Ahmed Zakayev: Sloganımız “Özgürlük ve Yaşam”  

Çeçenya’da savaşın başlamasından yirmi yıl sonra Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti lideri mücadele ve adalete olan inancını yitirmedi.  

 

Londra’da yaşayan Çeçen siyasetçi Ahmed Zakayev, sürgündeki Çeçen-İçkerya hükümetinin başkanlığını yapmaya devam ediyor. Eski aktör ve Çeçenya Tiyatrocular Birliği başkanı Zakayev 90’lı yılların ortalarından itibaren ‘ayrılıkçı’ hareketin yönetimine girdi. Devlet Başkanı Cohar Dudayev döneminde kültür bakanlığı, daha sonra dışişleri bakanlığı ve başbakan yardımcılığı yaptı. 2007’de sürgünde bakanlar kurulu başkanlığına geldi. Çeçenya’da yaşanan her iki savaşta yer aldı. Rusya’da hakkında arama kararı olan Zakayev’e İngiltere siyasi sığınma statüsü verdi. Çeçenya’da savaşın başlamasından yirmi yıl sonra Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti lideri mücadele ve adalete olan inancını yitirmedi.

 

Ahmed Zakayev 20. yıldönümünde birinci Çeçenya savaşını hatırlıyor:

 

Savaş benim için tam anlamıyla 31 Aralıkta başladı. Sovyet filmlerinin bombardıman sahnelerini hatırlamaya başladığım zaman… 31 Aralıkta Aslan Mashadov bana ve bir kaç arkadaşıma birinci şehir hastanesine ulaşmamız talimatını verdi. Şehre giren Rus askerlerinin hastaneyi ele geçirdiği, içindeki herkesi rehin aldığı bilgisi gelmişti. Mashadov ilk önce Rusların hastaneyi terk etmeye zorlanması kararı aldı, ama daha sonra sadece kuşatma altında tutulacağını söyledi. İşte devlet başkanlığı sarayından şehir hastanesine kadar saldırı ateşi altındaki o yolculuk benim için savaşın gerçekten başlangıcıydı.

 

Psikolojik olarak ise savaş benim için 26-27 Aralıktaki bakanlar kurulu toplantısından sonra başladı. O zaman kültür bakanıydım. Galiba bu toplantı, zaten başlamış olan fakat savaşın acımasız şartlarında değil de kısmen daha barışçıl ortamda gerçekleşen son toplantıydı. Toplantıdan döndüğümde, bakanlığımızın bulunduğu binanın yarısı bombalanmıştı. Bu binada kültür bakanlığı ve şehir belediyesi vardı. Odama çıktım, çerçeveler ve camlar kırılmıştı… Cohar bize içeriden hiçbir şey çıkarılmaması ve kimsenin tahliye edilmemesini istemişti. Sonuna kadar savaşın olmayacağına inandı, hükümet tahliyeye başlarsa bunun halk arasında paniğe sebep olacağını düşünüyordu. Odadan çıktım, bir parça tel buldum -bunu neden yaptığımı bilmiyorum- kapıyı kapatmaya çalıştım, telle bağladım ve ayrıldım… Tam o esnada bombardımanın ardından, sokakta gönüllü ve milis kayıtları oluyordu. Ben de cepheye yazılan milislerin sırasına girdim.

 

General Dudayev’in neden bağımsızlık ilan ettiğini şimdi anlıyor musunuz? Siyasi açıdan başka bir yol yok muydu, ne düşünüyorsunuz bu konuda?

 

Nasıl yani? Çeçenya’nın bağımsızlığını Dudayev ilan etmedi, bu onun ülkeye dönmesinden önce oldu. 26 Kasım 1990’da Çeçen-İnguş Cumhuriyeti Yüksek Konseyinin talimatıyla ilk Çeçen kongresi toplandı. Burada egemenlik deklarasyonu kabul edildi. Ve bu zamanın devlet başkanı Doku Zavgayev’in hevesiyle de değil, SSCB Yüksek Konseyinin talimatı ile yapıldı. Nisan 1990’da özerk bölgelerle cumhuriyetlerin haklarını eşitleyen kanun kabul edildi. Çeçen-İnguş Cumhuriyeti bu karara ve egemenlik haklarına uygun olarak deklarasyonu kabul son özerk yönetimlerden biri oldu. Zavgayev doğrudan Kremlin’den, yerel yasamayı merkez yasamasına uygun hale getirme talimatı aldı.

 

27 Kasımda Çeçen-İnguş Özerk bölgesi Yüksek Konseyi Zavgayev başkanlığında egemenlik deklarasyonunu, yani Çeçen-İnguş Cumhuriyetinin bağımsızlığını kabul etti. Çeçen-İnguş Cumhuriyeti bir süre bağımsız bir devlet olarak var oldu. Çünkü, Anayasada yapılan düzenlemeler, Çeçen-İnguş Cumhuriyetinin bağımsız, egemen bir devlet olduğunu söylüyordu. Televizyondan Yüksek Konsey üyelerini izliyordum. Gazeteciler, Moskova’nın Çeçen-İnguş Cumhuriyeti anayasasında var olan bağımsızlık maddesine nasıl tepki vereceğini sordular. Onlar da şöyle cevap verdi: Başka bir ülkenin bizim anayasamıza nasıl bakacağı umurumuzda değil. Bu kadar sert ifadeler beklemiyordum, tüylerim diken diken oldu. Sovyet döneminde birileri bu tonda konuşabilir miydi?…  Biz bu kongreye Cohar Dudayev ile -ifade ettiğiniz gibi ‘generalle’- misafir olarak katıldık ve yan yana oturduk. Çeçenya’ya general unvanını aldıktan sonra Zavgayev’e teşekkür etmek için gelmişti. General unvanını almak için, Çeçen-İnguş Sovyetler Birliği Komünist Parti bölge komitesinin görüş belirtmesi gerekiyordu, demek ki böyle bir onay gerekiyordu. Kongrede sadece misafirdik. Yani Cohar Dudayev’in  Çeçenya Cumhuriyetinin bağımsızlığının ilan edilmesiyle ilgisi, benim ne kadar ilgim varsa o kadardır.

 

O dönemde Moskova’nın çeşitli cumhuriyetlerle ilişkileri gergindi, örneğin Tataristan ile. Sizce savaşı Çeçenya Cumhuriyetinde özellikle kaçınılmaz kılan şey ne oldu? Tatarlar Moskova ile anlaşmayı başarırken, Çeçenler neden başaramadı?

 

Tatarlarla anlaşmak istediler ve anlaştılar. Yeltsin, Tatarlar ile anlaşmanın imzalanmasının ardından, Çeçenya Cumhuriyeti devlet başkanı Cohar Dudayev ile görüşmeye ve anlaşmaya hazır olduğunu açıkladı. Dudayev de her iki taraf için kabul edilebilir teklifleri görüşmeye hazır olduğunu söyledi. Maalesef, bu görüşme Yeltsin’in etrafındakilerin,  Sergey Şahray, Sergey Filatov, Gennadi Burbulis ve tabi ki Ruslan Hasbulatov’un engel olması nedeniyle gerçekleşmedi.

 

Rusya Yüksek Konseyi başkanı Hasbulatov’un sunumlarından dolayı Çeçenya’da yapılan seçimlerin geçersiz kabul edilmesi kararı alındı. Eğer Dudayev-Yeltsin görüşmesi gerçekleşseydi savaş olmayacaktı. Kesinlikle eminim ki, Dudayev Çeçenya’da savaşa izin vermeyecek uzlaşma kararına hazırdı. Sonrasında Rusya ile karşılıklı normal ilişkiler oluşturulurdu. Ancak Rusya’da savaşın başlamasını isteyen güçler pek çoktu, Beyaz saraya açılan ateş sonrasında da Yeltsin’i doldurdular: “SSCB’nin dağılmasıyla bozulan imajı düzeltmek lazım. Yıldırım hızıyla kazanılacak bir zafer gerekli, Çeçenya’da savaş başlamalı”.

 

O zamanlar büyük Kadirov (Ahmed Kadirov) figürüne karşı ne hissediyordunuz? Kremlin’in özellikle onunla anlaşmasını nasıl izah ediyorsunuz?

 

Kadirov’a çok saygı duyuyordum. Çeçenya’daki manevi liderlerden biriydi. Rusya’ya karşı büyük cihat ilan etti. Her bir Çeçenin 150 Rus öldürmesi gerektiğini ve bu şekilde sorunun çözüleceğini açıkladı. Ancak benim ona karşı olan saygım, savaş ilanından değil, KGB’nin kontrolünde olmayan tek dini lider olduğunu düşünmemden kaynaklanıyordu. Stalin 1940’da yeniden kiliseler inşa etmeye ve Rusya’da dini yeniden canlandırmaya başladığından beri Hıristiyan ve Müslüman tüm dini liderler tamamen KGB kontrolündeydi. Kadirov’un kendisini kontrolden kurtardığını zannetmiştim. Daha sonra yanıldığımı anladım, KGB’nin kontrolünde olmayan kimse yokmuş.

 

Birinci savaşın ardından Kadirov’un KGB’nin çalışanı olduğu veya en azından ilişki içinde olduğu ortaya çıktı. İstihbarat örgütümüz bunu açıkladı. Kadirov şöyle dedi: “Kurana yemin ederim ki, dini seminere gönderildikten (Sovyet döneminde ise KGB izni olmadan dini eğitim almak mümkün değildi)sonra örgüt ile işim olmadı”. Zamanın devlet başkanı Zelimhan Yandarbiyev, Kadirov’a inandığını söyledi. Caharkale’de zafer coşkusu vardı, herkes birbirini seviyordu, saygı duyuyordu, anlaşmazlık istemiyordu. Kadirov’un Kuran üzerine yemin etmesi bile gerekmedi.

 

Peki, Rusya neden Kadirov’u kullandı? Bildiğim kadarıyla savaşın başında bu tür teklifler birçok etkili Çeçene ulaştı.  Salambek Haciyev, Doku Zavgayev (Zavgayev anında reddetti), Malik Saydullayev… Salambek Haciyev şöyle dedi: İkinci bir Mozlak Uşayev istiyorlar. Biliyor musunuz bu isim, Sovyet yönetiminin oluşum sürecinde bir despot, çekist ve Çeçen halkının celladı olmuştur. İşte bu görevi Kadirov üstlendi. Ama Moskova kısmen yanlış bir hesap yaptı. Kadirov umduklarından daha büyük düşünen biri çıktı ve Kremlin’in kendisine yüklediği görevlerin hepsini yerine getirmek istemedi. Buna bağlı olarak Kadirov fiziki olarak ortadan kaldırıldı.

 

Onun yerine, bugün Çeçenya’yı yönetenler geldi, gönüllü olarak Çeçen halkının cellatlığı vazifesini devraldılar. Ama onlar da kendilerine göre Moskova ile oynuyorlar. Bugün Çeçenler olarak hayatta kalmanın ancak bu şekilde başarılabileceğine inanıyorlar. Aslında bir anlamda de böyle oldu. Çarpık bir şekilde olsa da Çeçenya’nın varlığı korundu.

 

Bu savaşta daha çok Rusya ve dünyanın kaybettiğini düşünüyorum. Rusya demokratik hukuk devleti inşa etme fırsatını kaçırdı. 20 yılın ardından kesinlikle şunu söyleyebiliriz: Rusya sadece Çeçenlerin değil tüm dünyanın ve uluslararası toplumun problemi haline geldi. Komşuları için ciddi tehdit oluşturuyor. Çeçen ve Rus halklarının trajedisini daha derin düşünmeliyiz. Çeçenya’daki savaştan sonra kurulan Rusya uluslararası topluma olumlu hiç bir şey vaat etmiyor… Eğer Putin’in iştahı bugün kesilmez, kitlenin bayağı içgüdüleriyle ayağa kaldırdığı gücüne karşı konulmazsa yarın geç olabilir.

 

Çeçenya’daki savaşa toplu insan hakları ihlalleri eşlik etti. Bu suçların sorumluluğu büyük ölçüde Rusya’ya ait. Peki, dönemin Çeçenya yönetiminin ve şahsen sizin sorumluluk payınız var mı, bu konuda ne düşünüyorsunuz? Zira, Nord-Ost ve Beslan rehine eylemleri oldu, Basayev ve Hattab’ın isimleri biliniyor, bazı batılı uzmanların kafaları kesildi ve daha başka bir çok şey oldu. Tüm bunlarla nasıl yaşıyorsunuz?

 

Uluslararası bir mahkeme kurulup tüm suçlular cezalandırılmadığı sürece Çeçenya’daki savaş bitmiş kabul edilemez. Rus veya Çeçen… Evet, insan hakları ihlal edildi, savaş suçları işlendi. Uluslararası bağımsız bir komisyon kurulması, soruşturma yürütülmesi ve suçluların hesaba çekilmesi lazım. Ben, savaş suçlularını mahkeme önünde göreceğim günün umuduyla yaşıyorum. Kendi adıma, her an hazırım. Benimle ilgili veya temsil etmeye devam ettiğim yönetimin resmi kurumları ile ilgili eleştiriler varsa uluslararası mahkeme önüne çıkmaya, her türlü bağımsız komisyon ile işbirliğine hazırım. Aslan Mashadov ve Cohar Dudayev döneminden bugüne kadar uluslararası toplumdan bunu istiyoruz. Bağımsız komisyon kurulması ve sözünü ettiğiniz tüm olaylarla ilgili soruşturma yürütülmesini istiyoruz. Kısa bir süre önce başbakan yardımcılarımızdan biri ilgili materyalleri hazırladı ve Lahey mahkemesine verdi. Biz özellikle Putin’e suçlamada bulunduk. Ama biliyorum ki, bugün için böyle bir mahkeme süreci gerçekleştirilemez. Bununla birlikte bizler kendi adımıza dürüst bir soruşturma yürütülmezine hazırız.

 

‘Çarpık’ bir şekilde de olsa Çeçenya’nın  varlığını sürdürdüğünü ifade ettiniz. Sizce, temsil ettiğiniz bağımsız İçkerya Cumhuriyeti kavramı siyasi bir proje olarak öldü mü?

 

Kesin olarak söyleyebilirim ki, Çeçen bağımsızlığı fikri ölmek şöyle dursun, hiç olmadığı kadar talep edilir hale geldi. Bugün Çeçenya nüfusunun yüzde 90’ı bağımsızlığın ne demek olduğunu bilinçli şekilde anlıyor. Bağımsızlığın sadece devlete ait bir şey anlamına gelmediğini, aynı zamanda uluslararası topluma karşı büyük bir sorumluluk olduğunun bilincinde. Evet, bugün yirmi yıl önce popüler olan “Ya Özgürlük Ya Ölüm” sloganlarını destekleyen görünür işaretler yok, güncel slogan “Özgürlük ve Yaşam”. Özgürlük ve yaşam, kendi bağımsız devletini inşa etmektir. Birinci Çeçenya savaşında mücadelenin temel motivasyonu Çeçenlerin 1944’deki sürgün anıları idi. Halkımın sürgünde geçirdiği 13 yıl, sürgün esnasında ve sürgünde Çeçenlerin verdiği kayıplar özgürlük ve bağımsızlığı savunanlara motivasyon sağladı. Bugünkü Çeçenlerde bu motivasyonun ne kadar güçlü olduğunu düşünebiliyor musunuz?  Bu kadar hayatı mal olan, çok sayıda insanın vatanlarını terk etmek zorunda kaldığı ve tüm dünyaya dağılmış oldukları iki savaşın ardından. Çeçenler, Rus bayrağı altında işlenen suçları unutmadı. Çeçenler bunu unutmadı, Çeçenler bunu unutmaz, Çeçenler kendi devletlerini yeniden kuruncaya kadar bununla yaşayacak.  Ve bu adaletin zaferi anlamına gelecek.

 

Fakat Çeçenya’da Putin rejimine sadakatle ilgili işaretler? Sadece Caharkale’de Putin meydanı var, sadece Caharkale’de Rusya devlet başkanının doğum gününde binlerce insan caddelerde Rusya bayrağı taşıyor. Çeçenlerin direnişe hazır olma potansiyelini abartıyor olabilir misiniz?

 

Çeçenlerin ellerine silah alıp Rusya’ya karşı yeniden savaşacaklarını söylemedim. Asla! Yeterince savaştık ve yorulduk. Çeçenler yeni bir savaşın başlamasına izin vermemeli. Biz yeni savaştan değil, eskisini bitirmekten bahsediyoruz. Bunun için tüm yasal dayanaklar var. Devlet başkanları Yeltsin ve Mashadov arasında 1996’da imzalanan barış anlaşması var. Bu temel üzerine Rusya ile barış anlaşması imzalamamız ve savaşı bitirmemiz gerekir.

 

Sizin verdiğiniz örnekler ise bir ‘hayatta kalma’ şeklidir. Holokost döneminde toplama kamplarında tek bir Yahudi İsrail devletini kurmak isteğini söylemedi. Kamp esirleri ellerinden geldiği hayatta kalmaya çalıştı. Çeçenya’da kalanlara minnettarım. Bugün Rusya bayraklarıyla Putin’in doğum gününü kutlamak için koşsalar bile orada kalanlar sayesinde anavatanı koruduk.  Asla onları bu tür davranışlarından dolayı kınamıyorum. Onlar esaret altında, özgür olmayan insanlar, hayatta kalmak için böyle davranmak zorundalar. Zafer meydanının adını Putin Meydanı olarak değiştirmek Çeçenlere hakarettir. Bugün İsrail’de bir yere Adolf Hitler heykeli dikilmesi gibidir. Ancak Çeçenler susmak mecburiyetindeler. Sizi temin ediyorum, bir gün gelecek Çeçenler bunu doğrudan söylemeye başlayacak, Rusya’dan tazminat isteyecekler. Ve bu tazminat Rusya’nın Çeçenya’nın bağımsızlığını tanıması olacak.

 

Kaynak: Radio Svoboda (Radio Free Europe/Radio Liberty)

Çeviri: Ajans Kafkas

Andrey Şari