Faşist kamplar cehennemini hissetmiş milletler dünyada çok. Ama onların esir kampı cehennemine pasif tepkilerini bugüne kadar anlamış değilim, özellikle de bir sonrakinin kim olacağını tahmin etmek mümkün iken… İnanın ki Holocaust ve Samaşki için faşizme her zaman ‘sebep’ bulunur.
"Rusya’da Putin’in yönetime gelişiyle neo-faşizmin türlerinden birinin doğmaya başladığı konusunda hiçbir şüphe yok. 30’lu yıllarda Almanya’da faşizmin doğmaya başladığı tarihten bilindiği üzere, Batı o zaman da bu gelişmeyi sessizce izlemiş ve hatta sürece ‘Hitler Almanya’sını istikrarlı ve dost ülke olarak görmeyi isteyerek’ ekonomik destekte bulunmuştu. O zaman Batı’nın prensipsizliğinin ne ile sonuçlandığı biliniyor. Tarih maalesef tekerrür ediyor. Amerika ve Avrupa 30’lı yıllarda olduğu gibi esir kampları yenilikçisi yeni doğan başkanı alkışlayacak."
Bu satırlar Kremlin rejiminin Çeçenya’daki suçları hakkında belgelerle yapılmış ve iki yıl önce Batı’da sunulmuş olan Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti Sağlık Bakanı Umar Hanbiyev’in analizinden. Rusya’da bugünkü durum (Çeçenya’dan söz etmesek bile) Çeçen bakanın iki yıl önce ifade ettiği bu satırların doğruluğunu gösteriyor. Hanbiyev’in araştırmasının hiçbir zaman olmadığı kadar aktüel olduğu görülüyor.
Umar Hanbiyev raporunu Avrupa’da yayınladıktan hemen sonra Çeçen medya organları yazı işlerine, Rusların İçkerya’da Çeçen rehine ve asker esirlere karşı kullandığı işkence sistemi hakkındaki bilimsel analizini gönderdi. Bu ciddi bilimsel analizin önemi, materyallerin yazarının sadece insanlara yönelik gerçekleştirilen inanılmayacak işkencelere şahit olmasına değil, aynı zamanda kendisinin de, Çeçenlerin Rus esir kamplarında maruz kaldığı işkencelerden birçoğuna maruz kalmış olmasından kaynaklanıyor. Doktor Umar Hanbiyev Rusizmin hem görgü tanığı, hem kurbanı. Esir kamplarında Çeçen esirlere yönelik kullanılan işkence sisteminin ilk kez çeşitlerine ayrıldığı doktor Umar Hanbiyev’in bilimsel çalışması Rusça, İngilizce ve Türkçe yayına da hazırlanıyor. |
Çeçen soykırımında Putin’in yenilikleri
Soykırım ‘antiterör operasyonu’ deyimiyle uygun bir paketle örtüldü: ‘Soykırım paravanası’ niteliğinde Çeçen kökenli ‘molla’ ve caniler kullanıldı. Hitler bile Yahudi milletine başkan olarak Eva Braun veya ‘Yahudi papazını’ atayacak kadar alçalmadı. Zavallı kurbanların saç ve derilerinin işlenmesi şeklindeki Hitler ‘icrası’ çok zahmetli bir şeyi reddetme ve esirlerin cesetleri ile esir kamplarında sakatlananların ailelerine satılması şeklinde yeni bir ‘icranın’ oluşturulması.
Bu tür ‘icralardan’ kazanılan paranın cellâtlara maaşlarının ödenmesinde kullanılması.
Bu metot, Rus televizyon programlarından birinde, Rusya devlet başkanı olarak adlandırılan kişi, televizyon izleyicileri için tamamıyla açık olan imalarla kalın kafalı generallerine Çeçenya’da asker maaşları meselesinin nasıl hızlı şekilde çözülmesi gerektiğini açıklarken dile getirilmişti. Yani sivil Çeçenleri soymak.
Ama Hitler düşüncelerinde şeffaflık konusunda Putin’i geride bıraktı, bunun için ‘ Ari ırkının üstünlüğü hakkında bilim’ oluşturdu. Putin’in kindar ama deha olmadığını göz önünde bulundurursak, düşünceme göre onun böyle bir şeye aklı yetmedi. Ama Çeçen halkına soykırımı haklı çıkarma konusunda, ona yardımcı olmaya çalışacak yaltaklanan, sahte bilim adamlarından bir grubun olacağını ihtimal dışı görmüyorum.
Faşist kamplar cehennemini hissetmiş milletler dünyada çok. Ama onların esir kampı cehennemine pasif tepkilerini bugüne kadar anlamış değilim, özellikle de bir sonrakinin kim olacağını tahmin etmek mümkün iken… İnanın ki Holocaust ve Samaşki için faşizme her zaman ‘sebep’ bulunur.
Esir kampları
Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti hükümeti resmi bilgilerine göre, Rusya Federasyonu esir kamplarında ikinci savaşın başından beri (bomba ve temizlik operasyonlarında ölenler hariç) 40 binden fazla sivil Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti vatandaşı yok edildi. 20 binden fazla insan ardında hiçbir iz bırakmadan kayboldu. Yaklaşık aynı sayıda esir de kamplarda, işkence ve yargısız infazla azap çekiyor. Eski bir esir olarak ben de Rus işkencelerini yaşadım. Bir doktor olarak da, sürekli olarak Rus tepeleme sisteminin eski kurbanlarının sağlık problemleri ile karşılaşıyorum. Şuna ikna oldum ki, birçok işkence metodu inceliği ve teknik çalışmaları açısından Rusya istihbaratı özel laboratuarlarında hazırlandı. Ve işkencelerin birçoğunun farklı kamplarda detaylıca tekrarlanıyor olmasına bakılacak olursa, sakatlığın nasıl doğru şekilde gerçekleştirileceği ve esire nasıl acı çektirilmesi gerektiği konusunda model yönetmelik veya Moskova’dan öğreticinin olması gerekiyor. Şahsi araştırma ve analizlerim sonucunda, Rus esir kamplarında Çeçenlere yönelik kullanılan tipik işkence listelerini şu şekilde ayırdım:
I. Psikolojik işkenceler: A) Ferdi B) Toplu
II. Fiziki işkenceler. A) Ferdi B) Toplu
III. Kişinin üreme fonksiyonlarından mahrum kalmasına yönelik işkenceler.
IV. Öldürücü işkenceler.
Psikolojik işkenceler
En yaygın olan psikolojik işkenceler:
1. ‘Yalandan kurşuna dizme’ işkencesi: Bu tecrübeyi hemen her esir yaşıyor. Bu işkenceye maruz kalan kişinin neler yaşadığını çok iyi biliyorum. Elbette her insanın psikolojik durumuna bağlı olarak farklı olaylara tepkileri farklı derecede olacaktır. Bu korkunç işkenceye maruz kaldığımda ben, bir insan için ölüm tehlikesinin daha az olmadığı bombardıman altında kalma veya mayın tarlasına düşmesi durumunda hissedeceği stresle ölçülemeyecek kadar muazzam bir stres yaşamıştım. İnsan bu tür bir işkencede kendisini tamamen korumasız ve çıkış yolu olmayan biri olarak hissediyor.
Belli bir süre sonra kafanda, meydana gelen şeyi doğru olarak algılama olayı kesiliyor ve etkili bir tepki olmuyor, halbuki tüm yaşanmakta olan şeyleri görüyorsun ve açıkça ne olduğunu biliyorsun. İnsan korku hissini tamamen kaybediyor. Hatırladığım kadarıyla o zaman silah sesini duyar duymaz ‘Allahu Ekber!’ diye bağırmaya karar vermiştim. Ve bu kararım sadece cesaretim ve inancıma bağlı değildi. Bu bilinçli olarak saldırgana mukavemet tepkisi idi, bunun içinde bulunduğum durumda düşmanı kızdıracak tek silah olduğunu biliyordum.
Bu stresten insan uzun bir zamanda zor şekilde kurtuluyor. Ruhunda bir şeylerin öldüğü hissi terk etmiyor. Ve ölümü korkunç bir şey olarak değil, Rus tepeleme politikasının insani olmayan acımasız dehşet okyanusunda kurtarıcı bir alan olarak düşünüyorsun.
2. ‘Dokunaklı ses’ işkencesi: Esir kamplarında, özellikle gece saatlerinde sık sık insan ruhunu yakan işkence kurbanlarının çığlıklarını dinlemek zorunda kalınıyor. Bu durum diğer esirlere en üzücü şekilde etki ediyor. Dövülmüş, işkence ile zayıflamış insanlar bununla uyumaktan mahrum bırakılıyor. Bir çoğumuz ölüme yarım adım mesafede olmamıza rağmen bu çığlıklara ciddi tepki gösteriyorduk.
Bu sesler her esirin bilincinde kendilerinin henüz yaşamadığı ve önlerinde bulunan işkencelerini resmini çiziyordu. Bu korku ve heyecana neden oluyor ve insanı uykusuz bırakıyordu.
3. İnsanın haysiyetini küçülten işkenceler: Hiç istisnasız tüm esir kamplarında cellatların hareketleri öncelikli olarak esirin insani haysiyetini yok etmeye yönelik. Bu kamplardaki Rus cellatlarının temel amacı, insanın maneviyatını ezmek, yok etmek ve hayvan durumuna getirmek. Çernokozov’da esirler koridorun bir başından diğerine sürünmeye ve koridorun sonunda karnının üstünde yatarak, duran cellada bu esir ’emriniz üzere süründü’ raporu vermeye zorlandı. Cellatların bu emrini yerine getirmeyi reddeden bir çok gururlu Çeçen genci hayatını kaybetti.
Erkek esirlere yönelik yapılan cinsi işkenceler hakkında deliller çok. Bu tür işkencelere maruz kalmış kurbanlardan hayatta kalan çok az oluyor. Bu tür hakaretli işkenceler, belirtelim ki Çeçen mantalitesine uygun değilse de sıkça kurbanların intiharı ile sonuçlanıyor. Hayatta kalan esirler ise hayatta kalmalarına intikam düşüncesinin yardımcı olduğunu söylüyorlar. Ve onların tüm hayatları boyunca tek amaçları düşmandan intikam almak.
4. ‘İşkencelerde hazır bulunmaya zorlanma’ işkencesi: Kamp esirleri zorla tanık edildikleri başkalarına yapılan işkenceleri anlatırken ciddi şekilde heyecanlanıyorlar. Ve bu kolayca izah edilebilir. Şubat 2000’de Ruslar bizi Devkar-Evla’ya (Tolstov-Yurt) götürdü ve yaralı insanları otobüsten atmaya başladılar. Mayına çarparak yaralananların çoğunluğunun elleri ayakları kopmuştu. Aralarında henüz cerrahi müdahalede bulunmaya yetişemediğimiz kişiler de vardı.
Rus tepeleyicileri onların mayından parçalanmış el ve ayaklarına çizmeleri ile vuruyordu. Yaralıların o zamanki ruhu parçalayıcı çığlıkları ve yüz ifadeleri halen beni takip ediyor. Beni nasıl şoke ettiğini hatırlıyorum. Hatta beni dövmeye başladıklarında artık acı hissetmeyecek durumda idim. Kulaklarımda zavallı kurbanların çığlıkları, gözlerimin önünde yüz ifadeleri vardı. Yaşam sanki orada durmuştu.
Zamanla bu hatıralarla ilgili acılarımın azalacağını umut etmiştim. Ama maalesef… Örneğin, geçenlerde küçük oğlumun yaramazlığı beni çok neşelendirdi ve çok güldüm. Ve kendi sesimde net bir şekilde zavallı kurbanların sesini duydum ve onların acı çeken yüz ifadelerini gördüm. Oğlum bana koştu ve korkmuş halde sordu: "Baba, neyin var, bembeyaz oldun?" Ve inandım ki, o hatıralarım hiçbir zaman azalmayacak.
Cansız şeyler (bomba, mermi, mayın) gözlerinin önünde insanı öldürdüğü zaman, insana ciddi psikolojik etkide bulunuyor. Ancak bu hiçbir şekilde, gözlerinin önünde insan kılıklı varlıkların insan hayatını sona erdirdiğinde, ayakları ile kesik kol ve ayaklara vurduklarında, işkencelerde kaburganın kırıldığını duyduğunda, sağ insanın kulağını kestiklerini veya tırnaklarının altına çivilerin sokulduğunu gördüğünde, gözlerinin önünde savunmasız insanın üzerine insan öldürmek için eğitilmiş köpekler salındığında yaşadığın stresin ağırlığı ve derinliği ile kıyaslanamaz…
5. Sözlü işkenceler: Esir kampı şartlarında sözlü işkenceler insana diğer psikolojik işkencelerden az etki etmiyor. Ölüm tehditleri, sonucunda hayatını kaybedeceğin işkence detaylarının tanımlanması, milli gururu ve insanı küçük düşüren sözler, ağza alınmaz küfürler- tüm bunlar ciddi şekilde esirin psikolojisine etki ediyor. Hemen hemen tüm eski esirler düşmanın ahlaksızlığını ve kültürsüzlüğünü ifade etti.
Esirlerin bu cehennemden sonra kazandıkları tek pozitif olay da galiba bu. Eski esirler, bu tür hislerin kendilerine milletlerinden ötürü gurur duymalarına neden olduğunu söylüyorlar. Onlar Çeçenler arasında onlar gibi ahlaksız ve bozulmuş onlarca kişi bulmanın zor olduğunu belirtiyorlar. Düşmana karşı ahlak ve kültür üstünlüğü duygusu psikolojik bozulmaların derecesini azaltıyor. Hemen hemen tüm eski esirler bu duygunun cehennem kampında kendilerini tutmaya yardımcı olduğunu söylüyorlar.
6. Toplu psikolojik işkence olarak ‘temizlik’: Bir defasında Elena Borner’in ifade ettiği gibi tüm Çeçenya bugün büyük bir esir kampı. Çeçenya’nın yeni doğmuş ferdinden en ihtiyarına kadar hepsi bu kampın esiri ve ‘temizlik’ şeklindeki toplu, düzenli psikolojik işkencelere maruz kalıyorlar. Her gün yaşanan psiko-travmalar onlarca kişinin hayatını alıyor, bazen de yüzlerce sivil insan kalp ve beyin kanamasından hayatını kaybediyor.
Her türlü tıbbi yardımın olmaması bu kurbanların sayısını arttırıyor. Doktorun bomba ve mermi kurbanları için uygun olan anestezisi bile yok.
Son iki yıldır Çeçenya’ya psikoterapi cihazları getirilmedi, halbuki şu şartlarda insanları travma sonrası stresten korumak için bunlara gerek var. BM, AB ve tüm uluslararası insani yardım örgütlerine yaptığım girişimlerim Rusya’nın onların Çeçenya’ya sokulmasını yasaklamasından ötürü sonuçsuz kaldı. Rus yönetiminin mantığı oldukça açık; şayet soykırım yapılıyorsa tıbbi yardım neden gereksin?
CHPRS/ÖZ/FT
Umar Hanbiyev