Üç dokunulmaza dokunana dokunurlar

Rusya’da üç şeye dokunmayacaksın; parası babası oligarklara, koltuk erbabı bürokratlara ve silahlı siloviklere yani polis-asker-istihbarat çeşnisine.

İster gazeteci, ister avukat, ister insan hakları savaşçısı ol, eğer üçlüden birinin çıkarlarına dokunursan parmakların kırılır bir daha yazamazsın, çenen kırılır bir daha konuşamazsın, bacakların kırılır bir daha yürüyemezsin! Tıpkı Moskova yakınında Himki ormanındaki ağaç katliamını yazma cüretini gösteren Oleg Kaşin gibi. Kaşin’in trajedisi dünyanın dikkatini Rus gazetecilerin üzerindeki akıl almaz tehdit ve baskılara çevirdi. Fakat Moskova’dan Rusya Federasyonu’nun ücra köşelerine, hassaten Kuzey Kafkasya’ya gittikçe gazeteci, hukukçu ya da hak savunucuların sıkıntıları katmerleşiyor. Üzerlerindeki şalı çektiğinde Kaşin’lerin ne kadar çok olduğunu görüyorsun.

‘Cenazelerden tükendim’
“Cenazelere katılmaktan tükendim” diyor Elena Milaşina. “Arkadaşlarım için korkuyorum, meslektaşların için, kendim için… Bağımsız gazetecilik için çok ağır bedeller ödedik” diye ekliyor. 10 yılda çalıştığı Novaya Gazeta’da 5 arkadaşını gömdü. Bunlardan biri Çeçenlere ‘çığlık’ olmuş Anna Politkovskaya’ydı. Çıkardığı olağanüstü işlerden dolayı Human Rights Watch’un 2010 Alison Des Forges Ödülü’nü verdiği Elena da Anna’nın kaderini bekliyor. 2000’de Barentz’de batan denizaltında kasten kurtarılmayan denizcileri yazdığı için, 2004’te 333 rehinenin öldüğü Beslan’daki trajedide okula ilk ateşi açanın gizli servis olduğu gerçeğini ortaya çıkardığı için kafasına sıkılacak kurşunları beklediğini ama ölümün kendisini ıskaladığını düşünüyor. Buna da ‘şans’ diyor.
Benim de slovikinin dehşetini gören dostlarım ve tanıdıklarım oldu. Kabardey-Balkar’da gazeteci dostum Fatima Tlisova çocuklarıyla tehdit edildi, zehirlendi ve sonunda ülkesini terk etti. Adıgey’de Nart Astemir takma adıyla yazan dostum ortadan kayboldu, üç gün sonra fena halde dövülmüş olarak hastanede bulundu. Sky News’in muhabiri Roddy Scott’ı Kafkasya’ya uğurladıktan 15 gün sonra Rus askerlerce öldürüldüğü haberini aldım. Bu trajik öyküde avukatlar da var. Nalçik’ten yakından tanıdığım Larisa Dorogova ise bir hukukçunun nasıl ‘devlet düşmanı’na dönüştürülebildiğinin en çarpıcı örneği. Suçu işkence gören ve en temel hakları çiğnenen insanları savunmak. ‘Direnişçi’ diye her türlü pisliğin reva görüldüğü gençlerin savunmasını üstlendiği için oğlu kaçırıldı, posta kutusuna bir mektup bırakıldı; içinde bir mermi ve ‘Ölüm cezasına çarptırıldınız’ yazılı not vardı. Savcı bu tehditlerle ilgili soru şturma açmaya tenezzül bile etmedi. Larisa ve onun gibi birkaç meslektaşı, adalet koridorlarında kelle koltukta yürüyor. Son derece mütevazi ve ‘sessiz’ bir kadının hukuk savaşını silovikler ‘meydan okuma’ olarak algılıyor.
“Eğer hakları güvenlik güçleri tarafından ihlal edilen bir müvekkilin olduysa, işte o zaman sen de zulüm görmeye başlıyorsun, takip ediliyorsun” diyor Larisa. Avukatı devlet düşmanı olarak görmek artık norm halini aldı. Larisa daha geçenlerde yasadışı olarak gözaltına alınan yani ‘kaçırılan’ üç Müslüman genci karakoldan çıkarmak için girişimde bulunduğunda polis subayı “Unutma, bir oğlun var” diye tehdit etmiş.

Vicdanın ölümü
Karaçay-Çerkesli avukat Mariya Ubihov da rutin hala gelen işleyişi bakın nasıl özetliyor: “Avukatlar, müvekkilleriyle işkence ile itirafname imzalayıncaya dek görüştürülmüyor. Eğer avukat duruma müdahale edip müvekkilini bir şekilde ellerinden almayı başarırsa bu kez tehditler kendisine yöneliyor. ‘Evine gidemezsin’ ya da ‘Unutma çocukların var’ diye tehditler alıyorsun.”
Adli tıp görevlisi, işkence görene rapor vermeye cesaret edemiyor. Savcı yanlış adrese dava açıyor; mağdur kendini sanık sandalyesinde buluyor. Gerçeği haykıranlar bir arda suçlu oluveriyor. Memorial Başkanı Oleg Orlov, örgütün Caharkale’deki gönüllüsü Nataşa Estemirova’nın katlinden Çeçen başkan Ramzan Kadirov’u sorumlu tuttuğu için üç yıl hapis cezası ile karşı karşıya. Himki’de iki yıl önce bir daha yolsuz belediyeyi kaleme almasın diye parmakları kopartılan, bacağı kırılan ve konuşma yeteneğini yitiren Mikhail Beketov, geçen hafta tekerlekli sandalye ile duruşma salonuna getirildi. Sanık sandalyesinde oturan ne belediye başkanı ne de azılı korumalarıydı. Beketov başkana iftiradan hüküm giydi.
İşte vicdanın katledildiği yer de burası.

RADİKAL

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&Date=14.11.2010&ArticleID=1028940

FEHİM TAŞTEKİN