İstanbul/Ajans Kafkas – Kabardey-Balkar’da istihbarat ve polisin Müslüman gençlere yönelik ağır baskılarının bir sonucu olarak patlak veren 13 Ekim 2005 isyanına karışmış kişi ve bunların yakınlarının haklarını savunarak dikkatleri üzerine çeken avukat Larisa Dorogova, İstanbul’da katıldığı bir konferansta Kuzey Kafkasya’daki baskı ve şiddet politikasının sürdüğünü anlattı.
Dorogova, özellikle tutuklu olan gençlerin ailelerinin takip, taciz ve tehditlerle hayatlarının zehir edildiğine parmak bastı. İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği’nin (İDSB) 8-9 Aralık’ta Grand Cevahir Kongre Merkezi’nde düzenlediği Uluslararası İslamafobia ile Mücadele Konferansı’nda Rusya Federasyonu’ndaki Müslümanların ahvali şeraitini değerlendiren Dorogova, tebliğinde şu bilgileri aktardı:
"13-14 Ekim 2005’de Nalçik şehrinde güvenlik birimlerine düzenlenen saldırılarda 95 Müslüman öldürüldü. Bunların tümü bir İnguş dışında Kabardey-Balkarlıydı. Hepsi Rusya Federasyonu Güney Federal Bölgeler Başsavcılığı soruşturma grubunca ölümlerinden sonra terörist olarak kabul edildiler, cesetleri de defnedilmek için verilmedi.
Ölenlerin yakınların, anne-babaları ve dul eşlerinin başvuruları üzerine onların haklarını savunmaya başladım. Olaylarda hayatını kaybedenlerin cesetlerinin verilmeyişini, cesetlerin haklarında kesin mahkeme hükmü olmadan yakılmış olmalarını, var olan kanunların ihlali şeklinde görüyor ve cesetlerle ilgili işlenen bu suçların giderilmesi için çalışıyoruz.
Olaylarla ilgili aralarında henüz çocuk sayılabilecek bir kişinin de bulunduğu 71 kişi tutuklandı ve hiç biri işkenceden kurtulamadı. Hapishaneden gelen mektuplardan elektrik işkencesine tabi tutulduklarını, sakatlandıklarını biliyoruz. Öldürülme tehdidi ile kendilerine silah doğrultuluğunda, bunun işkencelerin sonu olacağı beklentisiyle tutuklular tarafından nasıl memnuniyetle karşılandığını biliyoruz. 12’si Anzor Astemirov’un planlarını bildikleri, Şamil Basayev’in uluslararası terörizmle irtibatı olduğu ve onların Kuzey Kafkasya’yı Rusya’dan ayrırarak şeriat ilan etmeyi istedikleri yönünde yazmış oldukları ifadelerden sonra serbest bırakıldı. Şu anda 59 kişi mahkemeyi bekliyor.
Önceden Müslümanlar ‘vahhabi’ listelerinde yer almış, buna bağlı olarak da evleri aranmış, polis şubesine götürülmüş, parmak izleri alınmıştı. Camilerde ibadet anında, şubelerde dövülmüşlerdi. Camiler kapatılmıştı. Rusya Devlet Bakanı Vladimir Putin’in Suudi Arabistan kralı Abdullah ile yani bir başka ifadeyle ‘baş vahhabi’ ile görüştükten sonra yerel medyada İçişleri Bakanı Yuri Tomçak’a ait bir konuşmadan şöyle bir ifade yer aldı: "Vahhabizm suç değildir". Şimdi artık ülkemizde bu açıklamadan sonra takip edilen Müslümanlarla ilgili olarak vahhabi ifadesi değil ‘radikal düşünceli Müslüman’ ifadesi kullanılmaya başladı. Bu listeler açıklanmıyor ve yayınlanmıyor, ama medyada yer alan bilgilere göre, 500-700 kişiden oluşuyor. Bu listelerde sadece erkekler değil, bayanlar da var. Listelerde kocaları ölen dul kadınların isimleri de var. Önceden kocaları şubeye götürülüyordu, şimdi geride bıraktıkları dul eşleri. Hiçbir yasak şey işlemedikleri halde, şubede parmak izleri alınıyor, fotoğrafları çekiliyor. Küçücük çocuğunu büyüten Eristayev Janna zorla şubeye götürüldü, duvarın önünde durdurularak fotoğrafı çekildi, üzüntüsünden gözlerinden yaşlar akıyordu.
Üç küçük çocuk annesi Hajbiyeva Janetta’nın ‘Bu ne kadar devam edecek?’ sorusunda ‘Alışın, artık böyle olacak!’ cevabını verdiler. Genç Müslüman kadın çocuklarını bırakacak kimsesi olmadığından, her şubeye çağrılışında çocuklarını da beraber götürmek zorunda kalıyor. Her iki kadın da devlet başkanına şikayet mektubu yazdılar, ancak değişen bir şey olmadı. Artık bir çoğu direnmeyi bıraktı, çünkü bunun için çok güç harcamak lazım, sağlığından olman lazım. Geliyorlar, arıyorlar ve bazen lazım olan şeyleri alıp gidiyorlar.
Zalukokoaje köyünde yaşayan Bjahova Zalina’nın da üç çocuğu var. Şubeye çağrıldı ancak gitmedi, bunun üzerine görüldüğü yerde zorla şubeye götürülmekle tehdit edildi, annesi kızını rahat bırakmaları talebinde bulunmak üzere şubeye gittiğinde alıkonuldu ve kızı gelip parmak izi verinceye kadar salınmadı. Bu olay 10 Kasım’da oldu. 14 Kasım’da yeniden Zalina’nın evine geldiler ve aradılar, Kur’an-ı Kerim ve Rusça tercümesini, Peygamberimizin hayatı ve Müslüman kimliği gibi satışta olan kitapları aldılar. Hiçbir arama izni de göstermediler. İki çocuklu Kereşeva Ravida da takip edilenlerden; üniversite mezunu ama iş bulamıyor. Her gün karşılaştığı durumdan ötürü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitmeye kadar hakkını savunmaya karar verdi. Bu takip olaylarından sadece takip edilen kişiler değil, tüm aile üyeleri de zarar görüyor.
13 Ekim 2005’den önce kocaları takip ediliyordu, şimdi geride bıraktıkları dul eşleri. Bence bu çok tehlikeli bir belirti. Adam camiye gittiği, kadın da tesettürlü olduğu için takip edilemez. 13 Ekim sonrasında Müslümanlara yönelik kaçırma ve öldürme olayları da son bulmadı. Ağustosta iki Müslüman kaçırıldı, 14 Kasım gecesi Bjahov Asemir Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’nde dövüldü, ailesi tarafından kurtarılabildi. 15 Kasım akşamı Gayev Zeytun tutuklandı ve dövüldü. Ona ulaşmak isteyen kardeşi ve avukatı bir türlü ona ulaşamadı, 16 Kasım gecesi öldü, şubeden camdan atladığı açıklaması yapıldı. Ancak ailesi öldürüldükten sonra camdan atıldığına inanıyor.
29 Kasım’da Moskova’da Nalçikli Nasredinov Renat kaçırıldı, nerede olduğu bilinmiyor.
Kabardey-Balkar’da durum bu, ancak genel olarak tüm Kuzey Kafkasya cumhuriyetlerinde yürütülmekte olan politika aynı ve tüm politikacıları, sivil toplum temsilcilerini bu kardeşin kardeşi öldürmesi olayını durdurmaya çağırmalı." ÖZ/FT