Çerkesler; Kafkasya’nın barış güvercinleri
Kafkasya’ya baktığımızda çözümü olmayan sorunlar ve geçmişte kalan savaşlarla yoğrulmuş, kin ve nefretle büyümüş bir bölge görürüz. Bu küçük coğrafyada hala devam eden veya dondurulmuş ama her an patlamaya hazır savaş ve çatışmaların bolluğu aşikardır, Ermeni-Azeri sorunu, Rus-Gürcü savaşı, Abhazya-Gürcistan-Osetya savaşları ve Türkiye’de en çok bilinen Çeçen-Rus savaşı. Bu kavgaların içinde ara buluculuk yapanlar, özellikle Rusya, her fırsatta tarafsız olduğunu iddia eder. Halbuki bölgede her şeyin sorumluluğunu üstlenen Rusya, çatışmaların bitmemesi için elinden geleni yapmaktadır. Çoğu kavganın arkasında Rusların parmağı vardır, hatta kavganın bir tarafı kendisidir.
Ermenistan’a aniden patlayan sivil protestoları izlemek için gitmiştim. Çoğu basın ve medya kuruluşu bu protestoları Ermenilerin haklı bir kalkışması olarak görüyordu. Rus basını ise Erivan hakkında yaptığı haberleri çoktan Batı ve ABD’nin bir oyunu olarak servis etmişti. Erivan’a varınca Rus basınının tutumunun hiç de gerçeği yansıtmadığını gördüm. Ermenilerin derdi Rus oligarşinin ceplerine soktuğu eli kırmak ve halka yapılan soygunu durdurmaktı. Daha önce bulunduğum Ukrayna ve Kırım’da ilhak meselesinden dolayı yapılan protestolarla karşılaştırdığım zaman Erivan’da bir kaos havası yoktu diyebilirim. Polis ve göstericiler saldırgan değildi ve kimse ülkede kan dökülsün istemiyordu. Erivan’a geldiğimde kendimin de Rus basının kara propagandasının kurbanı olduğumu anladım. Gelmişken Ermeni gençler ve aydınlar ile Kafkasya’nın daha temel sorunlarını görüşmeye karar verdim. Gençler ve aydınlarla Ermenistan, Azerbaycan ve Türkiye arasında anlaşmazlık yaratan ve üç tarafın da geri adım atmadığı Karabağ ve sözde Ermeni soykırımı meselelerini konuştuk. Kapalı sınırlar, karşılıklı ağır suçlamalar ve hala barışçıl bir gelecek hayali kuramadığımız Kafkasya…
Ermenistan’da bulunduğum kısa sürede bende oluşan bir izlenimi anlatacağım. Bence Kafkasya’nın asıl sorunu, burada ara bulucu görevi üstlenenlerin asıl derdinin barış getirmek değil, barışın gelmesini engellemek olması. Eğer bölge halkları bu uzun süren ve bölgeye ağır zarar veren kavgaların bitmesini istiyorsa, ara bulucu görevini üstüne alan büyük devletleri süreçten men etmeli. Bence çok önemli olan ara buluculuk görevini yerli bir halkın üstlenmesi lazım. Altını çizerek bir daha söylüyorum, bu görevi bir devletin değil halkın üstlenmesi lazım. Barışın gelmesi için yapılması gereken bir başka hareket ise müzakerelerin gençlerin arasında yapılması gerektiğidir. Barışın hüküm sürdüğü Kafkasya ancak birbirleriyle tanışan ve konuşabilen genç neslin eliyle yükselebilir. Kafkasya’da barışın olmaması için uğraşan devletlerin yaydığı kara propaganda ancak genç neslin ondan kurtulmasıyla sona erecektir.
Bu görevi üstlenecek en uygun kesim diye düşündüğüm zaman ise aklıma ilk gelen Çerkes gençleri oldu. Neden Çerkesler diye sorarsanız cevabım, elli yıldır sadece Çerkeslerin aktif bir şekilde savaşlara katılmadığı olacaktır. Yeni nesil olarak eğitime odaklanmış ve radikal örgütlerden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışan bir milletiz diyebilirim. Abhazya ve Osetya savaşında ve hatta Çeçenleri aktif olarak destekledikleri doğrudur. Ama Çerkes gençleri desteklerini her zaman sivil inisiyatiflerde ve daha çok bilimsel çalışmalarda göstermiştir. Bu sebeple Çerkes gençleri yeni barış sürecini yönetecek kadar tecrübelidir. Özellikle Ermenistan-Azerbaycan çatışmasında tarafsız olabilecek tek güç Çerkeslerdir.
Kafkasya’nın çok ihtiyacı duyduğu birliği ve barışı getirecek güvercinlerin Çerkes gençliği olduğunu inanıyorum. Tabi ki Çerkes gençlerin de buna inanıp bir an önce harekete geçmeleri lazım. Bağımsız Çerkesya yolu, bağımsız ve birleşik Kafkasya’dan geçmektedir.
Azeri Ermeni sorunuyla cerkeslerin ne alakasi var kendi sorunlari dururken
bu nasıl dar görüşlülük, komşu coğrafyasına, dünyaya söz söyleyemeyen bir millet kendi sorunlarını çözebilir mi sanıyorsunuz?