Rusya’nın gerçek düşmanı: “Me’murin”
Türkiye’nin düşürdüğü uçak ile başlayan gerginliğin duygusallığı geçti ve artık soğukkanlı davranışlar başladı diyebiliriz. Soğukkanlı davranışların her zaman akıllıca olduğunu söyleyemeyiz. İki ülke de ekonomi alanında yapılan savaştan yavaş yavaş sıcak savaşa doğru ilerliyor. Sıcak savaş gelecekte olabilir fakat şu anda ele alacağımız konu ekonomi savaşı olacak. Uçağın düşüşünden hemen sonra dile getirilen gaz kesme tehdidi hiç gerçekçi değil. Rusya, tabi ki gazı kesmeyecek. Tehdit edebilir ama kesmez.
Peki Rusya ne yapar?
Rusya petrol fiyatlarının düşüşü ile zor bir döneme girdi. Buna, Batı’nın yaptırımları eklenince Rusya’nın para birimi hızlı bir düşüş yaşadı. Rusya’nın ekonomisine darbe vuran şey, dövizin yurt dışına akışı oldu. Döviz açığı yaşayan Rusya acil eylem planları yapmaya başladı. Yazıda bu planları ele alacağız. Rusya yaşadığı krizi avantaja çevirmek için hazırladığı eylem planında, ilk olarak ham madde ihracatı üzerine yapılandırdığı ekonomisini yeniden ele aldı. Hedefi, döviz ile aldığı gıda ürünleri başta olmak üzere ihracatı azaltmak. İkinci adım turizm sektörünün sebep olduğu döviz akışını azaltmak. Sermayenin dışarıya çıkmasını durdurmak. Ekonomisini dolara bağlılıktan kurtarmak. Bu önlemleri alan Rusya yeni reformları uygulamaya koydu ama gözden kaçırdığı önemli bir husus vardı. O da bürokrasinin bu değişimlere hazır olmamasıydı.
Rusya’nın, dışarıdaki düşmanları haricinde, içerideki düşmanlar olarak tanımladığı gruplar var. Rusya’nın içerideki düşman olarak tanımladığı gruplar, Radikal İslamcı hareketlerden Neo Nazi oluşumlarına kadar geniş bir yelpazede yer alıyor. Fakat Rusya’nın unuttuğu bir başka düşman var; Bürokratlar. Yolsuzluk yaparak bütçeden para çalan veya yaptıkları eylemlerle yurt dışında devletin imajına zarar veren bu kesim, Rusya’nın orta sınıfını oluşturuyor. Yani aslında bu kesim oturduğu dalı kesiyor çünkü uygulanan yaptırımlar, en çok onların rahatını bozuyor. Peki neden Rus toplumunun orta sınıfını oluşturan bürokratlar, bu kadar aptalca davranıyor? Bu sorunun cevabı çok… Rusya’da bürokrat olmak için iki yeteneğe sahip olmak gerekir. Üste yalakalık yapmak ve yürürlükte olan yolsuzluk sistemine ayak uydurmak. Bu iki kritere uyulması halinde, bir memur hayatı boyunca hiçbir riskle karşı karşıya gelmez.
Sıcak para akışını sağlayan memurluğundan olmamak için, bu sınıf, yurt dışında tatil yapmaktan vazgeçer. Avrupa veya Türkiye’den ithal edilen domatesi yemekten de… Memur kafası ile düşündükleri zaman, bunun sorumlusu olarak devleti görmesi de mümkün değildir. Kendisini suçlayacak değil ya bu memur kısmı! Fakat bu domates yokluğunun suçlusu onlara göre Türk halkı olabilir. Bu arada devlete bağlılığını ispatlama imkanı da doğan bu memur kısmı, hemen düşman Türk’ü aramaya konulur. Rusya’ya giden her TC vatandaşı, bu düşman arayışının sonuçlarıyla karşılaşmıştır. Aynı muamele daha önce Gürcülere ve Ukraynalılara da yapılmıştır. Hele memurların Çeçen aşkını anlatmaya, bu yazının sınırları yetmez. Memur kısmı, tabi ki ekonominin düzelmesiyle uğraşmaz. Onların derdi farklıdır. Buna bir de memurun fobilerle dolu bir varlık olduğunu eklersek, işin acı tarafını anlamış oluruz. “Peki Rusya bir şekilde yarattığı krizlerle aslında ne elde etmek istiyor?” sorusunun cevabı aslında çok basittir. Cevapları başlık başlık ele alalım.
Kafkasya ve Kırım.
Rusya bu iki bölgeye yakın tarihte büyük yatırımlar yaptı. Sadece Soçi-2014 oyunlarına yatırdığı bütçe, 17-18 milyar doları aşıyordu. Soçi-2014’ün yanı sıra, iki savaşla harabeye dönen bir Çeçenistan vardı. Ayrıca, Rusya, Kafkasya’da turizmi geliştirme programlarına da ciddi paralar yatırdı. Bu alanlara ayrılan paranın çoğu, yatırımlarla birlikte kaybolup gitti. Normalde, yatırımların hedefi, yerli turisti buraya çekmekti. Böylece yatırımlar bütçeye tekrar artı değer olarak geçecekti. Ama, memur kısmı sağ olsun, bu paraların çoğu Türkiye’nin sahillerine gömüldü. Tabi Rusya’da çare bitmez. Memur kısmı, bundan sonra çaldıklarından ne kaldıysa, onu Kırım veya Kafkasya sahillerinde harcar. Servise gelince ne ektiyse onu biçecek. Normalde, Rusya’nın devlet planlamasına göre, Kırım ve Kafkasya, Rusya’da turizm merkezi olacaktı. Yine olacak gibi ama bu sefer gönüllü değil zorunlu olacak. İç turizmin yanı sıra, dışarıdan turist akışını sağlaması planlanan Kırım ve Kafkasya bölgeleri, memurların devlete yaranmak amacıyla yaptıklarından dolayı, yabancı turistlere kapıları kapatacak. Mantık, Rusya’da yabancı turiste iyi davranılması gerektiğini söylüyor, ama gerçek tam tersi. Dolayısıyla, Rusya’nın tek umudu Çin’den gelecek turist. Bunu da başarabilirler mi bilmiyorum.
Gıda ve tarım sektörünün yeniden yapılanması
Rusya’nın, Batı’ya ve daha sonra Türkiye’ye uyguladığı yaptırımlar, genel olarak gıda ve tarım ürünlerini kapsamakta. Rusya, bu yaptırımlarla, tek taşta iki kuş vurmak istiyor. Birincisi, yaptırım uyguladığı ülkeye zarar vermek, diğeri, ülke içinde sektörü canlandırmak. Peki beceriyor mu? Genellikle beceremiyor. Neden? Şu memur kısmı yüzünden. Devlet ithalini yasakladığı ürünlerin, içeride üretilmesi için bir sürü programa para yatırıyor ve bunu gerçekleştirmeye çalışıyor. Ama her adımın sonu Putin’in meşhur “Para nerede?” sorusu oluyor. Gerçekten para nerede sorusuna cevap aradığımız zaman ortaya ilginç bir manzara çıkıyor.
Devlet program yapar ve hazırladığı programın bütçesini belirler. Federal Merkez, yatırım yapılan bölgeye göndermeden önce, paranın yüzde otuzunu kendi cebine koyar. Bu yüzde otuz, merkezde görev yapan, bazen bakanların da içinde bulunduğu bürokratların payıdır. Bundan sonra, bir yüzde otuz da vilayette tırnaklanır ve nihayet tarımcıya veya KOBİlere ulaşır. Ama hibe alanın imza atması gereken rakam, en başta belirlenen paranın tamamıdır. Bunu da kabul edenler olur. Ama genelde bunlar, aldığı yüzde kırkın, on-on beşini savcı ve polislere yedirir ve kalanı da kendisi yer. Bir KOBİ sahibinin veya çiftçinin hibe alabilmesi için, bürokrasi vizesi gerekir. Bu vizeyi de genelde bürokratların ailesi alır. Sonuçta, programın hedefi gerçekleştirilemez ve program başarısız olur veya biraz nakit para ile istatistikler düzenlenir. İçeride üretilemeyen mallar da, gümrükten rüşvet yoluyla içeri girer. Rusya’da iş yapan herkes bu gerçekleri bilir ve sisteme yabancılar bile ayak uydurur.
Kremlin aslında bu sistemi değiştirmeye çalışıyor ama başarması çok zor. Sovyetler, sistem reformları yapmaya kalkıştığı zaman dağılmıştı. Putin, bu sistemi çok iyi biliyor. Kendisi zaten sistemde büyüdü ve sistemi değiştirmek için ne yapmak gerektiğini de biliyor gibi. Putin başarılı olmak için sürekli dış düşman üretecek ve ülkeyi dışarıya kapatarak çalınan paraların yurt dışında değil içerde yatırıma dönüşmesini sağlayacak. Daha önce dışarıya kaçan sermaye için af ilan etmişti. Şimdi ise dönen sermayenin ülke içinde değerlendirilmesi için zorluyor.
Türkiye-Rusya ilişkilerinin bozulması aslında Rusya’nın sistem reformlarını uygulama planın bir parçası. Putin, uçak düşmeseydi başka bir neden üretecekti.