İstanbul/Ajans Kafkas – Türkiye’deki Çerkes gençlerin sivil girişimi Kafkasya Forumu, Abhazya’nın Rusya ile yapılan anlaşmalar ve yeni ilişki biçiminden duyulan endişeleri Sohum’a gönderdiği mektuplarla dile getirdi.
Abhazya Devlet Başkanı Sergey Bagapş ve Güvenlik Konseyi Sekreteri Stanislav Lakoba’ya yazılan mektuplarda Abhazya’nın Rusya ile ilişkileri iyi bir seviyede tutmak adına attığı adımların Abhaz halkının bağımsızlık mücadelesini gölgelemesi ve bağımsızlık kavramının içini boşaltması olarak nitelendirildi. Bagapş’a mektupta bağımsızlığa gölge düşüren gelişmeler şöyle sıralandı:
“2 Aralık 2007 tarihinde, Rusya’da gerçekleşen parlamento seçimleri sebebiyle Abhazya’da kamuoyuna açık biçimde seçim sandıklarının kurulması buna verilecek iyi bir örnektir. Yakın dönemde Dışişleri Bakanı Sergey Şamba’nın ‘Abhazya’nın askeri kontrolünü Rusya’ya devretmeye hazırız’ açıklaması, Abhazya sınırlarının Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB) tarafından korunmasının gündemde oluşu ve toprak satışının resmen yasak olmasına karşın bilinen bir gerçek olarak toprağın Ruslara satılıyor olması ve ayrıca Ruslar üzerinden Gürcülere satıldığına dair iddiaların varlığı, diasporayı ciddi biçimde endişelendiren gelişmelerdir. Abhazya’nın tam bağımsızlık yanlısı duruşunu zedeleyen bir diğer argüman da ‘Rusya-Belarus Birlik Devleti’ne’ katılma talebidir. 140 milyonluk Rusya ve 10 milyonluk Belarus’la birlik devleti içerisinde yer alacak olan bir Abhazya’nın bağımsızlığının anlamı ne olacaktır? Bu konuyu pek çok kez Abhazya’nın Rusya Federasyonu içerisinde yer almayacağını belirten sizin aydınlığa kavuşturacağınızı umuyoruz.
Son olarak 24 Mart 2009 tarihinde Abhazya Güvenlik Konseyi Sekreteri Stanislav Lakoba’nın bir röportajda dile getirdiği bir mesele var ki, bizi gerçekten dehşete düşürmüştür. Sayın Stanislav Lakoba’nın deyimiyle 2010 yılı, ‘Rusya’nın ‘himayesinde’ oluşumuzun 200. yıldönümü’dür. Abhaz Krallığı’nın Rus Çarıyla imzaladığı anlaşmanın ne Krallığın dışında kalan büyük miktardaki Abhaz nüfusuna ne de Krallığın kendisine herhangi bir şans getirmediği bugün apaçık ortadadır. Gerçekten bu ifadeleri dile getirmeye muhtaç mıyız? Eğer bu 200 yıllık bir dostluksa, biz neden buradayız? Neden Abhaz halkının dörtte üçü anavatanından uzakta? 2007 yılında Adigey, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes Cumhuriyetlerindeki 450. yıl kutlamalarına Abhaz diasporası da dahil tüm dünyadaki Kafkas diasporasının verdiği tepkiye dikkatinizi çekiyor ve bu konuda atılacak bir adımın diasporanın zihninde ve Abhazya yönetimine bakışında ciddi bir kırılma yaratacağını belirtiyoruz.
Abhazya, tüm Kafkasyalılar için bir bağımsızlık sembolüdür ve bu sembolün benzer açıklamalarla gölgelenmesi vicdanları ciddi biçimde yaralamaktadır. Söz konusu olan tarihimiz, toprağımız, kimliğimizdir. Bütün bunları ‘Rusya ile olan ilişkilerin iyi seviyede tutulması” adına örselemek doğru bir tutum değildir. Sizden beklediğimiz 2004 yılındaki Devlet Başkanlığı seçimleri süresince, Abhazya halkının ve egemenliğinin itibarını koruyan çizginizin devamını getirmenizdir. Biz, bundan 16 yıl önce Sayın Stanislav Lakoba’nın dile getirdiği gibi ‘yüzümüzü kaybetmek istemiyoruz’ ve işte bunun için herhangi bir devletin desteğine bel bağlamadan önce denizin iki yakasında da kendi halkımızı örgütleyip, kendi gücümüz üstünde yükselmeyi öncelemeliyiz. Biz yine diyoruz ki, Abhazya ne Gürcistan ne Rusya’dır, Abhazya Abhazya’dır.”
Kafkasya Forumu Lakoba’ya mektubunda da “Abhazya, sadece Abhazların değil, tüm Kafkasyalıların özgürlük sembolüdür. Anavatanımızın bir parçası olarak gördüğümüz Abhazya’nın, iştahını kaybetmeyen emperyalist saldırganlık karşısında, yıllarca süren ve hala tam olarak kırılamamış olan ambargoya ve diğer uluslararası siyasi baskı araçlarına rağmen diz çökmeyişi büyük umut vaat etmektedir” dedi. Mektup’ta şu ifadeleri kullandı: “Gürcistan liderliği tarafından yıllardır devam ettirilen aşırı milliyetçi söylemler ve son olarak Ağustos 2008’deki Oset kardeşlerimize yönelik girişilen soykırım, anavatanından uzakta yaşayan diasporanın, Gürcistan devletinin emperyalist karakteri hakkındaki güçlü tavrını daha da sarsılmaz kılmıştır. Bunun yanında Batılı ülkelerin açık bir ikiyüzlülükle ve Gürcistan’a yönelik pervasız bir destekle sürdürdüğü Abhazya politikası, Kuzey Kafkasya’nın, bağrından ‘Kafkas Halkları Konfederasyonu’nu çıkaran yirmi yıl öncesinin dinamiklerinden yoksun oluşu ve diasporanın yanlış politikalar sonucu potansiyelini yansıtamayan hali, ne yazık ki reel konjonktürün sınırlarını belirleyen faktörlerden bazılarıdır. Tüm bu şartlar altında Rusya Federasyonu’nun Abhazya Cumhuriyeti’ne yönelik askeri, ekonomik ve diplomatik desteğinin önemini görmemek mümkün değildir. Bu sebeple Abhazya yönetiminin, bağımsızlık kazanımlarını korumak amacıyla Rusya ile olan ilişkileri iyi bir seviyede tutma politikasını benimsiyor ve destekliyoruz. Bizi endişelendiren, kazanımların, Batı destekli Gürcistan saldırıları karşısında korunması adına çeşitli vesilelerle Rusya’nın kontrolüne devrediliyor olmasıdır.” Kafkasya Forumu, Lakoba’nın Güvenlik Konseyi Sekrereti olarak 24 Mart’ta Rosbalt’da verdiği demeçle ilgili de şu kaygıları aktardı: “Röportajınız, isminize verilen büyük önem sebebiyle diasporada hayal kırıklığı yarattı. Diaspora, Stanislav Lakoba adını her şeyden önce 23 Nisan 1993 yılında Londra’da yaptığınız konuşma ile birlikte hatırlıyor. Abhazya’nın özgün karakterini, kendi mücadelesini ve tam bağımsızlık yönündeki iradesini yansıtan konuşma metni, bugün hala en değer verilen metinler arasındadır. 16 yıl sonra ‘Stanislav Lakoba’ ismini 24 Mart’taki röportajın altında görmek, duruşunuza değer veren bizleri üzmüştür. Röportajın sonuna doğru, 2010 yılının “Abhazya’nın Rusya ‘himayesinde’ oluşunun 200. yıldönümü” olduğuna dair sözleriniz bize, tüm dünyadaki özgür zihinlerin 2007’de büyük bir tepkiyle karşıladığı Adigey, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes’teki “Rusya’ya ‘gönüllü katılışın’ 450. yıl dönümü” kutlamalarını hatırlattı. Dikkatinizi bu parodiye verilen tepkiye çekiyoruz ve bu yolda atılacak bir adımın özellikle diasporada Abhazya yönetimine olan bakışta ciddi bir kırılma yaratacağını belirtiyoruz. 1810’da Abhaz Krallığının imzaladığı anlaşmanın Abhazya Krallığı’na ve krallık otoritesi dışındaki geniş Abhaz nüfusuna bir fayda sağlamadığı ortadadır. Aksi halde Abhaz halkının büyük çoğunluğu kardeş Kafkasyalı halklarla aynı kaderi paylaşmaz, dünyanın dört bir yanına dağıtılmazdı. Bugün ise bu noktada tarihi haksızlık devam ediyor. Rusya’nın Gürcistan karşısındaki pozisyonuna bağlı olarak, kendi çıkarı için Abhazya’yı tanımış olması, hiçbir kaleme tarihimizi yeniden yazma ve etkileri süren tarihsel haksızlıkları örtbas etme hakkı veremez. Bağımsızlığın tanınması elbette hepimizi sevindiren çok güzel bir gelişmedir. Fakat biz Rusya liderliğinden bir noktada ayrılıyoruz: Biz hakkımız olan bağımsızlığın tüm dünya tarafından tanınmasını istiyoruz!
“Küçük emperyalist” Gürcistan’ın saldırıları karşısında sınırlarımızı, egemenliğimizi, toprağımızı ve tarihimizi korumak görevimizdir. Peki bu değerlerimizin Rusya’nın kontrol sahasına devri halinde, bir bağımsızlık mücadelesinden nasıl bahsedilebilir?
Bizim için öncelik iki kıyıda da bitmek bilmeyen rehaveti ve her alandaki üretimsizliği sona erdirmek ve kendi gücümüzü örgütlemektir. Bu yolda yürüyen Abhaz halkı, arkasında kardeş halkların desteğini bulmakta zorlanmayacaktır. 16 yıldır düşünce dünyamızda önemli izler bırakan sizin sözlerinizi küçük bir değişiklikle, Devlet Başkanımız Sergey Bagapş’tan sonra size de hatırlatıyoruz;
“Bugün bazıları, ‘Abhazya Rusya’dır’, bazıları da ‘Abhazya Gürcistan’dır’ diyorlar. Ama Abhazya Abhazya’dır. 21. yüzyılın perdesi açılırken, kendi yüzümüzü, halkımızın yüzünü yitirmek istemiyoruz. Yüzümüzden hoşlanmayanlar olabilir ama bu, bizim yüzümüzdür.” FT