İstanbul’da Kafkas Halklarının Birliği Meselesi üzerine konferans düzenlendi

İstanbul Bahçelievler Kafkas-Çerkes Derneği’nde, Kafkas Halklarının Birliği Meselesi hakkında bir konferans düzenlendi. 4 Ocak Cumartesi günü araştırmacı–yazar Cem Kumuk, Bahçelievler Kafkas-Çerkes Derneği’nde “Kafkas Halklarının Birliği Meselesi: Önyargılar ve Engeller” başlıklı bir konferans verdi.


Millet olmanın ne anlama geldiğine değinerek konuşmasına başlayan Kumuk, millet kelimesinin tanımı ve içeriği üzerinde durdu. Bu konudaki mevcut sıkıntılı terminolojiye girmeden ortak algıya hitap etmek gerektiğini belirten Kumuk, Ernest Renan’ın millet tanımına göndermede bulunarak modern millet kavramında, aynı etnik kökten gelmek gibi bir zorunluluğun olmadığının altını çizdi. Amaç, gelecek ve ülkü birliği içinde acılara beraber göğüs gerip, beraber sevinmiş ve umut etmiş; ortak bir geçmişi paylaşıp, gelecekte de birlikte yaşama arzusuna sahip olmanın millet olmanın unsurunu oluşturan başlıca faktörler olduğunu belirtti.

 
Milletlerin birliği meselesinden vatan toprağımız Kafkasya’daki yer ve ulus adlandırmalarında problemlerin olduğunu belirten Kumuk, ”Kafkasya’da bugün kullandığımız isimlendirmelerin çoğunu maalesef başta Ruslar olmak üzere yabancılar yaptı.” dedi. Tek Kafkasya olduğunu söyleyen Kumuk, Kuzey–Güney gibi çeşitlemelerin amaçlı yapıldığını belirtti. Bilimsel olarak Kafkas Ötesi olarak adlandırılan yerin bugün Güney Kafkasya olarak anıldığını, Kafkasya’nın ise önce Kuzey Kafkasya olarak anılmaya başlanıp son 25 yılda ”Güney Rusya” haline getirilmeye çalışıldığını vurguladı.

 
Tarihte Kafkasyalıların kendilerini nitelemek için kullandıkları etnonimler yerine bugün yabancıların Kafkasyalıları tanımlamak için kullandıkları ve çok sağlıklı olmayan etnonimler üzerinden etnik kimlikler oluşturulmaya çalışıldığını belirten Kumuk, ”Çerkes” kelimesinin Memlukler döneminden beri belgelerde karşılaştığımız yabancılar tarafından Kafkasyalıları genel olarak tanımlamak için kullanıldığını, bunun Osmanlı diasporasında da devam ettiğini söyledi. Diaspora nüfusunun Adige–Abaza baskın olmasından dolayı veya Stalin’in yapay oluşturulan bir idari yapıya isim verirken Besleney Adigelerini ve Dağlı Abazaları tanımlamak için bu etnik kimliği kullanmış olmasından dolayı bu etnonimin Adigelere mal edilmesinin yanlış olduğunu belirtti. Kumuk, ”Çerkes” tanımlamasının diaspora tarafından etnik bir kimliği tanımlamaktan ziyade kültürel bir kimlik olarak kullanıldığının da altını çizdi.

 
Kafkasya halklarının birlik fikrine değinen Kumuk, geçmişte Kafkasya’da etnisite üzerinden halklar arasında bir ayrımcılık olmadığını belirtti ve tarihte  Kafkasyalıların ortak bir yaşam biçimi geliştirdiklerini, Karadeniz’den Hazar’a kadar benzer hukuk, gelenek ve kültürel normlar oluşturduklarını, bu insanların aynı dili konuşmadan bu normlara göre asırlar boyu beraber yaşadıklarını belirtti. Nohçi olan Uşurma İmam Mansur’un hayatını Batı Kafkasya’da Adigelerin özgürlüğü için harcadığını, Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti’nin bir Andelal olan İmam Şamil’in büyük oğlu Gazi Muhammed Paşa’nın evinde kurulduğunu vurguladı. Diasporadaki ilk kurumsal örgütlenme olan Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti’nin Osmanlı topraklarında yaşayan tüm Kafkasyalıları kucaklamak için faaliyet gösterdiğini ve bu amaçla küresel büyük oyuncular ve devletlerin kendilerine muhatap aldığı büyük bir güç odağı haline geldiğini belirtti.


Son yirmi beş sene öncesine kadar Anadolu diasporasında yaşayan Kafkasyalıların, aslında Turan kökenli olan Karaçayların, Malkarların ve Kumukların dahi kendilerini dış dünyaya tanıtırken ”Çerkes” kültürel kimliği altında tanıttıklarına işaret eden Cem Kumuk, bu kimlik altında bu unsurların Kafkasyalılık birliği duygusuyla kendilerini daha güçlü hissettiklerini belirtti.  Böyle bir güç odağı olmanın Anadolu’daki Kafkasyalılara Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk elli senelik dönemindeki baskıcı ve yasakçı politikalarına rağmen büyük bir avantaj sağladığını, bu dönemde Türkiye’deki askeri, idari ve siyasi mekanizmalarda Kafkasya diasporasının çok etkin bir güç haline geldiğini söyledi.


Birleşik Kafkasya Cumhuriyeti’nin kuruluşunun Kafkasya halklarının birliği iradesi açısından çok önemli bir yeri olduğunu vurgulayan Kumuk, bu cumhuriyetin bazı art niyetli ve insafsız saldırılarda belirtildiği gibi üç– beş romantik meczubun fantezisi olmadığını, bu cumhuriyeti kuran kişilerin I. Dünya Savaşı, Bolşevik Devrimi gibi dünyayı sarsan ve bütün dengelerin yeniden kurulmaya çalışıldığı bir dönemde uluslararası alanda diplomasi adına büyük işler başardıklarını, bir yandan Bolşeviklere, diğer yandan İngilizlerin uçak ve son teknoloji silahlarla destekledikleri Beyazların Gönüllü Orduları ile savaşmak zorunda kaldıklarını belirtti.  Tek müttefik durumunda olan Osmanlı İmparatorluğunun da I. Dünya Savaşı sonunda yenik ilan edilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Bolşeviklerle ittifak yapmasının bu devlete yaşama şansı bırakmadığının da altını çizdi.


Günümüzde Kafkasya’da yaşanan çatışmaların sebeplerine değinen Kumuk, çatışmaların çoğunun Sovyetler Birliği döneminde çizilen suni haritalar yüzünden olduğunu, 70 senelik demir perde döneminde Kafkasya’da haritaların 7 kez değiştirildiğini belirtti.  ”Akraba ve komşu halkların toprakları bilinçli ve planlı olarak birbirlerine verildi ve bu halklar birbirlerine yabancılaştırılıp, düşman edildiler.” dedi.  Aynı halktan olan unsurların bile yapmacık etnik kimlik tanımlamaları içinde bölündüklerini söyleyen Kumuk, bu halklar bugün geçmişin hesaplarını görmeye yönlendiriliyorlar ve kasıtlı olarak çatıştırılıyorlar, dedi. Bu dönemde geçmişin bir yansıması olarak ortaya çıkan Kuzey Kafkasya Dağlı Halkları Konfederasyonu’nun da siyasi komplolarla yok edildiğine değinen Kumuk, Kafkasyalıların birlik olma çabalarının büyük güçler tarafından her fırsatta engellendiğini vurguladı.


Yoğun katılımın olduğu buluşma Kumuk’un sunumundan sonra soru cevap şeklinde devam etti.