Sohum/Ajans Kafkas – Oktay Çkotua, Türkiye’den anavatanı Abhazya’ya dönüş yapıp orada yaşam kurmuş ilklerden biri. Sürgün sonrası anavatanında milletvekili seçilen ilk diasporalı. Milletvekilliği öncesinde geriye dönüşten sorumlu cumhurbaşkanlığı komisyonuna başkanlık etmiş olan Çkotua’ya Abhazya’nın Rusya tarafından yaşanmasının ardından yaşanan gelişmeleri Ajans Kafkas’a değerlendirdi.
Halihazırda Abhazya Sivil Meclis üyesi olan Çkotua, Abhazya’nın sınırlarının FSB tarafından korunması anlaşmasıyla başlayıp demiryolları ve havaalanının Rusya’ya verilmesi planlarıyla derinleşen Rus-Abhaz ilişkilerinin bir ilhakla sonuçlanacağına ilişkin kaygıları yersiz buluyor. Abhazya’nın özel tarihsel koşullarına bağlı olarak şu an bağımsızlığı ve geleceğini Rusya ile birliktelikte gördüğüne işaret edip çıkarlarına göre Rus yanlısı olduğu gibi Rus karşıtı da olabileceğine dikkat çekti. Çkotua’nın özellikle anavatan dışından gelen eleştirilere yanıtı özetle ‘Endişelenmeyin Abhazya’nın geleceği garanti altında’ şeklinde. 1962 Sakarya doğumlu, Abhazya Üniversitesi tarih bölümü mezunu, evli ve Mramza ile Guranda’nın babası Çkotua’nın Abhazya’nın yaşadığı sürece ilişkin görüşleri şöyle:
Abhazya’nın Rusya tarafından tanınmasının sosyal, siyasal ve ekonomik etkileri neler oldu?
Rusya Federasyonu tarafından tanınmak bağımsızlık mücadelesinde Abhazya için tarihi bir dönüm noktası oldu. Düşünün bir kere, daha düne kadar sizi ambargo cenderesinde inleten, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi bir devlet sizi tanıyor, hatta bununla da yetinmeyerek uluslararası arenada çıkarlarınızı temsil görevini de üstleniyor. Bir kaç yıl önce tüm bunları kabul edecek her hangi bir ülke için neler vermezdik… Elbette ki savaşın ve sonrasında yıllarca süren ambargonun acılarını yaşamamış olanların bu günkü durumu tam anlamıyla değerlendirmelerini beklemiyorum. Çünkü bu süreçte yaşanan sıkıntıları, çekilen acıları Abhazya dışından görmek ve anlamak asla mümkün olmazdı. Bu yüzden bugün elde edilen sonuç Abhazlar açısından adeta “suyu uyurken görmek” gibi bir şey, yakın zamana kadar Rusya’nın böyle bir karar alacağına en iyimser kişiler bile inanamazlardı, ancak gelişen olağanüstü şartlar ve sağ olsunlar Gürcü yönetiminin inanılması güç tarihi hataları süreci bu şekilde noktaladı. Bu tanınmanın Abhazya’nın pozisyonunu uluslararası düzeyde iyice güçlendirdiğini düşünüyorum. Çünkü bu güne değin soruna sadece Gürcistan penceresinden bakan uluslararası toplum Rusya Federasyonu’nun son adımından sonra artık Abhazya’nın tezlerini de dinlemek durumunda olacak, böylelikle ülkemizin Rusya ve Nikaragua’dan sonra Abhazya karşıtı “özürlü” devletler başta olmak üzere bir çok ülke tarafından da tanınmasını beklemek artık hiç de uzak bir hayal değil.
Tanınma, Abhazya’nın standartlarının uluslararası düzeye ulaştırılmasını ve sağlam temeller üzerinde yükselen bir hukuk devleti inşası için her alanda kendisine çeki düzen vermesini de beraberinde getiriyor, hatta dayatıyor. Artık tarımdan turizme, sağlıktan eğitime, bayındırlıktan bankacılığa, hukuktan insan haklarına, her alanda uluslararası sisteme entegre olunması, şimdilik Rusya üzerinden bile olsa “yasal” olarak dünyaya açılması, eksiklerin ithali ile ürettiklerimizin ihracı, Abhazya’nın sosyal, siyasal ve ekonomik hayatına büyük canlılık getirmeye başladı bile. Ben artık Abhazya’nın bir ok gibi yerinden fırladığını ve adeta ışık hızıyla hedefine ulaşarak en kısa sürede Kafkasya’nın incisi önemli bir cazibe merkezi olacağını görebiliyorum. İşte tüm bunlar tanınma ile mümkün olabildi, düne kadar eli kolu bağlı olan Abhazya, bugün özellikle ekonomik alanda büyük hamlelerle tanışacak bir ortama girmiş durumda…
Rusya ile yapılan savunma işbirliği anlaşması, havaalanı ve demiryollarının işletmesinin Rusya’ya verilmesi, doğalgaz ve petrol arama işinin Rosneft’e havale edilmesi Abhazya’nın bağımsızlığına dair endişelere de yol açtı. Muhalefetin bu konuda tepkileri nasıl değerlendirilmeli?
Şüphesiz muhalefet kesiminin ileri sürdükleri konuların içerisinde gerçeklik payı olan hususlar elbette ki var, örneğin sınır koruması için gelen askerlerin dönem sonunda isterlerse Abhazya’da kalabileceklerini ve devletin onların iskanı için yükümlü olduğunu öngören madde uzun vadede Abhazya’nın demografik yapısını alt üst edebilecek nitelikte. Ben de anlaşmaların parlamentoda nihai olarak onaylanmadan önce bir kez daha gözden geçirileceğini umuyorum. Ancak sınırın ortak korunması ile ilgili durumun geçmişte de, önümüzdeki dönem içerisinde de, Abhaz halkı için son derece büyük bir önem arzettiğini de gözden kaçırmamak gerekir. Gürsistan’ın saldırgan politikaları ve bölgedeki terör guruplarını el altından destekleyen tutumu yüzünden savaş sonrası dönemde yüzlerce askerimizin, sınır muhafızımızın ve polisimizin şehit edilmesi her açıdan telafisi mümkün olmayan yaralar açmaktaydı. Bu yüzden sınırın az sayıda askerle ve modern yöntemlerle korunması söz konusu oluncaya dek Rusya Federasyonu’nun söz konusu desteğini önemli buluyorum. Bilemiyorum, ben de Türkiye’de yaşayıp Abhazya gerçeklerini bu kadar yakından bilemeseydim konuya başka türlü ve duygusal yaklaşabilir miydim acaba? Bundan dolayı konuya eleştirel yaklaşanları kınayamıyorum, ama şu soru da aklımdan geçmiyor değil, onu da yeri gelmişken burada ifade etmek isterim. Abhazya’nın sınırlarının korunması ve bağımsızlığı ile ilgili özellikle diasporada endişelerini dile getiren değerli kardeşlerimin bu anlamda fikir üretmekten ve yazmaktan başka neler yaptıklarını ya da yapmayı düşündüklerini hep merak etmişimdir. Bu dostlarımız keşke Abhazya’da yaşıyor olup ülkelerinin sınırları ve bağımsızlığı ile ilgili tehditleri bire bir göğüslüyor olabilselerdi, o zaman zaten tüm bunlara da gerek kalmazdı… Ama yine de söylüyorum iyi niyetli olan bu görüşleri ve o arkadaşlarımızı hiçbir zaman kınamıyorum tam aksine bunu Abhazya sevgilerinin bir tezahürü olarak değerlendiriyorum. Sadece konuşma dışında sınırların ve bağımsızlığın korunması için fiilen de bir şeyler yapabileceklerini söylemek istedim, zira Abhazya’daki kardeşlerimiz bu eleştirileri pek de samimi bulmuyor ve “lafla peynir gemisi yürümüyor, bağımsızlık için hemen hemen her evden bir şehit vermiş bir topluma oturduğunuz yerden bağımsızlık edebiyatı yapmak kolay tabi, madem öyle gelin biraz da siz koruyun bağımsızlığı ve sınırlarımızı” diye sitemlerini dile getiriyorlar. Bunları dinlemenin bizleri üzmediğini söyleyemem…
Bunu Rusya’nın adım adım ilhakı olarak görenler de oldu…
Rusya’nın Abhazya’daki yatırımlarını adım adım ilhak şeklinde algılayanlara kesinlikle katılmıyorum. Rusya’nın Abhazya’yı resmen tanıyan bir sınır komşusu olması ve SSCB döneminden gelen birliktelik nedeniyle Rus yatırımcılar için Abhazya yabancı bir yer olarak algılanmıyor ve elbetteki bu yüzden diğer yatırımcılara nazaran bazen bir kaç adım daha önde olabiliyorlar, ancak unutmamak gerekir ki ülkemiz tüm yatırımcılara her alanda eşit mesafede bulunuyor, ne yazık ki bu tavrımız bir işe yaramadığı için Rus yatırımcılardan başka alternatifimizde bulunmuyor. Mesela petrol ve doğalgaz arama işine TPAO’da katılabilir, ama sizce bu mümkün mü? Dışişleri olumlu görüş verir mi? Gürcistan ne der gibi bin tane mazeret üretildiğine şahit olmaz mısınız? Bırakın herhangi bir yatırım yapmayı geçen sene Pitsunda kentinde düzenlenen ve uluslararası düzeyde yatırımcıların davet edildiği bir konferansa İTO heyetinin katılımı bile Türk Dışişleri’nce son anda engellendi, hal böyle olunca Abhazya’ya sadece Rus yatırımcı geliyor olmasının suçlusunu Ruslar veya Abhazlarmış gibi ifade etmek ve bunu ilhak olarak nitelemek en azından haksızlık sayılmaz mı?
Sizde bu gidişatın Abhazya’nın bağımsızlığına maliyeti ne olacaktır? Siyasi erkin beklentisi nedir?
Bir kere demiryolları uzunca bir süredir zaten sadece Rusya Federasyonu istikametine çalışıyor. Bunun orta vadede yine bu şekilde devam edeceğini zannediyorum, ancak Abhazya’nın bu konuda teknik eleman ve altyapı konusunda büyük eksikliği var, şu durumda ya her şeyi olduğu gibi çürümeye terk edeceksiniz ya da modernize ederek işletecek ve ekonomimize girdi ve istihdam sağlayacak bir kuruluşa kiralayacaksınız, sizce hangisi daha makul? Bizde meşhur bir atasözü var “Kötü köpek ne yer, ne yedirir” diye, ben öyle olmamak gerekir diye düşünüyorum. Arkadaşlarımla birlikte “günün birinde buraya uçak indiğini görebilecek miyiz acaba” diye Gulrıpş’taki havaalanına gözlerimiz buğulanarak baktığımız günleri daha unutmadım. Bu yüzden havaalanının terminal ve diğer hizmet binalarının yenilenmesi karşılığında işletilmek üzere kiraya verilmesini de yanlış bulmuyorum, zira bizim bütün bunları yapacak ne sermaye, ne bilgi birikimimiz, ne de uluslar arası engellemeleri aşabilecek gücümüz var. Bu konuda diasporamızdan veya başkaca yerlerden alternatif yatırımcılar ve verilebilecek destek konusunda ise hem hiç ümit var değilim, hem de “daha çoook bekleriz” diye düşünüyorum. Yanılmayı ne kadar isterdim…
Gelelim güvenlik anlaşmasına, bu güne dek Abhazya’da bırakalım yabancı yatırımcıyı kısıtlıda olsa yerli sermayenin bile yatırım yapamamasının insanların işsizliğe ve yoksulluğa mahkum olmalarının en önemli nedeni neydi? Gürcü politikacıların sürekli saldırgan söylemleri ve politikaları nedeniyle oluşan istikrarsız ve güvensiz ortamdan dolayı yatırım yapmayı düşünenlerin önlerini görememeleri değil miydi? Gürcistan’ın o dönemde dünyanın en çok silahlanan ülkesi olması ve her gün Abhazya’ya askeri müdahalede bulunulacağını açıkça dillendirmesi değil miydi tüm bunların sebebi? Bu gün ise, yapılan bu anlaşma sayesinde Abhazya’nın güvenliği her anlamda garanti altına alınmış olmuyor mu? Ülkenin her yerinde yükselen yeni yapılar, imzalanan ekonomik ortaklık anlaşmaları hep bu güvenlik anlaşmasının beraberinde getirdiği güven ortamının doğal sonucu değil mi? Ayrıca Dünya’nın birçok ülkesi biri birileriyle bu tip anlaşmalar imzalamıyorlar mı? Çeşitli paktlar oluşturmuyorlar mı? Bence bu anlaşmayı eleştirmek bir yana, tam aksine bunun Abhazya açısından önemli bir başarı olduğunu kabul etmek gerekir. Söyler misiniz Rusya federasyonu gibi devasa bir gücün askeri ve siyasi desteğini Türkiye de dahil olmak üzere hangi ülke elinin tersiyle itebilir? Hele birde kendisini tamamen yok etmek isteyen komşu bir ülkenin tehdidi altındayken… Gerçekçi olalım lütfen… Yani ne yapmalıydık? Rusya’nın bağımsızlığımızı kabul etmesini reddedip hiç bir anlaşma falan da imzalamadan Enver Hoca Arnavutluğu gibi kapılarımızı kapatıp mı oturmalıydık? Dahası bu gün bir ülkenin bağımsızlığı bir diğerininkinden tamamen bağımsız mı acaba? Ya da böyle bir ülke mi var? Abhazya’nın bağımsızlığı için bir damla kan ve göz yaşı dökmemiş kimselerin bu konularda ahkam kesmelerine, Abhazya’nın attığı her adıma ve imzaladığı her anlaşmaya şüpheyle bakmalarına şaşıyorum doğrusu…
Rusya ile geliştirilen ilişkiler aralıktaki cumhurbaşkanlığı seçim sürecine yansımaları ne olacaktır? Siyasal kriz beklenebilir mi, Rus karşıtları ve yandaşları diye bir cepheleşme söz konusu mudur? Abhazya böyle bir siyasal krizin altından kalkabilir mi?
Seçim atmosferinin yine kıran kırana bir mücadeleye sahne olacağını düşünmekle birlikte Abhazya’da ciddi bir siyasi kriz beklemiyorum. Biz şavaş yıkıntıları üzerinde her alanda yeniden yapılanma zorunluluğunda olmamıza rağmen etrafımızdaki ülkelerin içine sürüklendiği politik karmaşaları yaşamadan bu günlere geldik. Defalarca kez, hem de ambargo altında bin türlü yoklukla mücadele ederken bile genel, yerel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini gerçekleştirdik.
İktidarıyla muhalefetiyle çok değerli politik kişiliklere sahip olan Abhaz siyasetinin her geçen gün demokratik olgunluğunu eskiye göre biraz daha ileriye taşıması açıkçası gelecek günler için umutlarımı arttırıyor. Ancak tüm bunlarla birlikte, iktidar muhalefet ilişkilerin daha sağlıklı bir zemine oturmasını ve asgari müştereklerde komplekslerden arınmış ideal bir birliktelik sergilenmesini çok arzuluyorum. Muhalefette olan dostlarımızın sadece iktidarın her yaptığına eleştiri yöneltmekle yetinmeyip somut alternatifler ortaya koymaları. İktidardakilerin de her yaptıklarının mutlak doğru olduğu gibi bir yanlışa düşmeyerek gerektiğinde muhalefetin görüş ve düşüncelerini de sahiplenebilmelerini çok isterdim. Bu konuda hem iktidar hem de muhalefet kesiminde bir zafiyet olduğunu görüyor ve buna üzülüyorum. Ancak zamanla bu alanda da mesafe alınacağını umuyorum, zira politikacılarımızın arasında dünya görüşü açısından önemli bir farklılık göremiyorum. Belki inanmakta zorlanacaksınız ama biraz kurcaladığınızda mesela Komünist Parti’nin yöneticileriyle Abhaz ulusal hareketine mensup kişiler arasında bile genel konularda en küçük bir görüş ayrılığı olmadığını görürsünüz. Kısacası Türkiye’deki ya da dünyanın bir başka ülkesindeki siyasi görüşlerle ilgili şablonlar Abhazya’da geçerli olmayabiliyor. Bu yüzden sorudaki Rusya yandaşları ve karşıtları diye bir ayırımında kesinlikle doğru olmadığını söyleyebilirim. Gerektiğinde hepsi Rusya yanlısı olabilecekleri gibi, bir anda Rusya karşıtı da olabilirler, bu ayırımı sadece Abhazya’nın çıkarları ve Abhazya halkı belirler. Zaten bırakın Abhazları Rusya Federasyonu’nun etrafındaki tüm yönetimlerin Ruslarla iyi ilişkiler geliştirmekten başka bir alternatifleri mi var sanki? İşte, Atlantik ötesi sahte dostluklara güvenip savaş baltasını çıkaran Gürcü yönetiminin halkını düşürdüğü utanç verici durum ortada. Bu yüzden Abhaz politikacılar için özellikle Türkiye’de ifade edilen “yandaş” v“karşıt” yaftalamalarını son derece hatalı buluyorum. Hafızalarınızı bir tazeleyin bakalım, daha kısa bir süre önce bu gün “Rusya karşıtı” olarak algılanan muhalefetin o dönemlerde Türkiye’den “Rusya yandaşı” olarak görüldüğünü, bu gün “Rusya yandaşı” olarak ilan edilen iktidar ileri gelenlerinin ise aynı süreçte “Rusya karşıtı ve hatta Gürcü yandaşı” diye suçlandığını hemen hatırlayabilirsiniz. Konuyu daha iyi anlayabilmeniz için çok daha iddialı bir örnek vereyim; muhalefette olan kişiler eğer iktidarda olsalardı bu günkü iktidarın Rusya ile yaptığı tüm anlaşmalara tereddütsüz imza koyarlardı, ama adım gibi biliyorum ki bu günkü iktidar da muhalefette olmuş olsaydı aynı şikayetleri noktasından virgülüne eksiksiz olarak dile getirirdi. İşte tüm olay bu…
Raul Hacımba’nın istifasını nasıl değerlendiriyorsunuz? İstifasının ardından yönetime yönelik eleştiriler Abhazya siyaset ortamında nasıl yankı buluyor?
Şahsen sayın Hacımba’yı ülkemizin yetiştirdiği değerli devlet adamlarından biri olarak nitelendiriyorum. Sadece ilk cumhurbaşkanımız sayın Ardzınba’nın kendisinden sonrası için onu işaret etmiş olması bile önemli bir ayrıcalık. Ancak tüm bunlara rağmen istifasını kendi dile getirdiği gerekçeler açısından samimi bulmuyorum. Bu gerekçeler doğru idiyse istifanın seçim atmosferine girilmeden çok önceleri gerçekleşmesi gerekirdi. Ya da eğer sayın Hacımba, yaklaşan seçimler dolayısıyla istifa ettiğini açıkça deklere etmiş olsaydı bana göre çok daha dürüstçe bir tutum sergilemiş olurdu. Bu açıdan istifanın Abhazya siyasetinde önemli bir dönüm noktası olduğunu söylemek zor, kısa bir süre zarfında ülke gündeminden düşüp gitmesi de bunun en açık göstergesi, zaten başkan yardımcısı olarak görev yaptığı süre içerisinde de o derece sessiz kaldı ki adeta adeta kendisini unutturdu. Bence Hacımba doku uyuşmazlığı içinde olduğu bir yönetimde başkan yardımcılığı gibi anayasal olarak etkisiz ve sembolik bir göreve talip olmak yerine ta başından beri taraftarlarının liderliğine soyunmuş olsaydı, belki de bu gün Abhazya siyaseti ve özellikle muhalefet için alternatif bir umut ışığı olabilirdi, ama ne yazık ki o, hiç bir etkisi olmayan göreviyle kendisini pasivize ederek, gölgede kalmayı tercih etti. Bu yüzden de bundan böyle onun rolünü üstlenebilecek başka politik kişiliklerin yavaş yavaş ön plana çıkabileceğini tahmin ediyorum.
Seçimlerle ilgili bir gelecek senaryosu çizmek mümkün müdür? Aralıkta Abhazya’yı neler bekliyor?
Politikada bazen hiç hesapta olmayan sürprizler ortaya çıkabilir ve hiç de öngörülemeyen sonuçlar alınabilir, bu yüzden çok önemli bir gelişme olmazsa ben Cumhurbaşkanı Sergey Bagapş’ın tekrar rahatça seçilebileceğini tahmin ediyorum. Tek dileğim geçen seçimlerde halk arasında ortaya çıkan bölünmenin bu seçimlerde aynı keskinlikle devam etmemesi. Çünkü her seçim döneminde ortaya çıkan ayrılıkların toplumumuza çok zarar verdiğini düşünüyorum. Geçen başkanlık seçimlerinde daha seçim atmosferine girmeden çok önceleri çoğu kişinin “ütopik” bulmalarına rağmen tüm liderlerin bir araya gelip tarihi bir uzlaşma çerçevesinde bir bakıma seçimi kendi aralarında önceden yapmalarını sağlamak için kişisel olarak çok çaba gösterdim. O dönemde Aydgılara örgütünün başkan yardımcısı olarak katıldığım tüm görüşmelerde liderlerin böyle bir uzlaşma için son derece iyi niyetli ve istekli olduklarını büyük bir memnuniyetle gözlememe rağmen etraflarındaki kişisel çıkar hesapları yapan dalkavuk takımları yüzünden bu çabamız maalesef herhangi bir sonuca ulaşamadı ve malum sıkıntılar yaşandı. Ama sonuçta ne oldu? Liderlerin tamamı devlet yönetiminde yer alarak birlikte çalışmaya bir anlamda mecbur kaldılar. Eğer Bagapş, bu kez de ekibini kurarken var olan ayrışmaları dikkate almadan her görüş ve kesimden iyi yetişmiş kişileri bir araya getirmeyi başarabilirse bunun Abhazya’nın önümüzdeki yılları için büyük kazanç olacağını düşünüyorum. Esasen uzun politik tecrübesi ile artık “bilge kişi” demlerinde olan Bagapş’ın Abhazya’nın önümüzdeki dönemde öncekinden çok daha yararlı olabileceğine inanıyorum. (Fehim Taştekin)