Çeçenya’da savaş resmi olarak sona erdi ancak siviller halen bölge yetkilileri tarafından kaçırılıyor, işkence görüyor ve öldürülüyorlar. İşkence Karşıtı Komite’nin başkanı İgor Kalyapin kurbanlar için adalet arayışında ne kadar harikulade ve bir o kadarda tehlikeli bir iş yapıldığını Svetlana Reiter’a anlatıyor.
İşkence Karşıtı Komite Çeçenya ve Başkurdistan’ın da aralarında olduğu Rusya’nın beş bölgesinde faaliyet gösteriyor. Tüm bölgelerde görevimiz soruşturma birimlerini (önceden Savcılık Ofisi deniyordu şimdi ise ‘Soruşturma Komitesi’) polis ya da diğer özel birim üyeleri tarafından işlenen suçları düzgün bir şekilde soruşturmaya zorlamaya çalışmaktan ibaret.
Soruşturmacılar çoğu zaman şuçluları adalete teslim etmeye hevesli değiller ve onlara getirilen bir davanın ilerlememesini nasıl garanti edecekleri konusunda tecrübeliler. Ama İşkence Karşıtı Komite olarak bizde oyunun kurallarını biliyoruz ve elimizden geldiğince soruşturmacıların davaları tıkamalarını engelliyoruz. Sivil toplum kuruluşlarının kendi soruşturmalarını gerçekleştirmelerini ve sonuçlarını cezai sürece dahil etmelerini sağlayan bir dizi yasal prosedür bulduk, soruşturmacılar onlara karşı savaşsa bile.
Sıradan bölgelerde iş hiçbir zaman kolay olmuyor ancak mahkemeye götürdüğümüz davaların büyük bir kısmında başarılı olduk. Şu ana kadar ki davaların %75’inde devlet görevlileri (çoğunlukla polisler) yasadışı şiddet kullanmaktan suçlandılar.
Çeçenya’da da kaydadeğer başarılarımız oldu. Önceleri federal askerlerin bulaştığı olaylarda başarılı bir şekilde birçoğunun cezalandırılmasını sağladık. Ancak şimdilerde federal birliklerin işi yerel polis ve özel servislere bıraktığı Kadirov’un Çeçenyası’nda iş giderek zorlaşıyor ve adalete giden yoldaki sıradışı engeller uzun uzun anlatmaya değer.
Federaller
Çeçenya’daki davalarımızdan biri hiç belaya bulaşmamış olan spor salonu hocası Alaudi Sadıkov ile ilgiliydi. Başkent Caharkale’de sokakları süpüren bir grupta çalışan yaşlıca bir adam. 2000 yılında bir gün çöp yığınlarını ayıklarken yanından zırhlı bir personel aracı geçti. Araç durdu ve sürücü bir sokağa nasıl gideceğini sordu. Sadıkov yolu tarif etti ancak araçtakiler “Olmaz, binde bize yolu göster” dediler. Caharkale’de görevlendirilen oldukça uzaktaki merkezi Sibirya şehri Hanti-Mansiisk’ten polislerin olduğu bir polis karakoluna götürüldü. Onu bir kalorifer peteğine bağladılar, kulağını kestiler, kızgın çubukla avuç içlerini yaktılar ve vurarak tüm dişlerini döktüler. Üç ay sonra bir yol kenarına atıldı. Sadıkov yarı ölü bir halde evine kadar sürünebildi ve ertesi gün savcılık ofisine ifade verdi.
Ondan ne elde etmeye çalıştıkları belli değil, sadece işkence etmek istediler. Caharkale’nin Oktyabrski bölge polis merkezinde oluşturulan uyduruk bir toplama kampında tutuldu. Savcılık ofisi buna göz yumdu ve onu Çeçenya’yı ziyaret eden Avrupalı diplomatlardan gizlediler.
Sadist polislerin kimlikleri belirlendi (hem bizde, hem de resmi soruşturmacılarda onların kişisel bilgileri mevcut) ancak hepsi Hanti-Mansiisk’e geri gönderildiler ve polis kuvvetlerinde görev yapmaya devam ediyorlar. Soruşturmanın durmasının nedeni var: bu polislerin Çeçenya’ya geldiklerine bile dair hiçbir resmi kayıt yok ve soruşturmacılar polisleri teşhis etmek için Hanti-mansiisk’e gittiklerinde onlara “Herşey yolundayken burdan gidin. Kendi insanlarımızı teslim etmeyiz. Bu delikanlılar birer kahraman çünkü devrim karşıtlarının icabına bakmak için yapılan bir operasyona katıldılar “ dendi. Sonuç olarak davayı AİHM’ye götürmek durumunda kalındı ve Rusya kurban Sadıkov’a yaklaşık olarak 90 bin avro ödemeye mahkum edildi. Yani, kulak kesmekten zevk alan kişilere polis denirken, Hanti-Mansiisk’ten kahramanların bu ‘cesur eylemlerinin’ bedelini bizler, Rus vergi mükellefleri ödüyoruz.
Yerel polis: Kadirov’un adamları
Çeçenya’nın vadilerindeki büyük çaplı çatışmalar uzun zaman önce son buldu ancak görünüşte zengin olan bu bölgede adam kaçırma olayları halen devam ediyor. Kaçırmalar tanınmalarını zorlaştırmak için araçlarındaki numaraları boyayan ve maske takan federal polisin alanıydı. Şimdi tanınmak sorun değil: bu tür zalimlikler yapanlar genelde yerel polisler ve isimlerini ve hangi karakolda görevli olduklarını biliyoruz. Birini tutuklarken belgelerini gösteriyorlar ve evinden alıyorlar. Ve bu kadar; tutuklanan kişi kayboluyor ve beş yıl içerisinde Kadirov’un sözde ‘polislerinden’ hiç biri mahkemeye çıkarılmadı. Bu olayın resmi tanımlamasında ‘Bilinmeyen kişiler tarafından kaçırıldı’ yazar, her ne kadar bölgedeki herkes bu ‘bilinmeyen kişilerin’ kim olduklarını bilsede.
Bu açık suçun Rus kanunlarında nasıl tanımlanabildiğinden bile emin değilim. ‘Kaçırma?’ Pek değil çünkü insanlar gizli bir şekilde kaçırılır ancak bu olaylarda herşey açık bir şekilde, sıklıkla da gösterişli bir biçimde yapılıyor. ‘Tutuklama?’ Yine hayır, çünkü tutuklama bir iddianame, kanun tarafından belirlenen bir yerde hapis, avukat tutma hakkı gibi şeyler gerektirir. Bununla birlikte uluslararası kanunda bu durum için daha iyi bir ifade var: ‘Zorla alıkonma’. Rusya iki sene önce bu tür suçları kapsayan BM sözleşmesini imzaladı ancak her zaman olduğu gibi insanlar Çeçenya’da iz bırakmadan kaybolmaya devam ediyorlar. Akrabalar Soruşturma Komitesine gittikleri zaman cezai kovuşturma başlatılıyor ama davalar asla soruşturulmuyor. Zaman içerisinde bu tür davalar arşivlendi: Memorial insan hakları organizasyonunun tahminine göre, bu türde 3000 kadar dava var.
2 Numaralı Soruşturma Bürosu
Yine de Kadirov’un adamları ile ilgili bir olay başarılı bir şekilde soruşturuldu. Suçlar 2005’de işlenmesine rağmen duruşma 2007’de Çeçenya Yüksek Mahkemesinde yapıldı.
Ruslan Asuyev, İslam Agayev ve Aslan Camulayev yok ettikleri direnişçi sayısını arttırarak kariyerlerini hızlandırmak isteyen 3 polisti. Operasyon metodlarında prestijli kişilere polis görevleri teklif etmek ve onları mülakata çağırmak vardı. Orada gelenlere kamuflaj kıyafetleri giydirme işlemine geçiyor, silahlandırıyor ve onlara kaçmalarını söylüyorlardı ve daha sonra onları vurup öldürüyorlardı. Kurban silah taşıdığı için militan olarak geçiştirilebilirdi. Diğer olaylarda kadınlar sokakta kaçırıldı ve öldürüldü; daha sonra polisler kadınların militan olarak etiketlenmeleri için bellerine intihar bombacılarının taktıkları kemerlerden taktılar.
‘Başarı oranları’, tahmin edilebileceği üzere, sıradışı idi ve kariyerleri kelimenin tam anlamıyla uçuşa geçmişti. Ayrıca Dağıstan ve İnguşetya’ya da baskınlar düzenlediler, orada iş adamlarını kaçırdılar ve fidye istediler. Bu onların mahvolma sebepleriydi. Çalışanları insan hakları ihlalleri gerçekleştirmeye pek de yabancı olmayan 2 numaralı Soruşturma Bürosu Asuyev çetesinin ne işler çevirdiğini ortaya çıkardı, suçlular yargılandı ve mahkum edildi. O zaman bu büro Kadirov’un rakiplerine cevap vermiş oldu ve o zamandan beri Kadirov bu büronun zayıf itibarını nüfuzlu rakiplerinin ayağını kaydırmak için kullanıyor ve dikey güç yapısındaki tam kontrolünü sağlamlaştırıyor.
Estemirova
2000’in ortalarında yasadışı şiddet uygulama yetkisi yavaş yavaş federallerden Kadirov tarafından kontrol edilen yerel güvenlik güçlerine aktarıldı. Sonuç olarak dört yıl önce federallerden ziyade Kadirov’un yeni polisleri hakkında şikayetler almaya başladık. Çeçenya şubemizdeki çalışanlar her seferinde şüphelilerin belli üç kişiden birine hesap veren kişiler olduklarını söylediler: Millet vekili Adam Delimhanov, Başbakan yardımcısı Magomed Daudov ya da OMON (özel servisler) başkanı Alikhan Tsakayev. Her seferinde davaları almaları durumunda kendilerinin ve akrabalarının tehdit edileceği, işkence göreceği ve öldürüleceğinin kesin olduğunu söylediler. Organizasyonun müdürü olarak bu davaları almak için yeterli kabiliyetimiz veya kaynağımız olmadığı kararını verdim ve bunu bize gelen kurban ailelerine açıklamak zorunda kaldık.
Bu yüzden insanlar özel bir bilgi ve tecrübesi olmayan, ancak davaları almak için yeterince cesur olan Natalya Estemirova’nın olduğu Memorial’e gittiler. Onun ve meslektaşlarının adam kaçırma olayları ile ilgilendiklerini öğrendiğimiz zaman, ölümünden hemen sonraydı. Sadece cesurca değil aynı zamanda etkiliydi de ve işe yarayabilirdi. Ama Estemirova’nın öldürülmesi ile sonlandı. Bizim yapmayı reddettiğimiz şeyi yaptığını ve komitemizin ya kaybolma olaylarını takip etmesi ya da Çeçenya’dan ayrılması gerektiğini fakettim. En azından bu dürüstçe olurdu: ofisi kapat ve burada çalışmanın artık mümkün olmadığını söyle.
Ortak Mobil Takım
Ama bunun devam etmek için doğru yol olmadığına karar verdik. Çeçenya’da yaşayan avukatlarımız bu tür işleri alamazlardı, Estemirova ile aynı kaderi paylaşırlardı. Bu yüzden bizde ortak mobil takımlar (insan hakları ihlallerinin yoğun olduğu Rusya’nın diğer bölgelerinden daha önceden denenmiş bir sistem) kullanmaya başladık. Diğer bölgelerden avukatlarımız mesaili bir şekilde Çeçenya’ya gelmeye başladılar. Mesai grubu bir ay Çeçenya’da kalan ve sonra başkası ile değiştirilen üç kişiden oluşuyor. Şubemiz olarak Caharkale’nin merkezinde bir daire kiraladık. Burada resmi Soruşturma Komitesi’nin çalışmalarını kopyalıyoruz: Komite çalışanlarının çoğu da bir kaç aylığına Çeçenya’ya geliyor, bürolarında çalışıyor ve sadece aşırı gereklilik durumunda, tek başına olmamak kaydıyla bürodan ayrılıyorlar. Soruşturma toplantılarına giderken asla 3 kişiden az gitmiyorlar, bürolarında ve araçlarında kayıt cihazları var, yani herşey kaydediliyor ve yazılıyor, bir nebze de olsa korumaya yetiyor. Her görevlinin haftanın yedi günü 24 saat çalışan bir kişisel diktafonu var. Çalışanlarımızı korumak için elimizden gelen herşeyi yapıyoruz. Çeçenya’da yüksek teknoloji kullandığımız için itibara sahip olduk ve bu bile caydırıcı bir etken. Ancak bize ateş etmeye başlarlarsa, tabiki teknoloji de kurşunlar karşısında bir koruma sağlamaz.
Görevi yeni kaçırma olaylarının bir kaçını takip etmek ve Soruşturma Komitesi’nde neler olduğunu ve neden tek bir davanın bile gerçekten soruşturulmadığını çözmeye çalışmak olan ilk mesai grubu Çeçenya’ya 30 Kasım 2009’da ulaştı.
9 dava aldık, avukatlarımız kurbanları temsil ederek duruşmalara resmen katıldılar. Tüm davalarda suçlamalar Ceza Kanunun adam kaçırma olaylarını kapsayan 126. maddesine dayanılarak yapılmıştı. Bu madde sonradan 105. maddeye (cinayet) dönüştü çünkü eğer bir kişi uzun bir süreden sonra bulunamamışsa o kişi muhtemelen artık hayatta değildir. Bu 9 davadan ikisi artık devam etmiyor: birinde kaybolmanın suç ile ilgili olmadığını kanıtlamayı başardık, diğerinde kurbanın akrabaları kendilerini tehlikeye attıklarını söyleyerek davayı almamıza karşı çıktılar ki bu anlayışla karşılanabilir. Üzerinde çalıştığımız kalan yedi davadan ikisi ile ilgili derinlemesine bir analiz yapalım: