Bir Kadirov Masalı -2-

Ramazan Kadirov hâlen Çeçenistan Cumhurbaşkanlığı görevini başarıyla yürütmektedir. Kendisi, dindar bir insan olup, ülkesinin kalkınması çalışmalarına paralel olarak da dinî faaliyetlere büyük önem vermektedir. Bu satırlar Diyanet İşleri Başkanlığının yayın organı olan Diyanet Avrupa dergisinin Şubat 2011 sayısında yer alıyor, geceleyin ışıl ışıl parlayan Haci Ahmed Kadirov Camii’nin büyükçe bir resminin yanında. Derginin kapak konusu Kafkasya. (http://www.diyanet.gov.tr)
“Rusya Federasyonu’nda dini hayat-3: Kuzey Kafkasya” adlı gündem yazısının başında şu ifadeler var: “Bölgeden, özellikle Adıgeya bölgesinden Türkiye’ye 1850 yılından itibaren yoğun olarak göç yaşanmış ve bu insanlar Anadolu insanı ile bütünleşmiştir.”

Kısaca özetleyecek olursak, çok sayıda farklı etnik grup ve kültürün bir arada huzur içinde yaşadığı dost ve komşu Rusya Federasyonu’nun Kuzey Kafkasya bölgesi, sayıları her geçen gün artan camileri, “tıpkı bizim gibi” ilahiler ve mevlütler okuyan, her fırsatta Türklere minnet ve şükranlarını sunan Müslümanlarıyla cennetten bir köşedir.

Mezkur yazı “Kalkar Türkçesi”, “Adigeyalar” vs. gibi yaratıcı ifadelerin ötesinde ilginç Türkçesi ve gönüllere ferahlık veren tespitleriyle konumuz için paha biçilmez bir örnek teşkil ediyor. Kafkasya’da yaşayan dindar insanların şaibeli ölümleri ile ilgili haberlerden sıkıldığınızda, bu yazıyı okuyup yüreğinize su serpebilir, oradaki Müslümanların aslında ne kadar güllük gülistanlık “dini hayatları” olduğunu hatırlayıp rahat bir nefes alabilirsiniz.

Görülen o ki; -yahut bildiğimiz gibi- eli kanlı Ramzan Kadirov iktidarını cilalayıp parlatma çalışmaları, Seyfullah Türksoy’un artık rutinleşen gezilerinin ardından kopan bir dalgadan ibaret kalmıyor. ‘Kadirov’un ellerinde hayat bulan Çeçenya’ görüntüleri periyodik olarak haber bültenlerinde yer edinirken, TRT ve Diyanet İşleri gibi resmi kurumlar da, halkı aydınlatma vazifeleri konusunda Türksoy turlarıyla yetinmiyorlar. Sonuç: Türkiye kamuoyu, Kadirov’la ilgili yalanlara teslim olma noktasına gelmiş durumda.

Peki, yalanla mücadele nasıl yapılmaz? Dikkatleri genç kızların etek boylarına çekerek. 22 Ağustos’taki Çeçenya gezisine katılan bir gazeteci, maalesef tam olarak bunu yaptı. Kabul, bu gibi konularda hassasiyetleriniz olabilir, bunu paylaşabilirsiniz de. Kadirov propagandasının özellikle bu türden hassasiyetleri olanları hedef aldığı düşünüldüğünde belki anlaşılabilir bir şey olurdu bu, eğer ‘usturuplu’ bir şekilde yapılabilseydi. Üstelik gazeteci arkadaşımız, yazdığı iki haber metni boyunca, Kadirov iktidarındaki Çeçenya Cumhuriyeti’nin Rusya Federasyonu’na bağlı olduğunu keşfetmenin şaşkınlığını üzerinden atabilmiş olsaydı, yalanla mücadele namına faydalı bir iş yapma şansına kavuşabilirdi. Mesela, Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti’nin meşru devlet başkanlarının akıbeti ve Ahmet Kadirov’un sahneye çıkışı hakkında kısa bir arka plan sunabilir, ya da Ramzan Kadirov’un  insan hakları sicilinden biraz bahsedebilirdi. Fakat yazık ki; gerçeklerden ziyade hamasetle ilgilenen bir tavır böyle şeylere ‘tevessül’ etmiyor. (www.habervaktim.com) 

Oysa bize gerçekleri arayan bir bakış lazım. Hatırlayalım, 9 Mart’ta Brezilya milli futbol takımının 2002 Dünya Kupasını kazanan eski yıldızları, Ramzan Kadirov ve ekibine karşı bir başka gösteri maçına çıkmışlardı. Şükür ki, o maçta, Türkiye’den giden heyetlerin de tanık olduğu şaşaa ve Kadirov iktidarının ne anlama geldiğini düzgün bir biçimde açıklayabilecek biri de yer alıyordu. Brezilyalı eski futbolculardan Rai, resmi sitesinde “Çeçenya’daki maçta yer almış olmaktan utanç duyuyorum” başlıklı bir yazıya yer vermişti: “…Peki orada ne oldu, hayatımız boyunca kınadığımız bir şeyin parçası oldum. Olası sonuçlarını ve ardındaki niyetleri bilmeksizin bariz bir biçimde siyasi olduğunu görünen, anlaşılmaz içerikli popülist bir etkinliğe katıldım… Bir şeylerin ters olduğu aşikardı. Ancak daha sonra Rusça tercümanından bu şehrin %98′nin savaş sırasında yok edildiğini öğrendim. Bu çatışmaları gören ve hala şehirde yaşayan insanların anılarını hayal ettim. Ayrıca kimi sivil toplum kuruluşlarının ülkenin mevcut liderini insan hakları ihlalleriyle suçladığını duydum. Bu nedenle gördüklerim beni hiç mi hiç şaşırtmadı…”

Rai, yazısını, Çeçenya hakkında Türkiye’de dönen dolaplara ‘alet olan’ herkesin ibret alması gereken şu sözlerle bitiriyor: “…bu aptalca oyundan (ki öyle hissediyorum) kendime çıkardığım iki önemli ders oldu: Rusya’daki ve Çeçenya’daki siyasi süreci yakından takip edeceğim ve bir daha benzeri hatalara düşmemek için çok dikkatli olacağım. Bu mektubu maçtan sonra yerin dibine girmek istediğim için, utancımı açıklamak ve kendimi ifade etmek amacıyla yazıyorum”  (www.waynakh.com)

Evet, insanlar yakından takip etmedikleri bir süreç hakkında yanılgıya düşebiliyorlar. Çeçenya’dan çok uzaklardaki bir ülkede yaşayan bir futbolcu, orada bulunduğu kısa süre hatasını fark etmeyebilirdi de. Acı olan şu ki, meslekleri ve konumları itibarıyla gittikleri yerle ilgili az ya da çok bilgi sahibi olması beklenilen kimseler hataya düştüklerini anlayamıyorlar. Çok iyi niyetli olduğuma hükmedebilirsiniz. Ancak her şeyin farkında olup da, bizim ‘hata’ dediğimiz şeyleri, görevlerinin bir parçası olarak yerine getirenler için söylenebilecek tek bir söz yok. Onların ihtiyacı olan şey söz değil, vicdan.

Yusuf Altunok