Türkiye-Rusya gerilimi üzerine

Tanınmış gazeteci Yana Amelina, siyaset bilimci İslam Saydayev ile uçak krizinden sonra gerginleşen Rusya-Türkiye ilişkileri hakkında konuştu. Saydayev’in, Türkiye’nin Rus SU-24 uçağını düşürmesi hadisesinin nasıl meydana geldiği hakkındaki iddiaları mesnetsiz kalsa da, bu hadisenin Rusya kamuoyunda uyandırdığı tepkiyi göstermesi açısından röportajın önemli olduğu görüşündeyiz. Röportajın diğer bir dikkat çeken yanı, Saydayev’in, Erdoğan iktidarının devamının Rusya için de önemli olduğu kanaatini taşıması.

Çeçen siyaset bilimci ve ekstremizm ve terörizm ile mücadele uzmanı İslam Saydayev, “Russkaya Planeta”ya, Rusya-Türkiye krizinin bölgede sebep olabileceği sonuçlar hakkında konuştu.

2015 yılının en önemli olayı sizce neydi?

Yılın en önemli olaylarından söz edecek olunca akla bir Rus atasözü geliyor: “İki kötülükten birini seçmemek daha iyi”. Geçtiğimiz yıl yaşadıklarımızdan birçok olay öne çıkıyor. Bunlar, aslında, Rusya ve dünyanın kaderi açısından trajik olmalarının yanında önemli olaylardı. Hiç şüphesiz, şu anımızı ve yakın geleceğimizi etkileyen olayların başında, Sina çölünde düşen uçağımız, Suriye’de başlayan hava operasyonları ve Türklerin SU-24’ü düşürmesi bulunuyor.

Çeçenya ve diğer Kafkasya bölgelerinde sıklıkla meydana gelen saldırılar ve Suriyeli radikallerin Rusya Federasyonu’nu sürekli tehdit etmesi, Moskova’yı Orta Doğu’daki iç savaşa katılmaya zorladı. Rusya, Suriye’ye kendi güvenliği için girdi. Çünkü, en iyi savunma saldırıdır.

Bence Suriye’de teröristlere karşı başlatılan operasyon, bizim için en önemli karardır ve bu operasyonun hem Rusya’ya hem de tüm dünyaya olumlu etkileri olacaktır. 2015 yılı tarihe, 2001’de Amerika’da meydana gelen terör saldırıları gibi, bir milat olarak geçecektir.

Yılın olumlu olaylarından biri olarak, Novorossiya’daki henüz tamamlanmamış olan silahsızlanmayı sayabiliriz. Ukrayna ile sınırda uzlaşma ve barışçıl çözüm umut veriyor. Doğru bir yaklaşım ile sınırlarımızda komşularımızla iyi ilişkiler geliştirebiliriz tekrardan.

Transkafkasya ve Kafkasya bölgesi için genel olarak, Çeçenya Cumhuriyeti bağlamında en önemli gördüğünüz şey ne oldu?

Çeçenya’daki en önemli olayın, Çeçen-Gürcü Dostluk Komitesinin kurulmuş olması olduğunu düşünüyorum. Bu Rusya ve Gürcü medyasında geniş yankı uyandırdı, hem Rusya hem Gürcistan siyasi ve bürokratlarınca olumlu değerlendirildi. Aynı zamanda toplumda geniş yankı buldu. Bu olayın Rusya geneli için anlamı büyük. Çünkü bir zamanlar kardeş olan ve ilişkileri batılılar tarafından bozulan ülkelerimiz ve halklarımız arasında köprü sayılıyor.

Şu anda Çeçen sivil toplumcularının inisiyatifi Çeçenya ve Gürcistan parlamentoları düzeyinde görüşülüyor. Bu, belki de halkın katılımıyla Gürcü ve Rus halkı arasındaki ilişkilerin iyileşmesinde bir başlangıç olabilecektir.

Tüm bunlara bağlı olarak 2016’ya nelerle girdik?

Geçen yıl her biri önemli olan bir çok olayla dolu. Bunlar içinden ülkemizin geleceği için daha önemlisini ayırmak zor. Dış tehdidin etkisi ile ülke içindeki gerginliklerin düşmüş olması önemli. Bu duruma bağlı olarak bir Rus atasözü akla geliyor; “iyisi olmayan kötü yoktur”. Suriye’deki terör çetesinin büyümesi ve Türkiye ile ilişkilerin gerginleşmesi, içeride iyi bir etkiye sebep oldu. Yani, “eğer Suriye’deki teröristler olmasaydı, onları icat etmek gerekecekti!’ diyebiliriz.

Yeni yıl için tahminleriniz nedir?

Hiç şüphesiz bu olayların, özellikle de Türkiye-Rusya ilişkilerinin gerginliğinin artmasının gölgesinde yaşayacağız. Şahsen, bu gerginliğe karşı olmakla birlikte, onun ABD tarafından, bizim Suriye ve Orta Doğu’daki düzeni sağlamamıza engel olmak amacıyla tahrik edildiğini düşünüyorum.

Bu arada, Rusya-Türkiye ilişkilerinin bundan sonraki gelişimi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Sonlara doğru çok zorlaşan 2015 yılı, Rusya için bir sürprizle bitti. Birçok Rusyalı siyaset bilimci ve uzman, neredeyse Rusya’nın Türkiye’ye karşı askeri eyleme girmesini istedi. Allah’a şükür, yönetimimiz, bu yerli “uzmanların” provokasyonlarına kanmayacak siyasi iradeyi gösterdi.

Belirtmek gerekir ki, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın olayla ilgili herhangi bir açıklama yapmadan önce Brüksel’deki NATO karargahına gitmiş olması boşuna değil. Muhtemelen, Batılı müttefiklerinden talimat almak için gitti.

Bilerek Türkiye cumhurbaşkanı ve siyasi yönetimini trajedinin suçlusu olarak adlandırmıyorum, çünkü bunun öncelikli olarak Erdoğan hükümetine yönelik bir provokasyon olduğunu düşünüyorum. Bu provokasyon, büyük ihtimalle Türkiye Askeri Kuvvetleri ve ABD tarafından gerçekleştirildi.

Neden böyle düşünüyorum? Türkiye’de yönetime İslamcıların gelmesinin ardından askeriyede büyük bir temizlik operasyonu yapıldı. Elbette, bu sadece askeri hizmetten kovulanları değil, aynı zamanda onları destekleyenleri de ciddi şekilde kızdırdı.

Erdoğan ve onun Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, Türkiye’deki farklı gruplarla ciddi bir çatışma içinde olduğunu unutmamak lazım. AKP’nin çatışma içinde olduğu bu askeri kanat, Osmanlı İmparatorluğu’nda, farklı düşüncelerin bastırılması amacına hizmet etmiş olan Türkiye Yeniçerlerinin torunlarıdır.

İşte, yönetime Erdoğan ve partisinin gelmesiyle ve onların sosyal projelerinin gerçekleştirilmeye başlamasıyla, Türkiye cumhurbaşkanı kapitalist asker-milliyetçi lobinin menfaatlerine ciddi zarar vermeye başladı. Aynı zamanda onların ekonomik pozisyonunu ciddi şekilde zayıflattı. Ve bu da doğal olarak bu lobi ve onların taraftarlarının ve Türk ordusundaki haleflerinin hoşnutsuzluğuna neden oldu. Üstelik Türkiye askerlerinin büyük çoğunluğu İslamcılardan değil, Erdoğan ve partisini ideolojik nedenlerden dolayı sevmeyen Türk milliyetçilerinden oluşuyor. Ben faaliyetlerimden dolayı Türkiye ülkücüleri temsilcileriyle çokça görüştüm. Onlar ülkenin şu anki yönetimine eleştirilerini açıkça ifade ettiler. Üstelik onlar birkaç yıl önce Erdoğan ve partisini devirmeyi planladılar, başarısızlıkla sonuçlanan bazı girişimlerde bulundular.

Lütfen dikkat edelim! Türkiye yönetimi, Rusya uçağının Türkmenlerin yaşadığı bölgede düşürülmüş olduğunu gösterdi. SU-24 uçağımız, Suriye’deki savaşa ‘ülkücü’ bayrağı altında katılan ve Türkiye ordusunda iyi bir pozisyonu olan Türk milliyetçisi gruplar için ciddi bir tehlike oluştuğunda düşürüldü. Elbette, bu durumda Erdoğan, askerlerini kontrol edemediğini itiraf edemezdi ve bundan dolayı acil olarak bir askeri darbe eşiğinde olduğunu zannederek NATO karargahına koştu. Brükselli müttefiklerinin belirsiz yaklaşımını duyunca, yönetimde kalmak için tek güvenilir kararı seçti, Rusya’ya karşı saldırının sorumluluğunu üstlendi.

Neden böyle oldu? Rusya devlet başkanının yeni yıl basın toplantısında söylediği gibi, “Rusya’nın Ankara ile anlaşamayacağı tek bir mesele yoktu ve Türkiye’nin neden böyle davrandığını sadece Allah biliyor”du. Rusya, bölgede, ABD ve NATO’nun müttefiki ile oldukça sıkı ilişkiler içine girdi. Bu ise ABD ve Batı’nın menfaatine aykırıydı. Bu kıskançlık bile değil, ABD’nin menfaatlerine açık tehdit idi. Üstelik, Rusya uçağına saldırı emrini verenler, özellikle Türkiye’deki durumu istikrarsızlaştırmak gibi, başka amaçlar peşinde. Olaylar böyle devam ederse, hiçbir şey IŞİD teröristlerinin Kafkasya’ya geçişini engelleyemez. Rusya’ya darbe planlandı ve Suriye’deki savaş en baştan beri bu sebeple başlatıldı.

Türkiye ve Rusya arasındaki anlaşmazlığına başlangıcına dönecek olursak, Jirinovski, Satanovski, Bagdasarov gibi siyaset bilimcileri ve başka saygın uzmanlarımızı duyunca tam anlamıyla şok oldum. Onlar nasıl da şevkle önleyici saldırılardan, kötü niyetli Türklerden, Konstantinopol’ün işgalinden söz ediyorlardı! Saldırı için acele ediyorlardı ve beyaz atlarının üzerinde Ostankino stüdyosundan çıkarak doğruca Osmanlı İmparatorluğu’na (onun çoktandır var olmadığını unutarak) karşı haçlı seferine gidiyorlardı.

Bu karmaşada, sadece Doğu Bilimleri Enstitüsü müdürü, tarih profesörü Vitali Naumkin’in kısık sesinde aklı başında kelimeler duyuldu. Uzmanlarımızdan ve siyaset bilimcilerimizden hiçbiri Türkiye’de Erdoğan yönetiminin çöküşünün ardından ne olacağını düşünmedi. Onlar olayların bundan sonra nasıl gelişebileceğini tahmin etmeye bile çalışmadılar. Onlar yalnızca, Türklere ve İslamcılara darbe indirmek istiyorlardı.

Hakikatte ise Türkiye belki de IŞİD birliklerinin Rusya’ya saldırısının önünde bulunan son sınırdır. Orası RF’den Suriye’ye giden ekstremistler için geçiş noktasıdır. Ama onlar Türkiye üzerinden değil, Avrupa ve bize dost olan Belarus ve Kazakistan üzerinden geri dönüyorlar. Bu güzergah da ekstremistlerin fark edilmeden, Rusya’ya dönmelerini oldukça uzatıyor ve zorlaştırıyor.

Eğer Erdoğan hükümeti düşerse, Türkiye’de kaos çıkar. Çünkü Erdoğan, Türkiye’de, askeri vesayeti yıkmıştır. Bu sebeple, Erdoğan yönetimi düşerse, Türkiye’de iktidar için girişilen her mücadele ülkeyi iç savaşa götürecektir. Durumdan istifade eden IŞİD teröristleri, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’a saldıracak ve bölgede hiç kimse onlara karşı duramayacaktır. Yani bizim Erdoğan yönetimini, Kürtler yardımıyla yıkmaya çalışmak yerine, Türkiye’deki meşru hükümeti desteklememiz gerekiyor.

Kaynak: rsblt.ru

Tercüme: Ajans Kafkas