Krasnodar Kray Adıge Khase Başkanı Asker Soht Regnum Haber Ajansının sorularını yanıtladı.
Rusya basınında son birkaç gündür Çerkes meselesi ile ilgili bazı makaleler yayınlandı, ciddi tartışmalar yaşanıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikli olarak belirtilmesi gereken bir gerçek var: Rusya akademik dünyası Kafkasya araştırmaları konusunda derin geleneklere sahip. Bu alanda Sovyetler Birliği dönemimin tecrübesi ile günümüzde yapılan, politik, tarihi, kültürel ve sosyal araştırmaların derinliğinin başka ülkelerde benzeri yok. Çerkes diasporasının Orta Doğu ve Türkiye’de yaşadığı gerçeğini göz önünde bulundurarak, bu ülkelerdeki araştırmacıların muhteşem Rusya tecrübesine dikkatlerini yöneltmeleri gerekir. Akademik çalışmalar pozitif anlamı açısından elit bilgiye önem verir. Onun elitliği, dünyaya kapalılığından değil, sıkı bilimsel ilke ve geleneklere bağlıdır.
Bu alanda, hiçbir önemli araştırması olmayan, hatta bilimsel makaleleri bile olmayan, bilim dünyasında tanınmayan yeni ‘uzmanların’ ortaya çıkması tuhaftır. Her uzman için aşikardır ki; medya, bilimsel araştırmaların tartışılacağı bir alan değildir. Politize olmuş milliyetçi demagoji, marjinal kurgu, siyasi araştırmalar, tarihi bilginin yerini tutamaz.
Bu ‘uzman’ denilenler tezlerini bilimsel argümanlarla sağlamlaştırmazlarken nasıl bir analizden söz edilebilir? Tüm bu sabun köpüğü araştırmalar Çerkes toplumunu endişelendirmesin mi? Bu görmezden gelinen gerçeğimizin sadece bir bölümü. Çeşitli marjinal gruplarca hazırlanan bazı rapor ve tavsiyelerin de pratikte hiçbir sonucu olmayacaktır. ‘Rusya’yı nasıl geliştirebiliriz’ konusu üzerine tavsiyeler yazmanın da derin kökleri var, ancak tavsiyeler ne zaman kullanıldı ki?
Bununla birlikte, hem Kafkasya’da hem de diasporada Çerkes aktivizminin büyüyor olmasını yadsıyamayız. Sizce bu süreç neye dayanıyor?
Çerkes halkının büyük çoğunluğunun diasporada yaşıyor oluşu, herkes tarafından bilinen bir gerçek. Son yirmi yıldır Çerkes dünyası, Rusya Federasyonunda halkımızın 19. Yüzyılda yaşadığı trajedinin değerlendirilmesini sağlamaya çalışıyor. Bu oldukça kısa tarihi süreçte tüm problemler çözülemedi, bununla birlikte elde edilen başarılar da az değil.
Kafkasya ve diasporadaki büyüyen Çerkes aktivizminin tamamen farklı motivasyon ve stratejileri var. Kafkasya’daki Çerkes sivil örgütleri kısa zamanda 19. yüzyıl olaylarının devlet düzeyinde değerlendirilmesini ve Çerkes meselesinin siyasetten arındırılmasını istiyor. Diasporada farklı bir strateji ve siyasi etkinliği arttıran farklı bir motivasyon var. Siyasi alanda tüm başarılarımızı yıkmayı, Çerkes diasporası ve Rusya Federasyonu ilişkilerini kızıştırmayı, diasporanın tarihi vatanı ile ilişkilerini azaltmayı, Çerkes dünyasını pasif, aynı zamanda kolay manipüle edilebilir bir alana çevirmeyi isteyen güçler ortaya çıktı.
Bu güçler hem ülke dışında, hem Rusya Federasyonunda eylemde. Bana göre bunlar birbirine bağlı kişi ve kurumlar. Gürcistan hükümeti ile ilişkileri olan Çerkes sivil örgütlerini kınayanlar ile Gürcistan’da Rusya karşıtı faaliyetler yürütenlerin mükemmel bir koordinasyonla birlikte hareket etmesi rastlantı değil.
Sizce geçmişe bir perde çekilmesi, Rusya Federasyonu ve Çerkes diasporasının ortak hareket edebileceği pragmatik politikanın oluşturulması ve Çerkeslerin anavatanlarına geri dönüşü önündeki bariyerlerin kaldırılmasına engel olan nedir?
Devletin zayıflığı. Rusya Federasyonu jeopolitik bir felaketin, SSCB’nin çöküşünün ürünüdür. Son yirmi yılda ülke kanlı iç savaşlar ve ekonomik krizler yaşadı. İç ve dış problemlerin büyüklüğü, Çerkes meselesinin devlet nezdinde gereken şekilde gündeme alınmasına engel oluyor. Sorunun popüler hale gelmesi net bir strateji geliştirme ihtiyacı doğurmalı. Çerkes hareketi bunu başaramıyor. Rusya Federasyonundaki siyasi kriz de sorunun çözümüne olumsuz etki ediyor. Aslında Devlet Duma seçimlerinden bugüne kadar ülke belirsizliğe sürükleniyor. Bölgesel yönetimler ise topluma o kadar yabancı ki, bölge halkının çıkarlarını gözetmekten çok uzaklar.
Bir başka problem daha var. Çerkes diasporasının anavatandakilerden ayrıldığı bir nokta, yaşadıkları ülkelerdeki siyasi, askeri, sosyo-ekonomik kurumlara derin bir şekilde entegre olmuş olmalarıdır. Sovyet sonrası devletlerdeki nüfus asimilasyon politikalarına maruz kalarak, yeni devletlerin sosyal alanlarının birçoğundan uzaklaştırıldılarsa, Çerkes diasporası yüz yıldan fazla bir süredir yaşadıkları ülkenin elit tabakasının ayrılmaz bir parçası olmuşlardır. Ve bu ülkelerden bazıları için, elit tabakayı oluşturanlardan bir kısmının Rusya Federasyonu ile ilişkileri kabul edilemezdir. Rusya Dışişleri Bakanlığının, Baltık ülkeleri örneğinde olduğu gibi, diasporadaki Çerkeslerin siyasi ve kültürel hakları ile ilgilenmesi, bu yönde aktif faaliyet göstermesi halinde bizler ‘Arap baharı’ benzeri bir krizin görgü tanıkları oluruz.