Türkiye ve Kafkasya arasındaki engel Rusya
Suriye, coğrafi olarak Türkiye ve Kafkasya arasında bulunan bir ülke değil. Bu ülkenin Kafkasya’yı ve Türkiye’yi bu kadar etkilemesi kabul edilir değil. Ama Suriye ve Esed hükümeti Kafkasya ve Türkiye arasındaki köprüleri zorlayacak gibi duruyor. Rusların Suriye çıkarması ve orada bulunan sünni muhaliflerin Rusya’ya karşı cihat ilan etmesi, Türkiye’yi dar bir çembere sıkıştırmış gözüküyor. Artık Ruslara karşı tavrını sertleştirmek zorunda kalan Türkiye, Esed’e karşı tavrını değiştiremez. Bu da Rusya ve Türkiye arasında bugüne kadar artan iyi ilişkilerin ve sıcaklığın yerini Sibirya soğuklarının alacağı anlamına gelebilir. Bu soğuk hava ilk önce Türkiye Kafkasya hattında etkisini gösterecek. Burada iki devletin kaybedecekleri ve kazanacaklarını sıralamak gerekir.
Ukrayna krizi ile ortaya çıkan bazı avantajlar vardı. Türkiye’nin bu avantajlardan faydalanması ve iki ülke arasındaki ticari hacmin büyümesi bekleniyordu. Buna karşın, Türkiye’de 2015 turizm sezonu, beklenenin aksine Rus turist sayısında meydana gelen düşüş ile kapandı. Rusya ve Batı arasında devam eden gerginliğin ve dolarda meydana gelen düşüşün, 2016 sezonu için Avrupa’nın İspanya, İtalya gibi güney sahillerini tercih eden kaliteli turisti Türkiye sahillerine çekmesi bekleniyordu. Fakat gelişmeler gösteriyor ki, vatansever Ruslar artık ilhak edilen Kırım ve diğer Rusya sahillerine yönelecek.
Avrupa’nın uyguladığı yaptırım ve ambargolara Rusların verdiği karşılığın, Türkiye’de özellikle gıda sektöründe, ihracat patlamasına sebebiyet vereceği bekleniyordu. Daha üç yıl önce, Rusya’da, denetimciler değişik bahanelerle Türkiye’den ihraç edilen gıda maddelerini engellemeye çalışıyordu. Avrupa’nın yaptırımları ve ambargo savaşları başladıktan sonra, Rus gümrüklerinden gelen bu tarz haberler kesilmişti. Fakat gerek doların düşmesi, gerekse de Türkiye’nin yeni pazara hazır olmaması bu patlamanın oluşmasına ve ihracatın beklendiği gibi büyümesine sebep olamadı.
En önemli konulardan biri olan Türk Akımı projesi, Türkiye’de muhaliflerin Erdoğan’a karşı yürüttükleri operasyonlar sebebiyle seçim engeline takıldı. Türkiye’de bazı kesimlerin “ne olursa olsun iktidarı bir şekilde yıkalım” politikası, Türkiye’nin bölgede çok önemli bir enerji merkezine dönüşmesine engel oldu. Türk Akımı askıya alınırken Rusya’ya karşı net tutum sergileyen Almanlar, Nord Stream-2 boru hattı için Ruslarla anlaştı. Almanya ve Fransa gaz konusunda Türkiye’ye bağlı olmaktansa Ruslarla anlaşmaya tercih etti. PKK’nın canlanmasında önemli rol oynayan bu devletler, İran-Türkiye enerji hattının zarar görmesi için ellerinden geleni yapıyor gibiler. Sonuçta Türkiye’ye gelmesi planlanan Türk Akımı’nın dört hattını bir hatta indirmeyi başardılar ve Avrupa, Rusya’dan gelen gazın güzergahından Ukrayna’yı bile çıkararak, Rusları direk kendisine bağladı.
Türkiye’nin büyümesini ve bölgesel oyuncudan küresel güce dönüşmesini engelleyen Batı devlerinin oyunu, Kafkasya’yı da etkiledi. Kafkasya’da Rusların sömürgesinden kurtulmayı umut eden Kafkas halkları, iki ana gruba ayrılır. Birinci grup, uluslar arası arenada çok iyi tanınır ve silahlı direnişi destekler. Cihat ederek Rusya’dan ayrılmayı arzulayan bu güç, direniş sonrası olacakların stratejik planlamasını yapmaz. İkinci grup ise göze batmayan ve Rusya’dan ilk önce ekonomik olarak kurtulmanın önemine inanan gruptur. Bölgenin asimilasyona direnmesini ve nüfus artışının yanında bölgenin Türkiye’ye entegre olmasını arzular. Dini ve milli değerlerin yanı sıra ekonomik ve sosyal açıdan Türkiye’yi örnek alan bu güç, savaş yerine barışçıl bir süreç yürütmeyi hedefler. Türkiye ve Rusya arası ilişkilerin ısınması ve Türkiye’nin bölgesel güçten küresel güce dönüşmesi bu kesim için çok önemli idi. İlk etapta, Kafkasya’yı, Rusya-Türkiye arasında bir ticaret köprüsüne dönüştürmek bu grubun ilk hedeflerindendi. Köprüler kurulurken, Türkiye ekonomisinin güçlü orta ve küçük işletmeler modelini, anavatanda uygulamayı arzulayan bu kesim, bölge ekonomisini Türkiye’ye sağlam bir şekilde entegre etmek için planlar yapıyordu. Belli bir ad veya kurumla temsil edilmeyen bu kesim, Rusların dikkatini çekmeden Türkiye’de bir kapı açmaya çalıştı. Fakat, Türkiye, Ortadoğu’da yaşanan mücadele ve iç siyasete fazlaca kapılmış olduğundan bu arayışın farkında bile olmadı. Türkiye’deki süreç, bu kesimin planları suya düşürdü. Bundan sonra Kafkasya’nın Ruslardan kopması ne kadar mümkün olur, belli değil. Belli olan şey ise, Çeçen savaşını kazanan Rusların, artık yayılma siyasetini daha da arttıracağı. Rusların küresel güç olduklarını şiddetle ispatlama uğraşıları, kısa vadeli olsa bile sonuç getiriyor. Rusların Orta Doğu’ya inmesi, Kafkasya’yı Türkiye’den uzaklaştırıyor.
Tabi, Türkiye, Kafkasya’dan kopma noktasına gelmişken, körfez ülkeleri buradan nemalanmaya devam ediyor. Birleşik Arap Emirlikleri prensleri, Suud prensleri ve hatta Ürdün kralı, Kafkasya ile olan bağlarını güçlendiriyor. Bölgede bulunan Rus yanlısı güçlere maddi desteğini esirgemeyen ülkeler, bölgenin ekonomisine de yüklü miktarda para aktarmaktalar. Mesela Kadirov, Birleşik Arap Emirlikleri’nde kendisini evinde gibi hissettiğini söylüyor. Ürdün Kralı’nın Çeçenya’yı ziyaret ettiğini biliyoruz. Yerel basın, Suud ve diğer arap prenslerinin Kafkasya’ya gelişini haber yapmaktan yorulmuşa benziyor. Körfez ülkelerinin bu davranışlarının ve onların desteklediği Suriye’deki grupların Rusya’ya karşı cihat çağrılarının gelecekte nasıl bir etki yaratacağı meçhul. Ama Filistin’de bile Türkiye kadar net tutum sergilemeyen bu devletlerin tutumunun çok değişmeyeceğini tahmin etmek zor olmaz.
Yazıyı toparlarken söylemek isterim ki, Kafkasya’da Rusların baskısı altında kalıp hala o toprakları yaşanır kılmaya çalışan, hatta İslam coğrafyasının bir parçası olarak devam etmesini arzulayan, bunun için Rusya’nın baskılarına rağmen orada yaşamaya devam eden nesil, Türkiye’yi dikkatlice izlemekte. Erdoğan’ı Dünya’daki yegane İslam lideri olarak kabul eden bu nesil, Türkiye’nin bağımsız bir siyaset izlemesini istiyor. Gezi parkı olaylarından bugüne Türkiye’de bir çok şey değişti. Türkiye’de bu değişimler yaşanırken, Dünya’da da dönüşü olmayan değişimler yaşandı. 2011’de başlayan Suriye isyanı, şimdi, iki küresel gücün başını çektiği koalisyon ile kimin ürettiği tartışılan bir terör örgütünün savaşına dönüştü. Burada gözden kaçırılmaması gereken şey, bu koalisyonların DAEŞ ile mücadeleden çok hakimiyet kurmak için bölgeye askeri güç yığdığı. Bu küresel güçlerin, iç savaşla yok olmanın eşiğine gelen Suriye ve Irak’taki çatışmaları, Türkiye’ye sıçratmaya çalıştıkları gözden kaçmıyor. İşte, Türkiye’deki siyasi çekişmeleri ve kaynayan kazanı dışarıdan kaygıyla izleyen Kafkasyalı Müslümanlar, Türkiye’den barışçıl, net bir tutum bekliyor. Kafkasya’daki okur-yazar kesim, Türkiye’nin böyle bir zamanda sıcak savaşa sürüklenmesinin ne anlama geldiğini anlıyor. Bu insanlar, kötü sonuçları önlemek için Türkiye’nin Rusya ve Batı arasında bağımsız bir güç olmasını arzuluyor. Onlar, Suriye ve Orta Doğu meselesinin, Türkiye’de kurulacak bir yuvarlak masada çözülmesini arzulamaktalar. Putin’in elini sıkanlar, Esed’i bu masaya oturtabilir. Önemli olan tek şey masanın sahibinin Türkiye olması.