Aylık konferanslarına devam eden Kafkas Vakfı, 2019-2020 Bahar döneminde “Rusya’nın Kafkasya Siyaseti” başlıklı bir konferans düzenledi.
“Rusya’nın Kafkasya Siyaseti” temasıyla, Beykent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler anabilim dalında doktora çalışmasını yürüten Abdullah Arslan, 29 Şubat günü dönemin ikinci konferansını, “Rusya’nın Güvenlik ve Dış Politika Algısında Kafkasya’nın Önemi” başlığı ile gerçekleştirdi.
Yine aynı üniversitede tamamladığı “Putin’in Son Dönemi Kuzey Kafkasya’nın Rusya Federasyonu Güvenlik Algılamalarındaki Önemi: Dağıstan Örneği” başlıklı yüksek lisans tezini dinleyiciler ile paylaşan Abdullah Arslan, tarihsel süreç boyunca yaşanan tecrübeler ihmal edildiğinde Rusya’nın günümüzdeki Kafkasya siyasetinin anlaşılamayacağına vurgu yaparak, kapsamlı bir Kafkas-Rus tarih anlatısı ile sözlerine başladı.
Rusya’nın yakın tarihteki siyasi anlayışının seyrini altı döneme ayırarak incelemekte olduğunu belirten Arslan, “Rusya’da yakın tarihi incelerken bu dönemlere bakmak lazım. Böylelikle her bir dönemin sahip olduğu müşterek unsurları ve söz konusu dönemleri birbirinden ayıran noktaları net bir şekilde ortaya koyarız. Bu dönemler incelendiğinde Rusya, gerek iç gerekse dış siyasetinde güvenlik kaygısını en üst noktaya koyar. SSCB döneminde de bu kaygıyla beraber asimilasyon sürecine hız veren bir politika izlemiştir. SSCB, Kuzey Kafkasya gibi bazı bölgelerde kurduğu bu politikalar üzerinden bölgelerde istikrarsız bir gündem yarattı ve bu bölgenin jandarması olma yoluna gitti. Daha sonra kendi ihtiyaçlarına cevap veremediği için de sonunu getirmiş oldu ve çöktü.” dedi.
Rusya’nın SSCB sonrası yapmış olduğu dönemsel tasnife de değinen Arslan, “Bilhassa Putin’in iktidarına denk gelen süreçte geçmişten farklı olarak ‘yumuşak güç’ şeklinde nitelendirilen araçları kullanmış ve Putin bu şekilde bir politika izlemiştir. Bu araçlara örnek verecek olursak; özerk bölgelerde seçilmiş gruplara yönetimin lütfedilmesi, söz konusu yöneticilerin çocuklarını özel okullara göndererek ulusal elitler oluşturulması, Rusçanın zorunlu diller arasına dâhil edilmesi, Kuzey Kafkasya’nın iktisadi açıdan Rusya’ya bağımlı kılınması gibi politikalar zikredilebilir. Rus entelektüel Aleksander Dugin’in de başını çektiği bu yaklaşım, SSCB ülkelerini tekrar kazanılmayı amaçlayan Avrasyacı yaklaşımı doğurmuştur. Ve bu dönem, Rusya’nın dış politika güvenlik doktrinleri net bir şekilde çizilmiştir.” dedi.
Söz konusu politikaların Kafkasya’da yaşayan halklara etkileri ile sözlerine devam eden Arslan, “ne oldur de öldür” ifadesiyle özetlediği politika anlayışı ile Rusya’nın, Kafkas halklarının birliğinin tesis edilemeyeceği istikrarsız bir ortamı tercih ettiğini ifade etti.
Rusya’nın yakın temas içerisinde olduğu Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan ve İran gibi ülkeler ile münasebetlerine de değinen Arslan, “Güney Kafkasya’yı kontrol etmek istiyorsanız, Kuzey Kafkasya’nın çalkalanmasına izin vermemeniz gerekiyor. Kuzey Kafkasya’nın muhafaza edilmemiş olması güneyi kontrol etmek için problem yaratır.” dedi.
Ardından gerek Diasporada gerekse Kafkasya’da gelişmeleri takip eden, gözlemleyen, okuyan ve çözümler üreten bir neslin geldiğini belirterek, böyle bir neslin Rusya’nın emellerine ulaşmasındaki en büyük engel olacağına inancının tam olduğunu belirtmiştir.
Türkiye’nin bölgesel olarak bir güç haline geldiğini belirten Arslan, “Bu gücün farkında olarak dinamiklerini kullanmalıyız.” diyerek sözlerine son verdi.
Yoğun katılımın görüldüğü program, soru cevap şeklinde devam etti.