21 Mayıs eylemlerini protokolden arındırmalıyız
21 Mayıs 1864 Çerkes Sürgün ve Soykırımı eylemleri 2022 yılında iki ayrı federasyon tarafından İstanbul’da iki büyük organizasyonla gerçekleştirildi. İlki Kafkas Dernekleri Federasyonu tarafından Yenikapı miting alanında, ikincisi Çerkes Dernekleri Federasyonu tarafından Taksim Odakule’de gerçekleştirilen eylemlerde emeği geçen herkese teşekkür etmek gerekiyor. Sınırlı insan ve maddi kaynakla bu tarz büyük eylemleri organize etmek gerçekten zor bir iş. Anadolu’nun birçok yerinden kalkıp gelen ve yine İstanbul’dan bu etkinlik alanlarını dolduran kişilere de ayrıca teşekkür etmek gerekiyor. İki federasyonun yöneticilerinin de kendi düzenlemedikleri organizasyonlara katılmaları, desteklediklerini açıklamaları çok değerli ve kıymetli adımlar. Şimdiye kadar farklı yerlerde yapılan 21 Mayıs eylemlerinin ilerleyen yıllarda tek bir yerde ve hep birlikte yapılması için bu adımların atılması gerekiyordu. Diyalog kurulması ve iyi niyetin açıkça gösterilmesinin toplumumuzda takdirle karşılandığını düşünüyorum.
Kurumlarımızın düzenlediği etkinlik ve organizasyonları açıktan eleştirmekten her daim uzak durdum. Kafkas Vakfı’nda uzun yıllar yöneticilik yaptığım, ulusal ve uluslararası birçok etkinliğin organizasyonunda yer aldığım için, eleştirmenin çok kolay fakat ortaya bir iş koymanın çok zor olduğunun farkındayım. Toplumumuzda ne yazık ki elini taşın altına koymakta çekingen davranırken kurumlarımızı eleştirip, yerden yere vurmakta çok atılgan davranıyor. Fakat bu son etkinlikler, 21 Mayıs eylemlerinin artık farklı bir yere evirilebileceğini gösterdiği için eleştirilmeli ve daha iyilerinin ortaya konulabilmesi için kurumlarımız yönlendirilmeli. Etkinlik alanlarında bir araya geldiğim kişilerin de, özellikle daha önceki 21 Mayıs organizasyonlarında birlikte görev aldığımız arkadaşların da benzer düşüncelere sahip olması beni bu satırları yazmaya itti.
Ne yazık ki iki 21 Mayıs eylemi de daha önce ortaya konan 21 Mayıs ruhundan oldukça uzaktı. Kafkas Dernekleri Federasyonu’nun 21 Mayıs etkinliği bir miting meydanı etkinliğinden çok bir salon etkinliğine uygun organize edilmişti. Etkinlik diyorum çünkü, eylem miydi, protesto muydu, anma mıydı, tam olarak neydi kestirmek oldukça güç. Bitmek bilmez protokol konuşmaları illallah dedirtti. Siyasi parti temsilcilerinin Çerkeslere Çerkeslik öğretme hadsizlikleri, muhatap ile ilgili bir cümle bile kurmayışları, yüzde 0,1 oyu olan parti temsilcisinin bile konuşturulması bu organizasyonun 21 Mayıs ile ne alakası var diye düşündürttü. Bomboş bir miting alanında birkaç bin kişiyle Çerkesler olarak siyasi partilere gövde gösterisi mi yapmaya çalıştık, tam olarak ne yaşandı anlamakta güçlük çektim. Günümüzde 70’ine merdiven dayamış siyasi parti liderleri bile tabanın değerini anlamış, kürsüde mikrofonu kadınlara, gençlere uzatırken, onların taleplerini birinci ağızdan toplumla buluştururken 21 Mayıs eyleminde gençlere biçilen rol tiyatral bir tavırla mezar taşı tutmak oldu. Gençler büyüklerinin onlara tevdi ettiği üzgün gençler rolünü çok iyi yerine getirdiler. Arkadaşlar siz gençsiniz, böyle bir tiyatronun bir parçası olmanıza gerek yok, üzgün değil öfkeli olmalısınız. Taleplerinizi, haklılığınızı, öfkenizi yumruklarınızı havaya kaldırıp güçlü bir şekilde dile getirmelisiniz. Slogansız, ruhsuz, protokol konuşmalarına boğulmuş bu etkinlik tarzına devam edilecekse meydanlara inmenin hiçbir anlamı yok, bir sonraki 21 Mayıs etkinliği genişçe bir salonda piyano resitalleri ile gerçekleştirilebilir. Katılım sayısı da değişmeyecektir.
Çerkes Dernekleri Federasyonu’nun Odabaşında düzenlediği ikinci 21 Mayıs eylemi ise yine sahneye, ışığa, şiire ve protokol konuşmalarına boğulmuş durumdaydı. Allah’tan bu sefer sloganlar vardı. Galatasaray meydanında toplanmanın ve Rus Konsolosluğu’na yürümenin yasaklanması sonrası Taksim’de düzenlenen 21 Mayıs eylemleri birkaç yıldır Odakule’de otopark kaldırımına sıkışmış durumda. Gençler bu duruma oldukça bozuluyor. Her şeyi göze alıp Rus Konsolosluğu’na yürümek isteyen, daha önceki yıllarda 21 Mayıs eylemlerini birlikte organize ettiğimiz arkadaşlar niye diye soruyor, niye buradayız? Bu haklı soruya cevabı biz değil de federasyon yöneticilerimiz vermeli.
21 Mayıs ruhu protokole, kürsüye, sahneye, siyasetçilerin boy göstermesine kurban gitmeden oturup düşünmeliyiz (bazıları kalpaklarını önüne alıp da düşünebilir). Bitmek bilmez protokol konuşmaları, şiir okumalar, siyasetçi konuşmaları, belediye başkanlarına art arda defalarca teşekkür etmeler son bulmalı. Eylemleri izlemeye gelen gazeteci bir arkadaşım “talepleriniz net değil, kafanız çok karışık, ne istiyorsunuz, istediğinizi nasıl elde edeceksiniz hiçbir şey anlaşılmıyor” demişti. Ne istiyoruz, bu isteğimizi elde etmek için neler yapmamız gerekiyor bunu tekrar düşünmeliyiz. Yumruklarını sıkıp talebini gür bir sesle dile getiren eski 21 Mayıs eylemleri ruhunu tekrar geri çağırmalıyız. Buna dönüş olmayacaksa genç arkadaşların yeniden bir “21 Mayıs eylemleri” çatısı kurarak kurumlarımızdan daha sivil bir tavır ortaya koyacağına inanıyorum. Üzgün rol yapan gençlerden talepleri net öfkeli gençlere dönüşüm şart. Ayrıca tüm varlığını 21 Mayıs üzerine kurgulayan gençlerden de olmamak lazım. Tek gündemimiz, varlığımızı inşa ettiğimiz tek eylem 21 Mayıs olmamalı. Konferanslarda, sempozyumlarda, okuma atölyelerinde var olmalıyız, düşünceyle savunduğumuzu yeri geldiğinde meydanlarda haykırarak da savunmalıyız.
Son olarak kurumlarımızın ısrarla slogan olarak attırmamak istediği “Katil Rusya Kafkasya’dan Defol” sloganı yine kitlenin en yürekten attığı slogan aldı. Uzun yıllar 21 Mayıs eylem komitelerinde bu sloganı attırmamaya çalışan “büyüklerle” mücadele ettim. Rusya’nın katilliğini vurgulamayan her eylem eksiktir. Rusya katildir. Çerkesya’dan Çeçenya’ya, Ukrayna’dan Suriye’ye yüzyıllardır milyonlarca mazlumun kanı elindedir. Cohar Dudayev’in, Anna Politkovskaya’nın, Timur Kuaşev’in, Mashadov’un, Estemirova’nın ve benzeri milyonların katilidir. Bizim topraklarımızda bizi cesursa savunurken ölen bu insanların arkasından hüzünlü mezar taşı tutmak mı, haklılığımızı haykırmak mı? Bunu gençlerin düşünmesini istiyorum.
Timur Kuaşev öldürüldüğünde sizlerin yaşında daha 26’sındaydı. Hiçbir şiddete bulaşmamıştı. Kabardey-Balkar’da bağımsız gazetecilik yapıyor ve Dosh dergisinin Nalçik muhabirliğini yapıyordu. 31 Temmuz 2014 tarihinde kayboldu. Bir gün sonra cesedi Nalçik yakınlarında bulundu. Timur Kuaşev’in cesedinde şüpheli enjeksiyon izleri tespit edildi. Timur Kuaşev özellikle 2005 Nalçik baskını davası ve insan hakları ihlallerini gündeme taşımasıyla tanınıyordu. Kuaşev ayrıca 21 Mayıs’ta, Çerkes Soykırımının 150. yıl dönümü dolayısıyla Nalçik’te yapılan eylemde gözaltına alınmış, bu olayın ardından polislerden tehdit almaya başladığını açıklamıştı. Timur’u daha 26’sındayken öldürdüler. Timur’un mezar taşı başında hüzünlü pozlar vermek yerine katili karşısında hakkı haykırmak Çerkesliğimize daha yakışır. Artık ne olur kendimize gelelim ve gür bir sesle haykıralım.
KATİL RUSYA KAFKASYA’DAN DEFOL!
KATİL RUSYA UKRAYNA’DAN DEFOL!
STOP RUSSIA! FROM CAUCASUS TO UKRAINE END THE CYCLE OF GENOCIDE!
Kaffed’in düzenlediği 21 Mayıs etkinliğinin ruhunu anlamadan yorum yapmış gibisin,KAF FED Başkanı Sn DİNÇER’in söylediği gibi “BU İNTİKAM DEĞİL ADALET İSTİYORUZ”