Karaçay-Çerkes Adıge Khase Başkanı Muhammed Çerkesov, ülke yönetimiyle Çerkeslerin sorunlarını anlatırken çözümsüzlük halinde özerk Çerkes bölgesi talep edeceklerini söyledi.
Regnum Haber Ajansı’na konuşan Çerkesov sıklıkla gündeme gelen diğer cumhuriyetlerdeki Çerkeslerin birleşmesiyle oluşacak Çerkesya önerisiyle ilgili görüşlerini de paylaştı. Ajans Kafkas’tan Özlem Güngör’ün çevirdiği röportajda Çerkesov şunları söyledi:
Kısa bir süre sonra Karaçay-Çerkes Çerkeslerinin kongresi olacak. Gündem maddesi ne olacak, hangi amaçla yapılacak?
Kongrede Karaçay-Çerkes’deki sosyo-politik durum görüşülecek. Bu Kasım 2008’de yaptığımız kongrenin devamı olacak. Burada hemen şöyle bir soru ortaya çıkıyor. O zaman, Kasım 2008’de ülke hükümeti oluşturuluyordu. Ve şimdi de yeni bir hükümet konusu gündemde, Başbakan Vladimir Kayşev görevden alındı. Birçokları, hangi meseleler görüşülürse görüşülsün, Çerkes kongreleri yapılmasının aslında hükümette görev alma mücadelesiyle bağlantılı olduğunu iddia ediyor. Zamanla bir örtüşme olduğunu inkar etmek istemiyorum. O zaman da, 2008’de Boris Ebzeyev’e bu eylemlerden ötürü teşekkür etmiştim. O zaman da bizi dinlememiş olması, Çerkeslerin önünde duran problemlerin daha çabuk çözülmesine yardımcı olmuştu.
Bu problemler nelerdir?
1999-2000 ile kıyasla siyasi aktifliğin düşmesi ve oligarklar arasındaki bölünmüşlük. Ve işte o zaman insanlar devlet başkanının bizi harcadığını görerek…
Kadro kararları ile mi harcıyor?
Evet. O zamanlar öyleydi. Ama bundan sonra bu konudan uzaklaştık. 2008’e kadar Çerkeslerin sadece demoralize değil, dağınık olduğu ve halkın çıkarlarının korunması için ciddi siyasi faaliyetlerinin olmadığı bir dönem oldu. Eski Adıge Khase başkanlarından kimseyi suçlamak istemiyorum, ancak aktivite de düşüş vardı. Ama birçokları, uzun süre başkanlığını Boris Akbaşev’in (1994-2002 Karaçay-Çerkes Adıgey Khase, 1997-2000 Dünya Çerkes Birliği başkanıydı, 2002’de öldü) yaptığı Adıge Khase’nin faaliyetlerini azaltmış olmasına itiraz ediyordu. Bundan dolayı halkın bir kısmı o zaman alternatif Adıge Khase’yi kurdu, iki yıl onlar ayrı ayrı çalıştı. Ama biliyorduk ki, bu sayıdaki örtü halk için çok ve o zaman onları birleştirmeyi istedik.
‘Derev’ ve ‘Hapsirov’ Adıge Khase’sini birleştirmek?
Evet. (Çerkes milli örgütünün iki ‘kanadı’ tanınmış Çerkes aileleri ile ilişkiliydi. Derev sülalesinin tanınmış temsilcileri: Stanislav Derev (1947-2006), büyük işadamı, 1999’da yapılan ilk Karaçay-Çerkes devlet başkanlığı seçimlerinde aday, 2001-2004 Federasyon Konseyi üyesi; Kardeşi Vyaçeslav Derev, Karaçay-Çerkes Parlamentosu milletvekili, Merkuri-2 şirketi genel müdürü. Hapsirov ailesinin tanınmış temsilcileri: Profesör Hizir Hapsirov, Karaçay-Çekres Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü; Oğlu Krım-Geri (Nazir) Hapsirov, 1990’da RF Genel Savcılık idaresi başkanı olarak çalıştı, 2001’den beri RF devlet başkanlığı genel sekreter yardımcısı.) Ama her birinin kendi düşmanı, kendi taraftarı vardı, bundan dolayı birleştiremedik. Ve işte 2008 olayları bizi birleşmeye mecbur bıraktı. Birleşmenin ardından kadro meseleleri ikinci plana geçti. Birinci sırada Çerkes halkının geleceği ve gençlerin kaderi yer aldı. Bundan yola çıkarak 2008’de kongremizi yaptık. Eğer hatırlarsanız kongrede biz devlet başkanının bize davranışıyla ilgili konu üzerinde çok ciddi durmadık. Biz tüm yaşananlar ve Çerkeslerin durumuyla ilgili tavrımızı belirlememiz gerektiği üzerine vurgu yaptık. O zaman ileriye gitmek için çok hazır değildik. Bundan dolayı şöyle dedik: burada kongreyi bitirelim, geleceği düşünmek ve ileriye gitmek lazım. Bunun için Kasım 2008’de kongreyi bitirdik.
Bunun ardından elbette çok çeşitli anlar oldu. Bizzat devlet başkanı ile görüştüğüm anlar oldu ve o hareketimizle ilgili birkaç eylem yaptı.
Pozitif adımlar mı?
Pozitif, evet.
Onlar ne idi?
Örneğin, Kalmıkov’un yetmişinci jübilesini çok iyi yürüttü, (Yuri Kalmıkov (1934-1997)- 1993-1994 RF adalet bakanı, 1990-93 ve 1996-97 Dünya Çerkes Birliği başkanı) bizzat kendisi konuştu, samimi sözler söyledi.
Çünkü devlet başkanı da Kalmıkov’un öğrencisi…
Evet. İçten sözler söyledi. Biz o zaman da bunların sadece söz olacağından şüphelendik, ancak onun kelimeler dışında bir şeyler yapacağına da aldandık. Ama bu pozitif bir adımdı. Daha sonra ‘Besleney. Yaşam Hakkı’ filminin galası oldu. Oraya katıldı, konuştu, yine çok iyi konuştu.
Daha sonra, biliyorum medyada bu filmle ilgili eleştiri yazıları oldu.
Bu daha sonra oldu. Biz bunu devlet başkanıyla ilişkilendirmiyoruz. O içten konuştu, biz buna inanıyoruz. Aslında inanmak istiyoruz. Daha sonra 21 Mayısta, bizim Kafkasya savaşlarının bitişi yas günümüzde iyi konuştu ve bizzat o zaman ona şöyle dedim: “Bizim tarafımıza doğru birçok iyi adım attınız, bu halkımız tarafından önemseniyor, eğer böyle gidecek olursa ortak bir dil bulacağımızı düşünüyorum.”
Ama sözünü ettiğiniz tüm adımlar, sosyal alanla ilgili.
Evet. Diğer alanlarda bu tür adımlar atmak istemediğini bana doğrudan söyledi. Ben o zaman şöyle dedim: Bizim tarafımıza birkaç adım attınız, işte şimdi Karaçay-Çerkes’den senatör adayı sunma süreci devam ediyor, gelin hiç değilse bir siyasi adım atalım- bu göreve Çerkesler için önemli birini sunalım. Devlet başkanı şöyle dedi: “Adıge Khase adayını desteklemeyeceğim”.
Ama o daha sonra Vyaçeslav Derev’in adaylığını desteklemedi mi?
Ama o zaman öyle demişti. O zaman, Mayıs 2009’da açıkça söylüyorum, hiç kimse henüz aday göstermemişti, sadece kulis konuşmaları vardı. (Vyaçeslav Derev’in Karaçay-Çerkes parlamentosundan senatör adaylığı Karaçay-Çerkes Birleşik Rusya partisi yüksek konseyi tarafından Mayıs 2009’da desteklendi. Daha sonra Boris Ebzeyev Derev’in adaylığını Karaçay-Çerkes parlamentosuna sundu, ancak iki defa- 17 Haziran ve 15 Temmuz- milletvekilleri ret oyu kullandı. 17 Kasımda Derev yerine senatör olarak parlamento başkanı Çerkez Zurab Dokşokov seçildi. Yürütme organında senatörlüğe 29 Mayıs 2009’da o zamanda kadar bölgenin yasama organında senatörlük yapan Ratmir Aybazov seçildi.)
Ebzeyev o zaman net bir aday söylememişti, sadece- Adıge Khase adayını desteklemeyeceğini söylemişti. Şöyle dedi: “Bu konuda Adıge Khase ile istişare etmeyeceğim. Şöyle dedim: “İyi. Bunu meclisimizden on milletvekili yapsın, onlar kendi aralarından aday göstersin”. O şöyle dedi: “Bu da onların meselesi değil, bu benim meselem”. Ona şöyle dedim: “Tamam, ama bunu sürecin oldukça uzamaması ve halkımın küçük düşmemesi şeklinde yapın”. Onunla anlaşmazlığa düşmedim, ayrıldık.
Siz Ebzeyev’in daha sonradan Derev’i desteklediğini söylüyorsunuz. Söz ile evet. Ama gerçekte hayır. Bundan dolayı Derev Federasyon Konseyi üyesi olmadı. Senatör seçiminde Adıge Khase sivil hareketi kimseyi desteklemedi, aday da göstermedi. Bu parlamentonun meselesiydi. Gerçi o zaman, devlet başkanının seçim prosedürünü neden değiştirdiğini sordum. Çünkü önceden, Çerkes ve Abazinlerin azlığından ikinci senatör adayı, özellikle Çerkes, devlet başkanı tarafından ifade ediliyordu ve eğer milletvekillerinin üçte biri karşı değilse geçiyordu (Senatör seçiminden söz ediliyor). Ama devlet başkanı, Ratmir Aybazov’un geçemeyeceğini görerek -bazı milletvekilleri onu geçirmeyeceklerini söylediler- bu yolla onun adaylığını boşalttı. Devlet başkanı daha sonra Moskova’da şöyle dedi: Ne fark eder, şöyle yada böyle her halükarda Çerkes geçecek. Fark şu ki, seçim prosedürüne mayın konuldu. Bu mayını daha önceden biliyorlardı ve bizim parlamentodan Federasyon Konseyine Karaçay, devlet başkanlığından Çerkes gideceği anlaşmamız vardı. Onun bunu değiştirmiş olmasından ötürü biz yaklaşık altı ay ikinci senatörü seçemedik.
Bunlar artık geçti. Peki yapılacak kongrede ne tür siyasi talepler olacak?
2008’deki kongreyi bitirmeden önce biz Rusya devlet başkanlığı yönetimine yönelik bir karar aldık. Orada üç nokta vardı. Biz o zaman ustaca şöyle yaptık: devre arası aldık, hükümet basın organları tüm çamuru bize attı, daha sonra biz ‘yumuşak’ kararı yayınladık. Biz üç karma komisyon oluşturulmasını teklif ettik: kadro, milletler arası ilişkiler ve yolsuzluk. Bu komisyonlara federal organların temsilcilerinin de girmesini önerdik. Ama Moskova’dan ne bir ses, ne bir ruh, hiçbir şey çıkmadı.
Peki Moskova’dan sözler var mıydı?
Elbette vardı. RF devlet başkanlığı yönetimi iç siyaset idaresi başkan yardımcısı ve onun astlarından. O zaman bize, ülke yapısını esaslarına dokunmamak gerektiğini söylediler. Biz Karaçay-Çerkes Anayasasını değiştirmeyi, oraya eşitlik ve kadro rotasyonu konulmasını önerdik. Onlar şöyle dedi: “Anayasaya dokunmayın, biz onu değiştirmeden her şeyi yapacağız”. Devlet başkanı da aynısını söyledi. Bizce, hiçbir halkın parlamentoda yüzde 50 temsil edilmemesi gerekiyor. Devlet başkanı bize şöyle cevap verdi: “Parti liderleri ile görüşeceğim, eşitlik olması için çalışacağız”.
2008’deki kongre kararımız açıkça söyleyeyim, yukarıdan kabul edilmişti, onlar kendileri söyledi: işte bu üç nokta. Biz onların yukarıya da yolladık. Ama bugüne kadar bu üç maddeyle ilgili hiçbir tepki yok.
Şimdi siz eski kararınızın yerine getirilmesini mi talep ediyorsunuz?
Biz artık anlıyoruz, ne Moskova’da ne burada kararlarımız gerçekleştirilmek istenmiyor. Bundan dolayı Rusya Anayasası temelinde başka adımlar atmamız gerekiyor. Orada, tüm halkların eşit olduğu ve her bir halkın kendi kaderini tayin hakkı olduğu ifade ediliyor. Kendi kaderimizi tayin etmeden nasıl bir yol seçeceğiz? Eğer Abazin, Nogay ve Rus sivil örgütleri bizi desteklerse, biz Çerkes özerk bölgesinin oluşturulmasını talep edeceğiz.
Hangi sınırlarda?
Son sınır değişiklikleri, Karaçayların sürgünden dönüşünden sonra ortak Karaçay-Çerkes özel bölgesi oluşturulduğu 1957’de oldu ve oraya Karaçayların yaşadığı bölgeler dahil edildi. Biz o zaman var olan sınırlara yöneliyoruz.
Ama bu, büyük sayıda Karaçay’ın, başlıca halk statüsünü kaybederek bu yeni bölgeye girmesi anlamına geliyor.
Evet.
Burada problem var mı?
Elbette var. Ama Çerkesya’da kalacak olan Karaçaylar, başlıca halk olmayacak olsalar da sosyo-politik yaşama katılım yolları olacak. Biz yeni bölgede herkesle kardeşçe yaşamayı istiyoruz, şu anda yapıldığı gibi her şeyi kendimize almayı düşünmüyoruz. Bizim anayasamızda eşitlik ve kadro rotasyonu öngörülecek. İlk etapta, büyük olasılıkla yeni bölgede çoğunluğu Ruslar oluşturacak, hatta devlet başkanı Rus olur.
Siz eğer Ruslar, Abazin ve Nogaylar sizi desteklerse kongrede Çerkesya’nın ayrılmasını isteyeceğinizi söylediniz. Peki bu destek ne şekilde olmalı?
Onlar bizi kongre kararları ile desteklemiş olsalardı iyi olurdu. Ama şu anda var olan duruma bağlı olarak onların kongre yapamayacağını biliyoruz. Ancak biz, sivil hareket liderleri ile şimdi istişareler yapıyoruz, eğer onlar halklarını hazırlarsa, bu konuyla ilgili ortak bir bakış oluşturacağımızı düşünüyorum.
Yani bu tür resmi olmayan bir destek yeterli olacak?
Hayır, resmi destek de gerekli olacak.
Çerkesler arasında bugün bazen, Adıgey, Karaçay-Çerkes’in bölümü, Kabardey-Balkar’ın bölümünü içeren ortak bir bölge olarak Çerkesya’nın kurulması talepleri duyuluyor. Sizce yapacağınız kongrede böyle bir talebin dile geleceğini tahmin ediyor musunuz?
Düşünmüyorum. Biz hiçbir zaman Karaçay-Çerkes veya Kabardey-Balkar ‘bölümlerinden ‘ söz etmedik. Biz, tüm Çerkeslerin yaşadığı tek bir bölgenin olması gerektiğini söyledik. Eğer Rusya’da hiçbir cumhuriyet, kray ve bölge olmasaydı, bizim de hiç kimseye eeştirimiz olmazdı. Ama eğer onlar varsa, Çerkeslerin dağılmış halk olduğu da hesaba katılmalı. Bir bölümü Kuzey Osetya’nın Mozdok bölgesinde, Stavropol Kray’ın Kursk bölgesinde, İnguşetay’nın Malgobek bölgesinde, Krasnodar Kray’ın Şapsığya ve Uspensk bölgesinde kaldı. Adıgey, Karaçay-Çerkes, Kabardey… Eğer tüm buraları içine alan bir federal bölge oluşturulsaydı, çeşitli cumhuriyetlere paylaştırılmış olsa da bir bölgede yaşadığımızı söylerdik. İnsanlar bir bölgede yaşamak istediklerini söylediğinde, bu birilerinin oradan bir bölümü çıkarmak istediği anlamına gelmiyor. Biz tamamıyla değiştirmekten söz etmiyoruz. Biz Çerkeslere beraberce yaşama imkanı verilmesinden söz ediyoruz.
Bugün komşu bölgelerdeki Çerkes örgütleri toprak kullanımıyla ilgili konuları gündeme taşıyor. Sizin kongrenizde onların temsilcileri olacak mı, onlar bu meseleleri gündeme taşıyabilecekler mi?
Resmi davetiye galiba olmayacak, çünkü biz özellikle Karaçay-Çerkes Çerkesleri kongresi yapacağız. Ama eğer misafirler gelir ve konuşmak isterse, elbette kimse onları reddetmez. Toprak problemine gelince, o Karaçay-Çerkes’de var. Mesele şu ki, tüm Abazin, Nogay ve Çerkes meraları Urup ve Zelençık bölgelerinin iki-üç köyüne ilave edildi. Komşu bölgelerde dağlık meralarla ilgili büyük gürültüler oluyor, bizde ise kanun gizlice kabul edildi, milletvekillerimiz de anlatmadı, belki anlamadı. Ama dağlık meralar problemi komşu bölgelerde çözüldüğünde konu bizde de gündeme gelecek.
Biz şimdi bu konuyu gündeme getiremeyiz, çözüleceğiyle ilgili şansımız yok. Ama komşu bölgelerin ardından federal düzeyde de hayvancılık meralarının ayrı bir kanun olması gerektiği anlaşılırsa, bu konuyu burada da gündeme getirebiliriz. İşte bu alanda toprak problemlerinin yapılacak kongrede ele alınması mümkün.
Adıgey’de Çerkes sivil örgütleri diğer bir meseleyi gündeme getiriyor, cumhuriyetlerinin Kuzey Kafkasya Federal Bölgeye dahil edilmemiş olmasına karşılar.
Bunu biliyoruz, ama bölgeyle ilgili kararın nihai ve geri alınamaz bir karar olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü biz hepimiz tek bir bölgede-Güney Federal – yattık, çeşitli bölgelerde uyandık. Yani zamanla bu problemin yoluna girmesi mümkün.
Çerkes toplumunun bir bölümü için sıkıntılı bir konu daha Soçi’deki Olimpiyatlar. Bu konu kongrede görüşülecek mi?
Bu konuyu özellikle belirtmeyeceğiz, ancak birilerinin bu konu hakkında konuşacağını ihtimal dışı görmüyorum. Biz bu konunun zor olduğunu, bir çırpıda çözülmeyeceğini, ona dikkatle ve sakin bir şekilde yaklaşmak gerektiğini düşünüyoruz.
Barıştılar, ama hepsi değil
Karaçay-Çerkes’de uzun süre iki paralel Adıge Khase örgütünün var olduğunu hatırlattınız. Bunu birçokları büyük Çerkes işadamları arasındaki karşı duruşa bağladı. Derev, Araşukov, Hapsirov soyadları adlandırıldı. Şimdi birleşmenin olmuş olması, büyük işlerin temsilcilerinin barıştığı anlamına mı geliyor, yoksa onlardan bazıları daha az aktif mi oldu?
Maalesef hepsi barışmadı. Ama onlardan her biriyle konuşurken şu söyledim: “Birbirinize güvenmeyebilirsiniz veya birbirinizle konuşmayabilirsiniz. Bu sizin hakkınız. Aranızda olan şeyi, hepsini çözemeyiz. Ama her birinizin Adıge Khase ile ortak bir dil bulması lazım. Ve onun aracılığıyla aranızda olan tüm problemleri çözmeniz gerekiyor. Adıge Khase sizin de içinde bulunduğunuz ortak Çerkes meseleleriyle ilgilenecek. Ve elbette Adıge Khase her birinizle ilgilenecek”. Ben az çok hem Hapsirokov, hem Derev, hem Kazanokov’larla konuşuyorum, şu anda benim Araşukov’larla işim biraz daha zor, ama onlarla da ortak bir dil bulacağımızı düşünüyorum. (Çerkes ailesi Kazanov’ların en tanınmış temsilcisi; Karaçay-Çerkes Federal Vergi Hizmeti Başkanı, eski Başbakan Ruslan Kazanokov. Araşukov ailesinin temsilcileri; Stavropolbölgegaz Genel Müdürü Raul Araşukov ve oğlu Karaçay-Çerkes Habez Bölge Başkanı Rauf Araşukov).
Peki onların hepsi Adıge Khase’yi finanse etmeye katılıyor mu?
Biz anında onların katkılarını reddettik. Onlar daha önceden aslan payı katkısında bulunuyordu, şimdi bu yok ve biz kendimizi özgür hissediyoruz.
O zaman finans kaynakları nelerdir?
Bin, iki bin veren küçük işadamları var ve bununla yaşıyoruz.
Şu anda Adıge Khase’nin ilçelerde ve köylerde temsilcileri var mı?
Evet her köyde iyi-kötü bir şeyler var, ama şimdi biz yapıyı değiştiriyoruz, onlar orada öylesine yosun bağladı ki temizlemek lazım.
Peki Habez bölgesinde Adıge Khase daha çok kime yöneliyor- devlet kuruluş yönetimine mi yoksa ilçe yönetimine mi?
Adıge Khase, demokratik bir örgüt. Geçen yıl Aralıkta gençler Habez’de miting yapmayı kararlaştırdığında biz herkesi topladık ve güya hepsi gençlerin çıkışını desteklemeye karar verdi. Daha sonra ilçe yöneticileri ilçelerine döndüler, mitingin problemlerin çözüm yolu olmadığı konusunda iki-üç açıklama oldu. Ve ilçe Adıge Khase başkanı da böyle konuştu. İlçe konsey üyeleri de öyle söyledi. Her ne kadar paradoksal ise de biz onlardan hiç birini takip etmedik ve ihraç etmedik. Her kişinin kendi düşüncesi var ve bunu anlayışla karşıladık.
Son yıllarda Çerkes gençliği için milli fikirlerin anlamı güçleniyor mu ne düşünüyorsunuz?
Evet. Gençlik şimdi milliyetçi değil etnik kimliğini göstermeye başladı.
Peki bu süreç neden güçleniyor? Halbuki dünyada globalleşme…
Burada fizik kanunları. Bir şeyi ne kadar bastırırsan, o şey de seni bastırır. İnsanın yaşaması için var olabilmesi için araca ihtiyacı var. Zamanımızda ise var olabilme aracı, eğer çalınmazsa genellikle bütçe alanında bulunuyor. Bütçe alanında milli çarpılmalar varsa, insan isteyerek-istemeyerek politize oluyor. Zamanımızda gençlik ikinci sınıf olmak istemiyor. Eğer seni ikinci veya üçüncü sınıf olarak düşünüyorlarsa, gençlik bunu kabul etmek istemeyecektir.
Siz uzun yıllar inşaat ticaretinde idiniz, şimdiyse sivil örgütün başına geçtiniz. Böylesine keskin bir dönüş neye bağlı?
Açıkça söyleyeyim, keskin dönüş yaptığım söylenemez. Gorbaçov döneminde ilk demokratik eğilimler ortaya çıktığında, benim köyünde oluşturulmuş ‘Adıge Khase’ vardı ve ben de beş kişi arasında onun konseyine seçildim. Yani sivil faaliyetlerle ticaretle uğraşırken de ilgilendim. Bu noktaya getiren ne oldu? İnsanların milliyetlerine göre ayrıldıklarını gördüğünde, isteyerek-istemeyerek halkının arkasında durmak gerektiğini anlıyorsun. Kişisel önceliklerim olarak, gençleri uyuşturucudan, alkolden ve geleneksel olmayan dini akımlardan korumayı görüyorum. Elbette, gençlerimizin milli kültürümüzle bağlantılı olması, dilini bilmesi önemli, ancak şu anda onları fiziki olarak korumak daha önemli: uyuşturucu bağımlılarından, votkadan ve silah alarak dağa çıkmaktan. ÖZ/FT