Hukuki Perspektiften Çeçen Cumhuriyeti İçkerya

Av. Burak Öztaş dosyamız için kaleme aldığı ve Çeçen İçkerya Cumhuriyeti’nin hukuki durumunu incelediği makalesinde tarihsel süreç içerisinde Çeçenlerin serüvenini de irdeledi. “Hukuki Perspektiften Çeçen Cumhuriyeti İçkerya” adlı makalesiyle Av. Burak Öztaş detaylı bir kaynak taraması sonucu oluşmuş, arşiv niteliği taşıyan titiz bir çalışma sunuyor okuyucuya…

Hukuki Perspektiften Çeçen Cumhuriyeti İçkerya

Kuzey Kafkasya’nın otokton halklarından Çeçenlerin, geleceklerine yönelik tercihlerini özgür bir yaşamdan yana kullanarak, egemenliklerini ve bağımsızlıklarını « Çeçen Cumhuriyeti İçkerya » devleti adıyla ilan etmelerinden bu yana 24 yıl[1], çağdaş ve demokratik Rusya Federasyonu’nun Çeçen topraklarını işgalinden bugüne ise çoktan 20 yıl[2] geride kaldı.

1996 – 1999 yılları arasındaki barış sürecini dahil etmezsek, 1994 yılından bu yana iki farklı atmosferde devam eden Rus-Çeçen Savaşları, batılı devletlerin ve İslam dünyasının kolonyalist Rusya’ya göz yummasıyla modern Avrupa tarihinin en uzun süreli savaşı haline döndü; Rusya’nın emperyal hırslarıyla ilintili olarak Gürcistan ve Ukrayna’da yaşanan gelişmeler ışığında da bu kanlı savaşın yakın bir tarihte son bulacağını söyleyebilmek pek mümkün değil.

Geride kalan 20 yıllık süreci hakkıyla değerlendirebilmek için konuya öncelikle « Çeçen Cumhuriyeti İçkerya » nın hukuksal statüsü ile başlamak doğru bir yaklaşım olacaktır. Özellikle Türkiye’deki medya kuruluşlarının ve akademik çevrelerin yayınlarının büyük bir kısmının, hukuk bölümü harici İngilizce kaynaklardan tercümeye dayanması, Çeçenya konusu ele alınırken hukuki bağlamda ciddi bir hatanın başlangıçtan bugüne devam ettirilmesine ve toplum nezdinde yanlış algılamaların oluşmasına neden olmaktadır. Söz gelimi, Çeçenya’dan bahsedilirken « tanınmamış » vurgusunun ısrarla yinelenmesi ya da « ayrılıkçı » ve « özerk bölge » gibi mesnetten yoksun ifadelerin kullanılması bu konudaki bilgi eksikliğinden ya da bilinçli bir propagandaya taraf olmaktan kaynaklıdır.

Bugün uluslararası hukukta devletin tanımı ve varlığı hususunda ağırlıklı olarak kabul gören akım, « Üç Unsur Teorisi » adıyla bilinen ve devleti « belirli bir toprak parçası üzerinde egemen olan belli bir insan topluluğunun oluşturduğu hukuki kişiliğe haiz devamlı bir teşkilat » şeklinde tanımlayabileceğimiz yaklaşımdır[3]. Yani, hukuki olarak bir devletin varlığından söz edebilmemiz için üç ana unsurun birlikte varlığı şarttır: Millet, Ülke ve Egemenlik. Millet ile kastedilen beşeri unsurdur, insan faktörüdür. Ülke, belirli bir toprak parçasını ifade etmektedir. Egemenlik ise dış kontrolden bağımsız, kendi kontrolü altındaki toprak parçasında yasama, yürütme ve yargı fonksiyonlarını yerine getirebilecek hukuki dayanağı olan güç ve siyasi iktidara sahip olmaktır. Bu ana unsurların yanı sıra 3 adette tamamlayıcı özelliğin bir devletten bahsedebilmek için gerekli olduğunu söyleyebiliriz ki, bunlar Teşkilat, Hukuki Kişilik ve Devamlılık’tır.

Dzhokhar_Dudaevİşte « Çeçen Cumhuriyeti İçkerya » nın hukuksal statüsünü değerlendirebilmek için de bu unsurların varlığını incelemek gerekmektedir.

Sovyetler Birliği tarafından gerçekleştirilen son nüfus sayımının resmi sonuçlarına göre, 1989 yılında « Çeçen – İnguş Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriyeti » nin nüfusu 1.270.400 kişiydi. Bu nüfusun 734.500’ünü Çeçenler, 163.800’ünü İnguşlar ve 293.800’ünü Ruslar oluşturmaktayken, geriye kalan 73.800 kişi de Ermenilerin, Ukraynalıların ve diğer ulusların yer aldığı değişik unsurlardan oluşmaktaydı[4]. « Çeçen Cumhuriyeti İçkerya » nın bağımsızlığı ve egemenliği ilan edildiğinde bu nüfus halen o topraklarda yaşamaktaydı. Bu noktada, muhakkak surette varlığı gereken devletin beşeri unsuru « millet » in, yani Çeçen halkının var olduğunu ve ağırlıklı olarak bugünkü Çeçenya topraklarında ikamet ettiğini, dolayısıyla ortada hukuken bir « ülke » nin de olduğunu görüyoruz.

« Egemenlik » unsurunu incelemek için ise öncelikle tarihsel sürece kısaca bakmak gerekiyor, zira bu süreç içerisindeki kimi önemli elementler egemenlik unsurunun varlığını açıklamak için önem arz etmektedir.

Çeçenler ile Ruslar arasındaki ilk silahlı temas, Rus İmparatorluğu’nun 1557 yılında Astrakhan Hanlığı’nı ele geçirdiği döneme dayanmaktadır. Bu tarihten itibaren Rus askerleri sık sık Çeçenya üzerine saldırılar düzenlemiştir. Ancak esas olarak Rus İmparatorluğu’nun Kafkasya üzerindeki sömürgeci politikası 18.yy’da hız kazanmıştır[5]. Bu dönemde ortaya çıkan Çeçen lider İmam Mansur Uşurma, Çeçenleri ve diğer Kafkasya halklarını ortak düşman Rus İmparatorluğu’na karşı örgütlemeye çalışmış, 1791 yılında esir düşene kadar Rus işgaline karşı önemli zaferler elde etmiştir[6]. Nitekim, Sufizm temelindeki bu girişim yaklaşık 200 yıl boyunca kesintisiz olarak sürmüş ve bugün dahi etkileri devam etmekte olan Müridizm hareketine dönüşmüştür[7]. Müridizm döneminin son imamı olarak kabul edilen İmam Şamil’in 6 Eylül 1859’da Rus İmparatorluğu’na teslim olmasının ardından naibi İmam Baysangur Beno eliyle Çeçenya’da devam ettirilen direniş, 1861 yılında İmam Baysangur’un yakalanarak idam edilmesiyle kesildi ve Çeçenya toprakları Rus İmparatorluğu’nun sömürgesi haline geldi[8].

1861 yılından 1917 yılına kadar çeşitli ayaklanmalar olduysa da, Rus İmparatorluğu’nun bölgedeki hakimiyeti kesintiye uğramadı. 1917’in başlarındaki ilk Rus devriminin ardından, Mayıs 1917’de Vladikavkaz’da Çeçen delegasyonunun da temsil edildiği Kuzey Kafkasya I. Kongresi toplandı ve bağımsız bir devlet olma konusu tartışılarak Kuzey Kafkasya Birliği Merkez Komitesi seçildi. Kongre, Eylül 1917’de Kuzey Kafkasya Dağlı Cumhuriyeti’nin geçici anayasasını kabul ederek Rus İmparatorluğu’ndan ayrılırken, 11 Mayıs 1918’de « Kuzey Kafkasya Dağlı Cumhuriyeti » resmen bağımsızlığını ilan etti ve Çeçen Tapa Çermoyev ilk Devlet Başkanı olarak seçildi. Bu cumhuriyet, Osmanlı İmparatorluğu, Almanya, Avusturya-Macaristan ve Büyük Britanya tarafından tanındı[9]. Bu dönemde, Rus Sivil Savaşı, Kafkasya’da yayılırken hem Beyaz hem de Kırmızı güçler bölgede kendi hakimiyetini kurmaya çalışıyordu. Ağustos 1919’da Anton Denikin liderliğindeki Beyaz Ordu, İnguşetya ve Çeçenya’ya girerek köyleri ve kentleri yakıp yıktı. Bu işgal Kuzey Kafkasya Dağlı Cumhuriyeti’nin de sonu oldu. Eylül 1919’da ise Rus ulusalcılara karşı Bolşeviklerle birlikte saf tutan Çeçen Uzun Hacı liderliğindeki Çeçenya, Dağıstan, Osetya ve Kabardey, « Kuzey Kafkasya Emirliği » ni kurduklarını ilan etti. Beyaz Ordu’nun Eylül 1921’de yenilmesinin ardından, Bolşevikler, Kuzey Kafkasya’yı yeniden işgal etti ve emirliğe son verdi, Çeçenlerin direnişi 1925 yılına kadar devam etti. Bu arada 30 Kasım 1922’de « Çeçen Otonom Oblastı » kuruldu ve Kuzey Kafkasya Krayı’nın içerisine dahil edildi.

Kuzey Kafkasya Cumhuriyet Hükümeti

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Rus İmparatorluğu’na son veren 1917 Devrimi’ne müteakip Vladimir Lenin’in liderliğindeki Bolşevikler tarafından 1922 yılında 15 adet cumhuriyetin bir araya getirilmesiyle kuruldu. Bu 15 cumhuriyetten birisi de « Rus Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti » (RSFSC) ydi. Başlangıçta bir oblast olarak düşünülen Çeçenya, 15 Ocak 1934’te « Çeçen-İnguş Otonom Oblastı » haline getirildi ve Sovyetler Birliği Anayasası’nda yapılan değişikliğin ardından 5 Aralık 1936’da RSFSC’ye bağlı « Çeçen – İnguş Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriyeti » ne dönüştürüldü. Joseph Stalin’in emriyle kurulan İçişleri Halk Komiserliği (NKVD), Çeçenlerin olası isyanlarından endişe ettiği için bölgede ciddi bir baskıya başladı. 1936 ve 1938 yılları arasında NKVD’yi yöneten Nikolay Yejov’un talimatıyla 31 Temmuz 1937’de « Sovyet Karşıtı Unsurların Temizlenmesi » adı verilen ve genel olarak Çeçen-İnguşların entelektüellerini hedef alan bir operasyon başladı[10]. Sovyetlerin Kuzey Kafkasya’da hakimiyet kurmasında etkili olmuş Aslanbek Şeripov ve Gapur Akhriyev gibi isimlerinde içerisinde yer aldığı yaklaşık 14 bin Çeçen-İnguş tutuklanarak halk düşmanı ilan edildi; akabinde bu kişiler ya idam edildi ya da çalışma kamplarına gönderildi. Abdurakhman Avtorkhanov ve Magomed Mamakayev gibi ünlü yazarlar ve entelektüeller de bu baskıdan nasibini alanlar arasındaydı. Çeçen-İnguş Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriyeti’nde kültürel yaşam derin bir karanlığa gömüldü. İşte böyle bir baskı ortamında, 1940’ın başlarında Çeçen gazeteci ve şair Khassan İsrailov, Çeçen-İnguşetya’nın Sovyet kolonizasyonundan kurtarılması için bir direniş başlattı. Şubat 1940’ta Khassan İsrailov dağlık bölgelerde pek çok aulu kontrol altına almayı başardı. Şatoy ve İtum-Kala bölgelerinde « Çeçen Dağlı Nasyonel-Sosyalist Yeraltı Organizasyonu » adlıyla anılan grubuyla bir ayaklanma başlatan Çeçen avukat Mairbek Şeripov’da 1942 yılında İsrailov’un güçlerine katıldı. Bu yıllarda Nazi Almanyası, Sovyetler Birliği’ni işgal etmişti ve Kuzey Kafkasya’daki bu direnişi kendi lehine kullanabilmek için Ukrayna’da konuşlu Alman Yüksek Kumandanlığı aracılığıyla milliyetçi Çeçenlere işbirliği teklifinde bulundu. Ancak bu teklif « başımızdaki bir tiranı bir başkasıyla değiştirmeye ihtiyacımız yok » şeklindeki net ve açık bir cevapla reddedildi[11]. Aynı dönemde 30 binden fazla Çeçen-İnguş, başta 242. Dağlı Piyade Bölüğü, 317. Piyade Bölüğü, 255. Çeçen-İnguş Süvari Görev Kuvveti ve Çeçen-İnguş Süvari Taburu olmak üzere Nazi işgaline karşı Sovyetler Birliği saflarında savaştı. Buna rağmen, 23 Şubat 1944’te tüm Çeçen-İnguş halkı « Nazi Almanyası ile işbirliği yapmakla itham edilerek » topluca Orta Asya ve Sibirya’ya sürgüne gönderildi. Öyle ki, sürgün sırasında halen Kızıl Ordu saflarında bulunan Çeçen-İnguş askerler de tutuklanarak ırkdaşlarıyla aynı kadere mahkum edildiler[12]. Sürgün tam bir soykırıma dönerken, 500 bine yakın Çeçen-İnguş’un yarısı insanlık dışı şartlarda hayvan vagonlarında 1 ayı bulan yolculuk sırasında ve sürgün edildikleri ülkelerdeki kötü koşullarda hayatını kaybetti[13]. Stalin’in ölümünün ardından Sovyetler Birliği’nin yeni lideri Nikita Kruşçev, Komünist Parti Merkez Komitesi’nin 20.Kongresi’nde ulusların sürgün edilmesini kınarken, sürgün halkların geri dönüşüne de izin verdi[14]. Sürgünle birlikte lağvedilen Çeçen – İnguş Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriyeti de kimi topraklarını kaybetmiş şekilde 13 yıllık sürgün sürecinden sonra yeniden ihdas edildi.

Mihail Gorbaçov1980’li yıllarda SSCB’nin Devlet Başkanı Mikhail Gorbaçev’in başlattığı reformist « perestroika » (yeniden yapılanma) ve « glasnost » (şeffaflık) politikaları neticesinde ülke çapında daha fazla ifade özgürlüğü sağlandı. Bu yeni ortamda Çeçenler daha fazla hak taleplerini gündeme getirmeye ve ilk sivil hareketlerini örgütlemeye başladı. Gudermes kenti yakınlarında kurulmak istenilen biyokimyasal üretim tesisine karşı çıkmak için ekolojik bir taleple Şubat 1988’de mühendis Hoj-Akhmed Bisultanov liderliğinde kurulan « Çeçen-İnguşetya Halk Cephesi » (Народный фронт Чечено-Ингушетии), kısa bir süre sonra siyasi bir harekete dönerek Komünist Parti ve ülkedeki Sovyet yönetimine muhalif bir konuma geçti. Bu hareketin yanı sıra, Çeçen entelektüellerin kültürel endişelerle biçimlendirdiği ve Zelimkhan Yandarbiyev’in liderliğini yaptığı « Bart » (Birlik) hareketi, 25-26 Ağustos 1989 tarihlerinde Sukhumi’de düzenlenen « Dağlı Halklar Konfederasyonu Birinci Kongresi » ne katıldıktan sonra siyasi örgütlenmesine başladı ve 19 Şubat 1990’da da « Waynakh Demokratik Partisi » haline geldi. Çeçen ve İnguş siyasi hareketleri öncelikli olarak Çeçen – İnguşların, Rusya İmparatorluğu’na ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne gönüllü olarak katıldıkları tezinin gerçeği yansıtmadığını tarihsel bilgiler ışığında kamuoyu ile paylaşıyor, sömürge ve asimilasyon sürecini sona erdirebilmek, geleneksel Çeçen – İnguş yaşantısını yeniden kurabilmek için halkı birlikte hareket etmeye davet ediyordu.

Haziran 1989’da Doku Zavgayev, Çeçen – İnguş Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriyeti’nde Bölgesel Parti Komitesi Bürosu tarafından Komünist Parti’nin I. Sekreteri olarak atandı. Cumhuriyetin başına ilk kez bir Çeçen’in gelmesi nüfusun büyük bir bölümü tarafından memnuniyetle karşılandı. Ancak 1990 yılının Şubat ayında yönetimde görülen ağır yolsuzluklar ve rüşvetler nedeniyle Çeçen – İnguşetya’nın dört bir yanında toplu halk gösterileri ve protesto amaçlı açlık grevleri başladı. Neticede, Mart 1990’da ülkedeki 7 idari bölgenin birinci sekreterleri ve çok sayıda parti ve devlet çalışanı görevlerinden alındı. Yine aynı ay içerisinde Çeçen – İnguş Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriyeti Halk Milletvekilliği ve Yüksek Sovyet Milletvekilliği seçimleri gerçekleştirildi. Bu seçimlerde pek çok vekil « Demokratik Rusya » cephesinde yer alırken, seçim neticesinde « Cumhuriyetçi Parti » çoğunluğu elde etti. Yine de muhalefet kanadını oluşturan bağımsızlar kendi gruplarını kurdu: « Demokratik İnisiyatif » (Liderleri: Ganga Elmurzayev, Yuri Çörnıy, Vladimir Tamarov); ve « Egemenlik » (Liderleri: Leçi Umkhayev, Ruslan Tsokayev, Amin Osmayev). Öte yandan Prof. Ruslan Khasbulatov, Komünist Parti’nin muhafazakar kanadının lideri olarak kabul gören Parti Komitesi II. Sekreteri Pavel Gromov’u mağlup ederek Grozny’den seçildi. Seçimler neticesinde, Doku Zavgayev, Eylül 1991’a kadar Yüksek Sovyet’in başkanı oldu.

Bu arada 3 Nisan 1990’da SSCB kabul ettiği yeni bir yasa ile 1977 Sovyet Anayasası’nın 72. maddesinde[15] düzenlenen ve sadece birlik cumhuriyetlerine Sovyetler Birliği’nden ayrılma imkanı sağlayan hak genişletildi[16]. Yeni yasanın 2. ve 3. maddeleri « Bir Sovyet cumhuriyetine bağlı bir ‘Otonom Cumhuriyet’ ya da bir ‘Otonom Bölge’ nin bu cumhuriyetten ayrılışı veya yasal statülerine ilişkin kararlarının ancak referandum ile mümkün » olduğunu düzenledi.

27 Ekim 1989’da RSFSC’nin anayasasında yapılan bir değişiklik ile « Rus Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti Halkları Milletvekilleri Kongresi » kuruldu. 3 Nisan 1990 tarihli yasanın yürürlüğe girmesinden sonra bu kongre, egemenlik hususunu görüşmek üzere 16 Mayıs 1990 tarihinde ilk toplantısını yaptı ve beklenildiği üzere 12 Haziran 1990 tarihinde egemenliğini ilan etti[17].

1990 yılı yazı Çeçenya’da da oldukça yoğundu. Bu dönemde başını Çeçen entelektüellerin çektiği bir grup, « ulusal kültür, dil, tarih ve gelenek-görenekler » ile ilgili problemleri tartışmak üzere « Çeçen Ulusal Kongresi » ni toplama girişiminde bulundu. Bu inisiyatif, cumhuriyet yönetimi tarafından da desteklenirken, kongrenin Organizasyon Komitesi Başkanı olarak ise cumhuriyet yönetimindeki liberal-reformist kanada yakın Leça Umhayev görevlendirildi. Böylelikle 23 – 25 Kasım 1990 tarihlerinde « I. Çeçen Ulusal Kongresi » toplandı ve Çeçen halkı adına kongrede « Çeçen Cumhuriyeti Nokhçiçö » nün egemenliğinin ilan edilmesine karar verildi. Kongrenin aldığı kararların sağlıklı bir şekilde yerine getirilebilmesi için de « Çeçen Ulusal Kongresi İcra Komitesi » kuruldu. Bu komitenin başına Sovyetler Birliği Hava Kuvvetleri Tümgenerali Djokhar Dudayev seçilirken, Leça Umhayev’de başkan yardımcısı olarak seçildi. Kongre akabinde Waynakh Demokrat Partisi tarafından organize edilen toplu gösteriler neticesinde, 27 Kasım 1990 günü Çeçen – İnguş Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti, « Çeçen-İnguş Cumhuriyeti » nin « Devlet Egemenliği » nin ilan edilişine ilişkin kararnameyi yayınladı. Bu deklarasyon ile birlikte Rus Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti bünyesinde otonom bir cumhuriyet olarak yer alan Çeçen – İnguş Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriyeti’nin hukuksal statüsü değişti ve RSFSC ile eşit statü ve hak sahibi oldu. Bu arada söz konusu belgeye çekince koyan İnguş milletvekilleri, 1944 sürgünü sonrasında Sovyet liderliğince « Kuzey Osetya Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriyeti » ne verilen « Prigorodny » bölgesine[18] geri dönüş hakkı verilene kadar Çeçen-İnguş Cumhuriyeti’nin herhangi bir sözleşme imzalamayacağını belirtti.

Aralık 1990’da Waynakh Demokrat Partisi, Yeşil Hareket, İslami Uyanış Partisi, İslami Yol Partisi ve Kafkas Topluluğu ile güç birliğine giderek « Çeçen Halkı Ulusal Hareketi » bloğunu kurdu. Girişimin amacı egemenliği ilan edilen cumhuriyetin tam bağımsızlığının da ilan edilmesini sağlamaktı. Bu blok Aralık 1990 ve Şubat 1991’da Baltık cumhuriyetlerindeki bağımsızlık girişimlerini desteklemek ve Sovyet ordusunun müdahalelerini protesto etmek için başkent Grozny’de gösteriler de düzenlendi.

Mayıs 1991’de Sovyetler Birliği Hava Kuvvetleri’ndeki görevinden kendi isteği ile emekliye ayrılan Tümgeneral Djokhar Dudayev, 25 Mayıs 1991 günü yayınladığı bir bildiride Yüksek Sovyet’in egemenlik kararını onaylamasıyla birlikte Çeçen – İnguş Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriyeti’nin meşruiyetini kaybettiğini ve tek meşru gücün artık Çeçen halkı olduğunu ilan etti. 8 – 9 Haziran 1991 tarihlerinde toplanan « II. Çeçen Ulusal Kongresi », ismini « Çeçen Halkı Ulusal Kongresi » olarak değiştirirken Çeçen-İnguş SSÖC Yüksek Sovyeti’nin düşürüldüğünü ve « Çeçen Cumhuriyeti Nokhçiçö » nün kurulduğunu, ayrıca kurulan geçici hükümete Çeçen Halkı Ulusal Kongresi İcra Komitesi’nin liderlik edeceğini açıkladı. Bu kongrede, icra komitesinin başına emekli Tümgeneral Djokhar Dudayev seçilirken, birinci yardımcı olarak Waynakh Demokrat Partisi’nden Yusup Soslambekov, diğer yardımcılar olarak ise Waynakh Demokrat Partisi Başkan Yardımcısı Zelimkhan Yandarbiyev ile Çeçen-İnguş Cumhuriyeti milletvekili Khuseyn Akhmadov seçildi. Yine aynı kongrede İnguş tarafının talepleri doğrultusunda kendi siyasi statülerine karar vermeleri ve Çeçenya ile olan ilişkilerini belirlemeleri için bir halk oylamasına gitmeleri önerildi.

Doku Zavgayev19 Ağustos 1991’de SSCB Devlet Başkanı Mikhail Gorbaçev’e karşı KGB, ordu ve komünistlerin desteğiyle Moskova’da bir darbe girişimi oldu. Çeçen Ulusal Halk Kongresi İcra Komitesi, darbeye karşı çıktı. 21 Ağustos günü sona eren olayların ardından, darbecilerin safında yer alan Doku Zavgayev liderliğindeki Çeçen-İnguş SSÖC Yüksek Sovyeti üyelerinin istifası için cumhuriyette gösteriler başladı.

1 – 2 Eylül 1991’de toplanan « Çeçen Halkı Ulusal Kongresi » nin III. oturumunda, Yüksek Sovyet’in lağvedildiği ve tüm yetkinin Çeçen Ulusal Halk Kongresi İcra Komitesi’ne geçtiği duyuruldu. 6 Eylül günü başkent Grozny’de başlayan olaylarda, Çeçen Halkı Ulusal Kongresi taraftarları Yüksek Sovyet binalarını ele geçirdi ve ulusal ekonomik yapının gözlemlenmesi için Yaragi Mamodayev başkanlığında geçici bir komisyon kuruldu. RSFSC Parlamentosu Başkanı Ruslan Khasbulatov başkanlığındaki bir heyet 15 Eylül 1991 günü Çeçenya’ya geldi ve Çeçen-İnguş SSÖC Yüksek Sovyeti’nin son toplantısına katıldı. Toplantıda yüksek sovyetin sona erdiği kabul edilirken, seçim sürecinde görev yapması için milletvekili Khuseyn Akhmadov başkanlığında 9 milletvekili ile « Geçici Yüksek Sovyet » oluşturuldu. Başkan Yardımcısı olarak ise Ruslan Khasbulatov’un asistanı Yuri Çörnıy atandı.

Eylül 1991’de İnguş milletvekillerinden oluşan bir kurul, Prigorodny bölgesi üzerindeki haklarını kaybedebileceğinden endişe ederek Sovyet Rusya içerisinde bir İnguş Cumhuriyeti kurulması konusunda referanduma gitti. 1 Ekim 1991’de açıklanan sonuçlara göre, seçmenlerin büyük çoğunluğu Çeçenya’dan ayrılma yönünde irade beyan etti. Bu sonuçlar neticesinde de, İnguşetya, Haziran 1992’de Rusya Federasyonu’nun bir parçası olmaya yönelik resmi beyanını açıkladı.

Geçici Yüksek Sovyet’te yer alan ve Yuri Çörnıy’nin başını çektiği 5 milletvekili, Ekim 1991’de başkan Khuseyn Akhmadov ve diğer 3 milletvekiline karşı muhalefete başladı. Bu grup iktidarı ele geçirmeye çalışınca, 5 Ekim 1991 günü devrimci « İcra Komitesi » silahlı güçleri devlet binalarına ve KGB binasına el koyarak seçimlere kadar yönetimi sevk ve idare edeceğini duyurdu. Neticede 27 Ekim 1991 günü Devlet Başkanlığı ve parlamento seçimleri gerçekleştirildi. Seçimleri 458.144 kayıtlı seçmenden 412.671 oy alan Djokhar Dudayev kazanırken, seçimlere katılan bağımsız gözlemciler seçimde herhangi bir usulsüzlük olmadığını doğruladı[19]. Çeçen Cumhuriyeti Devlet Başkanı Djokhar Dudayev, 1 Kasım 1991 günü, « Çeçen Cumhuriyeti’nin Devlet Bağımsızlığının İhya Edilişine Dair » bir kararname yayınlayarak yüzyıllardır özlenen özgür ve egemen Çeçen devletinin kurulduğunu duyurdu[20]. Yine daha sonra 12 Mart 1992’de de Çeçen Cumhuriyeti Anayasası kabul edilerek yürürlüğe girdi; ve 12 Haziran 1992’de Çeçenya topraklarındaki tüm Rus askeri güçleri ülkeyi terk etti.

Çeçen Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan etmesinden 4 ay sonra, 13 Mart 1992’de Moskova’da duyurulan Federasyon Anlaşması 31 Mart 1992’de imzalandı. Ancak Çeçen Cumhuriyeti İçkerya bu anlaşmayı imzalamadığı gibi 12 Aralık 1993’te yürürlüğe giren Rusya Federasyonu Anayasası’nı kabul etmeyi ve akabinde düzenlenen seçimlere katılmayı reddetti. Bu tutum ile, Çeçen Cumhuriyeti İçkerya ve Rusya Federasyonu arasında herhangi bir hukuki bağ kurulmamış oldu.

Çeçenya’nın kısa tarihsel sürecinde görüldüğü üzere, Çeçenler hiçbir zaman Rus İmparatorluğu, Sovyetler Birliği ya da Rusya Federasyonu’na gönüllü bir katılım gerçekleştirmemiş; her seferinde bu dahiliyet silah gücüyle zorla olmuştur. Uzun yıllar süren kolonizasyona karşın, Çeçen halkı direnişini neredeyse hiç kesintiye uğratmamış, Rus tarafının mutlak egemenlik kurmasına mani olmuştur. Nitekim, Çeçen halkı bu baskı ve zulümler altında geçirdiği uzun yıllar ardından, Sovyetler Birliği’nin çöküşü sürecinde elde ettiği imkanı hukuk kuralları çerçevesinde kullanarak egemen ve bağımsız devletini kurmuştur. Söz gelimi 3 Nisan 1990 tarihli Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Yasası ve uluslararası hukukun sembol kavramlarından birisi olan Self-Determinasyon ilkesi (halkların kendi geleceklerini belirleme hakkı) – ki Sovyetler Birliği, Kasım 1917 tarihli deklarasyonu ile ülkesindeki tüm halklara bu hakkı taahhüt etmiştir[21] – bağımsızlık ilanının temel meşru dayanakları olmuştur.

Özetle, « Çeçen Cumhuriyeti İçkerya » yı yukarıda açıkladığımız devletin ana ve yan unsurları açısından incelediğimiz takdirde, sonuç olarak, Kuzey Kafkasya’nın güneydoğusu bölgesinde 19300 km2’lik bir kara parçası üzerinde yaşayan Çeçen halkının, kendi istek ve arzusu doğrultusunda, hukuk kuralları çerçevesinde egemenliğini tesis ettiğini ve hukuki tüzel kişiliğini oluşturduğunu, kendi sınırları dahilinde idari kurumlar ve yurtdışında temsilcilikler eliyle bir teşkilatlanma kurduğunu, bu teşkilatlanmanın da kesintiye yer vermeksizin faaliyetlerini sürdürdüğü noktasına varıyoruz. Yani uluslararası hukuk açısından, bir devletten bahsediyoruz.

Bu noktada « tanınma » konusu sıklıkla gündeme getirilmektedir ve garip bir şekilde konuya ehil olmayan kişiler tarafından Çeçenya’nın tanınmadığı ve dolayısıyla bağımsız bir devlet olmadığı bilgisi gündemde tutulmaya çalışılmaktadır. Oysa, tanınma konusundaki fiili durumu Çeçenya ile benzeşen « Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti » Türkiye kamuoyunda hiçbir zaman için tanınmamış bir devlet olarak takdim edilmemektedir. KKTC bugüne kadar sadece Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınmıştır ve diğer dünya ülkelerince varlığı kabul görmemektedir. Yine, 1992 yılında tek taraflı olarak Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’nden bağımsızlığını ilan eden « Kosova Cumhuriyeti » nin tanınma konusundaki durumunun 2008 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin bu ülkeyi tanıdığını açıklayarak[22] uluslararası camiayı yönlendirmesiyle değiştiğine dünya kamuoyu şahit oldu. Buna rağmen Rusya Federasyonu’nun başını çektiği diğer bir grup ülke ise Kosova’nın bağımsızlığını tanımayı reddetmeyi sürdürüyor. Açıkça görüldüğü üzere tanıma konusu tamamen dış bir siyasi iradeyle ve üçüncü ülkelerin çıkarları ile ilintilidir ve noksanlığı o devletin varlığına halel getirmemektedir[23]. Konumuza dönüş yaparsak, kimi kaynaklar ille de tanınmış olma konusunu gerekli görüyorsa, Çeçen Cumhuriyeti İçkerya’nın da, Gürcistan[24] ve Afganistan[25] tarafından tanındığını hatırlatmak gerekir. Daha da önemlisi, Çeçenya toprakları üzerinde hak iddia eden Rusya Federasyonu’da Çeçen Cumhuriyeti İçkerya’yı defaatla de facto (fiilen) ve de jure (hukuken) tanımıştır. Çeçen Cumhuriyeti İçkerya’nın bağımsızlığını ilan edişinden bu yana Çeçen ve Rus tarafı çeşitli defalar anlaşmalara imza atmış ya da fiili hareketler ile bağımsızlık Rus tarafı tarafından kabullenilmiştir. Söz gelimi, 1 Kasım 1991 günü Çeçen Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının ilanının ardından, Rus Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti, Çeçen Cumhuriyeti’nde olağanüstü hal ilan etmiş ve asker sevkiyatında bulunmuş ama 4 Kasım 1991’de RSFSC Parlamentosu olağanüstü hali kaldırarak askerlerini geri çekmiştir. Çok değil sadece 3 gün sonra yeniden ilan edilen olağanüstü hal de 10 Kasım 1991’de kaldırılmış ve Çeçen Cumhuriyeti’ne gönderilen askeri birlikler geri çekilmiştir. Böylelikle, RSFSC tarafından bir tanıma iradesi açıklanmadıysa da fiilen bağımsızlık ilanı onaylanmıştır. 31 Mart 1992 tarihinden itibaren RSFSC’nin devamı niteliğinde olduğunu iddia eden Rusya Federasyonu da Çeçen Cumhuriyeti topraklarında 11 Aralık 1994 tarihinde başlattığı askeri işgale kadar hiç var olmamıştır. Yani, Rusya Federasyonu da Çeçen Cumhuriyeti İçkerya’yı fiilen tanımış, 11 Aralık 1994’te « Anayasal Düzeni Tesis » adı altında başlattığı savaş ile de bu fiili tanımayı sürdürmüştür.

  1. Savaş sırasında Çeçen Cumhuriyeti İçkerya ve Rusya Federasyonu arasında akdedilen anlaşma ve protokoller ile Rusya Federasyonu tarafından yayınlanan kararnamelere baktığımızda :

21 Haziran 1995 tarihinde Grozny’de imzalanılan[26] « Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) Girişimiyle Çeçen Cumhuriyeti’ndeki Krizin Barışçıl Çözümü İçin Delegasyonların Toplanmasına İlişkin Protokol » de Çeçen ve Rus « Silahlı Kuvvetleri » nden bahsedildiğini – ki silahlı kuvvetler, uluslararası hukukta bir ülke ya da ülke topluluklarının askeri güçlerine atıfta bulunmak üzere kullanılır – ve Çeçen Cumhuriyeti TOPRAKLARI ifadesine yer verildiğini;

30 Temmuz 1995 tarihinde Grozny’de imzalanılan[27] « Çeçen Cumhuriyeti’ndeki Durumun Barışçıl Düzeni İçin Anlaşma » da Çeçen Cumhuriyeti İçkerya « HÜKÜMETİ » ve Rusya Federasyonu « HÜKÜMETİ » nden bahsedildiğini, yine her iki ülkenin silahlı kuvvetleri ifadesine yer verildiğini ve ayrıca Çeçen Cumhuriyeti’nde Rusya Federasyonu’nun « TAM YETKİLİ TEMSİLCİLİK » açması hususu kabul edildiğini;

27 – 29 Mart 1996 tarihleri arasında Hollanda’da toplanan II. Hague İnisiyatifi’nin yaptığı değerlendirmeler ve sunduğu çözüm önerileri ışığında, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in, 31 Mart 1996 tarih ve 435 numarayla yayınladığı kararnamede[28], Çeçen Cumhuriyeti’ndeki Rus federal güçlerinin « kendi idari alanlarına » dönüşünün düzenlendiği ve kararnamede Çeçen Cumhuriyeti « HÜKÜMETİ » ve bu hükümetin « TEMSİLCİLERİNDEN » söz edildiğini görüyoruz.

Bu tarihten sonra ise, 10 Haziran 1996 tarihinde Nazran’da imzalanılan[29] « Çeçen Cumhuriyeti Topraklarındaki Silahlı Çatışmanın Durdurulmasına Yönelik Adımlar, Saldırganlığın Kesilmesi ve Ateşkes Konusunda Uzlaşma İçin Komisyonların Toplanması Protokolü » nde ve « Zorla Gözaltına Alınmış Kişilerin Serbest Bırakılması ve Kayıp Kişilerin Yerlerinin Tespiti İçin Uzlaşı Komisyonu Altında Çalışma Grubunun Toplanmasına İlişkin Protokol » de, bahsi geçen önceki iki yasal belgede belirtilmeyen TANIMA konusuna atıfta bulunulduğunu ve « Rusya Federasyonu Hükümeti’nin kararı ile oluşturulan Uzlaşı Komisyonu’nun, Rusya Federasyonu mevzuatları altında Çeçen Cumhuriyeti İçkerya’yı TANIMADIĞI » şerhine yer verildiğini görüyoruz. Ancak bu şerhe aşağıda atıfta bulunmaya devam edeceğimiz hukuki belgelerde yer verilmediğini dolayısıyla TANIMA hususundaki ŞERH iddiasının ancak bahsi geçen iki sözleşmede uygulanabileceğini, daha sonra mevzu bahis şerhin ilk kez yer verilmediği resmi belge ile bu tafsilatın hukuken geçerliliğini yitirmiş olduğunu belirtmek gerekir.

Aslan MashadovSöz gelimi, 22 Ağustos 1996 tarihinde Çeçen tarafından Aslan Maskhadov’un ve Rus tarafından Alexander Lebed’in imza koyduğu[30] « Çeçenya Topraklarında ve Grozny Kentindeki Silahlı Operasyonların Durdurulması İçin Acil Önlemler Anlaşması » nda yine Çeçen Cumhuriyeti toprakları ifadesinin yer almakta olduğunu;

31 Ağustos 1996 tarihinde Dağıstan’ın Khasyurt kentinde imzalanan[31], Çeçen tarafının Aslan Maskhadov ve Said Khasan Abumuslimov, Rus tarafının Alexander Lebed ve Sergei Kharlamov ile temsil edildiği; ayrıca Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın Çeçen Cumhuriyeti’ndeki Yardım Grubu Başkanı Tim Guldiman’ın gözlemci olarak yer aldığı « Rus – Çeçen Ateşkes Anlaşması » nda Çeçen Cumhuriyeti DEVLET YETKİLİLERİ ifadesine yer verildiğini; bu anlaşmada ek olarak yer alan « Rusya Federasyonu ve Çeçen Cumhuriyeti Arasındaki İlişkileri Tespit Edecek Prensipler » in 3. maddesinde ise Çeçen Cumhuriyeti’nin yasal sistemine ilişkin açıklamada SELF-DETERMİNASYON ilkesine atıfta bulunulduğunu;

23 Kasım 1996 tarihinde Rusya Federasyonu Başbakanı Viktor Çernomırdin ve Çeçenya Koalisyon Hükümeti Başbakanı Aslan Maskhadov tarafından imzalanan[32], Çeçenya’da yeni devlet başkanı ve parlamento seçilene kadar iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin düzenlenmesi hususundaki geçici anlaşmada, Rusya’nın Çeçenya hava ve kara sahası üzerinde uyguladığı ambargonun 1 Aralık 1996 tarihi itibari ile kalkacağının; karayolu, demir yolu ve Grozny’deki sivil havalimanında Çeçen Cumhuriyeti’nin kendi gümrük kapısından sorumlu olacağının; Çeçen Cumhuriyeti’nin ülkesi üzerinden geçen petrol boru hattının güvenliğini tesis edeceğinin ve ilgili anlaşmanın yerine getirilmesinde her iki ülkenin bakanlıklarının ve ilgili departmanlarının sorumlu olacağının belirtildiğini;

Khasavyurt Anlaşması’na uygun olarak 5 Ocak 1997 tarihinde tüm Rus askeri birliklerinin Çeçen Cumhuriyeti İçkerya topraklarını tamamen terk ettiğini;

3 Şubat 1997’de Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in Güvenlik Konseyi Başkanı İvan Rıybkin ile gönderdiği bir mektupla, Başbakan Viktor Çernomırdin gönderdiği bir telgrafla ve Federasyon Konseyi Başkanı Yegor Stroyev’in de bir başka resmi mektup ile, 27 Ocak 1999 günü Çeçen Cumhuriyeti İçkerya Anayasası’na uygun şekilde uluslararası bağımsız gözlemciler nezdinde gerçekleştirilen ve 1 Şubat 1997 günü sonuçları açıklanan özgür Devlet Başkanlığı seçimleri neticesinde oyların %59,3’ünü[33] alarak Çeçen Cumhuriyeti İçkerya’nın yeni Devlet Başkanı olan Aslan Maskhadov’u tebrik ettiklerini[34] görüyoruz.

Ancak 12 Mayıs 1997 tarihinde Moskova’da imzalanılan[35] « Çeçen Cumhuriyeti İçkerya ve Rusya Federasyonu Arasındaki Karşılıklı İlişkilerin Prensipleri ve Barış Sözleşmesi » şüphesiz Çeçen Cumhuriyeti İçkerya’nın Rusya Federasyonu tarafından uluslararası hukuk ve teamülleri açısından de facto olarak tanındığının en net belgesi olma özelliğini taşımaktadır. Öyle ki, toplamda 5 maddeden ibaret olan bu anlaşmanın 1.maddesi « Anlaşmazlık halinde, bu sorunun çözümü için güç kullanılmayacağı ya da güç kullanıma ilişkin tehditte bulunulmayacağı » belirtilmektedir. Yani bu madde, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin üyeleri arasındaki ilişkileri düzenleyen[36] 2. maddesinin 3. paragrafında belirtilen « problemlerin BARIŞÇIL YÖNTEMLERLE » çözümü ve 4. paragrafında ifade edilen « … uluslararası ilişkilerinde … kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınır » tanımına paralel bir düzenlemedir. Ve bu ancak bir devletin bir başka devlete verebileceği bir taahhütnamedir. Anlaşmada yer alan 2. madde ise « İkili ilişkilerde uluslararası hukukun genel kabul gören normları ve prensipleri ışığında davranılacaktır » ifadesiyle öne çıkmaktadır. Sadece bağımsız ulus devletlerin bu hukuk kurallarıyla bağlı olduğunu göz önüne aldığımızda, anlaşmada yer alan bir başka madde ile daha zımni tanıma gerçekleşmiş olmaktadır. Anlaşmanın 4. ise « her iki tarafın EŞİT GÜÇTE (denk) » olduğunu belirtmektedir. Federatif yapılarda merkez ile federatif üye asla denk değildir. Üstelik anlaşma Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Boris Yeltsin ve Çeçen Cumhuriyeti İçkerya Devlet Başkanı Aslan Maskhadov tarafından, taşıdıkları resmi sıfatlarla imzalanmıştır. Rus tarafı, Çeçen tarafının kendi özgür iradesi ile kurduğu devletin kendisine verdiği isim ile bu sözleşmede yer almasını kabul etmiştir. Yani, bu anlaşma ile Rusya Federasyonu, tanıma beyanını açıkça ortaya koymasa da TANIMA İRADESİNİ zımni olarak dışa vurmuştur.

  1. Rus – Çeçen Savaşı’nın ilk dönemlerinde, 13 Aralık 2001’de Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin, İngiliz Financial Times gazetesine Kremlin’da verdiği özel bir mülakatta[37] « … Size sadece 1996 yılında Rusya’nın tüm silahlı kuvvetlerini ve askerlerini Çeçenya’dan çektiğini, orada de facto tam bağımsız bir devlete izin verdiğini, de jure değil ama de facto, hatırlatmak istiyorum. Bu nedenden ötürü kimse bize, tüm gücümüzü Çeçen halkının bağımsızlık arzusunu yok etmeye yönelik kullandığımızı söyleyemez. Bunu bir kez yaptık, onlara böyle bir bağımsızlık verdik… » sözleriyle Rusya Federasyonu’nun Çeçen Cumhuriyeti İçkerya’yı bağımsız bir devlet olarak tanıdığını onaylamıştır.

Özetle, gerek Boris Yeltsin olsun, gerekse Vladimir Putin, Rus kanadı Çeçen halkının kollektif bir şekilde uluslararası ve yerel hukuk kurallarına uygun olarak ilan ettiği bağımsız ve egemen Çeçen devletini çeşitli defalar tanıdıklarını beyan etmiş ya da imzaladıkları hukuki belgelerle bunu ortaya koymuşlardır.

Nihayetinde hukuk açısından önem arz eden, bir devletin tanınıp tanınmamış olması değildir, önemli olan bu devletin kendi toprakları üzerinde fiilen egemenliğinin olup olmadığıdır. Çeçen Cumhuriyeti İçkerya, 1 Kasım 1991’den 11 Aralık 1994’e ve 6 Ağustos 1996’dan 1 Ekim 1999’a kadar kesintisiz bir şekilde, Çeçen halkının özgür iradesi ile seçtiği yöneticiler eliyle idare edilmiş, ülke topraklarında devlet egemenliği hakim olmuştur. Şu anda fiilen, Rusya Federasyonu’nun işgali altında olan ülkede, Çeçen devletinin egemenliğin yokluğu iddia edilebilecek olsa dahi, bu durum esasında egemenliğin geçici olarak kaybıdır, yakın tarihli geçmişte, hem Avrupa’da hem de dünyanın değişik bölgelerinde görülen askeri işgaller karşısında, bu işgallerin devletlerin egemenliklerini ihlal ettiği ancak egemenliklerine halel getirmediği görüşü hakim olmuştur.

Benzer bir şekilde, işgal altındaki Çeçen Cumhuriyeti İçkerya topraklarında, işgalci Rusya Federasyonu eliyle kurulmuş ve an itibari ile Ramzan Kadırov başkanlığında idare edilen hükümetten bahsedebilecekler olacaktır. Ancak unutulmaması gereken nokta, bu yapının hukukta « Kukla Hükümet » olarak adlandırılan ve gerçekte yabancı bir güç kontrolü altında bulunan nominal egemenleri ifade ettiğidir[38]. Kukla devletlerde ya da yapılarda, belirli bir ülke üzerinde göstermelik olarak egemen olan kişi veya kişiler, aslında kendi güçleriyle değil, bir yabancı devletin gücü aracılığıyla egemen rolünü oynamaktadır; oysa gerçekte herhangi bir iradeleri veya güçleri yoktur. Bu bağlamda, Çeçenya topraklarındaki Rus yanlısı rejim de bir kukla hükümet olmaktan öteye geçemeyecektir ve İçkerya devletinin hukuki varlığına herhangi bir etkisi olmayacaktır.

FILE In this screen shot taken in Moscow, Wednesday, Dec. 2, 2009 of a computer screen showing an undated photo of a man identified as Chechen separatist leader Doku Umarov posted on the Kavkazcenter.com site. Doku Umarov, a leading Chechen rebel on Tuesday July 2, 2013 called on Islamist militants in Russiaís North Caucasus to disrupt the upcoming Winter Games in the Black Sea resort of Sochi, reversing his previous appeal not to target civilians in the region. Sochi is hosting the Winter Olympics in February in what has been described as President Vladimir Putinís pet project. The overall bill for the Games stands at $51 billion, making them by far the most expensive Olympics in history (AP Photo/Kavkazcenter.com, file)Öte yandan bugün Kafkasya’da ve Türkiye’de faaliyet gösteren bazı selefi unsurlar, « Kafkasya Emirliği » adı altında sanal bir oluşum ile « Çeçen Cumhuriyeti İçkerya » nın feshedildiği ve artık mevcut olmadığı yönünde propaganda çalışmaları yürütmektedir[39]. Dokka Umarov, Çeçen Cumhuriyeti İçkerya Devlet Başkanı olarak görevini ifa etmekte iken 7 Ekim 2007 tarihinde Kafkasya Emirliği’ni kurduğunu[40], 11 Ekim 2007 tarihinde ise Çeçen Cumhuriyeti İçkerya devletini ve parlamentosunu lağvettiğini duyurmuştur[41]. Ne var ki, demokratik parlamenter bir hukuk devleti olan Çeçen Cumhuriyeti İçkerya’nın yasal statüsüne ilişkin her türlü açıklama ve duyuru ile bu yöndeki her türden fiili hareket Çeçen Cumhuriyeti İçkerya Anayasası’na aykırılık teşkil edip yok hükmündedir. Söz gelimi Çeçen Cumhuriyeti İçkerya Anayasası’nın[42] 1. maddesi tartışmaya yer vermeyecek biçimde « Çeçen Cumhuriyeti’nin devlet egemenliği ve bağımsızlığı; bölünmez ve değiştirilemez olup, devlet organlarının yetkilerine dahil değildir » diyerek bu devletin meşru hukuki varlığını devlet başkanlığı dahil olmak üzere hiçbir organın değiştiremeyeceğini ifade etmektedir. Anayasa’nın 5. maddesi « Devlet, onun tüm organları ve görevli kişiler; hukuk ve anayasal düzene bağlıdır » diyerek tüm devlet görevlilerinin yasal hükümler dahilinde ve yasaların verdiği sınırlar ölçütünde hareket edebileceklerini belirtmektedir. Yine Ahmed ZakayevAnayasa’nın 72. maddesine göre, Devlet Başkanı, « Çeçen Cumhuriyeti halkına sadakatle hizmet edeceğime, onun egemenliğini ve bağımsızlığını koruyacağıma, Çeçen Cumhuriyeti anayasasına ve yasalarına uyacağıma, vatandaşların hak ve özgürlüklerini temin edeceğime, üzerime aldığım Çeçen Cumhuriyeti Devlet Başkanlığı görevinin yüksek yükümlülüklerini vicdanla yerine getireceğime resmi olarak yemin ederim » şeklinde bir yeminle göreve başlamakta, devletin egemenliğine ve bağımsızlığına halel getirecek davranışlardan uzak duracağına, ayrıca yasalara uyacağına garanti vermektedir. Dahası, Devlet Başkanı’nın yetki ve görevlerini belirleyen 73. maddede de devletin lağvedilmesine ilişkin herhangi bir hak ya da yetkinin bahşedilmediği görülmektedir. Benzer şekilde Anayasa’nın 76. maddesi, « Devlet Başkanı, Cumhuriyet Anayasası’na, yasalara ve Parlamento kararlarına dayanarak ve onları uygulayarak; emir ve kararnameler çıkarır, bunların icrasını denetler. Başkan’ın emirleri, Anayasaya ve yasalara aykırı olamaz » diyerek Devlet Başkanı’nın emir ve kararnamelerinin sınırlarını çizmektedir. Dolayısıyla, Dokka Umarov’un Çeçen Cumhuriyeti İçkerya’yı lağvettiğine ilişkin açıklaması Çeçen Cumhuriyeti İçkerya Anayasası’nın 1., 5., 72., 73. ve 76. maddelerinin ihlali anlamına gelmekte, bu tutumu ile anayasaya ve devlete karşı bir suç işlemiş olmaktadır. Her ne kadar Dokka Umarov yaptığı açıklama ile Çeçen Cumhuriyeti İçkerya Devlet Başkanlığı görevinden el çekmişse de, Anayasa’nın 74. maddesi Devlet Başkanı’nın suç işlemesi halinde Çeçen Cumhuriyeti İçkerya Parlamentosu tarafından görevinden azledilebileceğini düzenlemektedir. Nitekim, 6 Kasım 2007 tarihinde Çeçen Cumhuriyeti İçkerya Parlamentosu tarafından yayınlanan 1-B numaralı kararname ile Dokka Umarov’un görevinden azledildiği bir kez daha vurgulanmış ve ilk demokratik özgür seçimlere kadar da Çeçen Cumhuriyeti İçkerya Parlamentosu’nun tesis edeceği yeni bir Bakanlar Kurulu ile devletin sevk ve idaresinin devam edeceği duyurulmuştur[43]. Kurulduğu iddia edildiği günden bu yana Rus güvenlik servisi FSB’nin kontrolü altında olduğu defaatla dile getirilen[44] Kafkasya Emirliği’nin bünyesindeki bir kısım savaşçının kısa bir süre önce de Suriye’de kurulduğu iddia edilen İslam Devleti’nin sözde halifesine bağlılık bildirmesiyle sanal Kafkasya Emirliği projesinin vadesini çoktan doldurduğu görülmektedir[45].

Son söz olarak, hukuk kurallarına uygun biçimde egemenliği ve bağımsızlığı ilan edilen Çeçen Cumhuriyeti İçkerya devletinin hukuki ve meşru varlığını devam ettirdiği, faaliyetlerini aralıksız olarak sürdürdüğü ifade edilmelidir. Çeçen Cumhuriyeti İçkerya Parlamentosu’nun Anayasa’nın 61., 62., 64., 78. ve 79. maddelerine uygun olarak 14 Kasım 2007 tarih ve 3-B numaralı kararnamesi[46] ile vücut bulan Çeçen Cumhuriyeti İçkerya devleti Bakanlar Kurulu, Başbakan Akhmed Zakayev’in liderliğinde çalışmalarını aktif bir şekilde yürütmektedir. Yurt dışındaki faal temsilcilikler, Çeçen Cumhuriyeti İçkerya vatandaşlığının ve pasaportlarının verilmesi[47], Çeçenya’daki Rus işgaline karşı kesintisiz devam eden diplomatik girişimler ve Rusya’nın Çeçenya’da işlediği savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ile soykırım suçuna karşı uluslararası kurumlar nezdinde gerçekleştirilen başvurular Çeçen Cumhuriyeti İçkerya devletinin varlığının herkes tarafından görülebilen izleridir.

Av. Burak Öztaş

Paris / EHESS

27.02.2015

 

[1] Çeçen Cumhuriyeti’nin devlet bağımsızlığının ihya edilişine dair kararname, 1 Kasım 1991 tarihinde I.Devlet Başkanı Djokhar Dudayev tarafından imzalanmış ve Çeçen Cumhuriyeti İçkerya devleti hukuken vücut bulmuştur.

[2] 11 Aralık 1994 günü Rus askerleri, 3 koldan Çeçenya’ya girdiler ve işgal başladı.

[3] Georg Jellinek, « L’État moderne et son droit », Traduction française par Georges Fardis, Paris, V.Giard & Brière, 1911, Cilt: I, Sayfa: 296.

[4] Results of the 1989 USSR Census (CD), East View Publications, 1996.

[5] Abdurakhman Avtorkhanov, Marie Benningsen-Broxup, Moshe Gammer, Fanny Bryan, Paul Henze, Chantal Lemercier Quelquejay, « The North Caucasus Barrier: The Russian Advance Towards the Muslim Word », London, 1992, 252 sayfa.

[6] Burak Öztaş, « Une page de la résistance dans la Caucase du Nord : Imam Mansour Oushurma », EHESS, Ocak 2013.

[7] Müridizm: Kur’an-ı Kerim’e sıkı bir bağlılık gerektiren tasavvufi öğelere sahip, ancak sadece dini değil Kuzey Kafkasya’daki ulusal motifleri de bünyesinde barındıran bölgesel bir hareket.

[8] Moshe Gammer, « Muslim Resistance to the Tsar : Shamil and the Conquest of Chechenia and Dagestan », London, 1994, 480 sayfa.

[9] Abdurakhman Avtorkhanov, « The Chechens and Ingushes during the Soviet Period and its Antecedents » in « The North Caucasus Barrier », London, 146-194.sayfalar.

[10] Marc Jansen, Nikita Petrov, « Stalin’s Loyal Executioner: People’s Commissar Nikolai Ezhov, 1895-1940 », Hoover Institution Press, 2002, 274 sayfa.

[11] Abdurakhman Avtorkhanov, « Народоубийство в СССР. Убийство чечено-ингушского народа. », Münih, 1952, 64 sayfa.

[12] Alexandre Ouralov (A.Avtorkhanov), « Staline au Pouvoir », traduit du russe par Jacques Fondeur, Paris, 1951, 161-182 sayfalar.

[13] Bknz: http://www.worldchechnyaday.org

[14] N.S. Khrushchev, « Report on the Central Committee of the Communist Party of the USSR to the 20th Party Congress », Moskova, 1956,sayfa: 36 ve 47.

[15] Constitution (Fundamental Law) Of The Union Of Soviet Socialist Republics, Adopted at the Seventh (Special) Session of the Supreme Soviet of the USSR Ninth Convocation On October 7, 1977. Translation by official Novosti Press Agency Publishing House, Moscow, (1985)

Bknz: http://www.departments.bucknell.edu/russian/const/77cons03.html#chap08

[16] The law of the USSR of April 3, 1990 (Register of the Congress of the People’s Deputies of USSR and Supreme Soviet of USSR. 1990, issue No. 13, p. 252) Bknz: http://www.nkrusa.org/nk_conflict/ussr_law.shtml

[17] Bknz.: http://www.politika.su/gos/ndrs.html

[18] Valery Tishkov, « Ethnicity, Nationalism and Conflict in and after the Soviet Union: The Mind Aflame », International Peace Research Institute, Oslo, 1996, 167-170. sayfalar.

[19] Marsho Dergisi, Sayı: 4, Kasım 2013, sayfa 4-5.

[20] Djokhar Dudayev, « Тернистый путь к свободе », Vilnius, 1993, sayfa 5.

[21] Lawrence F. Farley, « Plebiscites and Sovereignty: The Crisis of Political Illegitimacy », Westview Press, 1986, sayfa 5.

[22] Bknz: http://2001-2009.state.gov/secretary/rm/2008/02/100973.htm

[23] Ian Brownlie, « Principles of Public International Law », Oxford, Oxford University Press, Dördüncü Baskı, 1996, sayfa 655-675.

[24] Gürcistan Parlamentosu, 13 Mart 1992’de Çeçen Cumhuriyeti İçkerya’nın tanınmasına ilişkin karar aldı ve bu karar aynı gün Devlet Başkanı Zviad Gamsakhurdia’nın imzası ile duyuruldu. Gürcistan, 17 Ocak 2000 tarihinde ise tanıma kararını geri çekti.

[25] Taliban yönetimindeki Afganistan hükümeti, 16 Ocak 2000 tarihinde Çeçen Cumhuriyeti İçkerya’yı tanımıştır. İlgili karar Dışişleri Bakanı Wakil Ahmad Mutawakel tarafından imzalanmıştır.

[26] Transitional Justice Peace Agreements Database (University of Ulster, Transitional Justice Institure, Incore)

[27] Transitional Justice Peace Agreements Database (University of Ulster, Transitional Justice Institure, Incore)

[28] Nezavisimaya Gazeta, Online Edisyon, No.61, 02.04.1996

[29] Transitional Justice Peace Agreements Database (University of Ulster, Transitional Justice Institure, Incore)

[30] Transitional Justice Peace Agreements Database (University of Ulster, Transitional Justice Institure, Incore)

[31] Nezavisimaya Gazeta, Online Edisyon, No.163, 03.09.1996

[32] ITAR-TASS Dünya Servisi, FBIS-SOV-96-228, Günlük Rapor, 23 Kasım 1996.

[33] Nizam, ÇİC Adalet Bakanlığı Dergisi, Grozny, No. 2-1997, sayfa: 10.

[34] Alan Kasayev, « Russia has welcomed the results of Chechnya’s Presidental elections », War Report, Institute for War and Peace Reporting, No. 48.

[35] Richard Sakwa, « Chechnya : From Past to Future », Anthem Press, 2005, Ek – 2.

[36] Bknz: ://treaties.un.org/doc/Publication/CTC/uncharter-all-lang.pdf

[37] Bknz: http://eng.kremlin.ru/transcripts/9087

[38] James Crawford, « The Creation of States in International Law », Oxford, Oxford University Press, 2006, sayfa 78.

[39] Dokka Umarov’un Türkiye’de ikamet eden kardeşi Ahmed Umarov’un kontrolündeki bir internet sitesinde konuyla ilgili iddiaların yer verildiği bir yazı için bknz: « Разъяснение некоторых аспектов провозглашения Имарата Кавказ и противодействие этому национал-демократических группировок », 10 Kasım 2014.

[40] Kafkasya Emirliği’nin kurulduğunu duyuran 1 numaralı emir için bknz: http://www.kavkazcenter.com/russ/content/2007/12/09/54888.shtml

[41] Çeçen Cumhuriyeti İçkerya devletinin ve parlamentosunun lağvedildiğinin iddia edildiği 4, 7 ve 8 numaralı emirler için bknz: http://www.kavkazcenter.com/russ/content/2007/12/10/54917.shtml

[42] Çeçen Cumhuriyeti İçkerya Anayasası için bknz: http://www.ickerya.com/cecenya/anayasa/

[43] Çeçen Cumhuriyeti İçkerya Devlet Haber Ajansı ChechenPress’te yer alan 06.11.2007 ve 1-B numaralı kararname için BKNZ.

[44] Akhmed Zakayev’in « Emirlik Projesi Rusya Federasyonu FSB’sinin Özel Operasyonu » adlı makalesi için BKNZ.

[45] Mairbek Vatchagaev, « North Caucasus Militants Split Between Caucasus Emirate and Islamic State, as Radical Islam Gains Influence in Region », Eurasia Daily Monitor V.12, Issue: 19, 30.01.2015; « Caucasus Emirate and Islamic State Split Slows Militant Activities in North Caucasus », Eurasia Daily Monitor V.12, Issue: 29, 13.02.2015.

[46] Çeçen Cumhuriyeti İçkerya Devlet Haber Ajansı ChechenPress’te yer alan 14.11.2007 tarih ve 3-B numaralı kararname için BKNZ.

[47] Pasaport ve vatandaşlık işlemleri için alınan 24.06.2011 tarih ve 17 Numaralı Bakanlar Kurulu Kararı. Pasaportların dağıtımı hususunda devlet haber ajansı ChechenPress’te yer alan ilgili dökümanlar için BKNZ.


Yorumlar
  1. Muhahaha otur ingilterede krndini basbakan ilan et akabinde sahada savasanlarada hayalperest de..)) Atgozlugunuzu cikarin bakin..Kafkaz emirligi orgutu hic olmasa var,sizin hayali devletinizden azda olsa gercekci

  2. K Bayraktar

    Çeçenya bütün Kuzey Kafkasya’ya ve Rusya, Ukrayna Müslümanlarına liderlik edebilecek bir ülke. Tek eksiği ise ideolojidir. Çeçenya’daki Çeçenler için konuşuyorum, Çeçen milliyetçiliği Ruslar tarafından zehirlenmektedir. Kendilerinin saf ve karışmamış olduğuna inanmak istiyorlar. Sürekli bu yönde araştırmalar yapılıyor. Bu ahlaksız, rezil, sinsi düşman Rusya’nın oyunudur. Çerkesleri Adıge, Kabardey, Karaçay Çerkes diye ayırdılar. Abhazya’ya sinsi destek veriyorlar. Çerkes oldu 4!!!! Karaçay-Çerkesya’da özellikle Karaçay Türklerine memurluk, statü vs veriyorlar ki araları açılsın, düşmanlık doğsun. İnguşetya ve Çeçenistan arasındaki sınır problemini körüklüyorlar. Çeçen savaşının öncü isimleri Türkiye’nin kendilerine destek verdiğini ve satmadığını söylemelerine rağmen Rus gazeteleri kahraman Basayev’in Türk istihbaratıyla öldürüldüğünü yazdı. Fetöcü Zaman gazetesinin de bu çeşit bir haberinin yalan olduğu ortaya çıkmıştı.

    Çeçenya’da etnik karışmamışlık fikrinin çok ateşli taraftarlarının olduğunu gördüm. Üzüldüm. Bize ayrılık değil bütünlük lazım. Kadyrov zaman zaman Türkiye karşıtı açıklamalar yapsa da biz Türkiye Türkleri Çeçenlere asla düşmanlık beslemeyecağiz. Rusya bunu başaramayacak. Basayev tüm Kafkasları birleştirebilecek, buna gönülden inanmış, Azerbaycan için Abhazya için fiilen savaşmış, Türkiye’de yaşamış bir liderdi. Oset çocukları katletmekle suçladılar. Osetlerin bu konudaki fikirlerini bilmiyorum.
    Uzun lafın kısası Kuzey Kafkasya’nın bir birleştirici ideolojiye ihtiyacı vardır. İslam yok olmaktan ve korkmaktan koruyor ancak bunun yetersiz olduğunu gördük ve görüyoruz. Ruhsuz, sinsi ve dev bir düşmana karşı birleşmek gereklidir. Ben bunu Çeçenlerin başaracağını düşünüyorum. Bazı düşüncelerin geliştirilip sistematikleştirilmesi ve ideoloji haline gelmesi gerek. Not: Çeçen ya da Kafkas değilim.

  3. Zazahan

    Anladigim kadariyla rus bar bar devleti Kafkas halklarini böl parçala yut stratejisi Ile sinsicee yonetmeyi başarmisa benziyor. Haddindenn fazla milliyetcilik yapan tum Kafkas musluman halklara Turkiyeli musluman bir Zaza olaarak şunu söylemek istiyorum. Biz kafkas halklarini hicbir zaman çeçen-dagistanli- oset v.s. diye ayirmadik bizim iicin musluman Kafkas halklari birdir. ‘ve bu halklar bar bar rusya tarafindan soykirimlar neticesinde ulkelerini kaybettiler! Zamaninda Turkiyeden oralara cihad icin gelenler musluman kardeslerini bar bar Rusyadan kurtarmak ‘ve topraklarinizi sizlere kazandirmak icin gelmislerdi. S imdi bakiyorum Rusyanin Etnik siyasal politikalarina uyarak aranizdaki kardeslige tekme atiyorsunuz. Bu cok uzucu bir drum. Hepinizin topraklari rus soykirimlar I neticesinde isgal edildi. Sizin onvelikli hedefiniz bu i sgallerin bitmesi icin Birlik berbaerliginizi koruyup ten cat I altinda mucadele etmektir. T ipki Şehit Şamillerin yaptigi Gibi…

Dosya’nın diğer içeriği