400 yıldır Kafkas halklarının baş cellâdı Rusya, ilk kez iki Kafkas halkının alnına hayat öpücüğü konduruyor.
Neo-Conların programladığı Gürcistan’ın milliyetçi Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili’nin 1991’de Sovyetler tarih olduğundan beri ‘de facto’ bağımsız olan Güney Osetya’yı geri almak için Kafkasya’yı savaşın içine atmasıyla Moskova, tarihi fırsatı yakalayıp hem savaşa müdahil olarak Gürcistan’ın burnunu fena sürttü, hem de Güney Osetya ve Abhazya’yı resmen tanıdı.
Bu adım uluslararası dengelerde fay hatlarının kırılmasına yol açtığı kadar Kafkas halklarının kendi iç çelişkileri yüzünden de derin zihinsel hesaplaşmalara yol açacak bir gelişme.
Bir kere 400 yıldır Kafkas halklarının baş cellâdı Rusya, ilk kez iki Kafkas halkının alnına hayat öpücüğü konduruyor. Rusya’nın bölgeyi işgal edip içselleştirirken kolay lokmalar olsunlar diye birbirlerine arasında döşediği mayınlar bugün Kafkas halklarına ortak kurtuluş reçetesi sunmayı bile imkânsız kılıyor. Biri kurtuluşu Rusya Federasyonu’ndan kopmada arıyor, öteki kenetlenmede. Çeçenya’nın selameti Abhazya ve Güney Osetya’nınki ile aynı yoldan geçmiyor. Bu yüzden 1994’ten beri Rus işgaline 230 bin kurban vermiş yaralı Çeçenler basitçe ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ mantığıyla Rusya’ya karşı Gürcistan’a destek açıklamaları yapmayı tercih ediyor.
Beri tarafta ise Rusya’nın rolünü üstlenmiş bir başka ülke var; O da kendi içinde Gürcüler dışındaki Megrel ve Svanlar dahil diğer etnik grupları hiçe saydığı yetmezmiş gibi Saakaşvili’nin 2004’te Gül Devrimi’nin ardından defterini dürdüğü Acarya ile 1989’dan beri birkaç savaşla zapt edemediği Güney Osetya ve Abhazya üzerinde emperyal iştahından bir türlü vazgeçemeyen Gürcistan.
Tabi zihinsel kalıplarımız Soğuk Savaş’ın ‘Rusya düşmandır, Amerika dost’ basmakalıbıyla törpülendiği için 7 Ağustos’ta Kafkasya’da savaşı başlatan tarafın sırtını Batı’ya yaslayan Gürcistan olduğunu bile çoğu insan kabullenemedi. Tabi medyanın ağır manipülasyonlarının da ciddi anlamda payı var. Ama Rusya’nın gerek Çarlık, gerek Sovyetler dönemi gerekse yakın tarihteki korkunç sicillerini unutmadan ve tabi ki Soğuk Savaş döneminin zihinsel kalıplarını çöpe atarak ortaya çıkan manzarayı okumak şart oldu; Soğuk Savaş döneminin tabiriyle ‘halkların düşmanı Rusya’, Gürcistan’ın hesapsız-kitapsız maceraları sayesinde savaşa girip Gürcüleri geri püskürtmeye başladığı 8 Ağustos 2008 tarihi itibariyle tarih sahnesine ‘barış gücü’ olarak geri döndü! Gürcistan’ın bir gecede yerle bir ettiği Güney Osetya ve sıranın kendisine gelmesini bekleyen Abhazya halkları doğal olarak Rusya’ya müteşekkir. (Osetler yeni bir Gürcü işgalinden kurtulurken, Abhazlar da hem üzerlerine gelen tehdidi savuşturdu, hem de karambolda 1992-1993 savaşının ardından kontrolü sağlayamadığı Kodor Vadisi’nin üst kısmını geri almayı başardı.) Birinci Rus-Çeçen savaşının günahını ‘sarhoş’ Boris Yeltsin’in boynuna yıkarsak en azından ikinci Çeçenya işgalinin mimarı Vladimir Putin, 130 bin masum insanın ölümünden Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde savaş suçlusu olarak yargılanması gerekirken Kafkas halklarının bir kısmı için kurtarıcı oluverdi. Bombardıman altındaki Osetlerin "Kurtar bizi Putin" yakarışları uzun süre kulaklarımızı çınlatacak! Tabi ki Putin de yakaladığı bu fiyakadan dolayı Saakaşvili ve patronu Amerikan Başkanı George W. Bush’a müteşekkir kalacaktır!
Kuşkusuz son savaşın uluslararası dengeleri de alt üst eden en çarpıcı sonucu, Gürcistan’ın Oset ve Abhaz sınırlarında durdurulmasının ötesinde Gorili Joseph Stalin’in Sovyetler zamanında Gürcistan’a hibe ettiği bu iki bölgenin yıllarca süren ambargoların ardından Rusya Federasyonu tarafından bağımsız devletler olarak tanınması oldu. Üstelik özellikle Abhazya’ya 1995’te Bağımsız Devletler Topluluğu kararıyla dayatılan ambargonun en önemli tarafının Rusya olduğunu unutmamak lazım. Rusya ambargoyu ancak Kosova’nın Sırbistan’dan koparılmasına misilleme olarak birkaç ay önce kaldırmıştı.
Artık Kosova’nın tek taraflı bağımsızlığını BM kararı olmaksızın tanıdığı için uluslararası hukuk sopasını elinden düşürmüş olan Batı kanadının sızlanmaları bu saatten sonra Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü sağlayamayacak. Abhazlar ve Osetleri Gürcistan içinde ancak Stalin gibi bir demir yumruk ve onun polis şefi Lavrenti Beria tutabilirdi. Her ikisi de Gürcü asıllıydı. Ne Zviad Gamsahurdiya, ne Eduard Şevardnadze ne de Mihail Saakaşvili’nin yumrukları Stalin’in eldivenlerini dolduracak kadar büyük değildi. Malum Sovyet şemsiyesiyle birlikte Güney Osetya ve Abhazya’yı Gürcistan’a özerk bölge yapan zoraki hukuki bağ sayılan 1925 anayasası da çöpe gitmişti. Ama 1989, 1991 ve 1992’de Güney Osetya’dan, 1992-1993 savaşında Abhazya’dan geri püskürtülen Gürcistan henüz savaş halindeyken apar topar kabul edildiği BM tarafından tanınmış sınırlarını korumaya kendini fazlasıyla kilitledi. SSCB zamanında neredeyse her 10 yılda bir Gürcistan içinde kalmaya isyan etmiş Osetler ve Abhazlar hiçbir zaman Tiflis’in hükmünü kabullenmedi. Batı ambargoda ısrar eden Gürcistan’ın eziyetle bu halkları kazanamayacağını söylemedi, 7 Ağustos öncesinde 2008 sonuna kadar Abhazya ve Güney Osetya’yı seçim vaadi yapmış olan Saakaşvili’ye savaşın çözüm olamayacağını açıkça söylemediği gibi…
Bu saatten sonra Rusya kendi çıkarları için Abhazya ve Güney Osetya’nın hamisi kesilecek, Batı’ya düşen de Gürcistan’ın zaten kağıt üzerinde kalmaktan öteye geçememiş toprak bütünlüğü üzerine soğuk su içmek olacaktır.
Düne kadar "Kosova emsal olur" diyerek Batı’yı uyarmış olan Rusya Abhazya ve Güney Osetya’yı tanıma argümanlarında daha sağlam zeminde otururken, Batı burada çifte standardı temsil ediyor. Bundan sonra da Batı’nın hamleleri, yeni soğuk savaşın seyrini belirleyecektir. Taraflar hem Kafkasya hem küresel düzlemde yeni kartlar açacaktır. Yarının gündeminde iki cephe halihazırda savaşta olan Bush "21’inci yüzyıl yen nüfuz alanları açma çağı değildir" diyerek alemi güldürse de yeni nüfuz savaşları, sıcak bölgeler ve restleşmelerle olacaktır.
Kaynak: Dünya Bülteni
http://www.dunyabulteni.net/news_detail.php?id=51433
Fehim Taştekin