Arap dünyasının Kafkasya perspektifi

El-Arabiya televizyonunun Orta Asya ve Kafkasya muhabiri Basel Hac Casem, Arap aleminin Kafkasya algısını değerlendirdi.

Washington’daki Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi’nin misafir öğretim üyesi Sergey Markedonov tarafından Caucasus Times için yapılan röportajı Ajans Kafkas için Özlem Güngör Türkçeye çevirdi.

 

Kafkasya’daki Ağustos 2008 olaylarına Arap dünyası ülkelerinde tepki nasıldı? Siyasilerin, tanınmış medyanın, dini ve sivil toplum adamlarının ifadelerinde egemen olan değerlendirmeler nasıldı? Arap devletlerinin ortak bir pozisyonunun olduğunu söyleyebilir miyiz, yoksa onların bakışında farklı ifadeler ve nüanslar var mıydı?
 
Rusya ve Gürcistan savaşıyla ilgili Arap dünyasının tavrı önemli derecede İsrail’in bu savaştaki rolüne dair değerlendirmelere bağlı. Bu ülke Gürcistan’a askeri teknik, silah sağladı. Ve genel olarak şunu söylemek mümkün ki, savaş ateşkese ve belirli bir istikrar sağlanmış olmasına rağmen bugün Ortadoğu’daki uluslararası politikaya gölge düşürüyor, özellikle de İsrail’in Gürcistan’a yardım rolü açık olduktan sonra. Tüm bunlar Rusya’yı Ortadoğu’yla ilgili politikasını yeniden gözden geçirmeye mecbur bırakıyor. Medyaya gelince, Arap yayınlarının çoğunluğu büyük ölçüde tarafsız idi. Aynı zamanda Gürcistan silahlı gücü tarafından saldırıya maruz kalan Güney Osetya ile dayanışma işareti olarak Rusya’ya büyük sivil destek vardı. Ve Rusya’nın hareketi Gürcü işgaline karşı savunma eylemi olarak değerlendirildi. Hemen herkes, Ağustos savaşının gaz ve petrolün Gürcistan ve Türkiye limanı Ceyhan üzerinden Avrupa’ya veriliş yoluna gölge düşürdüğü konusunda hemfikir. Bu bağlamda Hazar denizinin geleceğine ve İran körfezinde petrol çıkarmaya ilgi artıyor. Rusya’nın dünyadaki petrol ve gaz stokunun üçte birinden fazlasının üzerindeki kontrolü Batı’yı gerçek alternatifler sağlama konusunda muhtelif düşüncelere itecek. Tüm bunlar ABD’nin Basra Körfezi’nde egemen olma isteğini, aynı zamanda İran’ın nükleer çalışmaları reddetmesini sağlama isteğini güçlendirecek.
 
Rusya basınında zaman zaman Suriye’nin belirli şartlarda Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanımaya hazır olduğuyla ilgili tahminler dile getiriliyor. Bunlar ne tür şartlar olabilir? Veya böyle bir tanıma prensipte mümkün değil mi? Değilse neden mümkün değil?
 
Suriye ve Rusya’yı mükemmel ilişkiler birbirine bağlıyor. Moskova Şam’a uluslararası tecride izin vermemek için diplomatik destek sağladı. Son yıllarda ikili ilişkiler daha da aktifleşiyor. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad iki defa Moskova’yı ziyaret etti. Birincisi 2005’de Suriye borcuyla ilgili meselelerin çözümü için, ikincisi 2006’da Ortadoğu’daki durumun müzakere edilmesi için.
2008’de Beşar Esad, İTAR-TASS’a “ABD ve bazı batılı ülkelerin Abhazya ve Güney Osetya’ya karşı davranışı, ‘çifte standart’ politikasının açık örneği oldu” açıklamasında bulundu. Onun bakışı açısına göre, Rusya SSCB’den Kafkasya’da barış garantörlüğü statüsünü miras aldı, bundan dolayı Ağustos 2008’deki hareketi ‘kesinlikle doğru’ idi, savaş ateşi ilk olarak güç kullanan Gürcistan’da yandı. Suriye devlet başkanı, Batının Rusya’ya karşı yanlış haber politikası yürütme ve sınırlarını düşman hükümetler şeridi ile çevirme, aynı zamanda onu uluslararası arenada izole etme girişimlerini ciddi şekilde eleştirdi. Beşar Esad “Biz tüm bu girişimlere karşı çıkıyoruz, çünkü biz bunun soğuk savaş döneminden kalan ABD politikası devamı olduğunu düşünüyoruz” açıklamasında bulundu. Böylelikle Rusya kendi yasal haklarını korudu.
Aynı zamanda, Ağustos savaşından bir yıl sonra Gürcistan dışişleri bakanı Şam’ı ziyaret etti, çünkü Gürcistan’ın Azerbaycan ve Türkiye’ye ekonomik önemi (gaz, petrol hattı) var. Bu hatlar bugün dünyadaki en önemli enerji hatlarındandır. Gürcistan’ın coğrafi durumu görmezden gelinemez. Coğrafi durumu, Türkiye, Suriye ve Azerbaycan tarafından Suriye devlet başkanı tarafından önerilen ‘dört deniz’ fikri ( ‘Dört Deniz’ fikri Devlet Başkanı Beşar Esad tarafından 2009’da önerildi. Karadeniz, Hazar, Kızıl Deniz ve Akdeniz’le Basra Körfezi’nin havzalarının enerji ve ulaştırma sistemlerinin birleştirerek ekonomik ortaklığın olduğu bir bölge oluşturulmasından söz ediliyor) çerçevesinde ekonomi alanında imzalanan anlaşmalardan sonra daha da önemli olacak. Buna bağlı olarak benim şahsim düşüncem şöyle: Suriye’nin Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanıma desteği çok uzak değil. En azından şu aşamada.
 
Suriye’de Büyük Kafkasya’dan az kişi yaşamıyor. Sadece Ermeni topluluğu 190 bin kişi olarak sayılıyor, Çerkesler ise farklı bilgilere göre 35-50 bin kişi. Bu topluluklar ne kadar aktif? Onlar Suriye’nin dış politikasını gerçekleştirmesine nasıl yardımcı oluyorlar? Ve ülkenin iç gelişiminde nasıl bir rol oynuyorlar?
 
Suriye toplumunun farklı unsurları ve kısımlarının incelenmesi, farklı kültür ve medeniyetlerin ortak hareketi bakış açısından öneme layık. Onlardan her birinin kendi özel karakteristiği var. Onların birçoğu Suriye’nin tarih, kültür ve sosyal gelişimine ciddi katkılarda bulundu. Çerkesler Suriye toplumuna entegre oldu, onun tüm alanlarına (siyasi, kültürel, entelektüel, askeri), onlar siyasi ve toplumsal yaşamın her alanına katıldılar. Onlar Suriye toplumunun diğer kısımları ile ilişkiler konusunda mükemmel bir özellik gösteriyor, bunu yaparken de kültürel kimliklerini koruyorlar. Onlar kendi Kafkas geleneklerinden Ortadoğu’ya birçoğunu getirdi, gerçi genç Çerkes nesilleri onlardan biraz uzak. Suriye’de Çerkesler herhangi bir sosyal, siyasal ayrımcılığa maruz kalmadı. Bu, Çerkeslerin neden Suriye’nin en sadık vatandaşlarından biri olduğunu izah ediyor. Suriye ve Ürdün’deki Çerkeslerin yüzde 80’i de halen kendi anadillerinde konuşmaya devam ediyor.
Ermenilere gelince, henüz Sovyet döneminde onların Suriye’den Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne gönderilmesine onay verildi. Orada Ermenilere siyasi hak verilmişti. Ancak uzmanların düşüncesine göre, onların çoğu Ermeni’den çok gerçek Suriyeli idi, çünkü Suriye toplumunda yaşamaya alıştı, birçoğu onun geleneklerini kabul etti. Tarihçiler, Ermenilerin yaşadıkları müddetçe Suriye için problem olmadığını düşünüyor. Onlar Suriye’nin sivil, siyasi örgüt yapısında yer aldı. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki 1915 olaylarından sonra Ermeniler Suriye’de kabul gördü, onlara sığınma konusunda yardım sunuldu. Onlardan bazıları milletvekili, bakan oldu, diğerleri Suriye ordusunda yüksek askeri unvanlar aldı, aynı zamanda Suriye-İsrail savaşlarında ordu saflarında savaştı, Suriye milli hareketine katıldı. Ermenilerin yaşadığı Aleppo şehri halen en önemli şehirlerden biri. Bu şehrin çevresinde onların çok sayıda Ermeni okulu, Ermenice olarak gazete ve dergi basma merkezi, kendi birlikleri vardı. Aleppo’da 1918-1978’de Ermeni yayını çıktı.
 
Geçen yıl Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad Ermenistan ve Azerbaycan’ı ziyaret etti. Bu Suriye dış politikasının Kafkasya yönünde aktifleştiği anlamına mı geliyor? Ve aslında Şam’ın bu bölgeye ilgisi nedir?
 
– Suriye devlet başkanının Azerbaycan ve Ermenistan’a ziyareti Kafkasya, Balkanlar ve Ortadoğu geleceğiyle ilgili kapsamlı vizyon çerçevesinde gerçekleştirildi. Ayrıca, Doğu ve Batı’nın ilişkileri için platform ve sivil inisiyatifler merkezi niteliğinde Suriye’nin tarihi rolünün yeniden inşa edilmesi için bu iki ülkede aktifleşmesine yönelikti. Aynı zamanda diğer ülkelerin hırslarına karşı denge kurmak ve Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki tartışmanın çözümüne el uzatmaktı. Ziyaretler aynı zamanda ticaret ve ülkeler arası mübadele alanında gelişim için kapılar açtı. Ziyaretler Suriye ve Kafkasya arasındaki tarihi ilişkilerin yeniden canlanmasına yol açtı. Avrupa ve Asya arasındaki bölge, Suriye’nin Karadeniz ve Hazar denizi bölgesindeki çıkarları geleceği için başlangıç oldu. Suriye bu bölgeyle ilişkilerin gelişimine ilgi duydu ve aynı zamanda bu ülkelerle ve komşuları ile ilişkilerin gelişimini takip edecek. Burada özellikle, 1993’de Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki savaştan ötürü sınırların kapatılmasının ardından son zamanlarda pozitif gelişmeler görülmekte olan Türkiye ve Ermenistan arasındaki ilişkiler önemli. Suriye tüm bu anlaşmazlıkların barışçıl çözümünün aranması gerektiğini düşünüyor. Şam, Ermeni-Türk sınırının açılmasını istiyor, çünkü bu transit malların Suriye’den Ermenistan’a, diğer Güney Kafkasya bölgelerine gitmesine imkan verecek, ticareti kolaylaştıracak.

Bugün Rusya’da oldukça aktif şekilde radikal İslam’ın Kuzey Kafkasya’daki rolü ve anlamı tartışılıyor. Bu tartışmalar çerçevesinde ‘Arap etkisi’ diye adlandırılan mesele gündeme sıkça getiriliyor. Hattab, Ebu Ömer el-Seyf, Ebu Hafs el-Ürdüni gibi Kuzey Kafkasya bölgesinde Rusya için negatif rol oynayan isimler dile getiriliyor. Siz Kuzey Kafkasya’daki süreçlerde Arap dünyasının rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce burada neresi gerçek, neresi abartı? Olumlu rol nerede, olumsu rol nerede? Ve Kuzey Kafkasya konusu Arap ülkeleri enformasyon alanında ne kadar yer alıyor?
 
Doğu Arap savaşçılarının Kuzey Kafkasya’daki katılımlarıyla ilgili oldukça büyük bir abartı olduğunu düşünüyorum. Arap direnişçilerin Kafkasya’daki olaylara katıldıklarını ifade ettikleri hemen tüm olaylar kendi hükümetlerince desteklenmedi. Ve onların çoğunluğu kendi evlerinde terörizm suçlamasından geçti. Yani hükümet ve Arap rejimlerinin radikalizmi ve Kuzey Kafkasya’da meydana gelen ekstremist hareketleri desteklediğini söylemek zor.
 CT/ÖZ/FT

 

Basel Hac Casem: El-Arabiya televizyonunun Orta Asya ve Kafkasya muhabiri. Londra’da Arapça yayımlanan El-Hayat gazetesi ve Şam’da yayımlanan El Vatan gazetesine yazılar yazıyor. Ayrıca Beyrut’ta çıkan El Muharrir El Arabi gazetesinde köşe yazarı. 2005-2009’da Birleşik Arap Emirlikleri Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde siyasi analist olarak çalıştı.