Rusya ile anlaşmak mı, çatışmak mı?

Eski Sovyet Cumhuriyetleri şu anda, tam da bu soruya cevap aramaktadır.

Rusya, ısrarla Eski Sovyet arazilerini geriye istiyor. Bunu, siyasi stratejileri ve taktikleri ifade etmektedir.

Suriye’de meydana çıkması bile, ileride sadece Suriye’deki askeri üssünün gelecek garantisini almak için değil, esasında dünün İngiltere’sinin pozisyonunda olan Amerika ile pazarlık zamanı elini güçlendirmek içindir.

Rusya’nın Suriye’de yeniden kendine rol biçmesine odaklanmamız, Rusya’nın yeni hamlelerini görmemize hizmet etmektedir. Oysa şu anda Rusya, daha ciddi hamle yapmakta. Orta Asya, Kafkasya, Moldova, Ukrayna ve Belarus istikametinde, yeniden kendi etrafında birleştirme gayreti, epey sonuç vermektedir.

Rusya; Kırgızistan’da yeni hidroelektrik istasyonu yapma planını kurmakta. Özbekistan Cumhurbaşkanı Kerimov, buna ciddi biçimde itiraz etmekte. Hatta Rusya tavrını değiştirmezse, Orta Asya’da su yüzünden savaş çıkacak uyarısını bile dile getirmekte.

Amerika’nın, Kırgızistan’daki devrimlerinin sonucunda tablo, Rusya lehinde dizayn edildi. Kırgız Cumhurbaşkanı; Rusya Cumhurbaşkanı’na, ülkesindeki siyasi parti ve kurumlarda, örnek gösterecekleri bir tek Rusya karşıtı siyasi görüşün olmadığını, Putin’e söylemek gereğini hissetmekte!

Orta Asya’nın özellikle Kazakistan’ın, ÇİN korkusu o kadar büyük ki, Rusya’yı bir nevi kurtuluşu olarak bellemiş.

Azerbaycan Batı ile Rusya arasında gelgitlerde. Ve bu gelgitlerden dolayı, ülke bürokrasisinde Rusya eğilimi daha ağır basmaktadır. Azerbaycan’ın işgalde olan topraklarını, manipülasyon kozu olarak kullanmakta Rusya. Moldova’nın Dnestryanıvilayeti ise adeta Rusya’nın sessiz limanıdır. Dnestryanı Rusya’yı istiyor ve Ruslar da sadece oradaki Ruslara değil, Moldovanlara da vatandaşlık veriyor.

Dünyanın başı Orta Doğu’ya karışmışken, Rusya bu bölgede yeniden siyasi otoritesini etkili hale getirmek peşindedir. Avrasya İttifakı ile herkesi bayağı zorlamakta.

Putin bu hamleyi, alelacele sonuç almak için kurgulamıyor. Daha ileriye ve sonuç almasını yüzde yüz garantilemek için yavaştan ilerlemekte.

Hazar Denizi’nden Suriye’yi vurmasıyla, Kafkasya’daki ülkelerin de ödünü kopartmayı başardı.

İran meyilli gruplar ise Müslüman kimliği ile Rusya’ya manevi destek vermektedir. İran için de bu tablo, arzuladığı tablodur. İran, Rusya ile iyi anlaşıyor ve dini kimliği ayrı olsa da, huyu suyu birbirine benzemektedir.

Ne Orta Asya’da, ne Kafkasya’daki devletlerin herhangi biri Rusya’ya, “git işine seninle yokum” diyemeyecek.

Bu dönemde Türkiye’nin kafasının; bölgedeki sorunlara, içerideki ihanet çetelerine yönlendirilmesi de, hem Orta Asya ve Güney Kafkasya için tehlikeli hem de manidardır.

Bu coğrafya birinci Dünya Savaşı sonrası kötü bir tecrübe yaşadı. İngilizler bölgeye geldi. Aynen şimdiki gibi toplumun bazı kesimleriyle işbirliğine girdi ve sonra da; onları da, söz verdiği hedefleri de bıraktı ve Rusya ile anlaşarak bölgeyi terk etti. Geride ise, ajan damgasıyla mahvedilen binlerce kader bıraktı.

Şimdi demem o ki; Ruslarla, İngilizler yeniden ve benzer siyasi nedenlerle karşı karşıyadır. Bu coğrafyada halen ABD’ye umut bağlayan gruplar vardır. Rusya’ya direnen bu grupların, yeniden terk edilmeyeceklerinin garantisini kimse verememekte. Bu coğrafyada tüm umudunu Türkiye’ye bağlayan halklar vardır ve Türkiye’nin bugün yaşadıkları, ona yönelik içeriden ve dışarıdan yapılan operasyonlar, bütün bu coğrafyanın umutlarını sarsmaktadır. “Orta Asya, Güney Kafkasya tekrar Ruslara bırakılır mı” sorusu, son zamanların sık sık sorulan sorusudur. Bölgedeki ülkelerde, Rusya ile karşı karşıya gelecek zemin yok. Deforme edildi yıllardır. Bazıları “anlaşmak daha mantıklıdır” bile demeye başladı. Rusya ile çatışmak, yeni Ukrayna demektir. Bu kötü örnek, toplumlarda direnme gücünü pekiştirmedi maalesef. Alan ciddi anlamda araştırılmalıdır. İran ve Rusya; ABD, Almanya ve İngiltere’ye rağmen meydan okumakta ve siyasi gruplarını belirleyerek desteklemektedir. Parlamento seçimlerinde bile gizli adayları söz konusudur. Ülke yönetimlerinde bizzat Rusya’ya bağlı isimler, esasında önemli kişiler statüsündedir. Şimdi Türkiye’nin istikrarlı ve güçlü olmasının sadece Anadolu insanı için değil, akrabaları için de ne kadar önem arz ettiğinin farkına varma zamanıdır.

Evet, durum bu! Sonra yazmadı demeyin…

Kaynak: http://haber.star.com.tr/