İnguşetya’daki militan faaliyetler giderek artan bir şekilde yetkililere karşı sert bir mücadele izleri taşıyor. Bazı zamanlar bölgeden gelen haberler savaş zamanlarını hatırlatıyor. Rus basınında yer alan İnguşetya’dan günlük haberler, silahlı çatışma haberleri, patlamalar ve güvenlik güçlerine yapılan saldırılarla dolu.
Eskiden askeri istihbarat subayı olan ve 2008 Ekim’inde Kremlin tarafından göreve atanan İnguşetya Devlet Başkanı Yunusbek Yerkurov, tüm bu olanlara rağmen, henüz İnguşetya’da gelişmekte olan süreç ile ilgili taktiklerini belirlemedi. Yerkurov’un halkın gözünde ikiyüzlü bir imajı var: Bir taraftan camileri ziyaret ediyor, halkla bir araya geliyor ve insan hakları savunucuları ile etkileşimde bulunuyor; diğer taraftan ebeveynleri militanlara katılan çocuklarını kontrol edememekle suçlarken askeri jargonla konuşuyor ve böyle yaparak Çeçenya’nın Rus yanlısı yönetiminin lideri Ramzan Kadirov’u hatırlatıyor.
Görev süresinin başlangıcında halka yaptığı konuşmalarda Yerkurov, ülkedeki yolsuzluk karşıtı girişimleri vurgulamış ve aklı karışmış olan İnguşlara tüm sosyal hastalıkların sözde yetkililerdeki yozlaşmışlıktan kaynaklandığını açıklamaya çalışmıştı. Sıradan bir İnguş için yolsuzluk karşıtı mücadelenin güvenlik güçlerine ve din kurumlarına saldıranları nasıl etkileyeceği pek de anlaşılabilir değil.
Yevkurov’a göre, ülkedeki istikrarı bozan eş derecede önemli bir diğer faktörde kan davaları. Resmi olmayan kaynaklara göre, İnguşetya’da 180 aile kan davası içinde. Bu faktör nihai olmasa da her zaman hem Çeçen hem de İnguş toplumlarında var olmuştur. Bu sorunun tamamen farklı bir boyutu ve Yerkulov’un bu konuda olumlu sonuç elde etmek için çok az umudu var. Bu tür anlaşmazlıklar yetkililerin baskısı ile çözüldüğü zaman toplumda içten içe yanmaya devam eder. Taki bir kıvılcım ile yeniden alevlenene kadar. Kan davaları silahlı gruplar tarafından göz önünde bulundurulmuyor çünkü bir bürokrat, içişleri bakanlığı görevlisi yada FSB subayı öldürüldüğü zaman kan davası kategorisinin dışında yer alıyor ve hatta bunu yapmak herhangi bir cemaat üyesi için zorunlu. Yani kan davalarının artması konusundaki endişe, Yerkurov için ülkedeki sorunları çözme yönünde gerçek bir istekten ziyade halkla ilişkiler kapmanyasının bir parçası.
Yerkurov, 7-8 Mart 2009’da Kadirov’u ziyareti ve Hz. Muhammed’in doğumunun kutlanması sırasında Çeçenya’da hakim olan durumu fark etti. Belki de istikrar görüntüsünü sağlayabilmek için, ülkeye basın ambargosu uygulamak ya da gazetecilerin FSB’ye ilintilenmeden ülkeye girişini yasaklamak dahil hangi yöntemlerin kullanılıp kullanılmadığının önemli olmadığı sonucuna vardı. Görünüşe göre, İnguşetya devlet başkanı Kadirov’dan birçok şey öğrenmesi gerektiğini düşündü.
Yevkurov bir süredir bu tür kişisel çıkarımlarını uygulamaya çalışıyor. 10 Mart’ta yerel İnguş televizyonunun canlı yayını sırasında Yevkurov açıkça sert konuştu. Artık halkın sempatisini ya da anlayışını aramıyordu. Kendine güveniyordu ve tansiyonu azaltmak için federal merkeze somut adımlar önermeye hazırdı.
İşte tam olarak burada Çeçenya’nın etkisi tamamen farkedilebiliyor. Yada daha kesin konuşmak gerekirse, bu etki Yerkurov’a tavsiyede bulunanlar arasında farkedilebiliyor. Çünkü Yevkurov Kadirov’un çiğnenmiş yolunda yürümeye karar verdi. Bu yeni yolda cinayete karışmamış militanlar için af ilan edilmesi de var. Formül gerçekte Kadirov tarafından Çeçenya’da tekrar ve tekrar kullanılan ile aynı. Uygulamada ise ne İnguletya’nın İçişleri Bakanlığı ne de FSB hangi kişilerin suikastlere karışıp karışmadığını güvenilir bir şekilde doğrulayamaz çünkü silahlı gruplar çok iyi bir şekilde oluşturulmuş ve tecrit edilmişler. Bu da kimin İnguş yetkililere karşı gerçekleştirilen militan faaliyetlerden dolayı suçlanması gerektiğinin bilinmesini imkansız hale getiriyor.
İnguş cemaati Kuzey Kafkasya’daki diğer silahlı grupların tersine kendisini video mesajları ile reklam etmeyi sevmiyor. (Nadiren kameraya alınan operasyonlar daha çok Çeçen cemaati ile olan ortak faaliyetleri temsil ediyor ve Çeçen cemaatinin üyeleri tarafından web sitelerinde yayınlanıyor). İnguşetya Şeriat Cemaati’nin web sitesinde (http://hunafa.com/?cat=1) silahlı grubun faaliyetleri ile iglili seyrek bilgiler yer alıyor. Bu da web sitesinin cemaatten bağımsız bir şekilde faaliyet gösterdiği izlenimini veriyor. Web sitesi temel olarak Şeyh Said Buryatski’nin konuşmaları da dahil olmak üzere ideolojik bilgiler içeriyor. Militan faaliyetler ile ilgili detaylar ise sadece zaman zaman cemaatin basın servisi tarafından yayınlanan bültenlerde veriliyor. Hatta İnguş Cemaati’nin liderliği adına yapılan açıklamalar bile Emir Magas (Ahmed Yevloyev) tarafından değil Kafkasya Emirliği Galgaiçe (İnguşça İnguşetya anlamına geliyor) Vilayeti Silahlı Kuvvetleri’nin Bilgi Departmanı tarafından imzalanıyor.
Diğer bir değişle Magas’ın kendisi reklam edilmiyor ve onun açıklama ve konuşmaları direniş tarafından uzun süredir halka duyurulmuyor. Bu sürekli olarak Emir Magas ve Dokku Umarov’un arasının pek de iyi olmadığı yönünde spekülasyonlara yol açıyor. Aksi taktirde coğrafi olarak bu kadar yakınlarken Kafkas Emirliği’nin kuruluşundan bu yana tek bir ortak açıklama bile yapmamalarını açıklamak zor.
Yukarıda belirtilen şartlar göz önünde bulundurulduğunda İnguşetya’da militanlar için muhtemel bir af ilanı yetkililer için minimum sonuç getirir ve bu sonuç Kadirov’un başarısı ile kıyaslanamaz. Kadirov birinci Rus-Çeçen savaşı sırasında savaşanları bile teslim olan militanlar arasında saymıştı.
Daha da ilginç ve oldukça da beklenmedik olan şey, Yevkurov’un İnguş toplumunda gençlerin Selefi öğretilerinin taraftarı olarak görülmesi ve özellikle de din konusunda onlara zulmedilmesi konusunda 6 Martta Kavkazsky Uzel ve Gazeta-ru’ya verdiği röportajdaki sözleriydi. Yerkurov, yerel camilere giden gençlere yapılan tacizlere son verilmesi yönünde emir verdiğini söyledi. Ayrıca İçişleri Bakanlığı’na da genel olarak kabul edilen Sufi geleneklerine göre ibadet etmeyi reddedenleri fişlemeye son vermesi emredildi. Yevkurov’a göre, sadece, İnguş toplumunda yaygın olan geleneklerden farklı düşündükleri için gençleri Vahhabi olmakla suçlamak kabul edilemez. Bu açıklamanın Yevkurov’a bazı kazançlar getirmesi mümkün. Bu zamana kadar İçişleri Bakanlığı, açık bir şekilde yaşıtlarından ayrılan (gerek sakal gerekse tüm Müslümanlar için zorunlu olan Cuma namazına katılmayı reddetmek olsun) tüm gençleri izliyordu. FSB ve İnguş İçişleri Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen özel operasyonlar yüzünden baskı altında olan kesim bu gençlerdi. Bu özel operasyonlarda öldürülen gençler kural olarak yasadışı silahlı grupların üyeleri olarak ilan ediliyorlardı. Olası sempati bir yana muhtemelen bu gruplarla hiç bir alakaları yoktu. Tüm bunlar İnguş toplumunda genel bir hoşnutsuzluğun temelini oluşturdu. Eğer Yerkurov’un açıklaması gerçekten uygulanırsa, militanlar için af ilan edilmesi yalanından çok daha fazla başarı yakalanır. Aynı zamanda Yerkurov’un ‘İçişleri Bakanlığı’nı sert bir şekilde uyardığını ve müftülüğe hiçbir şart altında baskı yapılmaması konusunda tavsiyede bulunduğunu’ söylediği açıklamasına da dikkat edilmeli. Müftülük her ne kadar Yerkurov tarafından verilen bir tavsiyeyi uygulanması gereken bir emir olarak algılayacak olsada, resmi olarak bağımsız bir din kurumudur. Bu Kuzey Kafkasya’daki din kurumlarının en önemli özelliklerinden biri, çünkü çok duyarlı ve yetkililerle de çok uyumlu oluyorlar. Yani bu kurumlar, bölgede resmi politikanın yayılması için kullanılan birer araç ve bu da nüfusun belirli kesimlerinde kızgınlığa sebep oluyor. Ne olursa olsun, Yerkurov’un son zamanlardaki davranışlarında Ramzan Kadirov havasını sezmek mümkün. Sonuçların aynı olup olmayacağını ise zaman gösterecek. CY/TF
North Caucasus Weekly’de (Volume: 10 Issue: 11) yayımlanan bu yazıyı Ajans Kafkas için Cavit Yılmaz Türkçeye çevirdi.