Abhazya’nın tanınmış yazarlarından Halk Meclisi Başkanı Natella Akaba, Rusya’nın Abhazya’nın bağımsızlığı tanımasının ardından ülkenin geleceğine ilişkin görüşlerini Ajans Kafkas’la paylaştı.
Mevdudi Bayçora’nın sorularını yanıtlayan Akaba, Gürcistan’dan saldırı tehdidinin ağustostaki savaş sonrası da sürdüğünü ancak Rusya ile yapılan anlaşmayla Abhazya’nın güvenliğinin temininde önemli bir açılım elde edildiğini belirtti. Akaba diasporaya Abhazya’nın tanınması konusunda görev düştüğünü belirtirken Abhazya’ya sahiplenmek için dönüşün kilit önemde olduğuna vurgu yaptı. İşte Akaba’nın değerlendirmesi:
Abhazya 15 yıldır ‘de facto’ bağımsız olan Abhazya, sonunda Rusya Federasyonu tarafından resmen tanındı. Bundan sonrası için neler söyleyeceksiniz?
Bizim için tanınma çok şey demek: Bu kendi ülkeni yönetme, geleceğini ve dünya ile, en azından bizimle eşit şartlarda ilişkilere hazır olan ülkelerle ilişkileri inşa etme fırsatı. Rusya tarafından tanınma Gürcistan’ın SSCB’den ayrılmasından beri bize yetmeyen büyük güvenlik hissini veriyor. Ama en önemlisi, bizim özgürlüğe kavuşmuş olmamız. 15 eski Sovyet cumhuriyeti hiçbir gayret göstermeden sadece SSCB’nin dağılması gerçeğinden hareketle özgürlük ve bağımsızlıklarını elde ettiler. Abhazya halkının ise bunun için büyük bedel ödemesi gerekti. 1992-1993’te Gürcü saldırısında Abhazya’yı koruyan binlerce kişi (Abhaz, Adıge, Çeçen, Oset, Rus, Ermeni) hayatını kaybetti.
Bugün bizim bir taraftan Abhaz etnik grubu, dili ve kültürel geleneklerini korumaya imkan verecek gelişim stratejisini belirlememiz gerekiyor. Diğer taraftansa Abhazya’nın dünya siyasi ve ekonomik sistemine entegre olması gerekiyor. Bundan dolayı özgürlüğümüzü doğru şekilde kullanmamız gerekiyor. Abhazya’nın bağımsızlığının Rusya gibi güçlü bir devlet tarafından tanınması, güvenliğimizi etkili şekilde sağlamak için koşul oluşturuyor. Gürcistan ile sınırımızı sağlamlaştırmak ve Tiflis’in askeri rövanş gerçekleştirme girişimlerine karşı durabilecek modern silahlı güçler oluşturmak için büyük kolaylıklar ortaya çıkıyor. Şimdilik hepimizin gördüğü gibi, Gürcistan Ağustos 2008 olaylarından ders çıkarmadı. Demek ki, Abhaz toplumu ve yönetiminin şu anki durumu ve gelecekteki gelişimiyle ilgili olası senaryoları ciddi şekilde analiz etmesi gerekiyor. Bu iç gelişimi ile ilgili olduğu gibi aynı zamanda dış dünya ile ilişkileriyle de ilgili.
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra eski rejimin bürokratik kadrolarıyla yeni yetişen ve dünyaya açılmak isteyen kadrolar arasında özellikle seçim süreçlerinde çekişmeler yaşandı ve Abhazya halkı seçimini yeni kadrolardan yana kullandı. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Abhazya’da benzersiz bir durum oluştu. Bürokrasimiz toplumdaki ruh halinden bağımsız hareket edemez, halkın taleplerine tepki vermek zorunda. Yabancı gözlemciler dahi (uluslararası örgüt temsilcileri ve gazeteciler) hayretle, bizde devlet başkanı ve normal vatandaş arasında hiçbir mesafe olmayışını tespit etti. Kalabalık düğünlerimizde veya geleneksel halk toplantılarında, dağ köylerinden bir köylü devlet başkanına uyarıda bulunabilir veya tam tersi onu övebilir. Bu öncelikli olarak, bizim toplumumuzun büyük boyutta olmayışı, sağlam akrabalık ilişkilerinin varlığıyla ifade edilebilir. Bunun dışında eski zamanlardan beri Abhazya’da ‘araçsız’ veya halk demokrasisi geleneği vardır. Ülkenin önemli hayat meseleleri kulvarlarda değil, doğrudan halk görüşmeleri sürecinde çözülmüştür. Diğer taraftan geleneksel, ataerkil düzen belirli ölçüde modernizasyona engel oluyor. Geleceğe yürümeye izin verecek devlet gelişimi entegrasyon modelini hazırlamamız gerekiyor, ancak bununla birlikte milli kültür, özellik ve özdeşliğimizi korumamız gerektiği zorluğuyla karşı karşıyayız.
Abhazya’nın bağımsızlığının Rusya tarafından tanınıyor olmasının yanında bir de Batı’nın Abhazya’ya bakışı söz konusu. Batı Abhazya’yı hep Gürcistan’ın toprak bütünlüğü içinde konumlandırdı. Bu da yeni açmazları beraberinde getiriyor. Fakat Batı’dan ve daha genel olarak dünyadan izole bir Abhazya’nın ileriki dönemde yaşama şansı nedir? Ve dünyaya açılmayı başarabilecek mi?
Bugün Abhazya’yı sadece Rusya ve Nikaragua tanıdı. Ama bunları kesinlikle başka ülkeler de takip edecek. Beklendiği üzere Batı’nın tanınmış ülkeleri, 26 Ağustos sonrası meydana gelen gerçeği kabul etmeye hazır değiller. Onların tepkileri kimi zaman aşırı duygusal idi ama yazık: Kosova’nın ardından onların Abhazya’nın olası tanınmasına hazırlanmaları daha iyi olurdu. Aynı zamanda biliyoruz ki, Gürcistan Abhazya’yı Batı dünyasından izole etmek için büyük diplomatik ve politik gayret sarf ediyor. Eğer Gürcistan’daki yönetimin pragmatik politikaları olsaydı farklı şekilde hareket ederlerdi. Batı’nın Abhazya’yı görmezden geliyor olmasına rağmen bugün bizim, tanınmadan önceki döneme göre daha fazla gelişme imkanımız var. Bizler birçok imtihandan geçtik; savaş, abluka, Gürcistan tarafından çok sayıda kundaklama eylemi. O zamanlar Abhazya’yı boğma umutları gerçekleşmedi, şimdiyse bunlar artık hayali. Diğer taraftan anlamıyorum, Abhazya’nın tecridinin ne gibi faydaları olabilir? Abhazya’yı açık bir ülke yapmak dünya toplumunun yararına değil mi? Üstelik hem BM hem AB’nin, Abhazya’nın demokratik gelişim yolunu seçtiğine ikna olma fırsatı vardı: Bizim özgür medyamız, muhalefetimiz, politik çoğulculuğumuz var. Umut ediyorum ki, zamanla dünya toplumu yeni gerçeklere alışacak. Abhazya’nın ise hukuk devleti inşasıyla daha ciddi şekilde ilgilenmesi gerekiyor.
Bir de Türkiye Cumhuriyeti’nin Abhazya’ya bakışı var. Vladislav Ardzınba da ilk yurtdışı ziyaretini Rusya’dan önce Türkiye’ye yapmak istemiş fakat kendisinin bu talebi Türkiye Cumhuriyeti nezdinde kabul görmemişti. Hâlbuki bildiğiniz gibi Türkiye’de de sayıları milyonlarla ifade edilen Kuzey Kafkasya diasporası yaşıyor. Türkiye’nin pozisyonunu nasıl görüyorsunuz? Diasporadan neler bekleniyor?
Belki Türk yönetiminin de Abhazya’nın bağımsızlığını tanımaya bağlı olarak kendi endişeleri vardır. Türkiye’nin Gürcistan’da ciddi ekonomik çıkarları olduğu, NATO üyesi olduğu ve AB’ye girmeye çalıştığı biliniyor. Diğer taraftan Türkiye zamanında Kuzey Kıbrıs’ın bağımsızlığını tanıdı. Türk yönetiminde durum analizi yapıldığını ve belirli adımlar atılacağını düşünüyorum. Galiba Kafkas diasporasının Abhazya’nın menfaatleri konusunda daha iyi lobi yapması gerekiyor, o zaman faydalı kararlar mümkün olabilir. Görevlere gelince; Abhaz siyasi zümresine girmek için, öncelikli olarak Abhazya’da yaşamak, toplumumuzda yer almak, durumu anlamak gerekiyor. Bildiğiniz gibi Abhazya parlamentosunda Türkiyeli Abhazlardan iki kişi bulunuyor, diğer diaspora temsilcileri Geri Dönüş Komitesi’nde çalışıyor. Onların sayısı artabilir, ama bunun için öncelikli olarak tarihi vatana dönmek, Abhazcayı öğrenmek gerekiyor, Abhazya’daki politikayı ve Rusçayı bilmek de arzu ediliyor. İşinde profesyonel olmak ve Abhazya’yı sevmek gerekiyor.
Özellikle Kuzey Kafkasya diasporası arasında üzerinde en çok tartışılan konulardan birisi, belki de en önemlisi Abhazya’nın barışçıl yollarla da olsa Rusya sınırları içine hapsedilmesi ihtimali. Gerçi son savaştan sonra da Devlet Başkanı Sergey Bagapş amaçlarının bağımsızlık olduğunu birçok kez yineledi. Fakat bunu da özellikle sormak istiyorum. Kısa dönemde olmasa da ileride böyle bir tehlike söz konusu mu?
Abhazya halkı bağımsızlıktan yana olduğunu defalarca ifade etti. Bu istek referandumla 1999’da da onaylandı. Bu, tarihi geleneğe bağlı olabilir: Tüm Abhazlar tarihleri ile gurur duyuyor, özellikle de Abhazya’nın bağımsız bir devlet olduğu, Kafkasya’da büyük bir etkisi olduğu zamanlar iyi hatırlanıyor. Bunun dışında, bağımsızlık şartlarında özdeşlik ve dilimizi, tüm halkın değer verdiği ülkemizin benzersiz özelliklerini koruma konusunda daha fazla şans olduğu düşüncesi var.
Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.
MB/FT