Rus-Gürcü İlişkilerinde Çerkes Sorunu

Gürcistan’ın Kuzey Kafkasya’ya yönelik yeni siyasetinin en başarılı hamlesi, bir gözlemcinin ‘Konferanslar Savaşı’ diye adlandırdığı süreci de başlatan, Çerkes dünyasıyla yeniden iletişim kurmak için attığı adımlar oldu.

 
 Rus-Gürcü ilişkileri birçok değişiklikten geçmesine rağmen, Ağustos 2008 öncesi hiç değişmeyen bir parametre vardı: Gürcistan’ın toprak bütünlüğüne yönelik destek. 1990-91’de Gürcistan bağımsızlık yönünde ilk resmi adımları atmaya başladığında Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Gorbaçov, o zaman Gürcistan içerisinde otonom birimler olan Abhazya ve Güney Osetya’nın yaptığı çeşitli ‘egemenlik deklarasyonlarını’ onaylayarak, Gürcistan’ı durdurmaya çalışmıştı. Buna karşılık Rusya ve Gürcistan’ın ilk devlet başkanları Yeltsin ve Şvardnadze, ülkeleri arasında iyi ilişkiler kurulması için çalışmışlardı. Ağustos 1992’de Gürcü-Abhaz savaşı başladığında Yeltsin, Gürcistan’ın toprak bütünlüğüne olan desteğini açıklayarak Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’ne askeri birlikler gönderdi ve binlerce Çerkes gönüllünün Abhazların safında Gürcülere karşı savaşa katılmasına engel olmaya çalıştı.

Fakat on beş yıl sonra herşey değişti. Giderek kötüleşen Rus-Gürcü ilişkileri, Ağustos 2008’deki ‘5 Gün Savaşı’ ve ardından Rusya’nın Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlıklarını tanımasıyla ile sonuçlandı.

 Rusya’nın kendi iç işlerine karışmasına bir tepki olarak Gürcistan, son zamanlarda dikkatini Kuzey Kafkasya’ya çevirdi. Özellikle de Çarlık Rusya’sının Çerkeslere karşı 1864’de gerçekleştirdiği soykırımın tanınması için mücadele veren Uluslarası Çerkes Hareketi, Gürcistan’ın ilgisini çekti. Zamanlama açısından çarpıcı olan şey ise Çerkes Soykırımı’nın 150.yıldönümünün, 2014’de bağımsız Çerkesya’nın son başkenti Soçi’de yapılacak olan Kış Olimpiyatları’na denk gelmesi. 

 Gürcü Dış Politikası’nda Çerkes Sorunu

 Tarihsel olarak Gürcistan, Kafkas halkları arasında her zaman önemli rol oynamıştır. Fakat aralarındaki siyasi yapı sorununu çözmek için 1992’de Gürcistan Abhazya’yı işgal edince Kuzey Kafkasya üzerindeki bu etkisini kaybetti ve neticede Çerkesleri de bir taraf seçmek zorunda bıraktı. Aralarında Kadın, Gazeteci ve Yazar örgütlerinin de bulunduğu Rusya’daki Çerkes sivil toplum kuruluşları işgale karşı seslerini yükselttiler. 2000’in üzerinde Çerkes gönüllü, Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nin başkenti Nalçik doğumlu Sovyet Ordusundan emekli bir Albay olan Soslan Sosnaliyev liderliğinde bu savaşa katıldı. Savaş süresince Abhaz güçlerinin genel komutanlığına getirilen Sosnaliyev, savaş sonrasında da Abhazya Savunma Bakanı olarak görev yaptı. Hem Rusya’daki Çerkesler hem de 50 ülkeye yayılmış olan Çerkes diasporası, uluslararası toplantılar düzenleyerek Abhazlara insani yardım gönderdi.

Çerkesler savaş sonrasında da Abhazya’ya desteklerini sürdürerek Abhazya’nın bağımsızlığının tanınması için çalıştılar ve Rusya’nın savaş sonrasında Abhazya’ya uyguladığı ambargoyu protesto ettiler. Rusya’nın Abhazya’nın bağımsızlığını tanıdığı gün Nalçik’in merkezinde yer alan Abhazya Meydanı’nda kutlamalar yapıldı.

 Bununla birlikte Gürcistan, hiç bir zaman Çerkeslere karşı protestoda bulunmadı. Bunun bir nedeni, Gürcistan’ın politikalarını  ‘bağımsız olmayan’ Çerkesler seviyesine indirmeden devletler seviyesinde sürdürerek direk olarak Rusya devletini kendine muhatap almak istemesiydi. Bir diğer nedeni ise Rusya hükümetinin bile denemesine rağmen başaramadığı bir şeyi (Çerkeslerin Abhazya’ya desteğini engellemeyi-ÇN) başarmaya çalışmanın anlamsız görünmesiydi. Ayrıca Gürcistan açısından Çerkes toplumuna bir bütün olarak yaklaşabilmek için makul bir yöntem de yoktu.

 Buna rağmen Gürcistan, Çerkeslerin Abhazya’ya olan desteğini gerçek anlamda politik ve askeri bir tehdit olarak algıladı. Saakaşvili hükümeti tarafından 2008 savaşından önce kabul edilen ‘Yeni Ulusal Güvenlik Konsepti,’ devlet dışı aktörlerden kaynaklanan askeri tehdidin başka devletlerden gelebilecek olan askeri saldırı ihtimaline göre daha yüksek olduğunu kabul ediyordu. Ayrıca burada belirtmek gerekir ki, bugüne kadar gerçek anlamda Gürcistan’ı askeri olarak tehdit olan tek  ‘devlet dışı aktör’, 1992-93 savaşı sırasına katılan Çerkes gönüllülerdi.

 Ayrıca 2008 savaşı, Gürcistan için askeri yenilgi ve toprak kaybından daha fazla şey ifade ediyordu. Kendisini bir anda en yakın müttefiklerinin bile desteğini alamadığı bir durumda bulan Gürcistan için en büyük kayıp, NATO ve Avrupa Birliği’ne katılma hayallerinin suya düşmesi oldu. Bu nedenle Gürcistan, aralarında ‘Kafkasya bölgesindeki devlet dışı aktörlerle olan ilişkilerin yeniden değerlendirilmesinin’ de yer aldığı bazı yeni stratejiler geliştirme arayışına girdi.

 Gürcistan’ın Kuzey Kafkasya’ya Olan Yeni İlgisi

 Bu arayışın bir sonucu olarak Gürcistan, bazı analizciler tarafından ‘simetri siyaseti’ olarak tanımlanan ve Kuzey Kafkasya ile daha yapıcı ilişkiler kurma çabalarını arttırarak aynı zamanda bölgedeki ayrılıkçı anti-Rus hareketleri destekleyen bir politikayı izlemeye başladı. Gürcistan Parlamentosu sözcüsü Levan Vepkhadze’nin, ‘tarihsel tecrübelerimize dayanarak yakın gelecekte Kuzey Kafkasya’da ayrılıkçı bir hareketin patlayacağını bekliyoruz’ şeklindeki sözleri bu anlamda değerlendirilmelidir. İlk bakışta negatif bir görüş gibi görünen bu fikriyatın ardında yatan temel konsept, Gürcistan’ın bölgedeki lider rolünü yeniden canlandırarak Tiflis’i, İbero-Kafkas halklarının siyasi ve entelektüel merkezi haline getirme arzusu.

Ocak 2010’da, ‘1. Kafkasya’ adlı Rusça yayın yapan bir Gürcü uydu kanalı, Kuzey Kafkasya’daki izleyicilere ulaşma hedefiyle yayın hayatına başladı. Rusya’da yayınlanan günlük Kommersant gazetesinde yayınlanan bir habere göre, kanalın temel amacı genelde Rusyalılara özelde de Kuzey Kafkasyalılara, Gürcistan ve Kuzey Kafkasya’da gerçekten nelerin olup bittiği konusunda doğru bilgileri ulaştırmaktı. Şubat 2010’da, Gürcistan Parlamentosu bünyesinde ‘Kuzey Kafkasya Parlamentoları ile Dostluk ve İşbirliği Grubu’ adlı bir yapı kuruldu. Gürcü Parlamentosu, Kuzey Kafkasya yerel parlamentolarına hitaben bir bildiri yayınlayarak, ‘Kafkas medeniyetini geliştirmek’ ve ‘Rusya ile Gürcistan arasındaki siyasi ilişkilerin giderek kötüleşmesine rağmen Kafkas halkları arasındaki tarihi dostluk bağlarını koruma’ çağrısında bulundu.

Gürcistan’ın bu ilk adımları Kuzey Kafkasya’da önemli bir etki yaratmadı. Bunun nedenlerinden biri, söz konusu kanalın internetten yayınlarını yapabilmesine rağmen, uydu yayınlarının yayıncı Fransız Eutelsat şirketi tarafından durdurulması oldu. İddialara göre Fransız şirketi bu kararı Rusya’nın baskıları sonucu almıştı. Ayrıca Kuzey Kafkasya’daki yerel parlamentolar, Gürcistan parlamentosunun çağrılarına da herhangi bir cevap vermediler.

Gürcistan’ın Kuzey Kafkasya’ya yönelik yeni siyasetinin en başarılı hamlesi, bir gözlemcinin ‘Konferanslar Savaşı’  diye adlandırdığı süreci de başlatan, Çerkes dünyasıyla yeniden iletişim kurmak için attığı adımlar oldu.

 Konferanslar Savaşı

 Bu yılın Mart ayında, Washington merkezli Jamestown Vakfı ile Tiflis’teki İlia Devlet Üniversitesi’ne bağlı Uluslararası Kafkasya Çalışmaları Okulu, ‘Saklı Milletler, Süregelen Suçlar: Geçmiş ve Geleceğin arasında Çerkesler ve Kuzey Kafkas Halkları’ adlı bir konferansı Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te düzenlediler. Birçok Kafkasya uzmanını, ağırlıklı olarak Amerika’dan olmak üzere bazı Çerkes aktivistlerini ve Gürcistan parlamentosundan bazı milletvekillerini bir araya getiren bu konferansın sonunda Çerkes katılımcılar, 19. yüzyılda Rusya tarafından Çerkeslere karşı gerçekleştirilen katliam ve sürgünlerin ‘Çerkes Soykırımı’ olarak tanınması için Gürcistan parlamentosuna yönelik  bir bildirge imzaladı.

Rusya hükümeti, Çerkes Sorunu’nun yabancı bir devlet tarafından gündeme getirilmesine karşı şüpheli ve mesafeli bir duruş aldı. Zira geleneksel olarak Kremlin, Çerkes Sorunu’nu ne tanıyan ne de reddeden bir siyaseti, sessizlik siyasetini izlemekteydi. Ve bu nedenle 2006 yılında  soykırımın tanınması için kendisine yapılan bir başvuruya karşı, Rusya Parlamentosu kararsız ve günü kurtaracak bir tutum alarak Çerkeslerin Stalin döneminde sürgün edilen halklardan olmadığı yönünde bir yanıt vermişti.( Başvuruda Çerkesler 19. Yüzyılda yaşanan olaylardan bahsederken Parlamento 20. Yüzyılın ortalarında olan olaylarla alakalı bir cevap vermişti – ÇN) Fakat bu kez Rusya parlamentosu çok hızlı bir şekilde tavır belirleyerek, Gürcü girişiminin Kuzey Kafkasya’da ayrılıkçılığı körüklediğini söyledi..

Jamestown’ın düzenlediği bu konferans, Batı medyasının Çerkes Sorunu’yla tanışmasını ve Çerkeslerin 19. Yüzyılda yaşadığı trajik olayları, Ermeni ve Yahudi soykırımlarından önce, modern tarihteki ilk soykırım olarak tanımlamasını sağladı. Rus hükümeti kendisi resmi bir reaksiyon göstermeyerek tepki verme işini yerel STK’lara bıraktı. Mayıs 2010’da Rusya genelinde faaliyet gösteren ‘Gürcistan Adına’ adlı bir STK, bir Çerkes şehri olan Maykop’da Gürcü diasporasını temsil etmek amacıyla bir şubesi açtı.  Rusya’nın bu geriden gelen tepkileri aslında Kremlin’in de Gürcistan’ın ‘Çerkes Girişimi’nden’ kaygılandığının göstergesiydi. 27 Mayıs 2010’da Rus haber ajansı RİA-NOVOSTİ, Çerkes Sorunu’nun tartışıldığı bir yuvarlak masa toplantısı ve basın açıklaması düzenledi. Bu toplantının hemen ardından, ertesi ay bu kez Gürcistan tarafında, Gürcistan Parlamentosu’nda Gürcü bilim adamlarının ‘Kuzey Kafkasya’da Soykırım’ üzerine bir sunum yaptıkları bir toplantı düzenlendi.

Konferanslar Savaşı burada da bitmedi. Jamestown Vakfı bu kez Washington’da ‘ Soçi 2014: 150 Yıl Önce Çerkeslerin Sürgün Edildiği Yerde Olimpiyatlar Gerçekleştirilebilir mi?’ başlıklı bir konferans düzenledi. Bazı Gürcü milletvekilleri bu konferansa katılarak Çerkes Sorunu hakkındaki Gürcü perspektifini ortaya koydular. Toplantının Çerkes katılımcıları, Kuzey Kafkasya’daki üç Çerkes bölgesinin konsolide edilerek tek bir cumhuriyet olarak birleştirilmesi çağrısında bulundular.

Konferansın katılımcıları ve gözlemciler, konu hakkında farklı görüş ve bakış açılarını ortaya koydular. Gürcü milletvekilleri, başından itibaren ’19. Yüzyıldaki Çerkes Katliamları’ tartışmaya hazır olduklarını bildirdiler. Örneğin, milletvekili Gia Tortladze Çerkes halkının talebinin son derece haklı olduğunu vurgularken, bir diğer milletvekili Nugzar Tsiklauri, ‘ Soçi Olimpiyatları ve Çerkesler: Gürcistan’dan Bakış’ başlıklı sunumunda Gürcü Parlamentosu’nun Çerkes Soykırımı konusunda hakkaniyetli bir karar alacağını düşündüğünü söyledi.

Bazı Gürcü gözlemciler, Abhazya’nın Rusya’nın politikası olan ‘Sessizlik Siyaseti’ni’ izleyebileceğini düşünerek Abhaz-Çerkes ilişkilerinde bir kötüye gidişin beklenebileceğini ve bunun neticesi olarak Çerkes temsilcilerin Abhazya’yı Rusya’nın Truva atı olmakla ve Çerkes çıkarlarına ihanet etmekle suçlayacağını öngördüler. Fakat Abhaz aktivistler, Çerkeslere olan desteklerini bir Çerkes internet portalına gönderdikleri açık mektupla zaten açıklamışlardı.  Bu mektupta Irakli Bjanava, kardeş halk Çerkeslere soykırımın tanınması çabalarında başarı dilerken kendilerinin de bu mücadelenin bir parçası olmak istediklerini zira Abhazların Rus-Kafkas Savaşları nedeniyle çektikleri acıların Çerkeslerin acılarından daha az olmadığını söylemişti.

Çerkesler cephesinde ise, Çerkes Sorununun uluslararası arenada tartışılır olmasından ve Rusya hükümetinin bu soruna daha fazla duyarsız kalamayacağından dolayı aktivistler ve örgütler mutluydular. Bununla birlikte bu sorunun Tiflis’te tartışılıyor olması kendi içlerinde ayrılıklara yol açmıştı. Bazıları, Çerkes Soykırımı’nın tanınmasını hangi ülke tarafından olursa olsun destekleyeceklerini söylerken, diğerleri Gürcülerin amaçlarını şüpheyle karşılayarak Tiflis Konferansı’nın tamamen bir Gürcü propagandası olduğunu söylemişlerdi. Bazıları ise Çerkes Sorunu’nun Gürcistan’ın işi olmadığını ve bu konunun sadece ve sadece Rusya tarafından çözülmesi gerektiğini söylüyordu.

Rus gözlemciler ise konuya farklı bakış açılarıyla yaklaştılar. Bunlar arasında en pozitif olanı ünlü Rus gazeteci Alexander Podrobinek’den geldi.‘ Soykırım Anılarında Olimpiyatlar’ başlıklı makalesinde Podrobinek, Rusların geçmişleriyle yüzleşmeleri ve Çerkeslere yaşadıkları acıları anladıklarını söyleyerek başsağlığı dilemeleri gerektiğini söylüyordu. Soykırımın varlığını reddeden diğer tepkiler ise çok daha negatifti. Ayrıca bir diğer argüman da eğer suçlanacak birileri varsa onların da Gürcüler olduğu zira Gürcülerin Rus İmparatorluk Ordusu’nda yer alarak Çerkesleri topraklarından sürenlerin arasında olduklarıydı. En negatif yaklaşanlar ise, Soçi’de Çerkes ve Gürcüler tarafından terörist eylemler gerçekleştirilebileceğini bile tahmin ediyorlardı. Moskova merkezli analist Alexey Malashenko, Kuzey Kafkasya’daki aşırı grupların ve de özellikle Çerkeslerin Olimpiyatların Soçi’de gerçekleştirilmesine karşı olduklarını ve bu nedenle Soçi Olimpiyatları’nın terörist saldırılardan korunmasının gerekliliğini vurguluyordu. Bir diğer analist Mikhail Alexandrov, bu aşamada en önemli şeyin Gürcülerin terörist saldırılara yönelme kararını vermemesi olduğunu söyleyerek, Gürcü liderlerin bu seçeneği değerlendirme ihtimalinin olduğunu ifade etti.

 

Sonuç:

Çözülmeyen Abhazya ve Güney Osetya sorunları yakın gelecekte de Gürcü-Rus ilişkilerini kötü yönde etkileyecek. Eğer Gürcistan gerçekten de 1864’de Soçi’de Çerkeslere karşı bir soykırım işlendiğini resmi olarak tanırsa, bu Rusya’yı zora sokacak. Birleşmiş Milletler üyesi bir ülke tarafından tanınmış olan Çerkes Sorunu, 2014 Olimpiyatlarına kadar olan süreçte uluslararası bir sorun haline gelecek. Gürcistan’ın Çerkes Soykırımı’nı tanıması, Abhazya’yı da zor bir durumda bırakacak. Zira o zaman Abhazya, kendisini Gürcistan’a karşı olan savaşında ve bağımsızlık rüyasında destekleyen Çerkes ulusu ile bu rüyayı gerçeğe dönüştüren Rusya arasında bir seçim yapmak zorunda kalacak.

Gürcü, Abhaz ve Ruslar arasındaki bu karmaşık ilişkiler ağı içerisinde Çerkes Sorunu’nun Gürcistan’a sunduğu bazı fırsatlar var. Bu konu, Gürcistan’a olan uluslararası desteği güçlendirmekle kalmayacak – ki zaten uluslararası toplum halihazırda Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanımayacağına dair söz vermiş durumda, ayrıca kendisine Rusya’ya karşı bir müttefik kazandırmış olacak. Her ne kadar bu müttefik, zayıf ve Rusya’nın bir parçası olan devletsiz bir yapı da olsa. Rusya Kafkasya bölgesinde bir süper güç ve başka hiçbir bölge ülkesi Gürcistan’ın Rusya’nın bu statüsüne meydan okumasına katılmıyor. Amerikan Dışişleri Bakanı Hilary Clinton dahi Temmuz 2010’da Tiflis’te Amerika’nın Gürcistan’ın toprak bütünlüğüne olan desteğini yinelerken, anti-Rus olarak algılanabilecek ya da Rus-Amerikan ilişkilerini zedeleyebilecek tek kelime söylememişti. Uluslararası Olimpiyat Komitesi, Gürcistan’ın 2014 Kış Olimpiyatlarının Rusya’da yapılması kararının gözden geçirilmesi yönündeki talebini reddetmişti. Şimdi Çerkes Sorunu’nun gündeme gelmesiyle birlikte, Gürcistan anti-Soçi hareketinde Çerkeslerle müttefik olabilir. Bu siyasetin simetri boyutunu ortaya koyan şey, Gürcistan için Çerkes desteğinin, Rusya için Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanıyan az sayıdaki küçük ülkenin desteğinden az olmadığıdır.

Anti-Soçi protestolarının devinim kazanmaya başladığı şu günlerde, Rusya-Gürcistan arasındaki ‘Konferanslar Savaşı’nın Çerkesler için halihazırda iki tane pozitif sonucu var. Bunların birincisi, bugün Çerkes Soykırımı’nın, Rusya’da tartışılması daha bir kabul edilebilir bir konu haline gelmiş olması. Tarihçi ve gözlemciler, 1864 olaylarının Çerkes ulusu için bir trajedi olduğunu kabul eder hale geldiler. Bu konuda geçmiş dönemlerde hakim olan ‘Çerkesler, vahşi ve saldırgandılar ve sınırdaki barışçıl Rus askerlerine saldırıyorlardı; onlar hain İngiliz ve Türk ajanları tarafından kandırılmışlardı: Çerkesler gönüllü olarak ülkelerini terk etmişler ve Osmanlı İmparatorluğu topraklarında kendi aptallıklarının bir sonucu olarak çile çekmişlerdi’ argümanlarını gözönünde bulundurunca, sadece bu değişim bile başlı başına büyük bir gelişmeyi gösteriyor. İkinci pozitif sonuç ise, tüm bunlar meydana gelirken, filmlerde de dedikleri gibi  ‘(çekimler sırasında-ÇN) hiçbir Çerkes zarar görmemiştir’.

10 Kasım 2010 Çarşamba

Süfyan Jemikho(v), Kabardey-Balkar Cumhuriyeti

Kaynak: PONARS Eurasia Policy Memo No: 118 & www.opendemocracy.net
Çeviri: Hışeyko Zeynel
Cherkessia.net

Süfyan Jemikhov