Çerkes kültürünün tanıtımı için Temmuz 2012’de İtalya’nın başkenti Roma’da gerçekleştirilen “Caucasus Morpheus” projesinin mimarı, Rus ressam ve sanat tarihçisi Elena Aseyeva, Kabardey-Balkar insan hakları merkezine bir yazı gönderdi. Aseyeva bu yazıyı, projede beraber çalıştığı dilbilimci Madina Hakuaşeva’nın Çerkesçenin Geleceği makalesinin aynı sitede yayınlanmasının ardından kaleme aldı. “Çerkes meselesi, benim de meselem” diyen sanatçı ekliyor: “Rusya suçlu, ama direnmek zorundayız”.
İzah edilemez bir dürtüyle üç yıl önce Madina Hakuaşeva’ya mektup yazmaya karar verdiğimde, hiç kimse Çerkes dünyasıyla ilgili bir sergi projesini Avrupa’nın merkezinde, Roma’da hayata geçirebileceğimizi tahmin edemezdi.
Çünkü proje kendi imkanlarımız, eş dost yardımı ve fedakar gönüllülerin mesaisiyle gerçekleşebilecekti. Maalesef –belki de ne mutlu ki demek gerekir– Rusya’nın resmi kurumlarından da Avrupa’daki vakıflardan da destek alamadık. Böylelikle yaptığımız işi, kimsenin etkisinde kalmadan, tamamen bağımsız ve hatta içeriden bir bakışla kotardık. İçeriden diyorum, çünkü Çerkes sorunu ile ilgili her şeyi kendimle ilgili sayıyorum.
Geçen bu yıllarda hayatımda çok şey değişti. Rusya’ya dönmeye karar verdim, herkesi affettim, hayatta olan, olmayan tüm yakınlarımla barıştım, annemi kaybettim. Tanrıyla barıştım, sabahları gözümü açtırmayan ve mutluluğuma engel olan uzunca bir soru listesiyle çıkmıyorum karşısına. Şimdi artık, bir kaç büyük sarsıntı yaşamış biri olarak, her şeye yukarıdan bakabiliyorum…
2014 yılı Ukrayna’da savaşın başlaması ile birçok şeyi yerine koydu. Seçilmiş kişilerin kendi aralarında konuştuğu bazı şeyler, kamuoyunun tartışması oldu. Korkunç komplo teorileri birden gerçek oldu, gerçek ise soldu… Avrupa’daki total enformasyon blokajı birçoklarını Avrupa’yı terk etmeye sevk etti. Ve işte, tüm bu olaylar çerçevesinde Çerkes meselesine ve bu meselenin Rusya ve Avrupa için ne derece güncel olduğuna bakıyoruz.
Kafkasya’da savaş ihtimali bir yaklaşıp bir uzaklaşıyor. Böyle bir perspektifte Çerkes kongresi hangi tarafta olacak? Maalesef, “Kafkasya Morpheus” projesi için açıklamalarda bulunan hemen herkesin dile getirdiği farklılıkların barışı fikri, ana akım küresellik anlayışıyla tam bir çelişki halinde. Maalesef bir çoklarının istediği global dünya tablosu böyle. Ve bunun belirli ekonomik bileşeni de var. Çerkesya benim için, güzel, cesur ve inançlı insanların bulunduğu ve halen var olan bir ülke. Fakat Çerkeslerin bir çoğu inançlarını rüzgar değirmeniyle mücadelede tüketiyor. Dahası onlar bu değirmende kendi kültürlerinin öğütülmesine de yardımcı oluyor. Kafkasya’da yaşayanlar için ana fikir ne olmalı? Birlik olmalı. Fakat bir zamanlar Çerkesya’yı öldüren kabile birliği değil (Bagrat Şinkuba’nın “Son Ubıh” romanını tekrar tekrar okumak lazım), yaklaşan bu global toplama kampına karşı kültür, maneviyat, ahlak prensiplerine dayalı birliktelik olmalı. Bu, New York, Brüksel veya Pekin’den gelmiyor, her birimizi içinden geliyor. Zira, halkların bölünüp parçalanması ve yok olmasına yönelik hesaplar Roma İmparatorluğu zamanından beri var. Güçlü kimdir? Asıl olan ruhen güçlü olmaktır, asil olmaktır, içerideki dargınlıkları hatırlamamaktır, cömertliktir. Kendisini Çerkes dünyasının bir parçası olarak gören herkes böyle olmalı. Çünkü gelecek, geçmişe bağlı değil, şu ana ve her birimize bağlı. Eğer kalplerimiz bir bütün olursa, bu bütünde intikam, kıskançlık, dargınlık olmayacaktır, Kafkasya ayakta kalacaktır. Böyle olmazsa… Böyle olmazsa, elimizdekini korumak için bütün gayretini sarf etmeyen herkes kendine lanet edecektir. Ben yapılması gerekeni yaptım, açıklaması zor…
19. yüzyılda biten Kafkasya savaşlarından… Rusya suçlu! 20. yüzyılda Tanrıya karşısına almaktan suçlu olduğu gibi, bütün yanılgılardan suçlu olduğu gibi, Pomazannik’in ölümünden suçlu olduğu gibi, bugüne kadar halen hesabını vermeye devam ettiğimiz şeylerden suçlu olduğu gibi… Yani her şey insanların kalbinde ve seçme özgürlüğünde. Ne seçeceğimize kendimiz karar vermeliyiz. Her şey bizim elimizde.
Kafkasya savaşı bugün de devam ediyor, bitmedi. Devam da edecek, çünkü Kafkasya tüm Yeryüzü ve Evren için öneme sahip. Hitler Edelweiss taburunu Elbrus’a boşuna göndermedi. Bu savaşta da taraflar aynı. Özellikle bugün çok açık: bir tarafta Tanrı, diğer tarafta şeytan. Herkes tek başına kendisi karar verecek, kiminle olacağına… Herkes seçimini yapmak zorunda…
Madina Hakuaşeva'nın Çerkesçenin Geleceği adlı makalesi için tıklayınız.
Elena Aseyeva