konseyi üyesi olması idi. Yeltsin, dış dünyaya ve Rusya vatandaşlarına, Rusya’nın, Avrupa’nın demokratik değerlerine ve en önemlisi insan haklarına bağlı olduğunu göstermeği çok istemişti.

Rusya üyelik başvurusunu ilk kez 1992’de yaptı ve Şubat 1996’da Avrupa Konseyi’ne üye oldu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini (AİHS) imzaladı ve ülke içindeki tüm yasal kanallar tükendikten sonra Rusya Federasyonu vatandaşlarının davacı olarak başvurusu halinde AİHM’in yargı yetkisine tabi olacağını kabul etti. Rusya hükümetine karşı, vatandaşlarının lehine ilk karar 2002 yılında alındı.

Avrupa Konseyi, Rusya’yı, AİHS ve AİHM’ye taraf olarak yükümlülüklerini yerine getirdiğinden emin olmak için son 15 yıl boyunca, bugüne kadar yakından izledi. Rusya, ülkesinde insan haklarını savunmayı taahhüt ettiği toplamda 50’den fazla Avrupa Konseyi sözleşmesini onayladı. Fakat malesef, sadece kağıt üzerinde kalan bu taahhütler pratikte uygulanmadı. Avrupa Konseyi tarafından yayınlanan raporlar sürekli olarak, bağımsız bir yargı sistemi ve bağımsız kitle iletişim araçlarının olmadığı, seçimlerin adil bir şekilde gerçekleştirilmediği Rusya’nın özgür ve demokratik bir ülke olmadığı sonucunu ortaya koydu.

İnsan haklarının yaygın bir şekilde ihlal edildiği Çeçenya’daki iki kanlı savaş, Rusya ve Avrupa Konseyi arasındaki bağların kopma noktasına gelmesine neden oldu. 2000 yılında Çeçenya’daki aşırı insan hakları ihlalleri nedeniyle Rusya delegasyonunun Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisindeki oy hakkı askıya alınmıştı.

Ancak Avrupa Konseyi ve Rusya arasındaki farkların listesi Çeçenya’yı da aşar ve Yukos Skandalına, 2008 Rusya-Gürcistan savaşına, muhalefet partilerinin anayasal haklarının ve seçim yasalarının ihlal edilmesine kadar uzanıyor.

Rusya hükümeti vatandaşları tarafından AİHM’de açılan davaları yüzde 90 oranında kaybediyor. Rusya açılan dava sayısına göre Avrupa Konseyi’nin 47 üyesi içinde uzak ara lider konumda bulunuyor. 2002’den bu yana insan hakları ihlal edildiği gerekçesiyle Rusya vatandaşlarının açtığı dava sayısı 40 binin üzerinde, bu rakam toplam dava sayısının yüzde 29’una tekabül ediyor. İkinci sıradaki Türkiye aleyhine açılan dava sayısı 15 binin biraz üzerinde.

Rus yetkililer mahkeme kararları sonucunda kurbanlara tazminat ödüyor olsa bile, bu kötü huylu bir tümör üzerine yara bandı yapıştırmaya benziyor. Rusya’nın temel problemini -insan haklarının sistematik olarak kötüye gitmesi- iyileştirmede çok az etkisi oluyor. Hükümet bu durumu değiştirmek için gerekli siyasi iradeden mahrum olduğunu gösterdi.

Bu nedenle, Rusya ve AİHM arasında insan haklarına saygı çerçevesindeki çatışma büyük ihtimalle çözüme ulaşmayacak. Kremlin bunu herkesten daha iyi biliyor, Torşin ve Anayasa Mahkemesi Başkanı Valeri Zorkin’in, Rusya’nın artık AİHM’nin yargı yetkisine tabi olmak istemediğinin ilk sinyalini göndermiş olmasının sebebi de bu. Onlar AİHM’nin kararlarının siyasi gerekçeli olduğunu iddia ediyor, siyasi gerekçeli, yani: "Rusofobik". Fakat bu iddia sadece, Rusya’nın, insan haklarını ihlal etme alanında Avrupa’nın lideri olduğu gerçeğini gizlemek için kullandığı bir sis perdesinden ibaret.

Kremlin, eğer onayladığı insan hakları sözleşmelerini ihlal etmeğe ve AİHM kararlarını uygulamayı reddetmeye devam ederse, bu, Avrupa Konseyi ile ciddi bir çatışmaya yol açacak, daha sonra ise Rusya’nın konseyden tamamen ihraç edilmesi gerçek bir ihtimal haline gelecektir.