Ülkesi ve vatandaşlarının geçmişten gelen değerlerini inkâr eden ve 90 yıldan bu yana hepsini bir potada eriterek dönüştürmeye çalışan devlete hakim zihniyet, iletişim devriminin zorlamalarına daha fazla direnemeyerek yüzünü gerçek demokrasiye çevirmek zorunda kaldı. Biz Çerkesler, “Demokratik Yeniden Yapılanma” olarak gördüğümüz bu süreci samimiyetle destekliyoruz.
Türkiye’nin çok etnikli, çok dilli ve çok kültürlü bir ülke olduğu gerçeğinin artık devlet yetkilileri tarafından da dile getiriliyor olması, bugüne dek ülkemizi kültürlerin beşiği değil, kültürler mezarlığı haline getirmeyi amaçlamış tek tipçi bürokratik oligarşinin tasfiyesi yönündeki umutlarımızı da güçlendiriyor.
Sürecin, tüm zorluklarına rağmen cesaretle sürdürülmesi ve halklar hiyerarşisi barındırmayan bir bakış açısıyla daha ileri noktalara taşınması elzemdir.
Demokratikleşme süreci, ülkede kendini farklı hisseden kimlikleri kapsadığı ve bütün kimlikleri özgürleştirdiği oranda hedeflerine ulaşacaktır. Bazı kimlikleri yok sayarak, inkâr ederek, görmezden gelerek yapılacak girişimler ise sonuçsuz kalmaya mahkum olacaktır.
Bu aşamada, kendini farklı hisseden kesimlerin talep ve hassasiyetlerinin icra makamlarına aktarılmasında basın-yayım organlarına önemli görevler düştüğü de bir gerçektir.
İLKLERİN HALKI VE GÜNAH KEÇİLERİ OLAN ÇERKESLER
Tarihsel nedenlerini fazla kurcalamadan, yalnızca ilkler anlamında bu insanların ülkemizde neler yaptıklarına şöyle bir göz gezdirmek zihin açıcı olabilir:
1- İlk Spor Kulübü, BJK (Bereketiqoe Jimnastik Kulübü), 1908
2- İlk Kadın Örgütlenmesi, Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti, 1918
3- İlk Latin Alfabeli Dergi, Diyane (Anamız), 1920
4- Meclis’te Türk Etniğin Öne Çıkartılmasına İlk İtiraz, Sivas Mebusu Çerkes (Abaza) Emir Marşan (1920)
5-Türkleştirme Siyasetine İlk Karşı Çıkan Örgütlenme, Şark-ı Karib Çerkesleri Temin-i Hukuk Cemiyeti, 1921
6- İlk Tasfiye Edilen Cumhuriyet Halkı, Çerkesler, 1921
7- İlk İç Sürgüne Maruz Bırakılan Cumhuriyet Halkı, Çerkesler (Manyas’tan Doğuya), 1923
8- İlk “açılım” önerisi (Çerkes Ethem’in ağabeyi Reşit Bey tarafından Atatürk’e sunulmuştur), 1929.
Ve, işler sarpa sardığında iki kutuplaşmış haksız kesimin ilk günah keçisi ilan etmesi muhtemel halk olan Çerkesler…
Çerkesler sürgün bir halk ve özellikle Adığe-Abaza grubu anavatanın dışında katbekat daha fazla nüfusa sahip olmasıyla belki de dünyanın en büyük diyasporasını oluşturuyor. Bu aynı zamanda kendine yabancılaşma ve varlığını kişi olarak koruma adına olmadık abartılara düşme tehlikesini barındıran bir olgu. Bu tür büyük travmalarda bazıları kafatasçılık düzeyinde Çerkesçi olurken bazıları da kraldan daha kralcı, hâkim ulusun borazancıbaşısı ve silahşoru olabiliyor.
Yaşadıkları söylemesi kolay, yaşaması işkence olan trajedi ve kendini kabul ettirme savaşı psikolojik olarak o denli büyük travmalar yaratmıştır ki, bunun bilimsel incelemesi aslında çok önemli bulgulara ulaşmamızı sağlayacaktır; hem de tüm insanlık adına… Bu travmaların sonucu olarak, “Psem yipe nape (Candan önce onur)” sözüyle onurlu olma kavramını kimseye bırakmayan bir halkın çocukları, en onursuz insanların, grupların ve eylemlerin savunucusu, avukatı da kesilebilirler.
Her şeyin müsebbibini karşısındaki olarak gören, hiçbir yanlışta kendisinin en küçük hatasını kabul etmeyen, ezberletilmiş resmi tarih tezlerine, sadece lehlerine olacak başka bir ırkçı tez üreterek karşı çıkanlar demokrasiyi yaratamazlar ve sürdüremezler.
TALEPLERİMİZ
Aşağıdaki temel taleplerin sadece Çerkesler için değil, tüm ülke ve insanları için önemli olduğunu düşünüyoruz:
1- 1980 darbesinin ürünü olan anayasa baştan aşağı yenilenmeli ve vatandaşlık hiçbir etnik adla tanımlanmamalıdır.
2- Ülkenin tüm insanları eşit olmalı ve buna uygun olarak, talep edilecek dillerde yayın ve eğitim için devlet koşulsuz destek vermelidir.
3- Herkes istediği adı ve soyadı kullanabilmeli, yaşadıkları yerin asıl adını alabilmeli ve buna engel olabilecek her tür kanun değiştirilmelidir.
4- Okul kitaplarında halkları küçümseyen ve hedef gösteren kısımlar müfredattan çıkarılmalıdır.
5- Cumhuriyetin kuruluş tarihi tüm yalan ve gizliliklerden arındırılmalıdır.
6- Devlet ve tüm kesimler hızla silahsızlandırılmalıdır.
7- Hakları gasp edilmiş kesimlere karşı pozitif ayırımcılık, eşit düzeye gelinine kadar sürdürülmelidir.
8- Hangi görüş iktidar olursa olsun, Kemalist bir devlet politikasına uymak zorunda olduğu yanlışı terk edilmelidir. “Devlet için insan” değil, “insan için devlet” kavramı geçerli olmalıdır.
9- Üniversitelerde Kafkas, Balkan ve Ortadoğu Enstitüleri açılmalı ve ülkemizde her şeye karşın yaşamını sürdürebilen ve yok olmuş tüm diller araştırılmalıdır.
10- Herkesin ve her kesimin ülkenin gerçek sahibi olduğu psikolojisi yerleştirilmelidir.
11- Asker siyasetten elini çekmeli, yargı sadece kendi işini yapmalı, güçler ayrılığı ilkesi olması gerektiği hale getirilmelidir.
12- İnsan hak ve özgürlükleri ve kültürel çoğulculuk, devletin yeni temel taşları olmalıdır.
SONUÇ BEYANIMIZ
Kemalist jakobenliğin dayattığı, Türk etniği dışında herkesi inkâr eden, halkları mutlu edememiş; sömürüden, baskıdan yana oligarşik ırkçı sistem yerine; biz de Çerkes kimliğimize sahip çıkarak, kimseyi kendimizden aşağı ya da yukarı görmeden, ülkenin tüm kesimlerinin sahip çıkacağı ve onur duyacakları; eşitlikten, birlikten, barıştan ve özgürlükten, kültürel, dilsel çeşitlilik ve zenginlikten, demokrasiden yana olan tavrımızı; GERÇEK DEMOKRATİK SOSYAL HUKUK DEVLETİ içinde yaşama isteğimizi açıkça beyan ediyoruz.
30 Kasım 2010, BRÜKSEL
Yalçın Karadaş’ın Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen 5. Çerkes Günü’nde Demokratik Çerkes Girişimi (Diçeg) adına yaptığı konuşma.
YALÇIN KARADAŞ