Rus yetkililer ile yapılan tüm insan hakları görüşmelerinde genellikle dişlerini sıktıkları, bakışlarının soğuklaştığı ve rahatsız edici bir suskunluğun meydana geldiği anlar olur. İşte bu an bir tabuya tosladığınızı bildiğiniz andır.
Bu tecrübe, geçen hafta altı gün boyunca Rusya’da insan hakları ihlalleri konusunda görüşmeler yapan BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pillay için de farklı olmadı. Onun Rusya ziyareti iki yönlü yapılan bir yüzleştirme girişiminin (Geçen hafta Avrupa Parlamentosu’nda Rusya’da hukukun üstünlüğü konusunda bir tasarı da onaylandı) bir parçasıydı. Ama iki deneme de Moskova’daki yetkililerden insanın tüylerini ürperten inkarlar ve sessizlikten fazlasına sebep olmadı.
Pillay’ın Rusya’daki insan hakları sorunlarını basitçe tartışma kabiliyeti sık sık karşılaştığı tabu labirenti tarafından engellendi. Eşcinsel hakları konuşulamayacak kadar hassas görünürken, eroin bağımlılarının tedavisinin düşünülmeye değmeyecek kadar önemsiz olduğu ortaya çıktı. Ama sınırların en ulaşılmaz olanı Kuzey Kafkasya, özellikle de Rusya’nın güney sınırındaki insan hakları kara deliği olarak görülen Çeçenya ile ilgili meselelerdi.
İnsan hakları savunucuları, birçok bölgede hukukun üstünlüğünün görmezden gelindiğini, iki Rus-Çeçen savaşı ve takiben onyıldır devam eden yayılmacı bir isyanın bölgede işkence ve yargısız infazları sıradan bir şey haline getirdiğini söylüyorlar. Ama Pillay, Rusya Başsavcısı Yuri Çayka ile görüşmesinde bu konularından bazılarını gündeme getirmeye çaltışığı zaman ise bir duvara çarptı. Çayka’nın “Kuzey Kafkasya’da sıradışı hiçbir şey yok. Şu anda orada her şey yolunda” sözlerini hatırlatan Pillay ‘Bu tür cevaplar diyaloğumuzu öldürdü. Daha ileriye taşıyamadık’ dedi.
Pillay ancak gezisinin son günü olan Cuma günü bir yetkiliden Kuzey Kafkasya ile ilgili içten bir açıklama duydu. St Petersburg’daki Mariinski Sarayında insan hakları ile ilgili bir panele katıldığı sırada, Umar Cumaliyev adındaki bir Çeçen insan hakları savunucusu mikrofonı eline aldı ve o kadar ateşli bir çağrı yaptı ki, Pillay onu anlamakta zorlandı. TIME ile yaptığı röportajda Pillay ‘Programda bulunan bir konuşmacı değildi. Serbestçe konuştu ve o kadar kızgın ve üzgündü ki, söylemek istediklerini zorlukla anlatabildi” dedi.
Kendisine telefonla ulaşıldığı zaman Çeçenya’nın insan hakları yetkilisi Cumaliyev Time’a Pillay’dan 1994 ve 2000 yıllarındaki Rus-Çeçen savaşları sırasında Çeçenya’da işlenen savaş suçlarını soruşturmasını istemeye çalıştığını söyledi. İz bırakmadan kaybolduklarını söylediği 5 bin kişinin cesetlerinin bulunması ve toplu mezarlarda gömülü olan 3 bin kişinin kimliklerinin tespit edilmesi için yardım istiyordu. Cumaliyev ‘Eğer cesetleri bulmazsak yaşayanların ve ölmüş olanların ruhları nazıl huzur bulabilir?’ dedi.
Mikrofonu kapmak için gereken tüm cesarete rağmen, Cumaliyev hangi tabulardan kaçınması gerektiğini biliyor. Neticede Çeçen hükümeti tarafından işe alınmış bir insan hakları savunucusu (Moskova’daki bağımsız insan hakları savunucularının ondan uzak durmalarının bir sebebi de bu) ve 2000 yılından beri bölgesinde işlenen insan hakları ihlallerini dile getiremez. O zaman Putin’in ilk kez Rusya’nın devlet başkanı olduğu ve Kadirov ailesini her yönüyle Çeçenya’nın kontrolüne getirdiği zamandı. İnsan hakları savunucuları tarafından yönetimine yöneltilen tüm işkence ve baskı iddialarını inkar eden, bölgenin ensesi kalın lideri Ramzan Kadirov sorulduğu zaman, Cumaliyev ezberini okumadan önce gergin bir kahkaha attı ve ‘O bizim sahip olduğumuz en muhteşem insan hakları savunucusu’ dedi.
Rusya’nın en kıdemli yetkilileri arasında bile bu tür dalkavukça ve göz boyayıcı yorumlar duymak olağan. Silahlı kişilerin neredeyse her hafta düzenli olarak sivilleri ve polisleri tuzağa düşürmesine rağmen, Kuzey Kafkasya’nın dağları (Alplerin daha ucuz bir versiyonu gibi) resmi olarak turistlerin bir sonraki eğlence yeri olarak pazarlanıyor. Şu anda Başbakan olan Putin, geçtiğimiz Aralık ayında, mahkumiyet oranlarının % 99’larda olduğunu çok iyi bildiği halde, ‘Rusya’nın dünyanın en insancıl mahkemelerine sahip ülkeler arasında olduğunu’ söyledi.
Putin Pillay’la görüşmek için zaman ayırmadı. Görevi ülkenin yönetim ikilisindeki küçük ortağı Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’e bıraktı. Pillay’ın Salı günü muhtemel bir görüşme için ayırdığı dört buçuk saattin sadece 20 dakikasında Medvedev ile görüşebildi. Pillay Time’a ‘Maalesef pek fazla görüşemedik’ dedi.
Geçen hafta Avrupa Parlamentosu’nda konuyu zorlamak için bir girişim yapıldı. 17 Şubat’ta, Putin AB yetkilileri ile bir dizi görüşmeler için Brüksel’e gitmeden bir hafta önce, parlamento taraflı davalar, muhalefete baskı yapma ve öldürülen bazı gazetecilerin davalarına kayıtsız kalma da dahil olmak üzere çok sayıdaki insan hakları ihlali yüzünden Putin hükümetini kınayan bir karar aldı. Daha önce hazırlanan bir tasarı Putin ve üst düzey görevlilerine karşı seyehat yasağı ve yaptırımlar getirmeyi önerecek kadar ileri gitmişti.
Önerilen yaptırımlar rafa kaldırıldı ve Perşembe günü Brüksel zirvesi sırasında insan hakları konusu gündeme getirilmedi. Ama o gün AB Komisyonu Başkanı Manuel Barosso ile yaptığı bir basın açıklamasında Putin, batılıların dünyanın batı değerlerini taşımayan parçalarına müdahaleleri konusundaki rahatsızlığını hissettirdi. Libya, Mısır ve Tunus’taki ayaklanmalar sorulduğu zaman Putin ‘İnsanlara kendi kaderlerine ve kendi geleceklerine karar verme fırsatı verilmeli, dünyanın diğer bölgelerine neyin iyi olduğunu dayatamazsınız’ dedi.
Pillay bu tür bir karşılık bekliyordu. Rusya’nın yaygın inkar geleneği göz önünde bulundurulduğunda, insan hakları konusuna parmak basmak ya yetkililerin sesini keser ya da onları etrafa saldırtırdı. Pillay geçen hafta yetkililerle yaptıkları görüşmeler konsunda ‘Orada ahkam keserek oturmadım’ dedi. Ama onun anaç yaklaşımı (Rus zihniyeti hakkında sorular sormak ve evrensel insan hakları beyannamesini hatırlatmak) onu daha ileri götürmedi. Pillay ‘Gerçekten cana yakın cevaplar ya da ‘bunu veya şunu değiştireceğiz’ şeklinde sözler aldığımı söyleyemem, ama bu uzun süreli bir süreç’ dedi.
Pillay belkide en büyük hayal kırıklığını Moskova Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler öğrencileri ile bir araya geldiği Salı günü yaşadı. Gazze Şeridi ya da büyüdüğü ve rkçılığın oldukça yoğun olduğu Güney Afrika gibi yerlerde bile gördüğü idealizmden eser yoktu. Bunun yerine, öğrenciler çoğunlukla papağan gibi Kremlin’in satırlarını tekrarlıyorlardı: İçlerinden biri eşcinsel haklarının gerçekten gerekli olmasına hayret ederken, bir diğeri neden Uluslararası Ceza Mahkemesinin devlet başkanını insanlığa karşı suç işlemekle suçlayarak Sudan’a ‘müdahale ettiğini’ soruyordu.
Pillay ‘Bu benim için büyük bir sürpriz, tam bir şoktu. Gençler buradaki propagandalarla oldukça köreltilmişlerdi’ dedi. Belki de o kadar şaşırtıcı olmamalı. Onların çoğu Putin yönetime geldiği zaman ilk okuldalardı, neyin tartışılıp neyin tartışılmayacağını öğrenmek için mükemmel bir çağ.
25 Şubat’ta TIME’da yayımlanan bu yazı Ajans Kafkas için Cavit Yılmaz tarafından Türkçe’ye çevrildi.
Simon Shuster