Kanada McMaster Üniversitesi Antropoloji, Modern Diller ve Linguistik bölümlerinde görevli Profesör John Colarusso yaklaşık 20 yıldır Çerkes kültürü üzerinde çalışmalar yürütüyor.
Bu konuyu araştırmaya başlamanız konusunda sizi bu kadar etkileyen ne oldu?
Harvard’da fizik fakültesi yüksek lisans öğrencisi iken seçmeli ders olarak Rus edebiyatı kurslarına katıldım. Özellikle Dostoyevski, Tolstoy, Mayakovski’den etkilendim. Üniversiteyi bitirmemin hemen ardından 1967’de Sergey Ayzenştayn’ın Dikaya Diviziya (Kafkas Süvari Tümeni-Vahşi Tümen) hakkındaki filmini gördüm. Orada Dağıstanlıların dans ettiği bir sahne vardı. Kendi kendime şöyle dedim: “Tanrım, bu insanlar da kim!” O andan itibaren Kafkasya’yı incelemeye başladım. Zamanla dillere yöneldim ve dilbilimci oldum.
Harvard’da öğrenci iken Adıgece’nin Bjedug diyalektiğini incelemeye başladım. Ardından Ubıhça ve Abazacayı inceledim. Daha sonra Osetçe’nin Digor diyalektiği, eski Gürcüce, biraz Ermenice ve Farsça üzerine çalıştım. Bjedug diyalektinde konuşan iki Kafkasyalı ile tanıştım: Raşid Dahabzu ve Gisa Tarkuaho. Bu iki kişi İkinci Dünya Savaşında esir düşmüşlerdi ve Harvard’a yakın New Jersey’de yaşıyorlardı, yani çocukluğumun geçtiği yerde. Onlara bana harcadıkları zaman ve sabırlarından ötürü her zaman minnettar olacağım.
Kabardeyceye (Adıgecenin doğu diyalekti) seksenlerde Kafkasya dilleri üzerine çalışmaya başladıktan 15 yıl sonra başladım. Öğretmenim Ürdün göçmeni Majda Hilmi oldu.
Çerkesler’de beni müthiş misafirperverlikleri etkiliyor, onları Ruslarla akraba kılan şeyler, yaşlılara saygı. Dans etmeyi seviyorlar ve İtalyanlar gibi güven duygusuna sahipler. Kime bağlılarsa sadakat gösteriyorlar. Çerkeslerin aristokratik elementler ve demokrasi temelleri ile karmaşık askeri kültürleri var. Bence bu oldukça ilginç bir kombinasyon. Adıge folkloru, Nart efsanesi ilgimi çekiyor. Şu anda Çerkesçe söz dizimi üzerine çalışıyorum.
Çalışmaların önemli kısmı Adıge, Ubıh, Abaza ve Abhaz dillerinin fonetiğine odaklı. Bunlar doktora çalışma konum oldu, şimdi kitaplaştı. İki Kabadeyce gramer yazdım. Nartlar hakkında koleksiyonları topladım, tercüme ettim ve iki cilt “Nart Sagas”ı yorumları ile yayınladım. Bu dillerin tarihini ve detaylarını göz önünde bulundurduğum, fillerin çalışma prensipleri üzerine yaklaşık 100 makale yazdım. Çerkesçe filler kırkayak gibi: sonsuz şekilde dönüştürülebilir gibi geliyor…
Kuzey Kafkasya’da bulundunuz mu?
İki defa Maykop, Petigorsk ve Nalçik’te bulundum. Benim orada kardeşlerim var. Ancak itiraf ediyorum, Kabardey-Balkar hakkında bilgim az.
Kafkasya ile ilgili araştırmalar ne kadar talep görüyor?
Çok değil, bölgeyle tesadüfen karşılaşmış birkaç insan dışında. Nart efsanelerinde daha taze ve heyecan verici şeyler buluyorlar. Ama genel olarak batı dünyasında Kafkasya ile ilgili bir cehalet görüyorum. Almanya istisna, orada bazılarının bölge hakkında bilgileri var.
ABD devlet başkanın Kafkasya savaşları danışmanı idiniz…
Clinton idaresinde 1993’ten 2000’e kadar çalıştım. Bu dönemde devlet başkanı ile hiç karşılaşmadım, sadece “Bill’in dostları” diye adlandırılanlarla görüştüm. O zaman devlet başkanı Yeltsin’in ekibinde olan Emili Pain ile görüştüm. Vladislav Ardzınba, Cohar Dudayev, Rusya Adalet Bakanı Yuri Kalmıkov ile şahsen tanıştım. Kafkasya’da savaşlar başladığında, Washinton’un bölgenin tarihi ve gelişimi, özellikle Gürcistan, Abhazya ve Osetya hakkında bilgisiz olduğu ortaya çıktı. Bundan ötürü devlet departmanından insanlarla istişare ediyordum. Bu arada anlaşmazlığın kaynaklarını tahmin etmede başarılı oldum. Bir defasında Atlanta’daki Carter Merkezine bir konferansa geldiklerinde Gürcüler ve Abhazlar arasında diyaloga öncülük etmeyi başardım. Abhazya heyetindeki Natella Akaba’dan misafirim olarak Gürcü meslektaşı ile görüşmesini istedim. Büyük bir istek duymasa da bunu yaptı, kısa bir görüşme yaptılar, ancak sonuç başarılı olmadı. Bir defasında başbakan Primakov ve Aslan Mashadov görüşmesinin organize edilmesine yardımcı oldum. Gürcü-Abhaz savaşında yaralanan kadınlar için plastik cerrahi programının organize edilmesine katıldım. Bu program çerçevesinde 400’den fazla kadına yardım edildi. Benzeri bir programı Rus askerleri ve Çeçen askerleri için de gerçekleştirmeyi istedim. Yeltsin de bunu onayladı, ancak Moskova’daki Amerikan Büyükelçiliği kabul etmedi. Sebebini bugüne kadar halen bilmiyorum.
Şartlar Kanada’ya dönmeyi gerektirdi, burada bilimle uğraşıyorum. Kafkasya, Eski Yunanistan, Hindistan ve pagan Alman dünyası efsanelerini kıyaslama çalışmalarım var. Çalışmalarımdan biri “Prometheus Çerkesler Arasında” adını taşıyor.