Yönetmen Muratov: “Rus askerlerinin vahşetleriyle ilgili videolar çektim. Yemin ederim ki, içlerinde gerçek olmayan en ufak bir şey yoktu”.
Ukrayna haber ve analiz sitesi “Gordon” Ukraynalı yönetmen, yazar, gazeteci Aleksandr Muratov ile söyleşi yaptı. Ukrayna’daki savaşın ve Çeçenlerin bu savaşla ilgisinin güncelliğini koruduğu bu günlerde 21 Ekim 2014’te yayınlanan söyleşiden Muratov’un Çeçenya anılarını içeren bölümü okuyucularımızın dikkatine sunuyoruz:
25 uzun metrajlı film ve 10 belgesel filmin yönetmeni, bir düzine kitabın yazarı Muratov kendisini Anderson masallarındaki “kral çıplak” diye bağıran çocukla karşılaştırıyor ve ekliyor: “Ama ben, bu çocuğa daha sonra ne yaptıklarını biliyorum…”
Geçen hafta Kiev’de yapılan “Ukrayna Karşıtı Enformasyon Savaşında Devlet-Toplum Çatışması: Milli Güvenlik Kaygısı Nerede Biter, Sansür Nerede Başlar?” konulu yuvarlak masa toplantısında yönetmen Muratov, yılmaz hakikat arayıcısı unvanını doğruladı.
Aleksandr Muratov, yuvarlak masa toplantısında, toplantının organizatörü olan uzman komisyonunu eleştirdiniz…
Hayır asla! Genel olarak bu komisyonun çalışmalarını destekliyorum ve onaylıyorum. Sadece karşı propaganda amaçlı hazırlanan videoya şiddetle tepki gösterdim. Orada Ruslar tanktan ateş ediyor, Ukrayna ise cevap olarak tanka çiçekler atıyor. Pasifizmin sırası mı şimdi? Kesinlikle değil! Bunu, enformasyon savaşları teorisyeni olarak değil, deneyimli bir uygulayıcı olarak söylüyorum.
Kameralar önünde, pratik propaganda deneyiminizi, birinci Rusya-Çeçenya savaşı döneminde İçkerya Cumhuriyetinde edindiğinize dair sansasyonel bir itirafta bulundunuz. Bundan biraz bahseder misiniz, ne şekilde orada bulundunuz?
Tamamen tesadüftü. Çeçenler tarafından 1944’de halklarının maruz bırakıldığı Stalin sürgünü hakkında film çekmek için davet edildim. Beni onlara, kamplarda ve psikiyatri hastanelerinde ömrünün yarısını geçirmiş olan Ukraynalı muhalif Anatoli Lupinos tavsiye etti. Grozni’ye (Coharkale) uçtum. Günlerce o dehşetle ilgili Çeçen ihtiyarlara sorular sordum. Onlar anlatırken hüngür hüngür ağladı, bu hikayeleri dinlediğimde ben de hüngür hüngür ağladım. Bir defasında otelin yanında sağır edici patlamalar oldu. Bunlar Rus askerleri idi, “Graçevciler” Grozni’ye girdi. Şimdiki ‘Grad’lar tipinde askeri araçlar, kanatlarında roketler taşıyan uçaklar vardı. Bu arada, o olaylarda Çeçenler çok kayıp vermedi, çünkü genellikle şehrin civarında yaşıyorlardı ve sığınaklara gizlenmişlerdi. Ölenlerin çoğu şehrin merkezinde yaşayan Ruslar, Ukraynalılar ve Ermeniler oldu. Çeçenler beni almak için otele geldi ve dolaylı yollarla Grozni’den çıkardılar.
Siz Çeçen değilsiniz. Neden Rus “kurtarıcılardan” kaçtınız?
Çünkü bana şöyle söylendi: “Önden paralılar geliyor. Önce öldürüyorlar, sonra kimi öldürdüklerine bakıyorlar”. Gerçekten böyle mi diye sorgulayacak değildim. Samaşki ya da Urus-Martan’a gittik, net olarak hatırlamıyorum. Dağlarda başıboş oturdum, Rusların azgınlığını görünce öfkeden nefesim kesildi. Boş duruyor olmaktan utanıyordum, ben de Çeçenlere yardım önerdim.
Arabayla, tabii ki güvenlik nedeniyle gözlerim bağlı olarak, bir yerleşim yerine götürdüler. Sığınağa girdik. Orada çok sakin bir adam oturuyordu, bana mavi gözlü biri gibi geldi. Propaganda çalışmaları konusunda çok deneyimli olduğumu anlattım. Yönetmendim ve Çeçenlerle ilgili propaganda videoları çekmeye hazırdım. Hiç bir şey demeden dinledi ve sessizce şöyle dedi: “Ona kaynak verin”. Ondan duyduğum tek cümle bu oldu. Daha sonraki tahminime göre, o kişi Cohar Dudayev idi.
“Kafkasya Emirliği” enformasyon merkezinin başkanı Movladi Udugov ile çalıştınız mı?
Hayır, onunla yollarımız kesişmedi bile. Şamil Basayev’in kendisinin, bağımsız propaganda organı vardı. Bir süre başkanlığını yapmak isterdim.
Elbette, kendi ismimle hareket etmiyordum, üstelik saçımı, sakalımı ve bıyığımı boyadım. Çeçenler için değerliydim, bana iki koruma verdiler, çünkü birileri beni kaçırıp satabilirdi. Orada, açıkça ifade edeyim, mizaçlar oldukça farklıydı. Çeçenleri idealize etmemeli. Şimdiki Çeçenya lideri Ramzan Kadirov’un politikasına bakarsanız, her şey anlaşılır. Ukraynalılar onun halkına yardım etti, şimdi ise Çeçenya taburu ayrılıkçıların safında savaşıyor. Aslında ta o zamandan net bir şekilde biliyordum: İçkerya’nın üstesinden gelince, Ukrayna’yı ezecekler.
Çeçenlere nasıl yardım ettiniz?
Rus askerlerini teşhir ettim. Yazıyla, şiirle. Şiirlerimin çoğu bestelendi. Tamam, şiirin zirvesi değillerdi, ama kusursuz iş görüyorlardı. Bunun dışında Rus askerlerinin vahşetiyle ilgili videolar -ağırlıklı olarak yurtdışı için- çektim. Yemin ederim ki, içlerinde gerçek olmayan en ufak bir şey yoktu. Sahneye konulmuş şeylerdi ama gerçekti. Korkunç olayları sıcağı sıcağına yeniden canlandırdık.
Enformasyon cephesinde uzun süre mi savaştınız?
Çok değil. Bir süre sonra mayın şarapneli ile yaralandım. Yara çok derin değildi, deriyi parçalayarak karın kaslarıma zarar verdi. Çeçenler alkole batırılmış iplikle yarayı dikti, ancak iltihaplanma başladı. Bu yüzden Rostov üzerinden beni memleketim Kiev’e gönderdiler.
Basayev’in birliği Budennovsk’ta hastaneyi ele geçirdiğinde ne hissettiniz?
Bakın, burada bazı medeniyet sorunları var. Açık söyleyeyim, şahsen bu tür şeyler hoşuma gitmiyor. Beni dağlara götüren komutanın yeğeni daha sonra Dubrovko’da “Nord-Ost” müzikalindeki izleyicileri rehin aldı. Buna nasıl yaklaşacağımı bilmiyorum. Bir insan olarak böyle bir terörizm hoşuma gitmiyor, ama bu insanları, kendi anlayışlarına göre de olsa bu şekilde hareket ettiren şey adalete susamışlıktı. Bunun için gerçekten ölüme gittiler. Ama zehirli gazlarla sadece Çeçenleri değil, kendi vatandaşlarını da öldüren Rus özel timlerini hiç bir zaman anlamayacağım. Hayasızlıklarının bir sınırı yok. Kendi vatandaşları için kesinlikle üzülmüyorlar.
Ama Kremlin tam tersini iddia ediyor…
İnanın ki, Putin “kurtarma” misyonunun ardından topluca ölecek olan Donbas Ruslarını umursamaz. Bu insanlar, onun kirli oyunundaki önemsiz piyonlardır.
Bu arada, Çeçenya’da olanlar ve şu anda Ukrayna’nın güney-doğusunda yaşananlar arasında büyük bir fark var. Orada, tamamen asil metotlarla yürütülmüş olmasa da ulusal kurtuluş savaşı vardı. Bizde ise tipik ayrılıkçılık var. Öyle ki, yarın herhangi bir bölge bağımsızlığını açıklayabilir. Bu da anlaşılamaz ve korkunçtur, aynen Kırım’ın kopmasında olduğu gibi. İşte, duvarımdaki büyük Kırım haritasını görüyorsunuz. Bende biraz Kırım Tatarlığı var…
Bununla birlikte kendinizi Ukrayna milliyetçisi olarak görüyorsunuz değil mi?
Elbette! 15 yaşımdan 17 yaşıma kadar UPA (Ukrayna Direniş Ordusu) ile bağlantılıydım…
Hiç bir şey gizlemeden, sözlerinizin yaratacağı etkiden dolayı sorumluluk hissetmeden, pervasız konuşuyorsunuz. Korkmuyor musunuz?
Neden korkacağım? Yaklaşık 80 yıl yaşadım. İki yıl daha ya yaşarım ya yaşamam. Ve işte yapabildiğim kadar “sorumluluk” alıyorum.
Aleksandr İgoreviç Muratov (21 Nisan 1935, Harkov) Yazar İgor Muratov’un oğlu. Lise yıllarında bir süre UPA ile bağlantılıydı. Daha sonra Kazakistan’a kaçtı, oradan Moskova’ya okumaya gitti ve 1959’da Sovyetler Devlet Sinema Fakültesini bitirdi. SSCB ve Ukrayna’da yönetmenlik ve senaristlik yaptı. Ukrayna sinemasına katkılarından ötürü T. G. Şevçenko Ukrayna Vakfı ödülünün sahibi. Kiev’de yaşıyor.
Tatyana Nikulenko