Kabardey-Balkar’da tanınmış toplum adamı Aslan Tsipinov’un öldürülmesi İslami yer altı örgütüne yönelik halkın yaklaşımını radikal şekilde değiştirdi. Toplumda İslamcılara karşı silahlı direniş çağrısı yapılıyor, bazı ‘ateşli’ kafalar direnişçilerin yakınlarına yönelik unutulmuş bir geleneği, kan düşmanlığını uygulamayı öneriyor.
29 Aralık’ta Kabardey-Balkar’da evinin eşiğinde, etnograf, Çerkes kültürü ve folkloru konusunda dünyadaki en büyük uzmanlardan biri, filolog Aslan Tsipinov öldürüldü. Çerkes sivil toplum adamı ve öldürülen etnografın arkadaşı Aslan Beşto, öldürülmesinden kısa bir süre önce, yerel İslamcı yer altı örgütü tarafından Tsipinov’un ölüm cezasına çarptırıldığını, Çerkes gelenek ve göreneklerini yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalarının putperestlik propagandası olarak değerlendirildiğini ifade ediyor:
“Onun hakkında Şeriat mahkemesi tarafından hüküm verildiği İslam sitelerinde doğrulanıyor. Böyle bir şey yoktu. O kişi milli Adıge-Çerkes geleneğini yeniden canlandırabilmişti. Sonuçta Peygamber şöyle dedi: İslam’ı kabul eden halkın gelenekleri, İslam’ın parçası olur.”
Bu cinayete kadar Kabardey-Balkar’da İslamcıların eylemleri siloviklere yönelik idi. Silovik kurumları temsilcilerine yönelik silahlı mücadele, polis keyfi hareketlerinden bıkmış halkın önemli bir kısmında merhamete neden oluyordu. Yer altı örgütüne yönelik yaklaşım ilk önce 15 Aralık’ta müftü Anas Pşihaçev’in, daha sonra da etnograf Aslan Tsipinov’un öldürülmesinin ardından radikal şekilde değişti.
Aslan Tsipinov halk tarafından seviliyordu: Onun bilgisi ve unutulmuş Çerkes geleneklerini popüleştirmesi milleti arasında Çerkes kimliğinin ihyasına büyük katkı olarak kabul ediliyordu.
Bundan dolayı Aslan Tsipinov cinayeti geleneksel yapıya saldırı, aslında topluma doğrudan meydan okuma olarak kabul edildi.
Aslan Beşto “Toplumun kesinlikle farklı kesimleri, normal yaşama kesinlikle dahil olmayanlar kan düşmanlığına çağırıyor. Onlar herkesi çağırıyor. Bu böyle bırakılamaz. Çünkü hiç kimse kendini güvende hissetmiyor. Kendini savunma birlikleri organize etmeye, intikam almak için organize olmaya çağıran çok sıcak başlar var” dedi.
Çerkes Kongresi Başkanı Ruslan Keşev, aksine kan düşmanlığı kurumunun onarımının vahşiliğin göstergesi olmadığını, devletin çaresizliğinin bir sonucu olduğunu düşünüyor:
“Ülke içinde, yapabilen herkes kendi çıkarlarını gerçekleştirmeye çalıştığında kan davası merkez yönetimin yokluğunda kendini koruma aracı oldu. Ve bugün bunun meydana geliyor olması, artık hiçbir merkezi otoritenin olmadığını, insanların kendi başlarına bırakıldığını ifade ediyor.”
Milli sivil hareketler ve İslam cemaatleri hiçbir zaman birbirine sempati duymadı. Onlar arasındaki ilişki, daha doğrusu olmayan ilişkileri, yazılı olmayan ancak yürürlükte olan saldırmamazlık şeklinde tespit edilebilirdi. Kesin bir ifadeyle Aslan Tsipinov cinayetine kadar yürürlükte idi.
Aynı zamanda ülkede Tsipinov cinayetinde İslam izinin oldukça basit bir suç versiyonu olduğu düşünülüyor.
Kabardey-Balkar devlet başkanlığı bünyesindeki sivil meclisin üyesi, uzman Hacismel Thagapsoyev’in düşüncesine göre, bu suçun sebepleri belirsiz, çünkü bir taraftan devlet şeffaf değil, diğer taraftan İslamcı yer altı örgüt üyesi kabul edilenlerin hareketleri şaşırtıcı.
Bugün orman ve şehir arasında korkunç koalisyon veya ortak projeler görüyoruz. Yaşananda farklı grupların yer altı örgütünü yönetim için siyasi mücadele veya siyasi süreçlerin bir katalizörü olarak kullanma isteği seziliyor.
Hacismel Thagapsoyev toplumun gittikçe kaosa sürüklendiğini ve yaşanan olayların anlamının daha az belirgin olduğunu ifade ediyor.
Olaylar, herhangi bir konuda kendisine katılmayan herkesi devletin düşmanı ve ekstremistler safına kolaylıkla yazan federal yönetimin korkunç refleksi fonunda dönüyor.
Son bir yılda İslam cemaatleri ile birlikte ekstremist örgüt kategorisine Soçi’deki olimpiyatlara karşı çıkan ve Kafkasya savaşları zamanında Çerkes jenosinin tanınmasını isteyen Çerkes milli hareketleri de düştü. Ve onların devletle tartışmalarının Anayasa ve uluslar arası ölçüler dışına çıkmıyor olması kesinlikle önemli olmuyor.
Yönetimin düşmanı kabul ettikleri neden alınları ile çarpıştırılmasın! Rus silovik kurumlarının herkes tarafından bilinen teknolojileri göz önünde bulundurulduğunda tahmin oldukça mantıklı görülüyor. Kabardey-Balkar Adıge Khase milli hareketi lideri İbrahim Yağanov, bu tahminin eğer söz konusu olan yer kendi evi değil de yabancı bir düşman devlet olsaydı daha mantıklı olacağını ifade ediyor.
Şimdi Yağanov’un düşüncesine göre, tüm sivil gücün gayreti şu anda toplumdaki şiddete güçle karşılık verme eğilimini söndürmek ve kanlı kaostan kaçınmak:
“Tüm bu olayların ardından internet, mitingler yapma, Müslümanlara karşı silahlanma çağrılarıyla doldu. Ve tüm bu çağrılar kimliği belirsiz takma adlar altında oldu. Bunun kesinlikle provokasyon olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle açıklama yapacağız, ancak hiçbir güç ve sert hareket olmayacak. Her türlü durum istikrarsızlığı silovik kurumlarına çok büyük yetkiler veriyor. Onlar, durumu oluşturmak ve daha sonra herkesin üzerinden tankla geçmekten daha akıllıca bir şey düşünemediler ve bizim sivil toplum adamlarımızın ve aynı zamanda din adamlarımızın görevi bu durumun oluşmasına izin vermemeleridir. Milletimiz bir Kafkasya savaşını daha kaldırmaz.”
Kabardey-Balkar’da son günlerde İslamcıların büyücülükle suçladığı dört falcı öldürüldü.
Siloviklerin ölüm listeleri olduğu yönündeki söylentilerin yerini, İslam yer altı örgütünün yaklaşık 400 ismin yer aldığı ölüm listeleri olduğu söylentileri aldı. Öldürülecek adaylar arasında- sivil toplum adamları, siyasiler, hatta okul öğretmenleri.
Müftü Anas Pşihaçev’in, etnograf Aslan Tsipinov ve dört falcının ülkedeki cinayeti İslamcılar tarafından verilen kararların yerine getirilmesi olarak düşünülüyor.
Güvenlik organları ise bu söylentileri yalanlamaya bile çalışmadı, üstelik toplumda ölüm listelerinin olduğu inancını sağlamlaştırdı. ÖZ/FT
Ekhokavkaza.com’da yayımlanan bu yazıyı Ajans Kafkas için Özlem Güngör Türkçeye çevirdi.
Murat Gukemukhov