Gönlümü 40 parçaya ayırdım, dağıttım her birini: Bir yanım Adıgeydi, öteki yanım Karaçay ve Balkar; bir yanım Çeçen ve İnguştu öbür yanım Oset; Abhaz’dı bir yanım, Avar ve Kumuk’tu öbür yanım. Dağlı gönlüm dağlanmıştı, kanımda Kafkasyalılık yokken… Gönlümdeki Kafkas’a sığındım, 40 millet için kılı kırk yardım, zihni adaletin terazisini tutturabilmek için… Oldu mu bilmem, ama içim rahat.
Çeçenya vahşete uyandığında Çeçenlere çığlık oldum.
Kardeşin kardeşle kavgasında haklının yanında durdum, durmaya çalıştım.
Adıge’nin hakkını teslim ederken adım Çerkes’e çıktı. Savaşa mahkûm edildiğinde Abhaz’ın yanında durdum ve ‘gizli Abhaz’ oldum. Ama ister büyük ister küçük, ister harici ister yerel olsun kim saldırdıysa hep karşısında durdum.
Farkındaydım, bunun mayınlı bir patika olduğunun. Bu yüzden hep haksızlık etmekten korktum.
Benimki insanlık ve medeniyet diyarında keyifle yaptığım bir yolculuktu… Kâh kültürel derinlikte kayboldum, kâh çatışmaların yiyip bitirdiği bir medeniyetin yasını tuttum.
Ajans Kafkas’ın kurucu editörü olarak işe koyulduğumda 2000’in nisanıydı. 2003’te yol verildi, “Elveda” dedim. Ellerimle büyüttüğüm müstesna bir kurum yalpalarken içim içimi kemirdi, 2006’da davete icabet edip yeniden “Merhaba” dedim.
Ve bir kez daha yolun sonuna geldim. Bu yolculukta bana eşlik eden, yol gösteren, birikimlerini paylaşan bütün dostlarıma, kahrımı çeken ve çalışma odama çekilip haberler arasında kaybolurken hep yalnız bıraktığım sevgili eşim Nezihe’ye müteşekkirim.
Beni gecelerimde uykusuz bırakan biricik Ajans Kafkas’ın yolu açık olsun; elveda, son veda.
18.01.2011
Fehim Taştekin