“İckheria.info” sitesinin yayın yönetmeni, insan hakları savunucusu ve Çeçen siyasi sığınmacı Musa Taipov, Kafkasya’da 2014’ü yorumladı.
İckheria.info’nun Fransa muhabiri Michael Roiseman’ın sorularıyla geride bıraktığımız yılın sonuçlarını değerlen Taipov, “2014 Rusya için dönüm noktası oldu, peki Kafkasya için de aynı şey geçerli mi?” şeklindeki soruya, “Geçen yılın Rusya için dönüm noktası olduğunu söyleyemem. Dönüm noktası, yeni politika, yeni düşünce, yeni umutlar anlamına gelir. Rus politikasında yeni bir şey görmedim” yanıtını verdi.
Taipov’a göre, “Kremlin’in maskesi tamamen değilse de kısmen düştü ama politikası olduğu gibi kaldı. Saldırganlığa, temel hukuk ölçülerini ve kendisinin de imzacısı olduğu uluslararası anlaşmaları görmezlikten gelmeye devam ediyor. Ve bunda beklenmedik bir şey, çünkü Rusya tarih boyunca böyle davrandı”.
Rusya’nın içinde bulunduğu şartları değiştirebilecek önemli siyasi kozları olmadığını düşünen Taipov, Kafkasya’nın da “bekleme modunda” olduğunu, Post-Sovyet coğrafyada yaşayan halkların ortak sorununun ise ‘lider beklemek’ olduğunu kaydediyor.
2014’ün özellikle öne çıkarılabilecek olayı olarak Ukrayna’nın işgalini ve dünyanın Kremlin’den gelecek tehlikeye karşı birleşme girişimini gösteren Çeçen gazeteci, Rusya Federasyonun özellikle demiryolu projesiyle alakalı Ermenistan-Gürcistan açılımı ve Abhazya-Güney Osetya ile yeni ilişkileri nasıl değerlendirdiği yönündeki soruyu şöyle yanıtladı: “Rus imparatorluk tarihini bilenler için bunlar yeni gelişmeler değil, imparatorluk politikasının devamıdır. Parçalama, halklar arasına nifak tohumları ekme ve sonra onları düzene sokmaya çalışma. Rusya Kafkasya’da bu şekilde hareket ediyor. Abhazya ve Güney Osetya, Rusya için sadece Baku-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattında bulunan Gürcistan’a baskı yapma aracı”.
Taipov, Kafkasya’da yükselen radikal İslam tehdidi ile ilgili basında yer alan haberler hakkında da şu ifadeleri kullandı: “Uzun zamandır basın benim gözümde bilgi kaynağı değil, istihbarat birimi. ‘Radikal İslam’ tehdidi diye bir efsanenin arkasında istihbarat birimlerinin terör eylemleri var. Aynı basın, bu terör eylemlerinden en çok Müslümanların zarar gördüğünü yazmıyor. Ayrıca bu medya Müslüman alimlerinin bu ‘anlaşılmaz’ terör eylemlerini kınadığını yazmıyor. Sadece istihbarat birimlerinin bildiği ‘şeyleri’ ve suçu üstlenen bazı ‘örgütlerin’ açıklamalarını yazıyor. İslam ne ‘radikal’ ne de ‘geleneksel’ olamaz. İslam Allah’ın bizim için seçtiği din. İstihbarat kontrolündeki hainler onun arkasına saklanarak şeytanlık yapıyorlar”.
Ajans Kafkas