Rusya’daki nüfus sayımı sonuçları demografik krizin devam ettiğini gösteriyor

Rus hükümeti bu hafta son nüfus sayımının ön sonuçlarını açıkladı. Şimdiye kadar açıklanan rakamlar uzun vadeli demografik krizi onaylıyor ve son sayımın doğruluğu ve hükümetin yanıtı konusundaki tartışmayı alevlendiriyor.

Ön sonuçlar bazı sürprizler içeriyor. Ve önümüzdeki dört yıl içinde Rusya’da önemli bir nüfus azalmasını yaşanacağını öngören bir BM raporunu doğruluyor. Rusya’nın nüfusu 2002’deki son sayımdan bu yana 2,2 milyon (% 1,6 oranında) azalarak 142,9 milyona geriledi. Cinsiyetler arasındaki orantısızlık % 53,7 ile kadınlar lehine büyümeye devam ediyor.

Rosstat Devlet İstatistik Kurumu Başkanı Aleksandr Surinov, "Rossiiskaya gazeta"ya verdiği demeçte cinsiyetler arasındaki dengesizliğin temel sebebinin ‘erkekler arasındaki yüksek erken ölüm oranı olduğunu’ söyledi. Sayım, Rusya vatandaşlarının yüzde 73,7’sinin kentsel yerleşim yerlerinde yaşadığını da gösteriyor. Ülkedeki 83 bölgenin sadece 20’sinde nüfus artışı görüldü. Bunların çoğunluğu etnik cumhuriyetler olarak adlandırılan bölgeler.

Büyüme sorunu

Ölüm ve doğum oranları hakkında önemli bilgeler içeren nihai sayım sonuçlarının 2013’ün başlarında tamamlanması bekleniyor. 2009 yılında yayınlanan bir BM raporunda Rusya nüfusunun 2050 yılında 116 milyona düşeceği öngörülmüştü.

Moskova Ekonomi Yüksek Okulu Siyaset Bilimi bölümü başkanı Mark Urnov “Bugünkü demografik süreç, yani nüfusun azalması son derece hızlı işliyor. Ve bu sadece kaynak ayrılıp ayrılmamasına bağlı bir sorun değil, aynı zamanda kültürel bir sorun” diyor ve ekliyor: “Hedonist, tüketici bir kültür haline geldik ve bu durumda doğum oranları daima düşer. Aynı şey Avrupa’da ve daha küçük ölçüde Amerika Birleşik Devletleri’nde de oluyor.”

Rusya’nın sadece birkaç bölgesi genel düşüş trendinden uzak durdu. Moskova ve St.Petersburg gibi refah seviyesi yüksek iki büyük şehrin nüfusu da, başta şiddetin yoğun olarak yaşandığı Kuzey Kafkasya bölgesindekiler olmak üzere “etnik cumhuriyetlerin” bir çoğundaki gibi artış kaydetti. En yüksek artış, halkı Müslüman olan Çeçenya ve Dağıstan’da görüldü.

Ancak Memorial İnsan hakları merkezinin Kuzey Kafkasya’daki aktivistlerinden Usama Baisayev son rakamları kabul etmiyor. Baisayev, her şeyden önce 2002 nüfus sayımının bölgede zor şartlar altında yapıldığını, bu yüzden karşılaştırma yapabilmek için sağlıklı bir veri sunmadığını belirtiyor: “2002 sayımının [Çeçenya’da] nasıl yapıldığını iyi hatırlıyorum. Sayım memurları bazı bölgelere, özellikle dağ köylerine gitmediler.” Baisayev devam ediyor: “O zamanlar yetkililer temsilcilerini buralara göndermeye korkuyorlardı. Çünkü bu köylerde kontrol, özellikle geceleri Çeçen savaşçıların elindeydi”.

Baisayev ayrıca, hem yerel yönetimlerin –ki neredeyse tamamen merkezi hükümet bütçesinden yapılan sübvansiyonlara bağımlı durumdalar- hem de Moskova hükümetinin sayıları şişirmek için güçlü nedenleri olduğunu söylüyor: “Bu sayımın sonuçlarına güvenilebileceğini sanmıyorum, çünkü Çeçenya yönetimi bugün ‘daha fazla insanın yaşıyor olması daha iyidir’ diye düşünüyor. Bunu bütçe ve parayla ilişkilendirmek için sebepler mevcut. Rus yetkililer de itiraz etmiyor buna, çünkü insan hakları örgütleri Çeçenya yönetiminin insanları öldürmeye devam ettiğini delilleriyle ortaya koyuyorlar, ancak nüfus sayımı rakamları Çeçenya’da daha çok kişinin yaşadığını gösterirse insan hakları savunucularının iddiaları istatistiklerle çelişir.” diyor.

Demografik delik

Nüfus sayımı Rusya’nın demografik sorununu bir kez daha gündeme taşıdı. Devlet Başkanı Dmitri Medvedev ve Başbakan Vladimir Putin’in ikili iktidarının destekçileri, doğum oranların 90’ların demografik felaketinin ardından normale döndüğünü, hatta son birkaç yılda artış gösterdiğini iddia ediyorlar ve bu artışı hükümetin aileyi teşvik politikalarına bağlıyorlar.

Bununla beraber, diğer uzmanlar, doğum oranının son dönemlerdeki artışını 1980’lerin sonlarında doğan kuşağın çocuk yapma döneminde olmasına bağlıyor ve ilerleyen yıllarda bu kuşağın yerini 1990’ların daha az ve daha travmatik nesli aldığında, doğum oranlarında bir başka keskin düşüş yaşanmasını bekliyorlar.

Kazan’daki Tataristan Bilimler Akademisi Demografik Araştırmalar Merkezi Başkanı Flura Ildarkhanova “Nüfus [son birkaç yılda] arttı, ancak tekrar azalacak, çünkü yakında 1990’larda doğanlar çocuk yapmaya başlayacaklar” dedi ve ekledi: “Böylece nüfus tekrar azalacak ve bir ‘demografik delik’ meydana gelecek.

Siyaset bilimci Urnov, nüfus sorununun dış-göç, özelikle de “korkunç göç: enerjik ve girişimci insanların göçü” diye tanımlanan eğitimli gençlerin dış-göçüyle daha da şiddetlendiğini kaydediyor: “Rusya’nın orta sınıfı hakkında yapılmış bir çalışma vardı. Araştırma üretimde küçük ve orta derece işletmelere yönelenlerin biraz para biriktirip sonra çantalarını toplayıp başka yerlere gitmeyi tercih ettiklerini ortaya çıkardı. Peki geride kim kalıyor?”

Urnov, bütün bu sorunlar -düşük doğum oranı, kentsel alanlara göç, dış göç- çözülebilir, ancak özel bir çaba harcanmalı diyor: “Eğer temelden, derinlemesine ve kararlı bir şekilde bütçe politikamızı değiştirir ve eğitim, çocuk bakımı, anaokulları, okullar ve kültür için tutarlı bir harcama yaparsak ve uzun vadeli bir değerler sistemi geliştirebilirsek belki bir şeyleri değiştirebiliriz.”

1 Nisan’da Radio Liberty’de yayımlanan bu yazı Ajans Kafkas tarafından Türkçeye çevrildi.

Robert Coalson