Çeçenya’da soykırımın çeşitleri – 3

Putin esir kamplarında esirlere yönelik ferdi işkence metotları çok sayıda. Ben, esirlerin daha çok maruz kaldığı işkence metotlarını sunmaya çalıştım. Benim düşünceme göre, bu işkenceler hasta sadist yalnızların semeresi değil. Hiç şüphe yok ki, bu işkenceler özel Rus istihbarat laboratuarlarında hazırlandı.

"Rusya’da Putin’in yönetime gelişiyle neo-faşizmin türlerinden birinin doğmaya başladığı konusunda hiçbir şüphe yok. 30’lu yıllarda Almanya’da faşizmin doğmaya başladığı tarihten bilindiği üzere, Batı o zaman da bu gelişmeyi sessizce izlemiş ve hatta sürece ‘Hitler Almanya’sını istikrarlı ve dost ülke olarak görmeyi isteyerek’ ekonomik destekte bulunmuştu. O zaman Batı’nın prensipsizliğinin ne ile sonuçlandığı biliniyor. Tarih maalesef tekerrür ediyor. Amerika ve Avrupa 30’lı yıllarda olduğu gibi esir kampları yenilikçisi yeni doğan başkanı alkışlayacak."

Bu satırlar Kremlin rejiminin Çeçenya’daki suçları hakkında belgelerle yapılmış ve iki yıl önce Batı’da sunulmuş olan Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti Sağlık Bakanı Umar Hanbiyev’in analizinden. Rusya’da bugünkü durum (Çeçenya’dan söz etmesek bile) Çeçen bakanın iki yıl önce ifade ettiği bu satırların doğruluğunu gösteriyor. Hanbiyev’in araştırmasının hiçbir zaman olmadığı kadar aktüel olduğu görülüyor.

Umar Hanbiyev raporunu Avrupa’da yayınladıktan hemen sonra Çeçen medya organları yazı işlerine, Rusların İçkerya’da Çeçen rehine ve asker esirlere karşı kullandığı işkence sistemi hakkındaki bilimsel analizini gönderdi. Bu ciddi bilimsel analizin önemi, materyallerin yazarının sadece insanlara yönelik gerçekleştirilen inanılmayacak işkencelere şahit olmasına değil, aynı zamanda kendisinin de, Çeçenlerin Rus esir kamplarında maruz kaldığı işkencelerden birçoğuna maruz kalmış olmasından kaynaklanıyor. Doktor Umar Hanbiyev Rusizmin hem görgü tanığı, hem kurbanı. Esir kamplarında Çeçen esirlere yönelik kullanılan işkence sisteminin ilk kez çeşitlerine ayrıldığı doktor Umar Hanbiyev’in bilimsel çalışması Rusça, İngilizce ve Türkçe yayına da hazırlanıyor.

Fiziki işkenceler

Tüm esir kamplarında yaygın olarak kullanılan en tipik işkenceleri anlatmakla yetineceğim.

1. Elektro şok işkencesi: Bu işkenceyi esirlerin büyük çoğunluğu yaşadı. Elektrotlar en hissedici yerlere bağlanıyor, cinsel organ, kulak, burun, ense, koltuk altı vs. Cinsel organa elektriğin etkisinin olduğuna dair raporlar var, örneğin prostata. Bir doktor olarak baştan buna inanmayı reddettim. Ancak esir kamplarında bu işkenceye maruz kalmış hasta esirleri muayene ettiğimde bu haberin gerçek olduğuna inandım. Bu kurbanların anlattığına göre, özel elektrotlardan biri bağırsağa sokuluyor, diğeri cinsel organa bağlanıyor. Elektrik verildiğinde karın altında büyük bir acı meydana geliyor. Bu işkenceye maruz kalanlar uzun süreli işeme bozukluğunun dışında apış arası ve belde ağrılar olduğunu belirtiyor. Bana göre böyle bir metodu hazırlamayı ve uygulamayı sadece yüksek ihtisaslı bir doktor yapabilir, bu da işkencelerin laboratuar çıkışlı olduğunu ifade eder.

2. ‘Kırlangıç’ işkencesi: Yaygın olan işkence şekillerinden biri. Ayaklar ve eller beraber arkadan bağlanıyor. Esir yüz üstü çekiliyor ve bu saatlerce sürebiliyor. Oynar eklemlerde ciddi ve katlanılmaz ağrılar oluyor. Bu işkenceye maruz kalan esirler uzun bir zamandan sonra bile işkence sanki dün yapılmış gibi acı çekiyor.

3. ‘Gaz maskesi’ işkencesi: Esir yere çivilenmiş sandalyeye oturtuluyor. Sandalye altından elleri ve ayakları birbirine kelepçe ile bağlanıyor. Başına gaz maskesi geçiriliyor ve nefes alma borusu kapatılıyor. Bu işkenceye maruz kalan esir havasızlıktan boğulmaya başlıyor. Ellerini kurtarmak için çabalıyor ve bu da ciddi travmalara neden oluyor. Acı hissi kayboluyor. Başta yüksek bir baskı hissediliyor, sanki gözler yavaşça yerlerinden çıkıyor. Cellatların ‘derin nefes al’ sesleri ve gülüşleri senden uzaklaşıyor. Ve sen karanlık uçuruma uçuyorsun. Daha sonra yavaşça ve zor bir şekilde uyanıyorsun. Bazı alakasız gürültüler kelimelere dökülüyor. Ve ilk düşünce, soru: "Beni yaralayan nereye ve diğer arkadaşlarıma ne oldu?" Ve yavaş yavaş öldüğünü, diğer dünyada olduğunu anlamaya başlıyorsun, ama yeniden dirildin. Hayatına dair tam bir kayıtsızlık hissi. Hayatta kalmış olmaktan ötürü ne tek damla korku, ne tek damla sevinç var. Bu hisler esirin işkenceden kurtulduğu andaki hisleri. Ancak belirli bir zaman geçiyor ve bu işkenceyi yaşamış olan esir dünyada en çok aynı işkencenin bir daha tekrarlamasından korkmaya başlıyor. İnsan şöyle düşünüyor, bir kez bu işkenceden kurtuldun, ama bir kez daha tekrarlarsa kurtulamayabilirsin.

4. ‘Besleme’ işkencesi: Birkaç gün boyunca esirlere ne su ne yiyecek verilmiyor. Daha sonra açlıktan ötürü güçten düşen kurbanların dilleri kerpetenlerle kanayıncaya kadar eziliyor. Sopalarla fazla tuzlu ve biberli sıcak çorbayı yemeye zorlanıyorlar. Esirler ağızlarındaki korkunç acıdan çığlıklar atarak bu yemeği yiyorlar ve bu onları izleyen sadistlere memnuniyet veriyor.  

5. ‘ Kurt köpek dişi’ işkencesi: Esir sandalyeye bağlanıyor. At gemi gibi ağzına tahta parçası koyuyorlar. Kurbana, ‘kurt köpek dişlerini’ biledikleri dalgasını geçerek dişler törpüleniyor.

6. ‘Yuvarlak masa’ işkencesi: Esirler ellerinde kelepçelerle ağaç bir masaya yüzleri birbirine dönük olarak oturtuluyorlar. Her birinin dili çekip çıkarılıyor ve masanın çevresine çivileniyor. Tüm kamp ekibi bu işkenceyi ‘Çeçen yuvarlak masa toplantısı’ diye adlandırarak ‘manzarayı’ görmek için toplanıyor.

Kişinin üreme fonksiyonlarını yok etmeye yönelik işkenceler

Bu tür işkencelere dair deliller çok, ama aldığı eğitiminin gücünden Çeçenler için bu anlatılması en zor konu. Erkeklere cinsel organlarından elektrik şoku verme işkencesinin dışında esirlere işkenceler esnasında üreme fonksiyonlarının yok olması için planlı travmalar yapıldığı hakkında bilgimiz var.  

Bu özellikte toplu işkence metotlarının olduğu biliniyor. Delili olan birçok işkenceden birini örnek getireyim. Kış, Çernokozova. Kalın buz katmanı ile kapanmış beton zeminli hücre. Çıplak gençler bu hücrelere getiriliyor ve cop dayağı ile buza oturtuluyor. İşkence birkaç saat sürüyor. Bu işkencenin ardından leğen kemiğinde iltihaplanma süreci meydana geliyor, ardından esirlerin tedavi edilememeleri nedeniyle de geri dönülmez sonuçlar ortaya çıkıyor.

Bu genç insanlar, hayatlarının sonuna kadar sürecek sakatlığa hayatlarının başlangıcında sahip oluyorlar. Sivillere yönelik işkencelerde kendini ifade eden, işgalcilerin ahlaken ve manen tamamen bozulduğunu gösteren deliller var. Örneğin açıkça ırza geçme…

Putin esir kamplarında esirlere yönelik ferdi işkence metotları çok sayıda. Ben, esirlerin daha çok maruz kaldığı işkence metotlarını sunmaya çalıştım. Benim düşünceme göre, bu işkenceler hasta sadist yalnızların semeresi değil. Hiç şüphe yok ki, bu işkenceler özel Rus istihbarat laboratuarlarında hazırlandı.

Bunun dışında esir kamplarında esirlerin daha acımasız işkence metotlarına maruz kaldıklarını da biliyoruz: Parmakların, eller ve ayakların kesilmesi, gözlerin bir şey batırılarak kör edilmesi, kemiklerin ve belkemiğinin kırılması, karnın açılması bağırsağın dışarıya çıkarılması, dilin, kulakların ve cinsel organın kesilmesi, karaciğerin, dalağın ve böbreklerin yapılan darbelerle iflas etmesi…

Bir doktor olarak beni en çok şaşırtan şey, bu tür işkencelerin gerçekleştirilmesine Rus askeri doktorlarının da sık sık katılıyor olması. Esirlere işkence, sakatlama ve öldürülmeleri için doktor oyunlarının yapıldığına dair çok delil var.

Esirlere yapılırken veya yapıldıktan sonra ölümle sonuçlanan işkenceler Rus işgalciler arasında ‘öldürücü’ olarak adlandırıyor. Yani bu işkencelere, aslında idamlara sadist gruba göre yaşamaması gerekenler maruz kalıyor.

Esirlerin ve halkın tanıklıkları dışında, ‘öldürücü’ işkence sonrasında ölmüş, tepeleyiciler tarafından köy veya toplu mezarlara atılmış cesetler ile ilgili belgesel delillerimiz de var.

Esirlerin kamplarda organlarının organ nakli için alındığı ve satıldığı yönünde söylentiler de var, ancak bir cerrah olarak, organ nakli gerçekleştirilmesi için teknolojinin sağlanması gerektiğini düşündüğümden buna inanmak zor geliyor.

Bu tür eylemlerin şimdiki Rusya yönetiminin dış görünüşüyle aynı olduğundan hiç şüphem yok, ancak teknolojik zorluklardan ötürü bu bana göre Çeçenya bölgesinde olmaz gibi. Ancak kim bilebilir? Çeçenya’da işgalciler o kadar çok inanılamayacak kötülükler yapıyor ki.

 Ama kamplarda yeni zehirleyici şeylerle, yani zehirle olaylar gerçekleştirildiğini biliyoruz. Bu esirlerin cesetleri patolojik incelemeye maruz kalıyor. İç organlar laboratuar incelemeleri için çıkarılıyor. Bu amaçla Kuzey Kafkasya’da Dağıstan ve Kuzey Osetya tıp enstitüleri laboratuarlarının kullanıldığı tahmininde bulunmak için dayanaklar var. ABD’de bana, bu konu üzerinde dünyaca tanınmış araştırmacı Ken Alibek ile sohbet etmek nasip oldu. 

Doktor Alibek, “Sovyetler döneminde SSCB Sağlık Bakanlığı çerçevesinde kliniklerdeki psikolojik hastalar üzerinde kimyevi ve bakteriyel silahların kullanımı yapılıyordu, şimdi de Rusların aynı şeyi esir Çeçenler üzerinde denediğini düşünmek mümkündür” dedi. Doktor Alibek de diğer Amerikalı araştırmacılar gibi, elde ettikleri gerçeklere binaen, Rus ordusunun Çeçenya’da sivillere yönelik biyolojik ve kimyevi silahlar denediği sonucuna vardı.

Rusya’da Putin’in gelişi ile yeni bir neo-faşizm şekli doğmaya başladığından hiç şüphe yok. 30’lu yıllarda Almanya’da faşizmin doğuş tarihi biliniyor, Batı o zaman da buna sessiz kalmış, hatta bu sürece ‘Hitler Almanya’sını istikrarlı ve dost taraf olarak görmek için’ ekonomik yardımda bulunmuştu. Batının o zamanki prensipsizliğinin ne ile sonuçlandığı biliniyor. Tarih maalesef tekerrür ediyor. Amerika ve Avrupa yeni doğan, esir kampı yenilikçisi, yeni başkanı alkışlayacak… 30’lı yıllarda olduğu gibi.

Doktor Umar Hanbiyev, 21 Ekim 2007

CHNWS/ÖZ/FT

SON

Birinci bölüm

İkinci bölüm

Umar Hanbiyev