Yermolov’u anmak
Çeçenya’dan iyi haberlerimiz var! Sadece iyi haberler… Ama bugün seriye gündem dışı bir konuyla küçük bir ara veriyoruz.
Geçen yaz bir gün Moskova metrosu yürüyen merdivenine benden önce Amiral Lazarev çıktı. Bir basamak yukarıda duran genç adamın güçlü sol baldırındaki dövmede galiba bulutlar ve yelkenler vardı. Fakat deniz romantizmi yanıltıcıymış. Sağ omuzunda sivri miğferli Rus savaşçıları dikkat çekiyordu. Solda da gotik stille “Jedem das Seine” (Herkes hak ettiğini bulur) yazısı. Antartika’nın kaşifi şüphe içinde kaldı. İyi yürekli genç Rus milliyetçi kafalardaki soru işaretlerini bizzat dağıttı: “Bu, Aleksey Petroviç Yermolov!”. Arkasından dövmeleri gibi cahilce ve eklektik bir şeylerle devam etti.
İmparatorluk askerinin tatsız akıbeti, onca yıl orduya hizmette bulunup öldükten sonra kendini böyle sıra dışı bir yerde bulmak…
Şu günlerde, Zvezda dergisi tarafından hazırlanan, Yermolov’un 1816-1860 yıllarını kapsayan Kafkasya Mektupları adlı sekiz yüz sayfalık kitabın tanıtımı Moskova’da, Memorial’de yapıldı ve okumanın ne kadar öğretici olduğunu bir kez daha gösterdi.
Neredeyse iki asır önce, 9 Temmuz 1818’de şöyle yazmıştı: “Uzun süredir kafamda olan Sunja’yı alma planımı, sabrımı tüketen, Çeçenlerin küçük düşürücü kötülüklerini ehlileştirme niyetimi yerine getiriyorum. Bir sonraki ay artık, geçiş zorlukları yaratan, bize büyük kayıplara mal olan, Çeçenleri cesaretlendiren, küstahlaştıran, Bulgakov’un önceki başarısız girişimleriyle tanınan geçitte, Han-Kala’nın karşısındaki Sunja’da olacağım. Burada Grozni adında bir kale kurdum…”
Arkadaşlar, derin bir nefes alın, sakinleşin ve dikkatinizi verin. İçeriğe değil üsluba dikkat edin. Şüpheye mahal bırakmayacak derecede tanıdık: “Büyük bir düzlük vardı ve orada oldukça büyük bir höyük. Bu yer Sezar ve Ariovistus’un kamplarına aynı uzaklıkta idi…” Üslup Galya Savaşı Notlarının üslubu.
Vorontsov’a mektubunda, orman ve dağlarla kaplı, savaşçı kabilelerinin bulunduğu ülkenin fetih planlarını anlatan Aleksey Petroviç, anlaşılan kendisini Sezar’ın halefi zannediyordu.
Adeta Sezar ve Tacitus metinleri Rusçaya çevrilmiş. Rusya İmparatorluğunun neferi, şüphesiz davasını şanlı geçmişin devamı olarak düşünmüştü, kendi şanını da Gaius Julius’un [Sezar] şanına denk…
Sonucu biliyoruz: Kafkasya fethedildi, ama Yermolov tarafından değil. O artık çoktandır görevde değildi.
Şanı da istediği gibi olmadı. Yermolov, Çeçenler hakkında en hafif tabirle tasvip edilmeyen ifadeleri ve vahşet hatıralarıyla tanınıyor. Batı Kafkasya’ya boyun eğdirmesinin sonucu daha da şiddetli oldu. Toprağın tamamen “temizlenmesi” ile sonuçlandı, yani Çerkes kabilelerinin kıyıdan sürülmesiyle. Geçmişin yasasını değiştiremeyeceğiz, ama mevcut tabirlerle bu en gerçek soykırımdır.
Fakat nedense Yermolov Çeçenya’da anılıyor. Niçin? Aleksey Petroviç’in Sezar’a oldukça fazla yaslanmış olduğu, Tacitus’u unuttuğunu düşünüyorum, yani düşmanın ahlakını “sade, mağrur, savaşçı, iyi ve misafirperver” olarak tanımlayan ve onları “hanım evladı” hüviyetine bürünen İmparatorluk vatandaşlarına örnek gösteren kişiyi. Zira bizim daha başka örneklerimiz de vardı: Lermontov, Tolstoy… Ya da bizim olmayan Kipling. Şöyle demişti: “Eğer insan ve melek diline sahipsem, o zaman dağları yerinden oynatabilirim, ama sevgi yoksa, o zaman bir hiçim”.
Yermolov’un 20’li yıllarda yıkılan Grozni’deki heykeli 1949’da Çeçen halkının sürgünün ardından yeniden inşa edildi. Çeçenlerle ilgili gayet açık cümleleriyle birlikte. Daha sonra tekrar yıkıldı. Çeçenya’daki savaş yıllarında yeniden hatırladılar. Ve sic transit gloria mundi (İşte dünyanın ihtişamı böylece geçiverir).
Geçmiş imparatorluğunu, Roma’yı ya da Rusya’yı yeniden inşa etmeye niyetlenen herkese uyarı.
Biz yine neredeyse aynı yerdeyiz. Grozni ve Hankala da karşı karşıya duruyor. General Bulgakov yeniden Çeçenya’daydı, Grozni’yi 2000’de aldı.
Ama artık bizim, bir kısmı bu sekiz yüz sayfalık mektuplarda saklı olan tecrübemiz var. Geçmişteki hataları tekrarlamamak için şansımız var.
Kaynak: Ekho Kavkaza
Çeviri: Ajans Kafkas