“Barışa Söz Ver” İnisiyatifi tarafından 12 Şubat’ta “İnsanın Evi Anadil” paneli gerçekleştirildi.
Açılış konuşmasını Mazlumder Dış İlişkiler Koordinatörü Halil İbrahim Yenigün’ün üstlendiği panelin moderatörlüğünü ise Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu sözcüsü Yıldız Önen gerçekleştirdi.
Panelin açılış konuşmasında Mazlumder’in Kürt sorunu ve barış süreci konusundaki tavrını hatırlatan Halil İbrahim Yenigün, çözüm ve barış sürecinin değerli ve çok önemli olduğunu ancak süreçte, siyasi aktörleri takip eden ve “gözümüz üzerinde” mesajı verecek toplumsal, sivil aktörlerinde etkili olması gerektiğini belirten Yenigün “Barışa Söz Ver” inisiyatifinin bu sebeple kurulduğunu açıkladı. “Barıştan bahsediyorsak insanların anadillerinde eğitim alabildikleri ve günlük hayatlarında sorunsuz şekilde dillerini kullanabildikleri bir atmosferin oluşması gerekir diyen” Halil İbrahim Yenigün konuşmasını etkinliğe katılanlara teşekkür ederek bitirdi.
Panelin ilk konuşmacısı olan İstanbul Kürt Enstitüsü Eş Başkanı Sami Tan, Kürtçe’nin tarihsel gelişim sürecinden bahsederek Kürtçe’nin Edebiyat dili olarak gelişiminde Kürt medreselerinin ve politik mücadelenin önemine değindi. Çözüm ve Barış sürecinin sadece Kürtlerin haklarının değil diğer halkların anadil ve kültürel haklarının kazanımı açısından da oldukça önemli olduğunu vurgulayan Tan sözlerini birlikte mücadele etmenin önemine vurgu yaparak bitirdi.
Kafkasya Forumu Aktivististi Furkan Dzapş ise Çerkesce’nin mevcut halinden ve Çerkeslerin tarihsel süreç içerisinde yaşadıklarından bahsetti. Soykırımın ardından bu topraklara gelen Çerkeslerin diaspora halkı olmaları, iskan politikası sonucunda dağınık olarak yerleştirilmeleri vb. sebepler ile diğer halklardan farklı değerlendirilmeleri gerektiğini belirten Dzapş, Cumhuriyet döneminin tektipçi politikalarından da diğer halklar gibi etkilenen Çerkesleri esas açmaza düşürenin ise köyden kente göç olduğunu belirtti. Şehirde Çerkes kültürünün bir çok öğesi gibi Çerkescenin de yok olmakla karşı karşıya olduğundan bahseden Furkan Dzapş Pazar dili olamamış ve kavga haline getirilememiş bir dilin kent hayatında varlık gösteremeyeceğini vurguladı. Çerkes kimliği ve Çerkescenin geleceğine dair fikirlerini de paylaşan Dzapş, belki de 50 yıl sonra Çerkes dillerinin büyük ölçüde yok olacağını ama politik bir Çerkes kimliğinin inşa edilebileceğini belirtti. Son olarak Türkiye’nin genel demokratikleşme süreçlerine Çerkeslerin destek vermesi gerektiğinin altını da çizen Kafkasya Forumu Aktivisti sözlerini birlikte mücadele etmenin bütün halkları özgürleştireceğini söyleyerek bitirdi.
Panelin son konuşmacısı olan Laz Enstitüsü Başkanı İsmail Avcı Bucaklişi ise Lazcanın mevcut halini özetledikten sonra yıllardır Lazca ile ilgili bir çok çalışma yaptığını ancak asıl meselenin şehirde bu dillerin yaşatılması ile ilgili yeni yol ve yöntemler üzerine çalışmak olduğunu belirtti. Bu konuda sadece dil çalışanların gönüllü çabalarının yeterli olmayacağını da vurgulayan Bucaklişi, “antropologların, sosyologların ve profesyonel eğitimcilerinde bu konuda çaba harcaması gerekiyor” dedi.
Panel soru cevap kısmının ardından son buldu.
“Barışa Söz Ver” inisiyatifinin bir sonraki etkinliği 21 Şubat’ta gerçekleştirilecek. İstiklal caddesi üzerinde Tünel’den Galatasaray Lisesi önüne kadar bir yürüyüş gerçekleştirecek olan organizasyonun eylemi “Barış, Çözüm ve Kardeşik İçin, Barışa Söz Ver” spotuyla duyuruluyor.
AjansKafkas