Gürcü saldırganlığına karşı Osetlerin hamisi kesilen Rusya bedelini ödetiyor; Lujkov’un düşünü kurduğu Oset ülkesinin Rusya’ya ilhakı siyaseten gerçekleşiyor.
6 Eylül’de Roki tünelinin ardında TIR’lar uzanıyordu, yükleri ağırdı, hepsi Moskova plakalıydı. Vladikavkazlı Kazbek "Lujkov’un arabaları" dedi. Ertesi gün Lujkov’un arabaları Shinval’e varmıştı, başkentin yıkık binalar arasında tozu dumana katıp ilerliyordu. Halk bitaptı, tepkisizdi… 2 Ekim’de TIR’ların Kafkas askeri otoyolunu tırmaladığı ünlü Kazbek geçidinde bu kez Oset kız ve erkekleri geleneksel dans kıyafetiyle Moskova’nın patronu Yuri Lujkov’u karşılıyordu. O bir ‘kahraman’dı. Moskova’da sevilmediği kadar Güney Osetya’da sevilmişti. Adı bir caddeye verilmişti. Lujkov, Gürcülerin 7-8 Ağustos’ta Amerikan, İsrail ve Ukrayna’nın temin ettiği silahlarla yakıp yıktığı Güney Osetya’nın başkentine tam tekmil bir semt kurmak için kolları sıvamıştı. Adı da Moskova Semti olacaktı. Lujkov, Moskova Belediyesi’nin bütçesinden 100 milyon dolar Osetlerin yaralarının sarılması için harcayacaktı. Üstüne üstlük Güney Osetya savaş sonrası bağımsız devlet olarak Rusya tarafından da tanınma şerefine nail olmuştu. Bunlar, savaşı başlatan Gürcistan’a 5.5 milyar dolar vaat eden AB ve ABD’nin yardımlarından zırnık alamayan 70 bin nüfuslu Güney Osetya halkının Rusya’ya minnettar kalması için yeterliydi. Fakat asıl önemli olan bu yardım ve jestlerin siyasete nasıl tahvil edileceğiydi. Güney Osetya bunun bedelini ilhak edilerek mi ödeyecekti? Bununla ilgili ilk şimşeği eylülde Lujkov çakmıştı: "Fiili giriş halihazırda gerçekleşti ve yetkililer ileride bunu tamamen resmileştirecek. Hukuki (de jure) süreç açısından muhtemelen sabırlı olmamız gerekecek. Birbirinden yapay olarak ayrılmış olan Osetler dahil hiçbir halk bölünmüş bir devlette yaşayamaz."
Bu bir gaf mıydı? Elbette hayır. Kuşkusuz Lujkov, belediye başkanı olmanın ötesinde Rusya rejiminin ‘ulusalcı, yayılmacı’ emelleri açısından konuşan ağzıydı. Bunlar Kremlin’in niyetlerinin dışa vurumuydu.
Bu sözlerin üzerinden çok geçmeden ilhakın siyasal ayağının gerçekleşmekte olduğunun işaretleri ortaya çıktı; Yeni kurulan Osetya yönetiminde ipler ya Ruslara ya da Oset asıllı olup Rusya Federasyonu’nda yaşayanların eline verildi. 22 Ekim’de Güney Osetya Parlamentosu’ndan başbakanlık adaylığı onaylanan Aslanbek Bulatsev, Rus federal istihbarat servisi FSB’de mali istihbaratçı olarak kariyer yapmıştı. Mali ajanlıktan Rusya Federasyonu içerisinde kalan özerk cumhuriyet Kuzey Osetya’nın vergi dairesi başkanlığına terfi etmişti. Güney Osetya liderliği ‘Rusya’dan ithal başbakan’ eleştirileri Bulatsev’in annesinin Güney Osetya asıllı olmasını referans göstererek savuşturmaya çalıştı. Ancak Bulatsev, yönetimini kilit noktalarına yine Rusya Federasyonu’ndan özellikle Ulyanovsk özerk bölgesinden bürokratları seçti; Savunma Bakanlığı’na Rus ordusunda Tuğgeneral Yuri Anvaroviç Tanayev getirildi. Onun da tutunacak bir dalı vardı, Osetlerin damadıydı. Ulaştırma Bakanı Alan Koliyev ile Tabi Kaynaklar Bakanı Vitali Ceranov da Rusya vatandaşlarıydı. Güney Osetya vatandaşı ama Moskova’da yaşayan İgor Beppiyev de Ekonomi Bakanlığı koltuğuna oturdu. Devlet Başkanlığı Genel Sekreterliği eski Ulyanovski bölge vali yardımcısı Bolşakov Aleksandr Mikailoviç’e emanet edildi. Maliye Bakanlığı koltuğuna ise atama gecikti. Çünkü Moskova bu koltuğun da Ruslara verilmesinde ısrarcıydı. Öyle ki henüz hükümet kurulmadan eylül sonunda Rusya Sayıştay Başkanı Sergey Stepaşin ilginç bir çıkış yaptı: "Artık bağımsız bir devlet oluşuna bakmaksızın Güney Osetya için ayrılan paranın harcanmasını kontrol edebilmemiz için yönetim organlarının tümünün oluşturmasında yardımcı olmamız gerekiyor."
Geçen hafta Maliye’nin patronu da belli oldu: Rusya vatandaşı Aleksey Yureviç Paneleyev. Eğer hakkındaki kısıtlı bilgiler bizi yanıltmıyorsa Paneleyev, Ulyanovsk Özerk Bölgesi Maliye Bakanı’ydı.
Şimdi Güney Osetya, parayı verenin kabineyi kurdurduğu bir dönemi yaşıyor. Osetlerin Stalin döneminde ikiye ayrılmış Kuzey ve Güney Osetya’nın tek ülke olarak birleşme arzuları kimse için sır değil. Zaten ülke vatandaşları yıllardır bir hayat garantisi olarak gördükleri Rusya pasaportunu taşıyor. Gürcistan’ın içene saplanmış vaziyetteki Güney Osetya’nın tek nefes borusu Kuzey Osetya, orası da Rusya Federasyonu sınırları içinde. İki Osetya’nın birleşmesi haliyle güneyin Rusya’ya ilhakından başka bir anlam taşımıyor. Osetleri buna mahkûm eden ise kuşkusuz yıllardır bu ülkeye ambargo uygulayan ve boğmaya çalışan ama Moskova tarafından resmen tanınınca ‘Ruslar Güney Osetya’yı ilhak etti’ yaygarasını koparan Gürcistan ve destekçileri Batı kanadı. Güney Osetya’nın Rusya tarafından ilhakını önlemenin tek yolu Osetlere Rusya dışında bir nefes borusu olduğunu göstermekten geçiyordu. Gel gör ki Gürcistan bu nefes borusunu Batı’nın eline tutuşturduğu otlarla tıkadı ve tıkamaya devam ediyor. 2004’te ‘Gül Darbesi’ ile yörüngesinden çıkan Gürcistan’a doğalgazı keserek cezalandıran Rusya’ya afra tafra yapan AB’nin bugünlerde Güney Osetya’ya gaz sevkıyatına engel olan Tiflis’e iki çift laf ettiğini duyan oldu mu? Kuşkusuz Güney Osetya için kaygılanma zamanı ama bu kaygılara yanıt verecek makul bir Batı stratejisi ufukta gözükmüyor.
Fehim Taştekin