Stalin’li ya da Stalin’siz!

Karadeniz kıyısında Lazerevsk kentinden kuzeye kırınca Osmanlı eseri taştan bariyerlerin hala ayakta durduğu 16 km.lik ormanlık yolun sonunda dağlar arasına itilmiş 60 haneli Adıge köyü Tagapş’ta, küçük bir köy için fazla görülebilecek bir anıt var. Yakın tarihten bir yaprak.

1930’larda kolhoza katılalım mı, direnelim mi tartışması olurken ispiyon çarkının kurbanı 160 kişi ‘devrim düşmanı’ diye Kazakistan’a sürülür. Ardından 2. Dünya Savaşı patlak verir ve sürülmüşler arasında eli silah tutan 140 kişi cepheye sürülür. Sadece ikisi hayatta kalır. 90’larında Tlıf Yusuf bunlardan biri. Birkaç yıl önceydi. Şehre gitmekte olduğunu öğrenince köye tepeden bakan dağ kıvrımında minibüse yetişip indiriyorum Yusuf’u. Bulutlar vadinin dibindeki köyün üzerinde yüzüyor, tepeden bakıyoruz. Yusuf bastonuna yaslanıp anlatıyor: “Masumları sürdüler. Sürgün sırasında beş kardeşimi askere aldılar. Biri Japon sınırında, diğeri Prusya’da, bir diğeri Aşporonsk’ta öldü.  Kardeşim Halit sağ kaldı. Köye döndüğümde tutuklanıp  ‘Alman işbirlikçisi ’diye yargılandım. Tanıklar Almanlarla savaştığımı anlattı, aklandım. 1941’de Kazakistan’dan ailemi getirdim. 1980 sonrası hak aramaya başladım. Krasnodar’da başsavcılığa gittim, belgelerle suçsuz olduğumuzu ispat ettim. Yetinmeyip mağduriyetimizi resmeden bir anıt için çalış-tım 7 sene uğraştım. Sonunda masrafını devlet karşıladı ve 1996’da anıt dikildi.”
9 Mayıs, Rusların ‘Büyük Vatan Savaşı’ dediği 2. Dünya Savaşı’nda Nazilerin yenilgiye uğratıldığı günün bayramı. Bu yıl Nazi karşıtı Batı ittifakı ilk kez Kızıl Meydan’da zafer coşkusuna ortak oldu.  Şimdi NATO’nun üç atlısı Britanya, Fransa ve ABD, askerlerini Lenin mozolesi önünde yürüttü. Tabi bu Rus liderlerin Stalin’in üstünü çizmesi sayesinde oldu. 
9 Mayıs’la bir taraf Stalin’i ‘Nazileri durduran kahraman’ ya da ‘sanayileşmenin mimarı’ diyerek diriltmenin, diğer taraf ‘milyonları katleden ve Sovyetleri milletler hapishanesine çeviren diktatör’ diyerek tabutuna çivilemenin derdinde. Beri tarafta birkaç yıldır eski Sovyet coğrafyası, Stalin’in günahlarının gölgesinde kalmış 9 Mayıs’ı kendi acılarına tutunarak anma eğiliminde. Tagapş gibi binlerce köy savaşa dair çelişkilerle yüklü hikâyeler barındırıyor. Yan yana iki köyden biri için zafer, diğeri için trajedi. Aynı köyde iki etnik grup bu tarihi farklı anıyor. 9 Mayıs ayırdığı kadar ortak acıyla farklı halkları da buluşturuyor. Geçen hafta Abhazya’da savaş sırasında 80 bin yaralının kaldırıldığı 16 hastaneden sağ çıkamamış 429 asker için anıt dikildi. Anıtta bugün birbiriyle hesapları olan Abhaz, Gürcü, Azeri, Ermeni, Rus ve Ukraynalıların adları sıralı.
Başka bir anıt Karaçay-Çerkes’in Adıge (Çerkes) köyü Besleney’de açıldı. Onun hikâyesi de çarpıcı: 1942’de Nazilerin kuşattığı Leningrad’dan kaçan Yahudi çocuklar Kafkasya’ya yönlendirildi ve bunlardan 32’sine Besleney köyü sahip çıktı.
Çocuklar Çerkes soyadlarıyla kütüklere yazıldı. Köyde işgal 5 ay sürdü. Sadece bir köylü yakayı ele verdi ve infaz edildi. Savaş sonrası çocuklar aileleriyle buluşurken dördü köyde kaldı ve ikisi hâlâ hayatta. İşte bu anıt, erkeklerini savaşa gönderen ve yaşamlarını riske atarak Yahudilere kucak açmış cesur anneler için. Teberde’ye sığınmış 60 Yahudi çocuğu Kluhorski boğazından Gürcistan’a götüren ve dönüşte bedelini canıyla ödeyen de Hüsey Laypanov adlı Karaçaylıydı. Ne var ki Karaçay halkı, henüz erkekleri Rus safında cephedeyken  ‘Nazi işbirlikçisi’ diye Orta Asya’ya sürüldü. Şimdi Karaçaylılar 2 Kasım 1943 sürgününün yasını mı tutsun, yoksa 9 Mayıs’ı mı kutlasın? Hakeza 23 Şubat 1944’te Çeçenler ve İnguşlar, 8 Mart 1944’de Balkarlar, 18 Mayıs 1944’te Kırım Tatarları ve Ahıskalılar aynı kaderi paylaştı. Çeçenler daha geçen hafta Nazilere karşı yitirdikleri ve ‘Sovyet kahramanı’ ilan edilmiş gazilerinin anısına anıt dikti. Çeçen hafızası Haybah’ı sildi mi dersiniz? Neydi Haybah? Sürgün vakti Haybah köyündeki kadın, çocuk ve yaşlıları coğrafya yüzünden trenlere kadar taşımak zordu. KGB’nin selefi NKVD, kestirme çözümü uyguladı; 700 kişi Beria’nın damızlık beygir thırı diye bilinen içi ot dolu ahıra tıkıldı, ateşe verildi, kaçmaya çalışanlar kurşuna dizildi. 
Birini kahraman, diğerini hain yapan, birine ah, ötekine vah dedirttiren savaş; bir yanın gurur, öbür yanın kahır. Ahır kelam; bu trajedilerin derin stratejik ve ideolojik analizlerde karşılığı var mı, onlara da tarih yorumlarımızda yer açabilir miyiz acaba?


FOTOĞRAF: afp

Üstü açılım altı ambargo
Türkiye’nin Kafkasya politikasına dair sıkışmışlığı ‘İngur çayında boğulan dış siyaset’ başlığıyla yazmış, ardından Dışişleri’nin yanıtını aktarmıştım. Dışişleri özetle Abhazya’yı Gürcistan’ın toprak bütünlüğü içinde görürken Abhaz halkıyla insani, kültürel ve ticari temaslara olanak tanıyan bir ilişki öngörmüştü. Bu politikanın altı dolu mu diye bakarken perdenin önünde açılım, arkasında ambargo gördüm. Kafkas-Abhazya Dayanışma Komitesi, ambargoya dair çarpıcı bir hikâye aktardı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, 10 Mayıs26 Mayıs’ta Antalya’da düzenlenen Tiyatro Festivali’ne Abhazya Samson Çanba Dram Tiyatrosu’nu 24.8.2009’da resmen davet ediyor. Mutabakat sağlanıyor, Sohum’dan oyun konsepti isteniyor, gönderiliyor. Süreç işlerken Abhaz diasporası, ola ki sorun çıkar diye Dışişleri’nden garanti alıyor. Hatta, festivale katkı için 14 kişilik Abhaz ekibinin ulaşım masrafları deruhte ediliyor.  Ama Antalya Devlet Tiyatrosu ile mart-nisandaki toplantılarda Ankara Devlet Tiyatroları’nın Abhaz katılımına olumsuz baktığı dillendiriliyor. 19 Nisan’da Komite, diasporanın hassasiyetini Ankara’ya iletiyor. 26 Nisan’da Antalya Tiyatrosu, Dışişleri’nin ‘olumsuz kararı’ nedeniyle Abhazya’nın festivalde çıkarıldığını bildiriyor. Madem ‘gelme’ diyecektiniz neden davet ettiniz? Madem çark edecektiniz neden garanti verdiniz? Hal buyken açılıma kim inanır? Ankara, bu tutarsızlıkla Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu’nu kuracak ‘istikrarlı bir platform’ bulabilir mi? Zor. Baktım Gürcistan Rustaveli Tiyatrosu repertuarda. Peki Gürcü-Abhaz yakınlaşması temel parametre değil miydi? İşte fırsat, iki halkın tiyatro ekipleri bir yerde buluşacak! Ama ‘ambargocu’ galebe çalıyor. Bunu Tiflis ya da ‘Gürcü lobisi’ engellediyse onlara da sormalı: Hani yeni stratejinin iki temel ayağı işbirliği ve angajmandı?

 KUZEYİN DAĞARCIĞI: Tarih, Kafkasya için sanki mayısta yazılmış. 21 Mayıs 1864 sürgününün yası, 11 Mayıs 1918 Kuzey Kafkas Cumhuriyeti’nin gururuyla karşılanır. 1922’ye dek yaşayan cumhuriyet siyasi birliğin sembolü. Osmanlı da tanımış. Cumhuriyetin 2. başbakanı Pşımaho Kosok ise Feriköy’de meftun.

Affın Putincesi
Rusya Başbakanı Vladimir Putin, akla gelmeyecek bir mali enstrüman buldu; Moskova ile başı derde girip ülke dışına kaçmış oligarklar affa karşılık Kafkasya’ya yatırım yapacak. Tabi deklare edilmiş bir şey değil. Bakü doğumlu Yahudi asıllı Telman İsmailov’un dönüş biletinin Çeçen başkenti Caharkale’ye kesilmiş olması tesadüf değil. İsmailov’un Ramzan Kadirov’un düşlediği turistik kayak merkezi ni inşa etmeyi üstlenmesinin ardından sıra Mikhail Gutseriyev’de. Üç yıldır Londra’da sürgün yaşayan Russneft’in kurucusu da şiddet döngüsündeki İnguşetya’yı mamur edecek! Hakkında vergi kaçırma gibi suçlamalar düşürülünce Gutseriyev soluğu Magas’ta alıp İnguş lider Yunusbek Yevkurov’la iş konuştu. Bu trend, kavgasını Putin’le kişisel savaşa vardırmış Londra’daki Boris Berezovski’yi de bir zamanlar vekil seçildiği Karaçay Çerkes’in yollarına savurur mu bilinmez ama bir taşla birkaç kuş vurulduğu kesin; Putin böylece oligarkların dışarıda başını ağrıtmalarının önlemiş, kaçan milyarları geri paketlemiş ve Kafkasya’ya sermaye bulmuş oluyor. 

Radikal

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&Date=13.05.2010&ArticleID=996553