İdeoloji fukarası ve biçare

Kafkasya’da dinsel söyleme dayalı direniş palazlanıyor. Şiddetin vardığı nokta ürkütücü. Dağıstan’da saldırı ya da çatışmanın yaşanmadığı gün neredeyse yok. Beş yılda 400 polisi kurban veren İnguşetya, Dağıstan’ı aratmıyor. Çeçenya hâlâ açık bir yara, Kuzey Osetya, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes de birer sıcak nokta. Bölge felakete sürükleniyor. Kafkasya’yı uçurumun eşiğinden kim, nasıl alacak?

Rus siyasetinin müzmin tartışma konusu bu. Ama hem federaller, hem yereller biçare. Geçen hafta liderlerden biri bam teline dokundu: “Sovyetler yıkılırken ideolojik boşluk oluştu. Radikal İslamcılar ortaya çıktı. Bizim gençleri çekip alacak cazip bir ideolojimiz yok. Onlar inanç veriyor, ikna ediyor, biz yapamıyoruz. Onlar planlı ve bilinçli çalışıyor. Bizimse din idaresinde uzmanımız yok.”
Tespitler Kabardey-Balkar Başkanı Arsen Kanokov’a ait. Kanokov, Kafkasya’nın en itibarlı lideri. Kanokov, polis, asker ve istihbarat güçlerinin yani silovikinin hukuk tanımazlığının gençleri yeraltına ittiğini de teslim ediyor.
İdeolojik alternatifsizlik ve devlet terörü, şimdiye kadar sorunu hep işsizliğe bağlayan ve direnişi dış güçlerin kışkırtması olarak çerçeveleyen federal merkezin görmezden geldiği iki temel nokta.
Kafkas liderlerinin elinde iki alternatif ideoloji var: Birincisi etnik milliyetçilik, ikincisi geleneksel İslam. Ilımlı İslamcılıkta kendilerine rol biçilen yerel din idarelerinin gençler nezdinde hiçbir meşruiyeti yok. Üstelik Kanokov’un da itiraf ettiği gibi bu konuda fikren ezik durumdalar. Düzeyleri ideolojik bir savaşı göğüslemeye kâfi değil. Geçmişte ‘Vahhabi’ damgasıyla kara liste oluşturup gençleri ‘siloviki’ye gammazladıkları için de itibarları sıfır. Böylesi kadrolarla cazip bir ideolojik dalga oluşturmak ham hayal. Daha birkaç gün önce Hıristiyan ve Müslüman din adamları ‘teröre karşı’ silovikiyle işbirbirliği yapacaklarına dair ortak bildiri yayımladı. Siloviki için yaptıkları ve yapabilecekleri tek şey ispiyonculuk.
Etnik milliyetçilik ise 1990’larda nükseden ama devletin elimine ettiği akımdı. Ulusal hareketlerin lider kadrolarına istihbaratın adamları yerleştirildi ve içleri boşaltıldı. Kendilerini kültürel sorunlara hapsetmiş bu örgütlerin temel işlevi etnik taleplerin siyasallaşmasını önlemek. Ancak bu alanda Vahhabizme karşı panzehir olarak yeni bir diriliş baş gösteriyor. Etnik örgütlenme iki ucu keskin bir kılıç. Şimdilik hepsinin parolası Rus devletinin federatif yapısını güçlendirmek. Ama bunların ayrılıkçı bir damar bulup federasyonu çatırdatma riski de mevcut.

Putinizmin Komsomol’u
Peki ‘ideolojiler öldü’ fermanından sonra Rusya’nın Kafkas gençliğine sunabileceği bir ideoloji var mı? Sovyetler, yeni nesli Komsomol ile kanalize etmişti. Artık nostaljiye dönüşen Komünist Parti’nin gençlik kolundan geriye Komsomolskaya Pravda kaldı. Putin, boşluğu doldurmak için Naşi’yi örgütledi. Naşi, var olma ve aidiyet hissi oluşturma çabası. Elbette Kremlin için sivil sopa iş-levi de görüyor. Ama Naşiler fazlasıyla beyaz ve Slav. Haliyle Don Nehri’ni aşmaları zor.
Dahası Putinizm, özerk bölgelerde gençliğin geleneksel kurum ve liderlere inancını sarsan merkezileştirmeden şaşmıyor. 2005’e dek halkın oyuyla gelen yerel devlet başkanları artık vali gibi atanıyor. Üstelik ‘devlet başkanı’ unvanları da tarih oluyor. Rusya’daki iktidar partisi, diktatöryel sistemlere özgü oy oranlarıyla yerel parlamentoları ele geçiriyor. Parlamentolar göstermelik onay makamı; özerk anayasaları budayan tasarılar pürüzsüz geçiyor. Bu özerklik komedisi gençleri neden tatmin etsin? İğdiş edilmiş özerklikleri bile temel sorun gören ve üniter devleti salık veren Rus yorumcular artıyor.
Böyle giderse federalizmin tabutu çivilenecek. Kafkasya bir yana Tataristan ve Başkırdistan gibi güçlü direnç noktaları olmasa Putin bunu anında yapacak. Özerkliklere son vermeyi reçete olarak görenlerin, göremediği kritik bir öngörü var: Etnik temelli muhtariyet, Kafkas halklarını Rusya içerisinde tutan sihirli bir formüldü. Sovyet modeliydi, sonrasında federalizm olarak vücut buldu. Putinizmin cilaladığı üniter model, Kafkasların siyasi taleplerini etnik bağlamlarından kopararak yeniden yekpare ‘Bağımsız Kafkasya’ talebine dönüştürebilir. Belki kendi derdine düşmüş Kafkasya’nın her bir milleti, o zaman fotoğrafın kadrajını genele alıp 1918’de siyasi birliğin simgesi olarak ortaya çıkan ‘Kuzey Kafkas Cumhuriyeti’ni bir kez daha görme şansını yakalar.

RADİKAL

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&Date=07.10.2010&ArticleID=1022472

Fehim Taştekin