Hikâye çarpıcı, ötelenmesinin mazur tarafı yok, tarihte olmuş ama tarih olmuş da değil, bıraktığı acılar hala taze, miras sorunlar hala yanıtsız… 145’inci yılında Çerkes sürgününden bahsediyorum.
Her 24 Nisan yaklaşırken 1915 olayları ‘Ermeni soykırımı’ olarak dünya medyasını ve siyasi polemikleri doldururken Çerkeslerin "Peki ya biz" dediğine nice kez şahidim. Sessiz bir serzeniş bu, Ermenilerin acılarını küçümsemek ya da inkâr etmek kabilinden bir çıkış değil.
Çerkeslere "Ya bizim acımız" dedirttiren nedir? Bu acı, Abhazların medar-ı iftiharı Bagrat Şinkuba’ya Karadeniz’in azgın sularıyla cebelleşen sürgün gemisinde ölen yavrusunu denize atmasınlar diye kucağında uyuyormuş gibi tutan anne için ‘Şiş Nani’yi yazdıran büyük felakettir: "Şiş nani şiş nani; Uyu yavrum wa nani; Değilsin ne babanın evinde, ne annenin; Kucağındasın Karadeniz’in; Büyü denizleri yar, bul yıkılmış evini; sarmaşıktan kurtar, yak ocağını."
Hikayeyi başa saralım: Rusya’nın tarih sahnesine çıkmasıyla başlayıp yaklaşık 300 yıl süren işgale karşı direniş İmam Şamil’in 1859’da teslim olmasıyla dönüm noktasına ulaşır, Batı Kafkasya’da bir süre daha direniş devam eder ve Kafkasya 1864’te tamamen düşer. Çar’ın temsilcisi Grandük Michel, ölümlerden ölüm beğendirir: ‘Ya bir ay içinde Kafkasya’yı terk edeceksiniz yada hepiniz savaş esiri olarak Rusya’nın muhtelif mıntıkalarına sürüleceksiniz.’
300 yıllık soykırım politikası, 21 Mayıs 1864’te Çerkeslerin kara tarihine Büyük Kafkas Sürgünü olarak yazılır. 1.5 ile 2.2 milyon insan Osmanlı topraklarına sürülür. En az 500 bini sürgün yolunda açlık, susuzluk, hastalık ya da derme çatma gemilerin batmasıyla Karadeniz’in bu yakasına geçemeden ölür. Onlarca yıldır yaşana sürgün artık topyekundur. 1700’lerde 5 milyon olan Kafkasya nüfusu bugün hala bu kadardır.
Karadeniz’in öte kıyısında Ubıhya dediğimiz Soçi-Adler bölgesinde bir tek Ubıh kalmamıştır. Ubuhça’yı konuşan son kişi Tevfik Esenç 1989’da Türkiye’de ölünce adı Son Ubıh diye zihinlere kazılmıştır. Adıge boyu Şapsuğların yaşadığı Karadeniz kıyısında bugünkü Tuapse-Lazerevsk bölgesinde yani eski Şapsuğya’da 600 bin Şapsuğ’dan bugüne kalanların sayısı 8-10 bin. Artık Çerkes bölgesi olarak bile anılmayan Krasnodar Kray içerisinde bir ada gibi kalan Adıgey’de Adıgeler 106 bin kişiyle nüfusun yüzde 24’ünü oluşturuyor. Asıl sürgün dalgasının 1878’lerde uğradığı Abhazya’da da bugün diasporanın altıda belki yedide biri kadar Abhaz yaşıyor.
40 ülkeye yayılmış Çerkes diasporasının en büyüğünü 3-3.5 milyon insanla Türkiye oluşturuyor. Nüfustaki durum bir yana toprak açısından da durum çarpıcı: 16’ıncı yüzyıldan bu yana işgal ve sürgünlerin ardından 500 bin km2’lik Kafkasya’dan geriye 125 bin km2 kaldı. Bugün yedisi Rusya Federasyonu’nun içinde, ikisi dışında dokuz cumhuriyetin oturduğu alanın toplamı bu kadar.
İşte 21 Mayıs, 300-400 yıllık vahşet tarihinin manşete çıktığı gün. Karadeniz’e siyah karanfillerin düştüğü gün. Çerkeslerin Yistanbulako ağıtını yaktığı gün…
Dönmek en güncel konu
Çerkesler daha hafif bir kelimeyle ifadesi kabil olmayan tarihsel felaketin ‘soykırım’ olarak tanınmasını ve anavatana dönüşü imkansızlaştıran, vuslatı zorlaştıran koşulların kalkmasını istiyor. Bugüne kadar hep ötekiler için var olduklarından örgütlü bir çalışma sergileyemediler, kendi aralarında bile dayanışma gösteremediler ve yüksek sesle "Sürüldük ey ahali" diyemediler. Ama üzerindeki küllerin üflenmesiyle sürgün, hararetini hissettiriyor ve artık haykırmak istiyorlar, "Unutmadık, unutmayacağız" diyorlar. Sovyetlerin yıkılması sonrasında Kafkasya’ya diasporadan dönüş yapanların sayısı 2 bini ancak bulsa da ‘dönüş’ diasporanın en hararetli konulardan biri. Etnik kimlik, üst kimlik-alt kimlik tartışmalarının, yeni iletişim teknolojileriyle gelen etkileşimin bunda payı bir hayli büyük…
Çerkesler döner ya da dönemez, orası meçhul bir süreç, sancılı bir gelecek. Fakat onlar için ‘sürgün’ ve ‘uzaktaki vatan’ iki hançerdir, Yistanbulake ile dökülen iki gizli gözyaşı; Sürülenlerin anavatanlarına bıraktıkları son gözyaşı, 21 Mayıs 1864’te Çarlık ordusunun Kbaada yaylasını tepeleyerek zafer yürüyüşü yaptığı andı… Şimdi Krasnaya Polyana diye anılan bu yayla 2014 Soçi Kış Olimpiyat Oyunları’na ev sahipliği yapacak. Tam da sürgünün 150. yıldönümünde. 2014 yaklaşırken ‘soykırım hançeri’ Çerkeslerin yüreğine bir kez daha saplanıyor yavaş yavaş…
Fehim Taştekin