Nalçik/Ajans Kafkas – Kabardey-Balkar Devlet Başkanı Arsen Kanokov, direnişçilere karşı neden başarılı olunamadığını anlatırken acı itiraflarda bulundu. İktidardaki ikinci dönemine başlamasının ardından Kommersant gazetesine demeç veren Kanokov, direnişçilere karşı güvenlik güçlerinin yetersiz olduğunu, yolsuzluğa karışan polislere dokunulmadığını, yerel liderlerin güvenlik güçleri üzerinde hiçbir etki ve yetkisinin olmadığını söyledi. Kabardey-Balkar lideri, gençleri direnişçilerin safına katılmaktan alıkoyacak ellerinde cazibeli bir ideoloji olmadığını, din idaresinin yetersiz kaldığını ve gençlere bir şey veremediğini, direnişçilerin ise çok örgütlü ve ikna edici oryantasyon çalışması yürüttüğünü kaydetti.
Özerk cumhuriyetlerdeki devlet başkanlarının seçimle değil atamayla gelmesinin iktidar erozyonu oluşturduğuna dikkat çeken Kanokov, özellikle güvenlik güçlerinin Moskova’ya karşı sorumlu olmaları nedeniyle durumu kontrol edemediklerini belirtti. Kanokov federal merkezin bütçe politikasını da yerden yere vurdu. Kanokov’la röportajı Ajans Kafkas için Özlem Güngör Türkçeye çevirdi:
Sizin yeniden atanmanız öncesinde Baksan GES’te büyük bir eylem ve polislere yönelik çok sayıda saldırı oldu. Son birkaç ay boyunca Kabardey-Balkar’da durum çok gergin. Bu çalışmalarınızın birilerinin hoşuna gitmediği anlamına mı geliyor?
Burada her şeyin aşikar olduğunu düşünüyorum. Hipodromdaki patlamanın gerçekleştiği 1 Mayıs’tan beri ülkede hemen her gün patlamalar, saldırılar oldu. Bu, benim çalışmalarıma karşı federal merkezde bir hoşnutsuzluk oluşturmaya yönelikti. Ve ben bu dönemin bitmiş olmasından ve insanların rahat bir nefes almasından dolayı memnunum. Saldırılar
ülkedeki duruma çok olumsuz etkiledi. Şimdi bunların önümüzdeki birkaç yılda yatışacağını umuyorum.
Yani Baksan HES’teki patlama iktidar mücadelesinin bir sonucu idi?
Her şey Kabardey-Balkar’da yaz aylarında meydana gelen eylemlere benim ülke yöneticiliği görevinden gitmemi isteyen insanların para yatırdığını gösteriyor. Eylülden beri ise durum artık değişti; Kabardey-Balkar’daki olayların sebepleri ve mali kaynakları tüm Kuzey Kafkasya için genel bir durum.
Bu arada, Kuzey Kafkasya cumhuriyetlerin bazılarında direnişçilere ses getiren suçlar işlememeleri için para ödeniyor. Siz bunu biliyor musunuz?
Evet, duydum. Ama bu konuda uzlaşmanın olmadığına inanıyorum. Eğer teröristlere bizi havaya uçurmamaları için para ödenirse, onlar daha güçlenecek, daha fazla kuvvetlenecek. Ve her halükarda patlamalar olacak; bugün belki başkalarını hedef alıyor ama yarın bize de ulaşacak. Burada anlaşmak mümkün değil.
Nalçik’te yazın içinde direnişçilerin olduğu daireye baskın düzenlendi. Her şey beş yıl önceki gibi. O zaman siz böyle bir uygulamayı protesto etmiştiniz. Ya şimdi?
Bu durumdan haberdardım. Ve biz zararın en az olması için her şeyi yapmaya çalıştık.
Peki çok katlı bir binayı ateş açmaktan başka yol yok mu?
Ben FSB’nin profesyonel faaliyetlerine müdahale edemem. Benim için en önemli şey, sivil insanların zarar görmemesi ve maddi zararın minimum olmasıdır. Bu operasyon diğerlerine göre tamamıyla düzenli yürütüldü. Ev mermiyle taranmadı ve haydutlar bir gün sonra daireden uzaklaştırıldı.
Kabardey-Balkar’da önce olduğu gibi işsiz ve bu saldırılarla alakadar çok sayıda genç var. Baksan HES patlaması bunların ciddi bir güç olduğunu gösterdi.
İtiraf etmeliyim ki, bu yönde çalışma yeterince etkili yürütülmüyor. Diğer cumhuriyetlerde olduğu gibi bu problemin ortadan kaldırılması için temel etken, güç kullanımı. Ama anlamak lazım ki, insan kanunu ihlal ettikten sonra onu oradan çıkarmak artık zor. Güç kullanımı ile birlikte aydınlatma, ideolojik çalışmalar yürütmek, toplumu kazanmak lazım. Tüm din liderleri ile görüştüm, gençlerle bir araya geldim, ama henüz tedavi için reçete bulunmadı. HES’teki patlamanın ardından Medvedev’i talimatıyla Baksan’da toplumla, ihtiyarlarla görüştüm. Onlara nasıl bu hale geldiğimizi sordum? Sivilleri, güvenlik gücü çalışanlarını öldüren, öldürmeye giden çocuklarınız, kardeşleriniz, komşularınız yanınızda yaşıyor ve engel olmak için hiçbir önlem almıyorsunuz.
Radikal fikirlerin Kuzey Kafkasya cumhuriyetlerinde neden bu kadar popüler olduğu biliniyor. Ama bununla mücadele için nasıl bir reçete var?
Bugün toplumda olan problemlerin hepsi şüphesiz bize karşı çalışıyor. Bu 90’lı yılların, eski ideolojinin yıkıldığı, yenisinin verilmediği maneviyatsızlık dönemi, birliğin dağılmasının sonucudur. Ailelerde daha çok ticari konularla ilgilenilmeye, pazar ilişkileri ile ilgilenilmeye başlandı, çünkü çok zor ekonomik şartlarda yaşamı sağlamak lazımdı, çocukların eğitimi ise ikinci plana itildi. Elbette bu duvar gözünde boşluk olamaz: Farklı hareketler, aynı zamanda radikal İslam, dini ekstremizm ortaya çıkmaya başladı. Nerede olduğumuzu da unutmayın, etrafımızda o kadar çok yabancı istihbarat çalışıyor ki, eğer Kafkasya’da problem çıkmasaydı şaşırtıcı olurdu. Üstelik medya düzenli tahrik ediliyor, bölgede her olayla ilgili enformasyon savaşı ustalıkla yürütülüyor. Tüm bu konuşmalar, Kuzey Kafkasya Rusya’ya lazım mı yoksa burada duvar inşa edip iyiliğe ulaştırmamalı mı konusunda yapılıyor. Biz (İguşetya Devlet Başkanı Yunusbeg) Yevkurov ile geçenlerde bu konuyu konuştuk. Şöyle bir his oluşuyor, bizi büyük ustalıkla Rusya alanından ayırmaya çalışıyorlar ve birileri burada sürekli negatif olaylar olmasını çok istiyor.
Gençlerin ise kanı kaynıyor, onları romantizm cezp ediyor; kahraman, direnişçi olarak oynamak istiyorlar. Onlar ne kadar korkunç, trajik bir şeye çekildiklerini hemen anlayamazlar. Biz bu dönemin geçeceğini, onların acı çekeceğini düşündük, ama şimdi bunun çok uzun süreç olduğu anlaşılıyor. Ve maalesef saldırganlık büyüyor. Ülkemizde sene başından beri 32 polis öldü, 50’si yaralandı, 21 haydut yok edildi. Eğer böyle devam edecek olursa sonucu tahayyül edin. Ne kadar aile yakınını kaybedecek? Bu neye sebep olacak?
Biz şimdi çok sistemli, ustaca çalışma niyetindeyiz. Dini liderlerin, sülale başkanlarının, bürokratların örneğin yerel idare ve gençlik komite liderlerinin otoritesini kullanmak lazım.
Radikalizmin tüm bölgede hissedildiği yerler var, örneğin Baksan. Uzmanlar, bunun çok pasif çalışmakta olan din idaresinin çalışmasına bağlı olduğunu düşünüyor. Tüm Kafkasya’da durum nedir?
Cumhuriyette iki bölge -Baksan ve Elbrus- daha çok radikalleşmeye maruz kaldı. Ve bu terörizmin köklerinin tamamen fakirliğe bağlı olmadığının kanıtı. Bu bölgeler ekonomik açıdan geri kalmış bölgeler değil. Baksan bölgesi vatandaşların refah seviyesi açısında lider durumunda. ‘Güvenli şehir’ programı hazırladık, ciddi önlemler alıyoruz, ancak önemli sonuçlar henüz yok. Bana göre Kafkasya’da anlaşılır devlet gençlik politikası olmadan, bu problem üzerinde daha cazibeli bir ideoloji olmadıkça problem çözülmez. Diğer taraftan terörizmin ideologlarının neler yaptığına bakınız. Onlar inanç ve para veriyor. Peki biz? Biz para vermiyoruz, ikna edemiyoruz. Bizim o din idaresinde uzmanlarımız yok. Orada ise insanlar planlı, manasını anlayarak, sistemli şekilde bununla ilgileniyor, onlar galiba iyi bir hazırlıktan geçti.
Siloviklerin (polis-istihbarat) etkisiz hareket ettiğini söylediniz. Bunu söyleyen ilk kişi değilsiniz. Kafkasya’nın her yerinde problemin tek olduğu hissi var; zayıf güvenlik kurumları, zayıf din idaresi ve güçlü yeraltı cemaatleri.
Din İdaresi yeterince etkili çalışmıyor ve ben bu konuda Din İdaresi başkanı ile defalarca konuştum. Din İdaresi başkanı, baş imamlar ve geleneksel İslam’ı yaşayan insanlardan oluşan yatay doğrunun kurulması ve sağlamlaştırılması gerekiyor. Onların her köyde, her bölgede daha aktif olarak çalışmaları gerekiyor. Ben o kadar dindar biri değilim ve bu işleri çok iyi anlamıyorum, ama onların çalışmaları gereken yerde tam olarak çalışmadıklarını görüyorum. Onlar halkla çalışmıyorlar! Eğer gençler yeraltına iniyor ve kendi ibadethanelerinde ibadet ediyor, camiye gitmek istemiyorsa, demek ki bu camide ya başarısız birileri çalışıyor, ya otoriter olmayan birileri çalışıyor, ya işini şevkle yapanlar çalışmıyor. Onların pasifliği neye bağlı bilmiyorum; korkuyorlar mı, yoksa geleneksel İslam’ı yalan dine karşı koymaya yeterince ehliyetli kişiler değil mi?
Ve güvenlik organları da aynı. Elbette bizde 2005’in tekrarlayacağını düşünmüyorum, çünkü biz artık o zamanki gibi şimdi inançlı Müslümanlara yönelik sınırsızlığa izin vermiyoruz. Gerçi bugün de gözaltılar var. Ve güvenlik sistemi her zaman temiz çalışmıyor. İşte dillere destan listeler, yıllardır bunlardan söz ediyoruz, onlar önceden olduğu gibi halen varlar.
Şüpheli listeleri mi?
Evet! 5-10 yıl önce oluşturulmuş listelerin bugün olmaması gerektiğini kaç defa söyledim. Düşünün bir kere, adam hiçbir şey ihlal etmedi, sivil hayat sürüyor, camiye gidiyor, ama yankı uyandıran bir suç işlenir işlenmez bu insanların evleri aranmaya başlıyor. Siloviklerimize şöyle diyorum: “Ne yapıyorsunuz? Siz kendiniz ek problemler yaratıyorsunuz! Bu insanlar hiçbir şey yapmadı, ama hakarete uğradılar, hakları ihlal edildi, küçük düşürüldüler ve böylelikle biz yeraltı direnişçi saflarını potansiyel olarak tamamlıyoruz”. Evet, bugün 2005’de olan temizlik olaylarının olmadığına katılıyorum. Ama detaylı operasyonel çalışmalar yok. Toplantılarda bunu defalarca konuştuk. Bir şey oluyor, hemen rapor veriyorlar: Bunu şu şu grup yaptı. Peki bunun onun grubu olduğu bilgisini kim verdi? Nereden biliyorsunuz? Belli değil. Anlıyorum, onların bununla mücadele etmesi kolay değil, zor durumdalar, her gün kendilerine ateş açılıyor, ama herkesin işini başarılı şekilde yapması gerekiyor, yapamıyorsan gitmen lazım.
Güvenlik organlarında önceki yönetim zamanından kalma çok sayıda eski personel var. Bu insanlar eski formasyonda insanlar, onlar başka türlü çalışmayı beceremiyorlar.
Bizde diğer türlüsü yok. İşte felakette burada. Biz sadece güvenlik sisteminde değil, yönetim organlarında da geçen 20 yılda yeni kadrolar yetiştirmedik. Orada yolsuzluk yapanlar ve vicdansız insanlar var. Ama yine de güvenlik bloğunun başında şimdi yeni insanlar var, onların kötü çalıştığını söyleyemem. Evet, daha iyi oldu, ama bu yeterli değil. Çünkü kanunu ihlal eden insanlar artıyor. Benim görüşüme göre problem şu; güvenlik organlarında yolsuzluk yapan ve rüşvetçiler aktif olarak ortaya çıkmıyor, güvenlik sistemi onlardan kurtulamıyor. Eğer o temizlense ve yeni profesyonel kadrolar gelse, çalışma kalitesi de artar. Ama maalesef biz haydutlarla veya yolsuzlukla ilgisi olduğu için organdan kovulan kimseyi görmüyoruz. Bundan dolayı onlara güven istendiği gibi yüksek değil.
Peki tüm mesele güvenlik kurumlarının federal merkeze bağlı oluşu olamaz mı? Ve siz onlara etkide bulunamıyorsunuz? Komşu cumhuriyetlerden meslektaşlarınız bu konudan şikayetçi. Güvenlik sisteminde herkes birbirini örtüyor. Ve siz orada birinin haydutlarla bağlantılı olduğunu veya çaldığını bilseniz de hiçbir şey yapamazsınız.
Yönetim kanatlarının dengelenmesi gerçekten büyük problem. Ve eğer güç bloğu idaresi bize bırakılırsa düzeni sağlarız. Ben cumhuriyetin başıyım ve devlet başkanı bana yönetimi teslim etti, demek ki, bana güç bloğu yöneticilerine de etki araçlarının verilmesi gerekiyor. Onlar şimdi Moskova’ya doğrudan itaat ediyorlar ve onların sadece terfi, ödüllerini değil kaderini bizim çözmediğimizi biliyorlar. Ve onlar bunu kullanıyor. Bu durumun değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Eğer onlar geleceklerinin cumhuriyetin başkanının değerlendirmelerine bağlı olduğunu bilselerdi iki katı daha iyi çalışırlardı. Ama ben eğer birinin görevine uygun hareket etmediğini söylersem, Moskova’ya gidiyor ve şöyle diyor: “İşte oradaki başkan şöyle, şöyle yolsuzluk içinde, beni altına almak istiyor, bunu kabul etmiyorum, ondan dolayı benden kurtulmak istiyor.” Ama eğer onlar doğrudan benim itaatimde olsalardı, altı ayda ülkenin güvenliği konusunda tamamen farklı bir sonuç gösterirdim. Dağlık bölgeden başlayarak, altı-yedi bin polisle tüm yerleşim noktalarında her yeri temizlerdim. Ama bugün problem şu ki, biz cumhuriyet başkanları atanıyoruz, idare aracı ise elimizden alındı. Eğer düzeni sağlamamı istiyorsanız yetki verin. Ama biz yolsuzluğumuz, fakirliğimiz olduğu, insanlar kürek değil silah aldığı için suçluyuz.
Çeçenya’da polis sayısı yaklaşık 30 bin. Halbuki Çeçenya ve Kabardey-Balkar nüfusu hemen hemen aynı. Kafkasya’da sadece Kadirov’un bu tür ayrıcalığının olması size dokunmuyor mu?
Galiba ona yardım ediyor olmaları doğru, onun durumu zor ve ona böyle bir hak vermiş olmaları iyi. Ama bu tür hakları herkese verin ve sonucu görün. Üstelik sadece MVD değil, tüm federal organlar, cumhuriyetlerde kendi kurallarıyla çalışıyor. Moskova uzak, burada ise onlara kimse emir vermiyor. Çözüm gerektiren bir konu ve meslektaşlarım bundan öylesine söz etmiyor.
Veya gelin ekonomiyi ele alalım. Biz maddi yardım miktarını yüzde 45’e kadar azalttık, federal merkez ise bize transferi azaltmaya başladı. Biz vergiyi daha iyi toplamaya ve aldığımız maddi yardımı azaltma mücadelesi verirken kazandığımız rakam kısıtlanıyor. Benim motivasyonum olmalı mı? Ben neden vergi toplayıp, aldığım maddi yardım miktarını küçülteyim? Daha sonra benden transferin kesilmesi için mi? Benim transferimi ve Stavropol’ünkini kesti. Çünkü bizim gelirimiz hızlı büyüyor. Eğer bunların gelirleri büyüyorsa, gelin onlardan alalım, şunlara verelim. Eşitçilik. Komünizm.
Ama daha fazla para verilen cumhuriyetlerde aslında savaş var.
Belki de savaş bundan dolayı var. Gerçi ben, merkezden para almanın her zaman faydalı olduğunu düşünmüyorum. Eğer ekonomi içinse, kabul. Sosyal kurumlara giden para ise ekonomiyi geliştirmiyor.
Siz de sosyal kurumlara istiyor musunuz?
Ben ekonominin gelişimi için çalışıyorum ve artık federal bütçenin boynunda oturmuyorum. Ama benim sosyal kurumları da inşa etmem lazım ve ne kadar çabuk olursa o kadar iyi. Bu ise bütçeye yük. Benim halka karşı sosyal kurum ve sorumluluklarım diğer cumhuriyetlerden farklı değil. İşte takviye edilmiş bütçe böyle. Bu para ise insanların ihtiyacına gidiyor. Maaş, yeni dispanser, anaokulları, okullar, yollar; tüm bunlara bütçenin yüzde 2.7’si konuldu. Kimine köyde kültür evi, kimine maaş olarak düşüyor. Aslında ekonominin gelişimini iki şey gösteriyor. Bunlar bütçenin sağlanmış olması ve ülke nüfusu kişi başına yapılan yatırım.
Ama Kabardey-Balkar’a yönelik davranışın ekonomik başarılarına yönelik olduğunu söylediniz.
Ama bundan dolayı benim işim daha kolay değil. Evet biz merkezin verdiğinin iki katını kazanıyoruz. Ama eğer bizden kesilmeyecek olursa, biz daha hızlı ve daha çok sosyal kurum inşa ederiz. Bu iyi bir motivasyon.
Şöyle bir şey çıkıyor, daha iyisi hiçbir şey yapmadan federal bütçenin boynunda oturmaktır?
İşte öyle. Cumhuriyetin başarılı gelişimi için tüm temel potansiyelimiz var. Ve bunun için her şeyi yapacağız. Yoksa ikinci dönem göreve neden geldik? Elbette herkese bu koltukta ne kadar fazla oturduğumuzu göstermek için değil. Ben Kabardey-Balkar’da başarılı ekonomik göstergelere ulaşmayı düşünüyorum.
Sizin yeniden atanmanız ekonomik başarılarınıza mı bağlı, ne düşünüyorsunuz?
Öyle olduğunu umuyorum çünkü belki çok önemli değil ama bu alanda başarılarımız var. 2005’de ülke bütçesi 8.6 milyar ruble idi, 2011’de ise 25 milyarlık bütçe oluşturuldu. Beş yıl önce Kabardey-Balkar’ın federal merkeze borcu 4 milyar ruble idi, bugün ise 1 milyar 200 milyon. Gayri safi milli hasıla iki katı arttı, 30 milyar rubleden 64 milyara… 2005’de aldığımız maddi yardım bütçenin yüzde 72’iydi. Bugün bu rakam yüzde 45 yani çok maddi yardım alan bölgelerden çıktık ve artılar var. Daha başka ne var? Ben her şeye rağmen cumhuriyete bir düzen getirdiğimiz, güvenilir yollar oluşturduğumuz ve şimdi kabul ettiğimiz tüm stratejik ve uygulamaları gelişim programları ile ileriye hızlıca gitmemiz gerektiğini düşünüyorum. ÖZ/FT