Ahmed Zakayev Lordlar Kamarası’nda konferansa katıldı

Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Başbakanı Ahmed Zakayev İngiltere Lordlar Kamarasında konferansa katıldı. 

 

İngiltere’de bulunan “Henry Jackson Cemiyeti” ne bağlı olarak faaliyet gösteren “Rusya Çalışmaları Merkezi”  tarafından 5 Şubat’ta Lordlar Kamarası binasında “Çeçenya ve Vladimir Putin’in İktidara Yükselişi” bağlığıyla konferans düzenlendi.

 

Rusya Federasyonu’nun Çeçen İçkerya Cumhuriyeti’ni işgalinin 20.yıldönümü nedeniyle düzenlenen konferansın tanıtımında “Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana, hiç bir bölge Çeçenya kadar Rusya üzerinde etki yaratmadı. Birinci Rus-Çeçen Savaşı (1994-1996), Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in ademi merkeziyet stratejisinin doruk noktası olarak tanımlanırsa, İkinci Rus-Çeçen Savaşı’ da (1999 – ) Vladimir Putin’in iktidara yükselişinin sahnelenmesidir. Putin’in Kremlin’e çıkmasından bu yana Çeçenya’da istikrarsızlık, Rusya’ya yön verdi; Rus yönetiminin ‘dikey iktidarı’ nı kurmasına bahane sağladı. Bunun bir parçası olarak ise, Rusya milyarlarca rubleyi bu huzursuz cumhuriyete yatırdı ve yerel bir savaş ağasını iktidara taşıdı” ifadelerine yer verildi.

 

ÇİC Başbakanı Ahmed Zakayev’in baş konuşmacı olduğu konferansın moderatörlüğünü  İngiliz İşçi Partili politikacı ve İngiltere Parlamentosu “Ortak İnsan Hakları Komisyonu” üyesi Lord Frank Judd gerçekleştirdi.

 

Ahmed Zakayev’in ickerya.com sitesi tarafından Türkçe’ ye çevrilen konuşma metni şu şekilde;

 

"İyi günler değerli arkadaşlar!

 

Öncelikle, bugünkü toplantının organizatörlerine ve tüm katılımcılara teşekkür etmek istiyorum: Teşekkürler, değerli arkadaşlar. Burada toplanmamıza vesile olan konferans, Rus-Çeçen Savaşı’nın 20.yıldönümüne adanmıştır.

 

Geride bıraktığımız 20 yıl içerisindeki iki savaşta, Çeçen halkı 42 binden fazlası çocuk olmak üzere 250 binin üzerinde vatandaşını kaybetti. Toplu katliamlar, yerleşim birimlerinde misket bombalarının kullanılması, etnik temizlikler, yargısız infazlar, işkence ve şiddet bu savaştaki insan hakları ihlalleriydi. Rus ordusunun Çeçenya’da kullandığı metotlar, bu savaşın amacının Kremlin propagandası tarafından yayıldığı üzere “uluslararası terörizmle savaş” olmadığını, ancak bağımsızlık ve özgürlük isteyen Çeçen halkının topluca cezalandırılması olduğunun kanıtıdır.

 

Çeçen Cumhuriyeti’nde yaşanılan toplu insan hakları ve uluslararası insani hukuk ihlalleri pek çok uluslararası sivil toplum kuruluşu tarafından belgelendi.

 

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin pek çok raporunda, Rusya’nın Çeçenya’ daki savaş sırasında, Avrupa Konseyi Konvansiyonu’nu ve Anayasası’nı ihlal edildiği belirtildi. Rusya Federasyonu ayrıca Cenevre Konvansiyonları’nın 1.Ek Protokolü’nün 48.maddesini, Dördüncü Cenevre Konvansiyonu’nun 3.maddesini ve Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü’nün 7.maddesini ihlal etti.

 

Ancak, buna rağmen, Batı’nın önde gelen ülkeleri, Rusya’nın Çeçenya’da yürttüğü canice savaşı “Rusya’nın iç işi” olarak adlandırmaya başladı. Ve daha sonra da uluslararası toplum, Rus-Çeçen Savaşı’na Rusya’nın bir iç meselesi olarak bakmaya başladı. Şahsi kanaatim, bunun sadece siyaseten yanlış bir tutum olmadığı ama aynı zamanda uluslararası hukuk kurallarının temel prensipleriyle çelişen bir tutum olduğudur.

 

Bu nedenle, Çeçenya’da sivillere karşı işlenilen suçların cezasız kalması yeni bir problemi doğurdu ve Rusya daha fazla insan hakkını ihlal etmeye başlaı. Örneğin, 2013 yılında Rusya Federasyonu Parlamentosu, şüpheli teröristlerin ailelerini ve akrabalarını cezalandırmayı amaçlayan yeni bir yasayı geçirdi. Bu şekilde, Rus hükümeti, Kuzey Kafkasya’da gerçekleştirdiği toplu cezalandırma pratiklerini yasallaştırdı.

 

Çok kısa bir süre önce, Çeçenya’da işgalci yönetim organları onlarca evi yakıp yıktı, bu gayrimenkullerin sahiplerinin ve ailelerinin suçu Çeçen direniş savaşçılarının yakın akrabaları olmalarıydı.

 

Çeçen halkı, uzun yıllardır Rus ordusunun Çeçenya’da işlediği savaş suçlarının bağımsız ve adil bir komisyonca soruşturulması çabası içerisinde. Bu bağlamda, Çeçen Cumhuriyeti’nin sürgündeki meşru hükümeti, uluslararası kamuoyunun dikkatini bu konuya çekebilmek için geçtiğimiz yıl pek çok faaliyet gerçekleştirdi.

 

Örneğin, geçtiğimiz sonbaharda, “Hukukun Üstünlüğü, İnsan Hakları ve Adalet İçin Barış Yürüyüşü” adını verdiğimiz barışçıl bir protesto gerçekleştirdik. 29 Eylül 2014’te Varşoba’da başlayan bu yürüyüş 13 Ekim 2014 günü Brüksel’de sona erdi. Bu eylem güzergah dahilindeki Avrupa Birliği’nin 13 üye ülkesinde gerçekleştirildi. Bu ülkelerin başkentlerinde, ulusal parlamento binaları önünde protesto gösterileri düzenlendi, Rusya’nın Çeçen devletine karşı başlattığı sabıkalı savaşın kurbanlarını gösteren bir fotoğraf sergisi açıldı. Bu hareketin katılımcıları, ulusal parlamentolara, Birleşmiş Milletler’e, Avrupa Konseyi’ne, Avrupa Birliği’ne ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’na yönelik üç talebi desteklemeleri çağrısında bulundu:

 

1. Çeçenya konusu uluslararası hukuk kuralları ve evrensel normlar temelinde ele alınmalıdır.

2. Rusya tarafından Çeçen halkına karşı işlenmiş savaş suçlarının incelenmesi için bağımsız uluslararası bir komisyon kurulmalıdır.

3. Bu rapor neticesinde tespit edilen savaş suçluları yargılanmalıdır.

 

Bunun dışında dikkatinizi bir başka noktaya daha çekmek istiyorum. Geçtiğimiz yıl, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yanısıra, Çeçen halkına karşı savaş suçları ve insanlığa karşı suçları işleyen Rusya’nın diğer tüm askeri ve siyasi figürlerinin yargılanması talebiyle bir başvuruda bulunduk. Çeçen Cumhuriyeti İçkerya halen Rusya Federasyonu’nun işgali altında bulunduğu için, mevcut koşullar ve mahkemenin kuralları hükümetimizin doğrudan Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvurmasına olanak sağlamamaktadır. Ancak, bu savaş suçlarının cezasız kalması tehlikesinin engellenmesi ve tarihsel adaletin temini için, Hague Mahkemesi’nden Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü’nün 15.maddesi temelinde “motu proprio” (kendi iradesiyle) metotunu kullanarak, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne bu konuyu araştırması için yetki vermesini talep ettik.

 

Bugün birileri, Avrupa topluluğunun jeopolitik çıkarlarını doğrudan etkileyen Ukrayna’daki olaylarla bağlantılı olarak Çeçen konusunun ikinci plana düştüğünü düşünebilir. Ancak, şahsen ben, 2008 yılında Gürcistan’ın topraklarının işgalinin ve bugün Ukrayna’da yaşanılan olayların, Çeçen Cumhuriyeti’nde 20 yıl önce başlayan olaylardan ayrı olarak değerlendirilemeyeceğinden son derece eminim.

 

Rus-Çeçen Savaşı’na sessiz kalınması, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in rejimini güçlendirmiş, Gürcistan ve Ukrayna’nın işgaliyle bu güç daha da kamçılanmıştır. Bugün, Putin’in Rusyası, herhangi bir abartı olmaksızın, tüm uluslararası toplumun güvenliğine karşı gerçek bir tehdittir.

 

Ayrıca, Çeçen Cumhuriyeti’nde işlenmiş savaş suçlarının araştırılması için kurulacak bağımsız bir komisyonun, Rusya’nın egemen devletlere karşı saldırgan tutumunu engellemeye yönelik önemli bir adım olacağına derinden inanmaktayım. İnsanlığa karşı işlenmiş suçlar zaman aşımına uğramaz. İşte bu nedenle, Çeçen Cumhuriyeti İçkerya’da insanlığa karşı işlenmiş suçlar ile savaş suçlarını araştırmaya yönelik kurulacak uluslararası bir komisyonun son derece elzem ve acilden daha öte gerekli olduğuna inanıyorum.

 

Sürgündeki Çeçen hükümetinin bu çabalarının tek başına Putin’i adaletin önüne çıkarmaya yeterli olmayacağının farkındayım. Ancak, yine de, en içten şekilde, ancak Putin’i Rus ordusunun Çeçenya’da işlemiş olduğu zalim suçlardan ötürü yargıladığınız zaman, Rusya’nın Avrupa’daki saldırgan tutumunu durduramaya muktedir olacağınıza inanıyorum.

 

İlginiz için teşekkür ederim."

AjansKafkas, ickerya.com