Putin’in istikrar efsanesi yıkılırken

Moskovalıları altı yıl sonra can evinden vuran bombalı saldırının ardından ‘otomatik mekanizma’ suçluyu hemen afişe etti: Kara Dullar.

Hiçbir ciddi soruşturma yapılmadan, henüz hiçbir delil bulunmadan, gerçeğe yönelik zahmete katlanmadan bütün suç Kuzey Kafkasya’daki direnişçi grupların üzerine yıkıldı. Rusya Federasyonu’nda bu artık rutin. Diğer türlüsü şaşırtıcı olurdu. Tabi hiç kimse Rus asker, polis ve istihbarat güçlerinin yani slovikinin Çeçenya başta olmak üzere Kuzey Kafkasya genelinde işlediği korkunç suçların, onların eylemlerine dokunulmazlık kazandıran idare ve yargı düzeninin akıl almaz tutumlarıyla dağlara itilmiş gençlerin Moskova’dakine benzer saldırılar gerçekleştirme potansiyeli olduğunu inkar etmiyor. Ama Rusya’daki sayısız örnekleri bize direnişçiler kadar bir olağan zanlının daha olduğunu söylüyor; Sloviki.

29 Mart’ta eski KGB şimdiki FSB binasının yakınındaki Lubyanka ve Kültür Parkı istasyonlarında geride 39 kurban bırakan saldırılarla ilgili dört senaryo sıralamak mümkün:

* Son zamanlarda birçok kentte ekonomik krizle tetiklenen vatandaşların düzenledikleri gösterilerle fiyakası çizilen eski KGB casusu Rusya Başbakanı Vladimir Putin’in elini güçlendirecek bir şiddet dalgasına ihtiyaç duyuldu. Malum 1999’da Çeçenya’yı işgal için Moskova’da apartmanları bombalayanların Çeçenler değil Rus federal güvenlik ve istihbarat servisi FSB’nin olduğu ortaya çıkmıştı. Üstelik FSB çalışanları, İçişleri Bakanlığı’na bağlı polisler tarafından bir apartmana bomba yerleştirirken yakalanmıştı. Bu nedenle FSB, muhalefetin sesini kısacak sıkıyönetim politikalarına dönülmesi için eski patronun eline bahane sunma gereği duymuş olabilir.

* İkincisi Kremlin’in Kuzey Kafkasya’yı askeri değil sivil bir projeyle fethetmek için Kuzey Kafkasya Federal Bölge ilan edip başına geniş yetkilerle Aleksander Hloponin’i geçirmesine karşılık direnişçiler bu işin bu kadar kolay olmayacağını göstermek istemiş olabilirler. Moskova Carnegie Merkezi’nin Kuzey Kafkasya uzmanı Aleksey Malaşenko gibi isimler bu tezi işleyip duruyor.

* Üçüncüsü Kremlin’in Kuzey Kafkasya’da yolsuzluk ve rüşvetle mücadeleye, ekonomik sorunları çözüp işsizliği azaltmaya öncelik vereceğine dair deklare ettiği politikadan ötürü rant kaygısına düşmüş silovikler karşı hamlede bulunmuş olabilir. Kuzey Kafkasya’daki ‘de facto’ savaş hali kuşkusuz güvenlik güçlerine ceplerini şişirebilecekleri olağanüstü koşullar ve işledikleri suçlar karşısında dokunulmazlık sunuyor.

* Dördüncüsü ise son zamanlarda direnişçi liderlerinin öldürülmesine karşı intikam saldırısı düzenlenmiş olabilir. Sonradan Müslüman olmuş ve ‘direnişçi ideologu’ olarak sivrilmiş Sibiryalı Rus Said Buryatiski’nin 2-3 Mart’ta İnguşetya’nın Ekajevo köyünde düzenlenen operasyonlarda yedi kişiyle birlikte öldürülmüştü. Kafkasya Emirliği’ne bağlı ‘şeriat mahkemesi’nin başkanlığını yapan Anzor Astemirov da 24 Mart’ta Kabardey-Balkar’ın başkenti Nalçik’te bir çatışmada öldü. Astemirov 13 Ekim 2005 Nalçik olaylarının mimarı olarak biliniyordu.

Ancak Moskova’daki son saldırılarla ilgili senaryo ne olursa olsun değişmeyen bir gerçek var: 42 bini çocuk 250 bin sivilin katledildiği Çeçenya’daki savaşın artçı etkileri sürüyor. Hatta direniş, şekil değiştirip tüm Kuzey Kafkasya’yı esnek bir cepheye çevirdi. 1999’daki ikinci Çeçenya işgali sayesinde iktidarı ele geçirmiş Putin, Kafkasya’da istikrarı sağlamış adam olarak zihinlere kazınmak istedi. Önce Çeçenya’da Ramzan Kadirov’un ellerine demir eldivenler geçirip savaşı ‘Çeçenleştirdi’. Ardından 16 Nisan 2009’da 10 yıllık savaşı ateşkes, barış anlaşması ya da bunlara yönelik en ufak siyasi müzakere süreci olmadan tek taraflı ‘bitirdi’. Gerçekte olan şuydu; Çeçenya’da Kadirov direnişi şiddetle bastırırken, düşük yoğunluklu savaş Dağıstan, İnguşetya gibi Kuzey Kafkasya’nın diğer bölgelere ihraç edildi. Direniş kontrol edilemez, kolayca karşı konulamaz bir forma büründü: Doku Umarov, ‘Çeçen-İçkerya devlet başkanlığı’ sıfatını bırakıp 2007’de Kafkasya Emirliği hareketini kurarken hedefi de ‘bağımsız Çeçenya’ yerine ‘Tüm Kafkasya’da bağımsız İslami devlet’ olarak koydu. Kafkasya haritasını ‘Dağıstan’, ‘Nokhçiço’ (Çeçenya), Galgayço (İnguşetya), İriston (Osetya), Çeçenya, Dağıstan ve Stavropol’dan parçalar içeren ‘Nogay Bozkırı’ ve ‘Birleşik Kabardey, Balkar ve Karaçay’ diye vilayetlere ayırdı.

Şimdi Kuzey Kafkasya’nın her köşesinde Umarov’a bağlı direniş hücreleri var. Rus makamları sayılarını 90-100, en fazla 200 olarak koyadursun Umarov, Rus güçlerinin sınır tanımazlıkları ve yıllardır süren devlet terörü sayesinde adam devşirmekte hiç de zorlanmıyor. Kaide’den ödünç söylemler benimsese de ‘yerli’ karakterini koruyor. Kaynaklarının başta Suudiler olmak üzere hariçten İslamcı örgütler olduğu propagandasına rağmen ayakta kalmasını yerel yapılara borçlu. Seleflerinin aksine savaşı Rus kentlerine taşımakta da hiçbir beis görmüyor. Şubattaki demecinde “Akan kan bizim kentlerimiz ve kasabalarımızla sınırlı kalmayacak. Savaş onların kentlerine de geliyor. Ruslar savaşın sadece televizyonlarda, uzaklarda kendilerine ulaşamayacak Kafkasya’da olduğunu sanıyor. Biz de savaşın onların evlerine döneceğini göstermek için planlar yapıyoruz” demişti. Üstelik Kasım 2009’da  Moskova’dan St. Petersburg’a giden lüks Newski Express trenine yönelik bombalı saldırıyı da üstlenmişti.

Ayrıca Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un iddiasının aksine Umarov bu tür saldırıları hakikaten düzenlediyse ya da düzenlemek isterse bunun için Pakistan-Afganistan sınırında kümelenmiş Kaide’ye ihtiyacı olduğunu söylemek zor.

Velhasıl Kuzey Kafkasya’da şiddetin diliyle konmaktan kurtulamayan Rusya’nın 1994’ten beri ektiği rüzgâr, fırtına olarak Rus kentlerine doğru esiyor. Bu bumerang Putin’den kendi halkına kanlı bir hediye. Tabi fail eski mesai arkadaşları değilse…

http://www.dunyabulteni.net/news_detail.php?id=109787

Fehim Taştekin