Diasporadan Gürcü lobisine yanıt

İstanbul – Gürcü lobisinin baskısıyla 10 Mart’ta TRT’de yayından çıkartılan ancak tepkiler üzerine tekrar 24 Mart Pazartesi günü yayımlanmasına karar verilen Abhazya konulu Sınırlar Arasında programı ile ilgili tartışmalar sürüyor.

Türkiye’deki Gürcülerin Abhazya’ya karşı ağır ithamlarda bulunan, Abhazları 1992-1993 savaşının saldırgan tarafı olarak gösteren, yönetimine ‘Rus kuklası’, Abhazlara da ‘soykırımcı’ damgası vuran, ayrıca Abhazya hakkında bir yayını Türkiye’nin temel çıkarlarına ters bir durum olarak lanse eden karşı kampanyası üzerine Abhaz ve Kafkas diasporası da bir açıklama ile yanıt verdi. Kafkas Abhazya Dayanışma Komitesi, Kafkas Dernekleri Federasyonu, Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu, Birleşik Kafkasya Konseyi Kültür Sanat Eğitim ve Yardımlaşma Vakfı (BİRKONSEV), Kafkas İşadamlari Derneği (KAFİAD), Kafkas Araştırma Kültür Dayanışma Vakfı, Kafkas Vakfı, Alan Kültür ve Yardım Vakfı’nın imzasını taşıyan açıklamada Abhazya tarafının saldırıya uğramış, ambargolara maruz kalmış ve Gürcü tarafının uzlaşmaz tutumu nedeniyle mağduriyeti katlanmış bir ülke olduğu vurgulandı. Açıklamada şöyle denildi:

 

“1992 yılında, binlerce yıldır yaşadıkları topraklarında kurdukları devletlerden arta kalan küçücük vatanlarında Şevardnadze’nin ve onun destekçisi yönetimin vahşice saldırısına uğrayan Abhaz halkı, meşru müdafaa hakkını kullanıp canını kurtardığı için daha düne kadar Gürcistan’ın ve Rusya Federasyonu’nun da dahil olduğu BDT tarafından dünyadan tecrit edilip, insafsızca ablukaya alınıp, ambargoya maruz bırakılmıştır. 15 yıldır açlığa, yoksulluğa ve yokluğa maruz bırakılan Abhazya halkı ve yönetimleri, Abhazya’ da  350.000 kişilik nüfusu ile hem uluslar arası alanda ve hem de ülkeleri içinde gelişmişliğine yakışır tarzda demokratik ve uluslar arası hukuk kurallarına uygun, örneğine az rastlanan bir şekilde gerek Gürcistan’la ve gerekse AGİT-BM ve Rusya Federasyonu yönetimi ile yaptığı barış görüşmelerinde başarılı bir sınav vermiş ve görüşülebilir bir toplum olduklarını Dünya kamuoyu önünde kanıtlanmışlardır. İşte TRT Dünya kamuoyunun ve Allah’ın bildiği bir doğruyu Türk kamuoyuna da tanıtmak istiyor. Saldıran ve saldırgan olmayan bu küçük ama yürekli toplumun ne kadar barışsever olduğunu savaş ve kanla hiçbir yere varılmayacağını özümsemiş yöneticilerinin tutum ve davranışlarının ne kadar haklı olduğunu bilmeyen, bilmek istemeyen veya doğrulardan kaçıp görmezden gelenlere de göstermek istiyor.

 

Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde ortadan kalkan Sovyetler Birliği Anayasası hükümleri Gürcistan-Abhazya bağlantısının ve özellikle Abhazya’nın yeni dönemdeki statüsünün ne olacağını görüşmek için yaptığı çağrıya karşı Gürcistan’ın silahlı kuvvetlerinin yaptığı haksız saldırı Abhazya’ da yaşayan Ruslar, Türkler, Kazaklar ve diğer Kafkas halklarından oluşan gönüllülerin de katılım ile püskürtüldü. 3 Eylül 1992’de Abhazya ile Gürcistan arasında Moskova’da anlaşma yapılıp ateşkes sağlandı. Gürcistan anlaşmaya uymadı. Savaş yeniden şiddetlendi. 27 Temmuz 1993’te Gürcistan ile Abhaz yetkililer Soçi’ de bir araya gelerek yeniden anlaşma imzalandı. Gürcüler buna da uymadılar. Savaş devam etti ve Abhazya Gürcü kuvvetlerinin işgalinden kurtarıldı. 30 Eylül 1993’de savaş sona erdi. Ancak, müteaddit barış görüşmelerine rağmen (Gürcülerin anlaşmaz tutumu nedeni ile) bir siyasi çözüme ulaşılamadı. 1993 yılından bu yana, açlık ve yoksullukla, yoktan var ettiği ve ürettikleri ile ölüm kalım savaşı veren, Abhazya halkı dünyadan tecrit edilmiş bir vaziyette her türlü barış girişimleri sonuçsuz kalmış bir toplum olarak; yetiştirdiği ürünü satamayan, ithalat yapamayan, var olan çok yüksek turizm potansiyelini kullanamayan, emeklisine maaş veremeyen, elektriğini üretip kullanamayan, yurdundan dışarı çıkıp akrabalarını ziyaret edip, akrabalarına kapısını açamayan bir toplum olarak bütün zorluklara direndi. Bugün kendi kendine yeterli, geleceğe ümitle bakan, komşu ülke Rusya Federasyonu ile olumlu ilişkiler kuran, ithalatını, ihracatını bir sisteme oturtmuş, sosyo-ekonomik ve politik yönden demokratik yollarla kurulmuş bir devlet düzeni ile bölge barışına her türlü katkıya hazır bir toplum olarak, parlamentosunun aldığı, halkının referandumla onayladığı kararla, 1992’ten bu yana ‘defacto’ bağımsızlığının tanınması için uluslar ve uluslar arası kuruluşlar nezdinde çağrıda bulunmuştur. Diğer kardeşlerimiz Güney Osetya için de aynı durum söz konusu bulunmaktadır.

 

Bu zor sürecin de aşılacağına inanıyor ve komşu Gürcistan ve Türkiye’de yaşayan siz Gürcü kardeşlerimizle biz Kafkas kökenlilerin gerçekleri görüp bu barış sürecine insan olarak, katkıda bulunacaklarına inanıyoruz.

 

Şövenist-Milliyetçi Gürcü yöneticilerin yanlış kararlarına salt Gürcü olmak nedeniyle onay vermek zorunda değilsiniz. TRT, doğruyu göstermek suretiyle bu barışa katkı sağlamak istiyorsa buna engel olmaya hiç kimsenin hakkı olmamalıdır. Biz Ne Gürcistan’ın NATO’ya girmesine ve ne de Türkiye ile olan iyi münasebetlerinin sürdürülmesine karşıyız. Gerek Abhazya’da, gerek Gürcistan’da, gerekse tüm bölge de; çağdaş insan gibi bir yaşamın tesisi ve kalıcı bir barış ortamının yaratılması temel dileğimizdir.” (Ajans Kafkas)