Kafkasya’ya yeni ‘çar’ ne kadar çar?

Rusya’nın 16 yıldır büyük bir güç gösterisiyle Çeçenya’da kökünü kazmaya çalıştığı ‘dağlı’ isyanının Kuzey Kafkasya’nın diğer bölgelerinde kök salmaya başlaması Kremlin’i trajik bir strateji değişikliğine itti.

Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev, 19 Ocak’ta Rusların 16. yüzyıldan beri zapt etmeye çalıştığı sancılı coğrafyada ‘Kuzey Kafkasya Federal Bölgesi’ adıyla yeni bir idari birim kurdu. Başına da Sibirya’daki başarılarıyla Kremlin’i büyüleyen bir ismi seçti: Krasnoyarsk Valisi Aleksandır Hloponin. Yeni federal bölgeye Dağıstan, Çeçenya, İnguşetya, Karaçay-Çerkes, Kabardey-Balkar, Kuzey Osetya cumhuriyetleri ile Stavropol Kray dahil edildi. Bölgenin ‘başkenti’ olarak Stavropol Kray’ın tatil merkezi Petigorsk seçildi. Batı Kafkasya’da Çerkeslerin tarihi topraklarında yer alan Adıgey ile Krasnodar Kray ise dışarıda tutuldu. Bu iki bölge Kalmukya, Astrahan, Rostov ve Volgograd ile birlikte ‘Güney Federal Bölge’ içinde kaldı.

Yeni yapılanmayla ilgili ilk saptama ‘Rusya’nın güç stratejisini sivil stratejiye çevirdiği’ yönünde. Bu operasyondan ortak beklenti ise ekonomik kalkınma ve işsizliği azaltma yoluyla istikrar kazandırıp bölgenin tehlikeli sınırlarda seyreden hararetini düşürmek. Yani Rusya’nın askeri olarak sağlanamayan kontrolü bu kez insani yollarla elde edilecek. Kuşkusuz yeni stratejiye yüklenen anlamlar büyük ve beklentiler çok yüksek. Ama sonucun ne olacağına dair kuşkular da kabarık.

Çerkesya yine bölündü

Her şeyden önce son gelişmeyle birlikte Putin’in Kremlin sakiniyken Kafkasya’nın isminden başlayarak tarihi hafızayı silmeye yönelik siyaseti sıfıra eşitlenmiş oldu. Putin, 2000’de başkan olur olmaz merkezin kontrolünü perçinlemek için Rusya Federasyonu’nu oluşturan 88 bölgeyi yedi federal bölgeye bölerken Kuzey Kafkasya’yı ‘Güney Federal Bölge’ kapsamına almıştı. Artık bırakın Moskova’yı Kafkasya’da devlet dairelerinden yerel haber bültenlerine kadar her yerde Kafkasya’nın adı geçmez olmuştu. Moskova yeni federal bölgenin adını Kuzey Kafkasya koyarak Kafkasya’ya ismini iade etmiş oldu. Ancak bu kez Adıgey ve Krasnodar’ı dışlamak suretiyle Kafkasya’yı bölerek daha başından yeni bir kriz faslı açtı. En safiyane bakış açısıyla bunu Adıgey’in istikrarını korumuş olması nedeniyle daha sancılı bölgeler kategorisinin dışında tutulduğu şeklinde yorumlayanlar var. Adıgey Devlet Başkanı Aslan Thakuşinov’un savunması da bu yönde. Ama bu biraz da züğürt tesellisi. Ekonomik kalkınmasıyla Moskova’nın pilot bölge muamelesi yaptığı ve Soçi’nin de bağlı bulunduğu Krasnodar için bunu söylemek mümkün. Ama Adıgey şiddet çemberinden kendini korumayı başarsa da ekonomik olarak federal yardımlara fena halde bağımlı bir bölge ve kalkınmaya muhtaç.

Madalyonun öte yüzü ise şunları söylettiriyor: Bir kere Sovyetler zamanında suni sınıflandırmayla üç cumhuriyete ayrılmış Adıgeler (Çerkesler), şimdi bir de ayrı federal bölgelere bölündüler. Tam da Karaçay-Çerkes, Kabardey-Balkar ve Adıgey’de yaşayan Adıgelerin birleşmesiyle Çerkesya’nın kurulması arzularının yeniden kamçılandığı bir dönemde… Üstelik Adıgey’in dışarıda tutulması şimdi üzeri küllenmeye bırakılmış Krasnodar’a bağlanma planlarıyla ilgili korkuları da canlandırdı. ‘Çerkesya’ sorununun Çeçenlerin bağımsızlık talebi kadar başlarını ağrıtacak ciddiyette bir krizi barındırdığını düşünen Rusya yönetiminin 2014 Soçi Kış Olimpiyat Oyunları nedeniyle istikrara en çok ihtiyaç duyduğu bir süreçte Adıgey’in cumhuriyet statüsünü ilga etmeye kalkışmayacağı düşünülüyor. Muhtemel ki Olimpiyatlar sonrasında uygun bir zamanda Adıgey’in yutulması salık verilecek. Çünkü Rus yönetim eliti, bu cumhuriyeti karambolda Adıgelere bahşedilmiş bir ‘fazlalık’ olarak görüyor. Slav milliyetçileri, ana vatanlarında nüfusun yüzde 24’ünü teşkil eden Adıgelere yerel parlamentoda yüzde 50 kota verilmesinin hikmetini ‘demokrasi’ ve ‘eşitlik’ gibi argümanlarla epeydir sorguluyor. Tabi buna paralel Adıgeler de, 1864 sürgününü hatırlatıp Çerkes soykırımının tanınması ve 3 milyonluk diasporanın anavatana dönüşünün yolunun açılması talebiyle kontur çekiyor.

Çarın valilerinden farkı ne?

Norilsk Nikel’in eski başkanı olarak 2002’de Expert dergisi tarafından yılın işadamı seçilmiş, bararılı profili sayesinde 2002’de Krasnoyarsk’a vali yapılmış 45 yaşındaki Hloponin’in Kafkasya görevi haliyle Kafkasyalılara Çarlığın 19. yüzyılda atadığı valileri hatırlattı. Korelasyon yerinde ya da değil ama Dağıstan’ın halk adamı şair ve yazar Adollo Ali gibi Kafkasya’ya tarihi derinliklerinden bakan aydınlar için Hloponin asker kökenli olmasa da ‘general vali’nin modern versiyonundan ibaret. Medvedev, kestiği dağlıların kafataslarından koleksiyon yapmış Çarın valileriyle anıştırmaların farkında olmalı ki "Para çok, bu yüzden sert adam değil ekonomiye idare edecek kişi gerekli. General vali çağı geçmişte kaldı" açıklamasını yapma ihtiyacı duydu.

Peki Hloponin nasıl olacak da ‘general vali’ pozisyonuna düşmeyecek? Medvedev ısrarla verilen görevi ‘ekonomiyi kalkındırmak, istihdam alanı açmak ve işsizliği azaltmak’ diye tanımlıyor. Ama Kafkasya’nın en azından bir kısmında hassaten Çeçenya, Dağıstan ve İnguşetya’da ağır bir güvenlik krizi var. FSB’nin liderliğinde farklı birimlerden güvenlik güçlerinin yürüttüğü operasyonlar sürüyor. ‘Kafkasya Çarı’nın direnişçilere karşı askeri kampanyada rolü olup olmayacağı meçhul. Resmi görev tanımında bu yok. Halbuki adam kaçırma, yargısız infaz, işkence, tehdit, korkutma, yağma ve fidye gibi suçlarla akıl almaz bir çarkı döndüren güvenlik güçleri sorunun ana kaynağı. ‘Vali’nin bu çarkı ve emir komuta zinciriyle işleyen ‘ölüm tugayları’nı durdurmaya gücü olmayacaksa Kafkasya’da istikrar, buna bağlı olarak ekonomik kalkınma nasıl mümkün olacak? ABD’lilerin Irak ve Afganistan’da yaptığı gibi Kafkasya’da direnişin kaynağını sadece işsizlik olarak görmek de çok sathi ve yanıltıcı. İşsiz gençlerle beslense de direnişin özünde bazen milli bazen dini formlarla kendini ifade eden ideolojik zemin yok olmayacak. Bunu Kremlin’in göz ardı ettiğini de düşünmek zor. Zira sivil yapılanmaya paralel askeri önlemler de artırılıyor. En son Çeçenya’daki savaş sırasında devreye sokulmuş zırhlı trenlerin yine Kafkasya yoluna çıkmasının bir anlamı olmalı. Zaten sivil değişim hamlesi, komuta kademesindeki bir operasyonun ardından geldi. Medvedev, Kuzey Kafkasya Askeri Bölge Komutanı Sergei Makarov’u görevden alıp yerine Vladikavkaz doğumlu Korgeneral Aleksandr Galkin’i atadı. Bu seçim Kafkasya kökenli biriyle yerlilerin endişelerini yatıştırma çabasına yorulsa da daha önce aynı koltukta Çeçenya’yı yerle bir eden ikinci savaşa kumanda etmiş Gennady Troşev’in de Caharkaleli olduğunu unutmamak lazım. Hloponin’in yetkisi olsa bile slovikiye çekidüzen verebileceğini düşünmek mevcut sistem içerisinde olası gözükmüyor. Asker kökenli Yunusbek Yevkurov, İnguşetya’ya devlet başkanı atandığında çok iddialı olmasına rağmen ne ‘ölüm tugayları’nı durdurabildi, ne de onların eylemlerine göz yuman savcılara söz dinletebildi. Çünkü bunların asıl patronları Yevkurov değil; İçişleri Rusya İçişleri Bakanlığı’nın, savcılık Rusya Adalet Bakanlığı’nın, istihbarat da doğrudan FSB yada GRU’nun kontrolünde. Yerel liderlerin Kafkasya’nın istikrarını yok eden bu kurumlar üzerinde zırnık etkisi yok. Hloponin de RT’ye demecinde bu girdaba girmeyeceğinin işaretini verdi: "Bununla ilgilenecek devletin güçlü güvenlik, savunma ve kamu gücü var. Biz bu konulara bölge başkanlarıyla birlikte değineceğiz." Ancak güç siyasetinin sivil çözümlere evrilebileceğine dair başta Rus insan hakları örgütü Memorial olmak üzere bazı kesimlerde iyimserlik havası oluşturan bir başka veçhe ortaya çıktı: Putin kafasına taş düşmüşçesine insan haklarına dair beklenmedik bir çıkış yaptı. Çeçenya’yı yerle yeksan eden, 2002’de Moskova’da Nord-Ost tiyatrosundaki rehine eyleminde rehinelerle dolu salona zehirli gaz vermekten kaçınmayan, Beslan’daki rehine eyleminde baskın emrini verip yüzlerce insanın ölmesine yol açan eski KGB casusu Putin, dün tuvalette üzerlerine sifon çekilmesini istediği kişileri savunan örgütler için bakın bu kez ne dedi: "Bölge yönetimlerinden Kafkasya’daki insan hakları örgütlerinin normal çalışma ve günlük eylemlerinin desteklenmesi için her şeyi yapmalarını istiyorum." Putin samimi olduğuna inanmak çok güç ama emri demiri keserse işte o zaman bu sözler büyük bir kırılmanın manifestosu sayılabilir.

Öte yandan Hloponin’in kişisel meziyetlerinin önemini hafifletemediği Kafkasya’nın kendine has zorlukları da var. Dış gözlemcilerin ‘Çatışan halklar, etnik kavgalar, iktidar için birbirinin altını oyan klanlar’ diye vülgarize ettiği zorlukların ezici çoğunluğu da hem tarihsel hem güncel formlarıyla Rus işgal siyasetinin birer ürünü.

Hloponin, Sibirya ile hiçbir paralellik arz etmeyen Kafkasya’nın yapısını, geleneklerini, etnik ilişkileri ve güç dengelerini kavrayıp sorunlarına çözüm getirmek için Kremlin’in halihazırda ‘Güney Federal Bölge’ özel temsilcisi olan Vladimir Ustinov’dan farklı ne yapabilir? Öyle anlaşılıyor ki bir fark oluşturmak için Hloponin’in öteki koltuğuna Rusya başbakan yardımcılığı görevi de sıkıştırıldı. Burada çok ince bir denge kurulduğu da görülüyor; Hloponin Kremlin’in Kuzey Kafkasya Federal Bölge özel temsilcisi sıfatıyla Medvedev’i, başbakan yardımcısı sıfatıyla da Vladimir Putin’i temsil ediyor. Tandem liderliği yürüten ikili ile ayrı ayrı dostluk ilişkisi kurmayı başardığı düşünüldüğünde Hloponin’in bunu Kafkasya lehine sinerjiye dönüştürme şansı var.

Valinin Kafkasya liderleriyle uyum sağlayıp sağlamayacağı da meçhul. Ki bu başarının anahtarlarından biri. Çeçen başkan Ramzan Kadirov gibi liderlerin Ustinov’u uzun atlayıp işlerini Putin’le görmeye çalıştıkları malum. Rusya kabinesinde direk Kafkasya adına başbakan yardımcısı olarak yer alacak bir kişinin Kafkasya liderlerinin Medvedev ya da Putin’le doğrudan temaslarını kesme ihtimali yüksek. Böylece özerk bölgelerde halkoyuyla devlet bakanını seçme hakkı gasp edildiğinden beri kaderleri kendilerini atayan Kremlin’in elinde olan yerel liderlerinin otoriteleri ve itibarları da bir kademe daha tırpan yiyecek. Ama halkın gözden düşen liderleri için gözyaşı dökeceğini de kimseler beklemesin. Çünkü cumhuriyetlerinin perişan vaziyetinden onları da sorumlu tutuyorlar. Hatta klan ilişkisi olmayan, etnik bağlardan azade, tarafsız bir Rus’a umut besleyenler az değil. Halk, en azından İnguşlar şunu gördü: Vali gibi atanan ve risk alamayan devlet başkanları Moskova’dan mali kaynak aktarmak için bile aracılara komisyon vermek zorunda. Yevkurov federallere rüşvet vermediği için beş parasız kaldı. Çeçenya’da ‘tek adam’ olarak iktidarının altın çağını yaşayan ve Putin’in kapısını her zaman vurup görüşebilen adam diye kendinden bahsettiren Kadirov bile federallere söz geçiremediğinden yakınıyor. Magas’tan, Caharkale’den, Mahaçkale’den Moskova’ya, oradan Kremlin ve başbakanlığın koridorlarına uzanan rüşvet halkaları Hloponin’le kırılabilecek mi? Bu esasen Rusya sisteminin toptan değişmesi anlamına geliyor. Yine de küçük bir aydın kesimi hariç bölge liderlerinden, sıradan vatandaşlara, siyasetçilerden din adamlarına kadar geniş yelpazede bir ‘umut’ tutulmasıdır gidiyor ama Hloponin’e yüklenen beklentiler umuttan öte kumarı andırıyor. Şiddet yorgunu, yoksulluk bıkkını halk böylesine bir umut için kandırılmaya gönüllü… Hlopanin ise Kafkasya’da başarırsa bu yol onu Kremlin’e götürür. Sibirya efsanesiyle pupa yelken olduğu günlerde ‘geleceğin Rusya devlet başkanı’ öngörülerini "Eşim izin vermiyor" şakasıyla geçiştiriyor. Kim bilir 2012’de tandem liderlikte pedaldan direksiyona geçmeyi düşünen Putin kendine yeni halef olarak Hloponin’i hazırlıyor ya da tam tersi rakibini ekarte etmek için asla çıkamayacağını düşündüğü Kafkasya kazanına atıyor. 27.01.2010

http://www.dunyabulteni.net/news_detail.php?id=103389

Fehim Taştekin