Kuzey Kafkasya Halklarının Anavatanda Ve Diasporada Birbirleriyle İlişkileri

 

  • KUZEY KAFKASYA HALKLARININ ANAVATANDA BİRBİRLERİYLE İLİŞKİLERİ

Kafkasya; Türkiye’nin kuzeydoğusunda, Rusya’nın güneyinde, Hazar Denizi ile Karadeniz arasında yer alan ve Kafkas sıradağları ile kuzey ve güney olmak üzere iki bölüme ayrılmaktadır.(1) Kafkasya’nın kuzeyini kaplayan alan olan Kuzey Kafkasya;  güneyde Kafkas dağları, doğuda Hazar Denizi, kuzeyde Kuma ve Kuban nehirleri, batıda Karadeniz ile çevrilidir.(2)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                           Kafkasya Fiziki Haritası(3)

 Kuzey Kafkasya’da Karadeniz kıyısından doğuya, Hazar Denizi’ne doğru halklar şu şekilde sıralanmıştır: Adige, Abhaz, Nogay, Karaçay-Malkar, Kabardey, Balkar, Oset, İnguş, Çeçen ve Dağıstan halkları.(4)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kafkasya, her zaman çok sayıda etnik gruba ev sahipliği yapan dünyanın en ilginç beşeri coğrafyasına sahip bölgelerinden biridir.  Halkın ezici çoğunluğu bölgenin yerlisi olmasına rağmen, bölgenin yerel demografik yapısı dış dünya ile kurulan ilişkiler nedeniyle değişime uğramıştır ve uğramaya devam etmektedir. Ayrıca güney ve kuzey kesimleri arasında karşılıklı göçler etnik kimliklerin karışmasına da neden olmaktadır.(5)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kafkasya dil, din ve etnik gruplar açısından dünyanın en zengin, çok kültürlü bölgelerinden birisi(6) olmasından dolayı “Etnik ve dilsel bir mozaiktir.”(7) tanımlaması da yapılabilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kafkasya’yı belirtildiği üzere etnik ve kültürel coğrafya olarak kabul etmek ve sınırlarını bu iki unsura göre çizmek doğru kabul edilebilir. Bu sınırlama, bölgenin tarihî ve etnik yapısıyla ilişkili olayları daha rahat ve kolay anlayıp, analiz etmemize de yardımcı olacaktır.(8)

Kafkasya, Asya ile Avrupa’nın birleştiği yerde, Doğu ve Batı kültürlerinin kesiştiği, diyalog kurduğu bölgededir. Kafkasya, dünyanın çok uluslu bölgelerinden biridir. Tarih boyunca İslamiyet, Hıristiyanlık, Yahudilik, Pagan adetleri gibi çeşitli inanışların yaşandığı ve yaşanmaya devam ettiği bir bölgedir. Bunca etnik unsurun,  dil farklılıklarının olduğu ve bu kadar uzun süredir bir arada yaşayan halkların bulunduğu başka bir bölgeye dünya üzerinde az rastlanır.(9)

Tarih boyunca Kafkasya halkları Romalılara, Sasanilere, Araplara, Selçuklu Türklerine, Tatar-Moğollara, Safevilere, Türk Sultanlarına, İran Şahlarına ve elbette Ruslara karşı savaştılar. Çoğunluğu Müslüman olan Kuzey Kafkasya, 6 Eylül 1859’da İmam Şamil esir edilene kadar Ruslara boyun eğmemiştir. Kuzey Kafkasya’nın doğusunda dierniş bu tarihten itibaren bitme noktasına gelmiştir. Kuzey Kafkasya’nın batısında ise Ruslara karşı mücadele 1864’e kadar devam etmiştir. 21 Mayıs 1864 Çerkes Sürgünü(Soykırım) ile Kuzey Kafkasya’nın batısı da Çarlık Rusya’nın kontrolüne geçmiştir.

Ortak bir dine bağlılık, geçmiş yaşantılar ise toprak sorunları ve ekonomik faktörlerle körüklenen gerginliğe ve çatışmaya engel olmamaktadır. Kuzey Kafkasya halklarının kuzey komşularının da katkılarıyla birtakım sorunları bulunmaktadır. Geçmişte Çarlık Rusya ve Sovyetler Birliği, günümüzde de Rusya Federasyonu’nun etnik farklılıklar üzerine politikalar üretme çabaları, iskân politikaları ve sınırları yapay olarak çizilmiş olan cumhuriyetlerde oluşturduğu nüfus kombinasyonları, Kuzey Kafkasya’yı adeta  “etnik mayın tarlası”na(10) dönüştürmüştür. 

Stalin döneminde yaşanan 2 Kasım 1943 Karaçay-Malkar, 23 Şubat 1944 Çeçen-İnguş ve 14 Kasım 1944 Ahıska Türklerinin sürgünleri-soykırımları (sürgüne tabi tutulan 1,600,000 insan olduğu düşünülmekte(11)) ile bölgede bugün de süregelen çatışmaların tohumları ekilmiş oldu. Sürgüne gönderilen halkların topraklarının komşu halklar, Ruslar, Kozaklar arasında paylaştırılması ve sürgünden döndükten sonra bu sorunun çözüme kavuşturulamaması devam eden problemlerden biridir.      

Kafkas halklarının neredeyse tamamının yazı dili Rus egemenliği sonrasında sırasıyla Arap, Latin ve Kiril alfabesi olmuştur.(12) Bu süreçte düzenli olarak değiştirilen alfabe ile Kafkasya’nın entelektüel birikim oluşturmasının önüne geçilmek istenmiştir. Aynı amaçla eğitimde de Rus politikaları doğrultusunda düzenlemeler yapılmıştır. Nitekim Sovyet döneminde medreseler gibi dini eğitim kurumları kapatılmış; “barbar”, “halk düşmanı”,  “Rus karşıtı Kafkasyalılar” gibi ifadeler Sovyet literatüründe yer almıştır. 

Çarlık döneminde önemli ailelerin çocukları Moskova ve  Petersburg’ta yetiştirerek toplum yapısı değiştirilmek istenmiştir. Sovyet Rusya döneminde bu uygulamada bazı değişiklikler yapılmış olsa da topluma şekil verme faaliyetleri devam etmiştir. Federasyon döneminde ise eğitim seviyesi Kafkasya’da hızla düşüşe geçmiştir. Kremlin’in,  bilgi, birikim, liyakat gereken bu alanı bölgedeki liyakatsiz ortakları ile çözme çabaları da sorunun büyümesine sebep olmuştur. Şüphesiz eğitim seviyesindeki düşüklük Kafkasya’da sorunlara çözüm önerileri getirebilecek aydın çevrenin oluşmasına ciddi ölçüde engel olmaktadır.

Kuzey Kafkasya Cumhuriyetlerinde eğitim sorunun kaynağı, çatışma sonrası yaşanan travma ve Rusça eğitim gibi sebeplere de dayanmaktadır. Bu sorun Kuzey Kafkasyalı çocukların ve gençlerin geleceklerini riske sokarak sosyoekonomik kalkınmayı, siyasi istikrarı ve bölge cumhuriyetlerinin uyumunu engellemektedir.

Bireylerin ve toplumsal çatışmanın önemli sebeplerinden biri, ekonomik kaygılardır. İşsizlik, ortaya çıkardığı sorunlarla toplumlara etki etmektedir.(13) İşsizlik oranının yüksekliği toplumda gelir adaletsizliği, üretici-tüketici dengesinin sarsılması, sosyo-kültürel çatışmalar ve bireylerin psikolojilerinin olumsuz etkilenmesi gibi geniş bir sorun yığınına sebep olabilmektedir. Bu açıdan kritik öneme sahip olan işsizlik, hem bireyler hem de toplumlar açısından farklı sorunlara kaynaklık eden bir olgudur.(14)

  Kuzey Kafkasya cumhuriyeti ekonomileri, Rusya destekli durumundadır. Bütçe gelirleri olarak neredeyse %80’ini merkezden alan bu özerk cumuriyetler, aynı zamanda Rusya’da işsizliğin en yüksek olduğu bölgedir.(15) Resmi veriler incelendiğinde Kuzey Kafkasya’da işsizlik oranı %11.4 olarak karşımıza çıkmaktadır.(16) Aynı resmi istatistiklere göre işsizlik verileri şu şekildedir: 

İnguşetya Cumhuriyeti % 26,2
Dağıstan Cumhuriyeti % 13,9
Kuzey Osetya Cumhuriyeti % 13,8
Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti % 13,7
Çeçen Cumhuriyeti % 13,5
Kabardey-Balkar Cumhuriyeti % 11,1
Adige Cumhuriyeti % 8,3
Abhazya Cumhuriyeti % 70

(17)

Kuzey Kafkasya’da çatışmayı var eden etkenlerden birisi de hiç şüphesiz Sovyet-Rus siyasetidir. 1556’da Astrahan Hanlığı’nı ele geçirmesiyle(18) Kuzey Kafkasya’ya komşu olan Rusya; Çarlık, Sovyet ve günümüze kadar geliştirdiği politikalar,  savaşlar, soykırımlar ve sürgünlerle bölgeyi kontrol etme amacında olmuştur. Knezlikten devletletleşmeye geçişiyle beraber Ruslar, Kafkasya’daki çatışmaların en büyük sebebi olmuştur. 

Rusya, XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren tek uluslu bir toplum inşası için Ortodoks ve Rus olmayan halklar üzerinde Rusça literatürde “Rusifikatsiya” diye adlandırılan Ruslaştırma siyasetini izledi.(19) Rus ve Ortodoks olmayan halklar üzerinden yapılan bu politikanın devam ettiğini günümüzde de görebiliyoruz. 3 Ağustos 2018’de Rusya Devlet Başkanı Vlademir Putin’in onayını verdiği ve 14 Ağustos’ta yürürlüğe giren yasa ile birlikte ana dilde eğitime kısıtlama getirildi. Yasaya göre, 2 saat olan ana dil dersleri zorunlu ders olarak okutulmaktan çıkarılmış ve sınıf geçmeyi etkilemeyen ders konumuna getirilmiştir. Ayrıca bu değişiklikte “ana dili seçme, yasal velilerinin (ebeveynler) beyanına göre gerçekleştirilir.” ifadesi(20) yer almaktadır. Rusya’da 22 Nisan 2020 tarihinde yapılması planlanan yeni anayasa değişikliği paketinin 68. maddesinde dil değişikliği yapılması halk oylamasına sunulacaktır. “Rusya Federasyonu genelinde devlet dili Rusçadır. Cumhuriyetler kendi devlet dillerini belirleyebilirler…”(21) şeklinde devam eden maddeye “Rusya Federasyonu topraklarında devletin dili, kurucu halkın dil olan Rusçadır.” eklemesi yapılarak özerk cumhuriyetlerin zaten kısıtlanmış olan ana dillerini seçebilme hürriyetleri ellerinden alınmak istenmektedir. Bölgedeki Rus nüfusunu sistematik bir şekilde arttıran Rusya, bu değişiklikler ile asimilasyon sürecini tamamlama niyetindedir.

Bunların yanında merkezi yönetime dayalı birleşik bir devlet kurma girişimleri bulunan Kafkasyalıların; Rus işgali öncesinde kültürel ve etnik dinamikler sebebiyle bu ideali zaten gerçekleştirememişlerdir. Dağınık bir yapıda bulunması Rusya tarafından bir koz olarak görülmüştür. Bu doğrultuda bölgedeki etnik, dinsel ayrımlar çeşitli politikalarla körüklenerek Kuzey Kafkasya’daki çatışma ortamı daha da alevlendirilmiştir.(22)

 

Bölgede yaşanan çatışmalara değinmek gerekirse kısaca şunlar söylenebilir: 

 

  • İnguş- Oset Çatışması
  • Abhaz- Gürcü Savaşı
  • Gürcü- Oset Çatışması
  • Kabardey- Balkar Çatışması

 

  • İNGUŞ-OSET ÇATIŞMASI

Kuzey Osetya’nın Prigorodni bölgesinde Oset ve İnguşlar birlikte yaşıyordu. 1944’e kadar bölge Çeçen-İnguş ASSR yapısına dahildi. 23 Şubat 1944 Çeçen-İnguş Sürgünü(Soykırımı)’nden sonra, 7 Mart 1944’de özerk cumhuriyet lağvedildi. Toprakları bölündü:

 

  • Merkez bölümünde Grozni başkenti ile Groznenski bölgesi oluşturuldu ve buraya Stavropol Kray yapısından bir bölge bağlandı;
  • Güneydoğu bölgeleri Dağıstan ASSR’ine taşındı;
  • Güney bölgeleri ve İnguş Prigorodni bölgesi güney bölümü Gürcistan SSR’ine taşındı.

 

İnguşetya’nın batı bölgeleri, Groznenski bölgesine dâhil edilen Assinsk Boğazı Galaşkinski bölgesi dışında Kuzey Osetya ASSR’ine taşındı. Bu bölgeler Kuzey Osetya yapısı içinde Prigorodni bölgesinin parçası oldu.(23)

Prigorodni Bölgesi, Vladikavkaz şehri ile Mazdok bölgesinin kime ait olması gerektiği tartışması etrafında, bölgedeki iki etnisite arasında ortaya çıkan bir sorundur. Dolayısıyla günümüzde geldiği boyut itibarıyla bir etnik çatışmadır. Ancak sorunun tohumlarının atıldığı 1944 ve çatışmanın patlak verdiği 1992’ye kadar geçen sürede yaşanan gelişmelere bakıldığında, meselenin etnik olmaktan ziyade siyasi bir sorun olduğu anlaşılmaktadır.

1944 Çeçen-İnguş Sürgünü’nün ve dağıtılmasının ardından Çeçen ve İnguşlara ait toprakların komşu ülkelere paylaşımını gösteren harita.(24)

1957 itibariyle Çeçen-İnguşların anavatanlarına dönmeye başlamalarının ardından İnguşlar topraklarını Osetlerden geri istediler. Ancak isteklerine olumlu bir karşılık bulamadılar. Bu sürecin ardından başlayan gerilim, 1981’de Oset taksicinin bir grup İnguş tarafından öldürülmesiyle iyice arttı. 

Prigorodni bölgesinin İnguşlara geri verilmesini önlemek için her türlü yola başvuran Kuzey Osetya yönetimi, 14 Nisan 1991’de, haksız ve yasa dışı biçimde, Prigorodnıy bölgesi ve Vladikavkaz şehrinde olağanüstü hal ilan etmiştir. Moskova yönetimi ise, Kuzey Osetya’nın bu yasa dışı eylemlerini kınamak yerine, Gürcistan’a karşı mücadele eden Güney Osetya’ya askerî yardım sağlama bahanesi altında, Rusya Savunma Bakanlığı ve Rusya İçişleri Bakanlığı aracığıyla Kuzey Osetya’ya büyük miktarda silah aktarmıştır. (25)

Prigorodni’yi geri almanın ancak Rusya bünyesinde kalmakla mümkün olacağını düşünen İnguş yönetimi, 30 Kasım 1991’de İnguş halkını referanduma teşvik etti. Eski ÇİÖSSC toprakları olan Malgobek, Nazran, Sunja, Cerah bölgelerinde düzenlenen referanduma İnguş halkının %73,7’si katıldığı bu halk oylamasında insanlara tek bir soru soruldu: “Yasa dışı olarak elinizden alınan toprağın geri verilmesini ve Rusya’nın bir parçası olarak İnguşetya Cumhuriyeti’nin kurulmasını istiyor musunuz?” Katılımcıların %92’si bu soruya evet cevabını verince, 4 Haziran 1992’de “Rusya’ya bağlı İnguşetya Cumhuriyeti’nin kurulmasını” öngören kanun kabul edilmiştir.(26) Fakat bu kararda İnguşetya’nın idari sınırları resmi olarak belirtilmemiştir.(27) Bu durum, İnguşlar ve Osetler arasındaki toprak anlaşmazlığının sıcak çatışmaya dönüşmesinde oldukça etkili olmuştur. 

İnguş – Oset ilişkilerindeki gergin havayı etkileyen bir diğer önemli unsur, kökeni Rusya’nın Gürcistan’ı ilhak ettiği XIX. yüzyıla dayanan ve Sovyetler Birliği döneminde Moskova’nın uyguladığı idari politikalarla derinleşen Gürcistan – Güney Osetya arasındaki egemenlik anlaşmazlığı olmuştur.(28) 1989 yılından itibaren iyice kızışan Gürcü – Oset ilişkileri 1992 yazında Gürcistan’ın Güney Osetya’ya askeri harekat düzenlemesi ile silahlı çatışmaya dönüşmüş ve bu hadise güneyden Kuzey Osetya’ya yoğun Oset göçüne neden olmuştur.(29) Kuzey Osetya yönetiminin güneyden gelen Gürcistan vatandaşı Oset mültecileri eski İnguş bölgelerine ve evlerine yerleştirmeye başlaması ise İnguşlar ile Osetler (Kuzey Osetya) arasındaki gerginliğin birkaç ay sonra sıcak çatışmaya dönüşmesinde önemli rol oynamıştır.(30)

Tüm bu gelişmelerin ardından 31 Ekim – 5 Kasım 1992 tarihlerinde Kuzey Osetya’ya bağlı Prigorodni bölgesinde İnguşlar ve Osetler arasında silahlı çatışmalar yaşanmıştır. Çatışmalar 2 Kasım’dan itibaren İnguşların yoğun olarak yaşadığı köylere yönelik helikopterlerin, zırhlı araçların ve ağır silahların kullanıldığı büyük çaplı bir ordu operasyonuna dönüşmüştür.(31) Operasyon sonucunda Vladikavkaz ve Prigorodni’de yaşayan İnguşların neredeyse tamamı İnguşetya’ya göç etmek zorunda kalmıştır. Çatışmalarda Kuzey Osetya topraklarındaki İnguşlara ait 2728, Osetlere ait 848 ev yıkılmıştır. İnsani kayıplar ise şöyledir: (Tabloda İnguş-Oset ve toplam sayılarının uyuşmama sebebi, diğer etnik unsurlardan da insanların olmasıdır.)

ÖLÜ YARALI KAYIP KANUN DIŞI TUTUKLANAN
İNGUŞ 350 457 208 708
OSET 192 379 37 289
TOPLAM 583 939 261 1093

 

  • ABHAZ- GÜRCÜ ÇATIŞMASI

Abhazlar dil, folklör ve soy açısından Kuzeybatı Kafkasya’nın Çerkes kabilelerinin yakın akrabasıdır.(32) Abhazya, bu açıdan belki de Kuzey Kafkasya halklarının batı kolu olarak düşünülebilir. Abhazlar her ne kadar Kafkas Sıradağları’nın güneyindeki halklar arasında Çerkeslerle tek akraba halk olsa da, tarih öncesi dönemler incelendiğinde Türkiye’nin kuzeyine kadar proto-Adige kültürüne ait kalıntılar bulunur.(33) Abhazlar Kuzey Kafkasya’nın tüm dağlı halklarıyla (Osetler,Vaynakhlar, Dağıstan’ın yerel halkları ve Adigeler) linguistik ve kültürel bağlara sahip olduğu için Güney Kafkasya’nın tek “Dağlı Halkı” olarak nitelendirilebilir. 

1850-60’lı yıllarda pek çok Abhaz, Ruslara karşı Çerkeslerin yanında yer aldı ve Abhaz-Rus çatışması başladı. Rusya’nın 1917 yılında parçalandığı, Moskova’daki merkezi hükümetin bölge siyasetinden geçici olarak kaybolduğu bir dönemde ortaya çıkan bağımsız Gürcistan devleti, Rus-Abhaz çatışmasını Gürcü-Abhaz çatışmasına doğru evirdi. Abhazya, Mayıs 1917’de sonradan Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti olarak teşekkül edecek olan Dağlı Halkarı Birliği’ne katıldı.(34) Bu şekilde, Abhazların siyasi temsilcilerinin çoğunluğu bu durumu Rusya ve Gürcistan’ın her ikisinden de kurtulmak ve halklarının etno-kültürel kökenlerine dönüş için açıkça bir fırsat olarak gördüler. 

Aralık 1936’nın sonunda dönemin Güney Kafkasya Komünist Parti Sekreteri olan Beria’nın  Abhaz lider Lakoba’yı Tiflis’e çağırması beklenmedik şekilde sona erdi. Beria, Lakoba’yı Batı Gürcistan’daki köylüleri Abhazya’ya yerleştirme planından haberdar etti. Ertesi gün Lakoba gizemli bir şekilde öldü. Ailesine gönderilen cesedin durumu onun bizzat Beria tarafından zehirlendiği hissini doğurdu. Bu olaydan sonra etno-demografik dengeyi Abhazların aleyhine olacak şekilde değiştiren ve Abhaz yerleşim yerleri arasındaki bitişik alanların parçalanmasına sebep olacak şekilde daha fazla Gürcü Abhazya’ya yerleştirildi. Abhaz dilinin kamusal kullanımı giderek kısıtlandı: Abhazca yer isimleri Gürcüce’yle değiştirildi, 1926 yılından beri kullanılan Latin alfabesinden Gürcü alfabesinin bir versiyonuna geçildi, Abhazca radyo yayını sona erdirildi ve savaştan sonra Abhazca okullarda eğitim dili olarak Gürcüce ile değiştirildi. Burada sorun, Abhazya’nın Gürcü ulusunun bir parçası olup olmayacağı idi.

Abhaz-Gürcü Savaşı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                           Gürcü lider Şevardnadze ile Abhaz lider Ardzınba

Gürcistan’ın savaş hedeflerinin Gürcü tarafınca yaygınlaştırılan iki versiyonuna göre, işgalin istenilen amacı sonradan gerçekleşen olayların ışığında aslında görüldüğünden daha kısıtlıydı. Sonradan Şevardnadze tarafından Gürcü parlamentosuna sunulan bir rapora göre, operasyonunun amacı “Rusya ile Gürcistan ve Ermenistan(Abhazya üzerinden giden)  arasındaki tren yolunun, anayolların ve stratejik önemdeki maddelerin güvenliğini sağlamaktı.”(35) İkinci versiyon gayri resmi olarak dolaşıma sokuldu ve faturayı Devlet Konseyi’ndeki diğer üyelere çıkararak Şevardnadze’yi aklamak için tasarlanmış gibi görünüyordu. Şevardnadze’nın Batı Gürcistan’daki Zviadista(Gamsahurdiya yanlıları) isyancıları tarafından kaçırılan ve Güney Abhazya’daki Gal bölgesinde bir yerde tutulan Gürcü yetkilileri kurtarmayı amaçlayan sınırlı bir operasyonla durumu idare etmek niyetinde olduğu iddia ediliyordu.

  14 Ağustos şafağında İngur Nehri’nden Abhazya’ya giren tanklar, zırhlı araçlar ve topçu birliklerinin gücü rehineleri bulmak ve kurtarmak için veya bağlantı hattını korumak için gereken türde bir güç değildi. Dahası Sohum’a sahil boyunca saldırmak çift yönlü bir operasyonun yalnızca bir yönüydü. Abhazya’nın kuzeyinde Gagra yakınlarına eşzamanlı olarak yapılan çıkarma eşit önemdeydi, bu çıkarmanın tren soyguncuları veya Zviadistalara yönelik olmadığı da açıktı.

Abhazya’nın tek müttefiği olan “Kafkas Halkları Konfederasyonu” şemsiyesi altında bir araya gelen Çeçenler Çerkesler OsetlerAbhaz güçleri Gürcülere karşı savaştılar. Abhaz subayların yönetimindeki askeri birlikler, Eylül’de Gürcüleri yenilgiye uğrattı. 

Sonunda Gürcistan topraklarında bir Abhaz-Gürcü cephesi oluştu. 3.000 kişinin öldüğü savaş sonrasında Abhaz birlikleri Temmuz 1993’te, Sohum’u elinde tutan Gürcülere karşı saldırıya geçti.  Sohum 27 Eylül’de Abhaz yönetiminin eline geçti. Bu savaşta binlerce insan öldü ve 10.000 kişi de kayboldu. Abhazya’dan 250.000’den fazla Gürcü göç etti. Abhazya topraklarının tamamı 30 Eylül 1993’te boşaltıldı. Cumhuriyet parlamentosu yeni Abhazya Anayasasını 26 Kasım 1994’te kabul etti. Vladislav Grigorievich Ardzınba ülkenin ilk cumhurbaşkanı seçildi.(36)

 

Kafkasya Dağ Halkları Konfederasyonu


              Kafkasya Dağ Halkları Meclisi, Abhazya Ulusal Kurtuluş Savaşı başlamadan üç yıl önce, 25 Ağustos 1989’da kuruldu. O gün Suhum’da Abhazya Bakanlar Konseyi konferans salonunda meclisin ilk kongresi yapıldı. Toplantıya Abhazya ve Kuzey Kafkasya cumhuriyetlerinden 500’den fazla delege katıldı. 

Özellikle o zamanlar Suhum ve Tiflis arasındaki ilişkiler gergindi ve hatta taraflar arasında açık bir çatışmayla sonuçlandı. Bu olay, 1989 yılının Temmuz ayındaydı. O dönem, Abhazya’nın başkentindeki etnik gruplar arası çatışmalardan sonra, Gürcistan’dan gelen 30.000 kişilik bir konvoy Suhum’a girmeye çalıştı, ama Oçamçira da Aaldzga Nehri üzerindeki köprüde, durduruldular. Bu olaylar Kafkasya Dağ Halkları Meclisi’nin kurulmasından önce ortaya çıkmış ve yaratılmasının nedeni olmuştur. Abhazlar, sorunun yaklaştığını hissetti ve böylece Gürcistan’a, yalnız olmadıklarını, Kafkasya halklarının Abhaz halkını desteklediğini ve gerekirse Tiflis’in saldırganlığına cevap vereceğini göstermeye çalıştı. Birliğe, politikacı ve toplum önderi Musa Şanibov başkanlık etti.

Kafkasya birliğinin adı, 1918’de ilan edilen Kuzey Kafkasya ve Abhazya cumhuriyetlerinin dahil olduğu, yapısıyla ve ruhuyla ilham olan Dağ Cumhuriyetinden esinlenilmişti. 1990 Ekim’inde, Meclis Dağ Cumhuriyetinin halefi olduğunu açıkladı.

Birliğin üç temel amacı vardı: 

  1. Kafkas halkları arasında ekonomik, sosyal, kültürel işbirliğini pekiştirmek;
  2. Kafkas halkları arasındaki olası anlaşmazlıkları barış yoluyla çözüme ulaştırmak;
  3. Dış saldırıya karşı ortak savunma sistemi geliştirmek.

Kasım 1991’de, Suhum’da gerçekleştirilen birliğin III. kongresinde meclisin adı, Kafkasya Dağ Halkları Konfederasyonu olarak değiştirildi. 12 ulus (Abhazlar, Abazalar, Avarlar, Adigeler (Çerkesler), Çeçenler, Balkarlar, Darınlar, Karaçaylar, Kumıglar, Lezginler, Laklar, Osetler)(37) temsilcileri aynı zamanda, antlaşmayı imzaladı ve Kafkasya Konfedere Dağ Halkları Birliği Deklarasyonu’nu kabul etti.

Ekim 1992’de Abhazya’da savaş çatışmaları başladığında “dağ” kelimesi kuruluşun adından kaldırıldı. Kurumun ismi, Kafkasya Halkları Konfederasyonu’na (KHK) olarak değiştirildi, çünkü Abhaz halkının çıkarlarını destekleyen Rusya Güney Kazakları da birliğe dahil edilmişti.

Dağ Halkları Konfederasyonu, Abhazya’da savaşın ilk günlerinden itibaren, Kuzey Kafkasya’nın tüm cumhuriyetlerinden gönüllüleri toplamaya ve onları Abhazya’nın özgürlük ve bağımsızlık için savaşan halkını savunmaya gönderdi.

Zelimkhan Yandarbiyev: 

“Çeçenler Abhazya’ya gönüllü olarak siyasal nedenlerle değil, Kafkasya birliği ilkelerinden hareket ederek gittiler. Kafkasya yurdunda adaletin sağlanması adına; küçük bir halkın acısını hafifletmek için, Gürcü halkına karşı değil, bu ilkeyi bozanlara karşı gittiler.”

 

 

 

 

 

 

 

        Sağ alt tarafta oturan Hamzat Hankarov. Abhazya’daki Çeçenlerin komutanı.(38)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Abhazya’da Çeçen gönüllüler Şamil Basayev, Umalt Dashaev ve Hünkar-Paşa İsrapilov’un yer aldığı fotoğraf. Üç kişi de “Abhazya Kahramanı” unvanı almıştır.(39)

Birlik, 11 Aralık 1994’te Rusya’nın Çeçenya’ya saldırmasının ardından Abhazya’da verilen desteği Çeçenya’ya vermedi. Abhaz-Gürcü Savaşı’nda olduğu gibi aktif olmayan birlik, güç ve prestij kaybetti. Konfederasyonun, Çeçenya’nın bağımsızlığına verdiği cılız destek ve örgüt yönetiminin birlik ve bağımsızlık düşüncesinde derin sapmalar örgütü tamamen etkisizleştirdi. Konfederasyonun ikinci başkanı Yusuf Soslanbek’in 26 Temmuz 2000’de Moskova’da bir suikast ile öldürülmesi sonucunda birlik tamamen dağıldı.

 

  • GÜRCÜ- OSET ÇATIŞMASI

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                 Gürcü- Oset çatışmasının gerçekleştiği bölge(40)

Gürcistan, 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bağımsızlığını elde etti. Ancak bu süreçle birlikte Gürcistan sınırları içerisindeki Abhazya ve Güney Osetya bölgelerinde de bağımsızlık hareketleri ortaya çıktı. Bu gelişmeler üzerine Gürcistan ordusu iki bölgeye de müdahale etti. 1994 yılına gelindiğinde Rusya’nın çağrısıyla taraflar arasında ateşkes anlaşmaları imzalandı. Hem Güney Osetya’ya hem de Abhazya’ya geniş bir özerklik tanınırken iki bölgeye de “barış gücü” adı altında Rus askerleri yerleştirildi. Taraflar arasında anlaşmazlıklar devam etse de 2008 yılına kadar bu durum “dondurulmuş problem” olarak nitelendirildi.

2003 yılında Gürcistan’da gerçekleştirilen Gül Devrimi sonrası Batılı ülkelerin de desteklediği Mihail Saakaşvili iktidara geldi. Avrupa Birliği (AB) ve NATO üyeliğini Gürcistan’ın temel hedefi olarak belirleyen Saakaşvili, bu politikalarıyla bir anlamda Moskova’dan tamamıyla uzaklaşmak istediğini ilan ediyordu. Bu durumun kabul edilemez olduğunu her fırsatta dile getiren Rusya ise, Güney Osetya ve Abhazya’ya verdiği desteği arttırdı. 2006 yılında Güney Osetya’da bir bağımsızlık referandumu daha yapıldı ve Tiflis otoritesi yok sayıldı.

Kafkasya’da bu gelişmeler yaşanırken uzun süredir Sırbistan’dan bağımsızlık talebinde bulunan Kosova 2008 Şubatında ABD’nin desteğiyle bağımsızlığını ilan etti. Moskova bu kararı tepki ile karşıladı. Ayrıca Nisan 2008’de NATO Bükreş Zirvesi’nde Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliklerinin gündeme gelmesi de Rusya açısından büyük bir sorun olarak algılandı.

8 Ağustos 2008’de Gürcistan ordusunun 1994 yılında imzalanan ateşkes anlaşmasını bozarak bağımsızlık ilan eden Güney Osetya’ya operasyon başlatması, uzun süredir bu anı bekleyen Rusya için büyük bir fırsat sundu. Kalabalık bir askerî birlikle Güney Osetya’ya giren Rusya, Gürcistan ordusu ile savaştı. Savaş öncesi Gürcistan’a desteklerini ileten Batılı devletler ise, savaş sırasında fiilî destekte bulunmadılar. Bu durumun da etkisiyle sekiz gün süren savaş sonucunda Rusya ve Gürcistan arasında bir ateşkes anlaşması imzalandı. Rusya 26 Ağustos 2008 tarihinde Güney Osetya ve Abhazya’nın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke oldu. Bir anlamda Kosova’nın tanınmasına karşılık veren Moskova, Gürcistan’ın AB ve NATO üyeliklerini de dolaylı olarak engelledi.

Rusya bir yandan Gürcistan’ın AB ve NATO üyeliklerini engellerken bir yandan da Kafkasya’da iki tampon bölge oluşturdu. Bu iki bölgenin sınır hattında halen Rus askerleri bulunuyor. Moskova daha sonradan Venezuela, Nikaragua, Vanuatu ve Nauru’nun Güney Osetya ve Abhazya’yı tanımasını sağlayarak uluslararası hukukta elini güçlendirmeye çalıştı. Öte yandan Rusya’nın ısrarlarına rağmen Güney Osetya ve Abhazya’yı tanımayan Belarus gibi Moskova’ya yakın ülkeler de Rusya’nın yaptırımlarına maruz kaldı.

Rusya’nın askerî, siyasi ve ekonomik desteğiyle yıllardır varlığını sürdüren Esad rejimi ise 2018 Mayısında Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlıklarını tanıdığını ve bu ülkelerle büyükelçilik seviyesinde diplomatik ilişki kurulduğunu açıkladı. Türkiye, ABD ve AB aynı gün içerisinde Abhazya ve Güney Osetya’nın tek taraflı bağımsızlıklarını tanıyan Suriye’ye tepki gösterdi. Bu ülkeler, söz konusu kararın uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve Gürcistan’ın toprak bütünlüğünün ihlal edildiğini bildirdiler. Gürcistan Dışişleri Bakanlığı da 1 Haziran 2018 tarihi itibarıyla Gürcistan’ın Suriye ile diplomatik ilişkilerini kestiğini açıkladı. Suriye, 2008 Gürcistan-Rusya Savaşı sırasında da Rus müdahalesine destek veren sayılı ülkelerden biriydi.

 

  • KABARDEY- BALKAR ÇATIŞMASI

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                   Kendelen olayları sırasında bir protesto

Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nde  2018 yılında Kanjal Savaşı anması ile ortaya çıkan Kabardeylerin ve Balkarların çatışması olmuştur.

Kendelen’deki olayların patlak vermesinin sebebi, 310 sene önce (1708) Kırım Hanlığı’nın bu köyün yakınlarında konuşlanan Kabardey birlikleri tarafından yenilgisinin anmasını kutlayan bir grup atlının geçişinin engellenmesiydi. Kırım Hanlığı’nın bugünkü varisleri olarak algılanan Balkarlar, köyün kırsalında kutlama yapan Kabardey grubun Kendelen köyünden geçmesine izin vermediği haberi yayılınca Kabardey gençler Kendelen köyünü basmaya çalıştı. 18 Eylül 2018 tarihinde Kendelen köyünde yaşanan etnik çatışmalar sonrası ulusal ordu birlikleri 120 kişiyi tutukladı. Tutuklananlar kısa süre sonra serbest bırakıldı. Rus haber ajanslarına göre, Kendelen olaylarında toplam 45 kişi yaralandı.

Kabardey-Balkar’da bir başka sorun ise topraktır.  İlk olarak 1990’ların başında ortaya çıkan bu sorunun temelinde, 1944’te sürgüne gönderilen Balkar halkının “haklarının iadesi” talebi yatmaktadır.(41) Toprak sorununun iki boyutu vardır: İlki, 1944’te yaşanan sürgün sonrası haklarının iade edilmediğine inanan Balkar halkının politik talepleri; ikincisi ise tarım arazileri mülkiyetine ilişkin tartışmalardır. İkincisinin altında yatan neden, Sovyetler Birliği’nin tarih sahnesinden silinmesinin ardından pazar ekonomisine geçen ve bu amaçla önemli reformlar gerçekleştiren Rusya’da tarım arazilerinin mülkiyetinin vatandaşları arasında paylaştırılmasına karşın Kabardey-Balkar yönetiminin bu uygulamaya geçmemiş olmamasıdır.

 

  • KUZEY KAFKASYA HALKLARININ DİASPORADA BİRBİRLERİYLE İLİŞKİLERİ

 

Yunanca dia (için, dolayı) ve sporos (tohum) kelimelerinden türeyen diaspora kelimesi, “sağa sola dağılmış/ saçılmış tohumlar” anlamlarına gelmektedir.(42)  Türk Dil Kurumu’na göre, “Herhangi bir ulusun veya inanç mensuplarının ana yurtları dışında azınlık olarak yaşadıkları yer. Herhangi bir ulusun yurdundan ayrılmış kolu, kopuntu.”(43)  olarak tanımlanmaktadır. Diaspora kavramı 1960’lı yıllarda Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi literatüründe kullanılmaya başlamıştır.(44)

Kuzey Kafkasya diasporasının birbirleri ile ilişkilerini dernekler, Kuzey Kafkasya’da yaşanan gelişmelerin diasporaya etkileri, Abhaz-Gürcü Savaşı, Çeçen-Rus Savaşı başlıkları altında incelemek sistematik olacaktır.

 

  • Dernek Faaliyetleri

İlk Kafkas derneği 1946’da Dosteli Yardımlaşma Derneği adıyla, içinde Azerilerin de olduğu bir grup Kafkasyalı ile İstanbul’da kurulmuştur. Yayımlanan bir broşür ile derneğin amaçları şu şekilde açıklanmıştır: “Evvelâ şu ciheti tebarüz ettirmek isteriz ki, bir hayır müessesesi olan Derneğimizin hiçbir siyasî temayülü yoktur. Gayemiz, üyelerimiz arasında tanışmayı, tesanüdü, yardımlaşmayı temin etmek, kültür seviyesini yaymak, genç istidatların inkişafına imkân vermek. Göçmen hemşehrilerimize ve fakirlerimize maddî ve manevî yardım etmek, yoksul talebelerin kitaplarını temin etmek, imkân bulunca dergi çıkarmak, hasta üyelerle alâkadar olmak, tedavilerini sağlamak, icab ederse hastahaneye yatmalarında yardımcı olmak, vefat vukuunda ilgilenmek, muhtaç ise masrafını ödemek gibi sosyal hizmetlerdir.”(45)

1950’lerden itibaren kurulan Kafkas derneklerinin büyük ölçüde “balo” ve “gençlik çayları” gibi etkinlikler ile “beraber olma” işlevini sürdürdüğü, faaliyetlerinin “halk oyunları” başta olmak üzere bazı kültürel değerlerin yeniden üretimi ile sınırlı kaldığı görülmektedir. Özellikle büyük kentlerde kurulan dernekler “hemşehrileri bir araya getirme ve kaynaştırma” yoluyla yok olan kültürü koruma kaygısını taşımışlardır. Derneklerin büyük bir çoğunluğunda ana amaç “kültürü koruma ve yaşatma” çabasıdır. 

Derneklerin Türkiye genelinde yaygınlaşması 1960’larda ve özellikle 1970’lerde gözlenmektedir. Bu dönemde Kafkasyalıların yaşadığı hemen her bölgede, ilçe ve hatta köy düzeyinde dernekler kurulmaya çalışılmıştır.

1970’lerde ülkedeki demokratikleşme ve toplumsal hareketliliğe bağlı olarak derneklerin “kültürün korunması ve geliştirilmesi” amacını ön plana çıkardıkları görülmektedir. Bu amacın ön plana çıkarılmasında, 

  1. kente göçün hızlanması, 
  2. ii) kendine yeterli, kapalı ekonomik ve kültürel yapısı yıkılan kırsal kesimde de kültürün hızla yok olmaya başlaması ve 
  3. iii) Kafkasya ile ilk ilişkilerin kurulmaya başlaması önemli etkenlerdir. 

Bu amacın ön plana çıkmasıyla birlikte “kültürü koruma ve yaşatma” faaliyetleri daha da zenginleşmiştir. Bu tarihe kadar dernek faaliyetlerinin halk oyunları ve genellikle tarihî/folklorik yazılara yer veren bülten/dergi yayınları ile kısıtlı olmasına karsın, 1970’lerde kültürel faaliyetlerin çeşitlendiği görülmektedir: koro, tiyatro, araştırma/derleme ve, en önemlisi, dil kursları.

1980 askerî müdahalesi ile, ülkedeki tüm derneklerin olduğu gibi, Kafkas derneklerinin de faaliyetleri durdurulmuştur. 1984’den sonra dernekler tekrar faaliyetlerine başlamış, 1990’ların başlarından itibaren ise derneklerin sayısında tam anlamıyla bir patlama yaşanmıştır.

1980 sonrası dernek faaliyetlerindeki kopma noktası, 1864 Çerkes Sürgünü’nün 125. Yılı vesilesiyle Ankara’da yapılan anma etkinliğidir. Kafkasya’dan ve muhaceret ülkelerinden yoğun bir katılım ile gerçekleştirilen bu etkinliğin önemli bir yanı Çerkes tarihindeki en trajik olayın ilk kez kapsamlı bir şekilde anılması olmuştur. İlginçtir ki, Çerkeslerin anayurttan kopmasına yol açan sürgün, 1950’ler ve 1960’larda derneklerin anma etkinliklerinde önemli bir yer tutmamış, ancak 1970’lerde göç/sürgün tartışmalarıyla birlikte gündeme gelmiştir. Bu tarihten sonra 21 Mayıs anma etkinlikleri dernekler tarafından düzenli bir şekilde yapılmaya başlanmıştır. 1989’da gerçekleştirilen anma etkinliğinin bir başka önemli özelliği, dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Çerkeslerin buluşmasını ve bir anlamda birbirlerini yeniden tanımasını sağlamasıdır. Bunun sonucu, Avrupa ve Kafkasya’da yapılan bir dizi toplantıdan sonra Dünya Çerkes Birliği kurulmuştur.

1980’lerin sonlarından itibaren derneklerin sayısındaki ve etkinliğindeki artışa yol açan ve derneklerin faaliyetlerini etkileyen üç önemli süreç görülmektedir:

1) Sovyetler Birliği’nin çözülüşü, 

2) Abhazya ve Çeçenya direnişleri, 

3) Kafkas Derneği’nin (KAFFED)  kuruluşu. 

Çerkes kimliğini ön plana çıkaran ve liberal-milliyetçi bir söyleme sahip KafDer’den farklı olarak 1995 yılında İstanbul’da kurulan Kafkas Vakfı ve Birleşik Kafkasya Derneği adlı kuruluşlar İslami eğilimi temsil etmekte ve Kuzey Kafkasya’da bir İslami konfederasyonun oluşumu için çaba harcamaktadırlar. Bu iki dernek Çeçen mücadelesine angaje olmuşlardır. Bu duruma rağmen Kafkas Vakfı İslamî hassasiyetleri olan kişilerce kurulması yanında Kafkasyalıların kendi kaderlerini tayini noktasında kendilerinin söz sahibi olduğunu bununla beraber bölgede İslam’ın birleştirici unsur olarak ön plana çıkmasını gerekli görmekle birlikte tahayyüllerinin bir Kafkas İslam konfederasyonu olmadığını belirtmektedir. Diasporaya yönelik faaliyetleri yanında Kafkasya’ya dair aslî ideallerinin bu halkların üzerinde devam edegelen Rus egemenliğinden bir şekilde birlikte hareket ederek kurtulması olduğunun altını çizmektedir. Bu sebepe kurucularının Kafkasya’daki her halktan bir temsilci olacak şekilde dizayn edildiği belirtilmektedir.Öte yandan 2014 yılında yönetimini gençlere devrederek Kafkas STK’larının gelenekleşmiş yönetim yapısının dışına çıkmıştır.

 Bu gruplardan ayrı olarak iç anlaşmazlıklar neticesinde bazı Çerkes Dernekleri KAFFED’e dâhil olmayıp 2013 yılında ÇERFED (Çerkes Dernekleri Federasyonu) ismiyle ayrı bir federasyon oluşturmuştur. Devam eden sene de Çerkesleri temsil etmek gayesi ile Çoğulcu Demokrasi Partisi kurulmuştur. Partinin henüz gözlemlenebilir bit siyasi başarısı bulunmamaktadır.

 

  • Kuzey Kafkasya’da Yaşanan Gelişmelerin Diasporaya Etkileri

Kuzey Kafkasya’da yaşanan ve etkileri diasporada da görülebilen bazı olaylar bulunmaktadır. Bu olaylar neticesinde Kuzey Kafkasyalıların birbirleri ile iletişim ve etkileşimleri arttığı, birlikte hareket edebilme kabiliyetlerini yeniden hatırladıkları söylenebilir. Bu olaylardan başlıcaları Ruslan Guaşev (Gvashev) ve Martin Koçesoko’nun gözaltına alınmaları ve beraberinde yaşananlar sayılabilir. Ayrıca 4 Temmuz 2007’de Guatemala‘da toplanan Uluslararası Olimpiyat KomitesiPyeongchangSalzburg ve Soçi’nin bulunduğu aday şehirlerden Soçi’yi seçmesiyle(46) başlayan süreçte yaşananlar da diasporadaki ilişkiler bakımından incelenmeye değer bir başka gelişmedir. Çerkeslerin anayurdu ve soykırıma uğradığı yer olan Soçi’de 2014 Kış Olimpiyatları’nın düzenlecek olması, Çerkesler arasında büyük bir tepki ile beraberinde ortak bir duruş ve birliktelik oluşmasını sağlamıştır. Hatta Soçi muhalefeti Türkiye diasporası ile sınırlı kalmamış, diğer  diasporalar ile ortak tepkinin verilmesi sağlanmıştır. Öyle ki bunu Çerkeslerin uluslaşması için oldukça önemli bir gelişme olduğu ve transnasyonel bir harekete zemin sağladığı dahi iddia edilmektedir. (Zhemukhov, The Birth of Modern Circassian Nationalism)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                Soçi Olimpiyatları’nın protesto edilişinden(47)

 

  • Abhaz-Gürcü Savaşı ve Çeçen-Rus Savaşı’nın Diasporaya Etkileri

Gerek Abhaz Savaşı ve gerekse Çeçen Savaşı hiç şüphe yok ki, Türkiye’de yaşayan Kuzey Kafkas halklarının ilişkilerinde bir rol oynamıştır. Bu etkileri bir kaç farklı şekilde ele almak mümkün:

  1. a) Abhaz ve Çeçenlerin birbirleriyle olan ilişkileri; 
  2. b) Adigey ve Abhaz yerli Kafkas halklarının savaş karşısındaki tutumları; 
  3. c) Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Abhaz ve Çeçen savaşları karşısında takındığı resmi tutum.

Gürcistan’ın Çeçen-İnguş Cumuriyeti’ni tanıması,(48) 6 Ocak 1992’de gerçekleştirilen askeri darbe(49) sonucu Çeçenya’ya sığınan Gürcü lider Gamsahurdia’nın Dudayev tarafından kabul edimesi gibi olaylar sonucun gerçekleşen Çeçenya- Gürcistan yakınlaşması sonucu diasporada yaşayan Adige ve Abhaz halkları Çeçen davası karşısındaki hassasiyetlerini yitirmeye başlamışlardır. Bu hassasiyetin yitirilmesi, Türkiye’de yaşayan Çeçenler ile Çerkesler (Abhaz ve Adige) arasında etnik sınırların zeminini büyük ölçüde hazırlamıştır. Öte yandan, Abhaz– Gürcü Savaşı sırasında Rusya’nın Abhazlardan yana tavır koyması, Adigey ve Abhazların Rus – Çeçen savaşında -en azından belli ölçüde- sessiz kalmalarına sebep olan ortamı hazırlamıştır. 

Diasporada yaşayan Çeçenler ile Çerkesler arasında ortaya çıkan etnik sınırı belirleyen bir diğer önemli etken ise 1991 yılında Cahar Dudayev liderliğinde bağımsızlığını ilan eden Çeçen-İnguş Cumhuriyetinin varlığı idi. Sovyetlerin dağılması ve peşinden bağımsız Çeçen-İnguş Cumhuriyeti’nin ilanı ile Türkiye’de yaşayan Vaynakhlar, ulusal-etnik kimliklerini daha da güçlü bir şekilde dile getirmeye başlamışlardı. Dudayev ile birlikte ulusal ve etnik özgüvenlerini büyük ölçüde kazanmış Vaynakh diasporasının kendilerini 1990’lı yılların başlangıcından bu yana Çerkeslerden belli ölçüde ayırmaya başladığını söylemek mümkündür. Bu nedenlerledir ki, Çerkes diasporası Gürcü-Abhaz Savaşında Abhazlara verdiği desteği, Rus-Çeçen savaşında Çeçenlere sürekli verecek denli cömert davranmamıştır.  20. yüzyılın başında nerdeyse Müslüman kökenli tüm Kuzey Kafkas halklarını kapsayan Çerkes üst kimliğini, 1980’li yıllarda öncelikle Türk kökenli Karaçay, Balkar ve Dağıstan halklarının ve 1990’lı yıllarda da Çeçen-İnguşların bıraktıklarını görebiliriz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                   Dudayev ile Gamsahurdia(50)

Türkiye’deki Kafkas diasporasının en kalabalık halkları olan Adigeler ve Abhazlar dernekleşme faaliyetlerinde de nüfus ağırlıklarının avantajı ile diasporik tepkilerin yönlendiricisi haline gelmişlerdir. Çeçenlere göre farklı bir yaklaşım sergileyen Adige ve Abhazlar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile daha sıkı ilişkilere girmişlerdir. Kaf-Der, DÇP(Demokratik Çerkes Platformu) ile ülke genelinde örgütlenmeleri, radikal bir yöne giden Çeçenlere göre farklılaşmıştır. Eylül 2004 tarihinde Şamil Basayev tarafından organize edilen Beslan kentindeki okul baskınının ardından, Çerkeslerin Çeçenler ile aralarındaki etnik sınırlar daha da keskinleşmiştir.

Kaya (2007) bu süreci, “Abhaz ve Çeçen savaşlarının başladığı 1991-1992 yılları itibarıyla iktidarda bulunan DYP-SHP koalisyon hükümeti “Adriyatik’ten Çin Seddine Türk Dünyası” şeklindeki egemen Türk-İslam söyleminin etkisi altında Kuzey Kafkasya’da özgürlük mücadeleleri sergileyen Abhaz ve Çeçen halklarını destekleme eğilimindeydi. Siyasal iktidarın bu eğiliminden destek alan Çerkes vakıf ve dernekleri her iki savaşta ‘kahramanlık’ sergileyen akraba topluluklarını destekliyorlar ve hatta savaşmak üzere insan gücü dahi gönderiyorlardı. Bu dönem, aslında Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya’nın Kuzey Kafkasya üzerinde egemenlik kurma konusunda rekabete girdikleri bir dönemdir. Bu nedenledir ki, Çeçenlere arka çıkabilen, Abhazları kayırabilen ve hatta Gürcistan ile dengeli bir siyaset yürütebilen bir Türkiye vardır karşımızda. Avrasya Feribotunun Trabzon – Soçi seferini yaparken Çeçen militanlarca kaçırılması (1996) ve yine Swiss Otel’de onlarca kişinin Çeçen militanlarca rehin alınması (2000) gibi olaylar Abhaz ve Çeçenlere yönelik olumlu resmi havanın hakim olduğu döneme rastlar. 1999 yılında kurulan yeni Koalisyon hükümeti ile Kuzey Kafkasya siyaseti konusunda önemli bazı değişikliklerin yaşandığı farkedilebilir. DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti özellikle ANAP merkezli ve Rusya yanlısı reel politik yönelimleriyle Kuzey Kafkasya konusunda Türkiye’yi daha farklı bir yöne doğru götürdükleri rahatlıkla söylenebilir. Hazar ve Kafkas petrollerinin Batı pazarlarına doğru taşınması konusunda büyük pazarlıkların yapıldığı bu dönemde özellikle ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Türkiye ve İran’ın ortak çıkarların korunması konusunda oldukça hassas davrandıkları ve bu çıkarları tehdit edecek diğer dışsal faktörlere pek de izin vermeyecekleri belirginlik kazanmıştı. Bakü-Ceyhan petrol boru hattı ihalesini alma planlarını yapan Türkiye’nin Çeçen Savaşı konusundaki hassasiyetini kaybettiğini görürüz.” şeklinde anlatmaktadır.(51)

Bu hassasiyetin kaybı ve Rusya ile yaşanan yakınlaşma süreci, o güne değin resmi çevrelerle sıcak bir temas içinde bulunan Türkiyeli bazı Çeçenlerin devlete karşı daha mesafeli bir konuma geçtiklerini söylemek mümkün. Öyle ki, savaş sırasında Türkiye’ye sığınan için ve gayri resmi bir şekilde kamplarda yaşayan Çeçen sığınmacıların Rusya ile gelişen olumlu ilişkileri zedelememek zor koşullar altında yaşadıkları bilinmektedir. Önce Ümraniye ve Fenerbahçe’deki kamplarda, daha sonra Başakşehir ve Kocaeli(İlimtepe)’de yaşayan Çeçenlerin trajedisinin kamusal alanda bilinmemesi için yetkililerin özel bir çaba harcadıklarının belirtmekte fayda var. Kendilerine sığınak olarak gördükleri Türkiye’nin Rusya’dan yana tavır alması, soydaşlarının yaşadıkları bu zorlukları da görmeleriyle Çeçen diasporasının bir kısmında hayal kırıklığı yaratmıştır. Bu gelişmelerin yanı sıra 17 Eylül 2008’de Başakşehir’de Gazi Edilsultanov; 9 Aralık 2008’de Ümraniye’de İslam Canibekov; 27 Şubat 2009’da Zeytinburnu’nda Ali Osaev; yine Zeytinburnu’nda 16 Eylül 2011’de Berk-Haz Musaevi, Rustam Altemirol ve Zavrbek Amriev; 22 Mayıs 2013’te Ankara’da Medet Önlü ve Başakşehir’de 1 Kasım 2015’te Abdulvahid Edelgiriev cinayetleri sınırları daha belirgin bir diasporik Çeçen kimliğinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Suikastler içinde özellikle Medet Önlü başka bir anlam ifade etmektedir. Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti Fahri Konsolosu unvanlı Önlü, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı idi. Gerek Önlü’nün dava süreci gerekse diğer cinayetler sonunda yaşanan Çeçenlerin can güvenliği kaygısı, diğer Kafkas halkları ile ilişkileri ve devlete duyulan güven bakımından Çeçen diasporasının belli kesminde tartışılmaktadır. Bu durumun devam etmesiyle Çeçen ve İnguş dernekleri bağımsız bir kimlikle ön plana çıkmaya başlamıştır. 

Mülteciler arasındaki yardımlaşma ve dayanışma ihtiyacını karşılamak için Kafkas STK’larının azalan ilgisi, İslamcı tandanslı yardım derneklerinin bölge insanın karakter ve kültürünü yeterince bilmemesi gibi sebepler sonucu Türkiye’ye I. Ve II. Çeçen Savaşı sırasında iltica eden Çeçenler, 2016 yılında KAFKAS-DER adlı derneği kurdular. 

2019 yılında temelleri atılan Vaynakh Gençlik Birliği, diasporadaki Vaynakh kökenli gençler tarafından kurulmuştur. Birlik, 23 Şubat 1944 Çeçen-İnguş Soykırımı’nı anma etkinlikleri ile başladığı çalışmalara, Vaynakh kültürünü tanıtma ve benzer düşüncedeki gençleri bir araya getirme amacıyla hareket etmektedir.

KAYNAKÇA:

 

1)AYDIN, N , ERGÜL, E . (2019). Kafkasya Gazavatı ve Şeyh Şamil. Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi , 6 (12) , 87-114 .

2)Allen, W. E. D. ve Murtoff, P. (1966). Kafkas Hareketi 1828-1921. Ankara:Genel Kurmay Basımevi.

3)Harita Genel Müdürlüğü (Ulusal Haritacılık Kurumu) https://www.harita.gov.tr/images/urunler/4e19b844587609e.jpg (Er.Tar: 29/02/2020)

4)AÇMA, B , YENİŞEN, K . (2013). Kafkasya’nın Ekonomik Potansiyeli ve Dönüşümü İçin Politika ve Stratejiler. Yönetim ve Ekonomi: Celal Bayar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi , 20 (2) , 131-149.

 5)TEKİR, O . (2016). Kuzey Kafkasya’da Mevcut ve Potansiyel Etnik Çatışma Alanları [The Current and Potential Ethnic Conflicts in the North Caucasus]. Kafkasya Çalışmaları , 2 (3) , 23-46 .

6)AYAN, E . (2010). KAFKASYA: BİR ETNO-KÜLTÜREL TARİH ÇÖZÜMLEMESİ. ODÜ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi (ODÜSOBİAD) , 1 (2) , 19-50 

7)Coene, F. (2010). The Caucasus: An Introduction, Routledge, London and  New York.

8)TAVKUL, U. (2002). The socio-Linguistic Aspect Of Cultural Interaction Among Tthe Peoples Of The Caucasus / Ufuk Tavkul. Acta Orientalia, 55 (4), 353-377.

9) Гасанов Магомед Раджабович (2016). К вопросу о взаимоотношениях государств и обществ Кавказа (i тыс. До Н. Э. – начало i тыс. Н. Э. ). Научная мысль Кавказа, (2 (86)), 63-75.

 10)Akusba,  Erol (1998). “Kafkasya’da  Etnik Sorunlar”, Kafkas Vakıf Bülteni, Kış 1998, Sayı: 3.

11)ÖRAZ, S . (2006). Stalin Dönemi Sürgün Politikası Sonrası Bir Mücadele ve Tepki Örneği: Kırım Tatarları. Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi , 6 (2) , 411-422

12)KALAYCI, İ . (2015). Tarih, Kültür ve İktisat Açısından Çerkesya (Çerkesler). Avrasya Etüdleri , 47 (1) , 71-111 .

13)KURT, Ş . (2010). İŞSİZLİĞİN PSİKO-SOSYAL SONUÇLARI VE TÜRKİYE ÜZERİNE MUHTEMEL ETKİLERİ. Journal of Social Policy Conferences , 0 (51) , 357-379 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/iusskd/issue/893/9981

 14)YILMAZ, T , FİDAN, F , KARATAŞ, V . (2010). İşsizliğin Sosyo-Psikolojik Sonuçları: Sosyo-Demografik Özeliklere Göre Bireylerin Tutumları (Bir Alan Araştırması). Journal of Social Policy Conferences , 0 (48) , . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/iusskd/issue/890/9890

15)AKHİYADOV, Mokhmad. (2020, 27 Ocak) Kuzey Kafkasya Raporu: Kafkasya’da Din, Siyaset ve Etnisite, İNSANMER.

16)Rusya’da İstihdam ve İşsizlik, ROSSTAT,   https://gks.ru/bgd/free/B04_03/IssWWW.exe/Stg/d05/53.htm (Erişim Tar. :30/03/2020)

17)Abhazya Cumhuriyeti Başkanlığı internet sitesi, http://presidentofabkhazia.org/respublika_abkhazia/economy/ (Erişim Tar. : 30/03/2020)

18)SAYDAM, Abdullah, 1990, “Rusya’nın Kafkasya’yı İşgali”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Samsun, ss. 239-257.

19)Tanrıverdi, M . (2017). Kafkasya’da Ruslaştırma Siyaseti (XIX. Yüzyıl ve XX. Yüzyıl Başları). Vakanüvis – Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi , 2 () , 538-557 . DOI: 10.24186/vakanuvis.356293

20)Rusya Federasyonu Türkiye Büyükelçiliği internet sitesi “Rusya Federasyonu’nda Eğitim Hakkında” adlı Federal Yasada Değişiklik Yapılması Hakkında haberi. https://turkey.mid.ru/tr/press_center/news/rusya_federasyonu_nda_e_itim_hakk_nda_adl_federal_yasada_de_i_iklik_yap_lmas_hakk_nda/   (Erişim Tar. : 30/03/2020)

21) http://www.anayasa.gen.tr/rusya.htm (Erişim Tar.: 30/03/2020)

22)Molodikova, İ. Education at Risk in the Northern  Caucasus (April, 2008). P.1

23)Tarhanova, Janna. Oset- İnguş Anlaşmazlığı: Barış Süreci (http://www.cerkesfed.org/2016/09/04/oset-ingus-anlasmazligibaris-sureci/) (Eriş. Tar.: 17/02/2020)

24) https://northcaucasusland.wordpress.com/2014/06/15/east-prigorodny-conflict-ingushetia-north-ossetia/ (Eriş. Tar.: 17/02/2020)

25)“Doklad o Massovıh Naruşeniyah Prav Grajdan İnguşskoy Natsionalnosti v Rossiyskoy Federatsii v 1992-1995 Godah”, Memorial, Moskva-Nazran, 1996, s. 376-377

26)T.Muzayev, Etniçeskiy Separatizm v Rossii, Moskva: Pinorama, 1999, s. 100.

27)TSUTSİYEV, A.A., Osetino-inguşskiy konflikt (1992 – …): ego predıstoriya i faktorı razvitiya. İstoriko-sotsiologiçeskiy oçerk., ROSSPEN, Moskva, 1998.

28)Taşcı, Tekin Aycan, (2012), “İki Farklı Pencereden Güney Osetya Sorunu”, III. Uluslararası Kafkasya Kongresi Bildiriler Kitabı, Kocaeli, Kocaeli Üniversitesi, s. 598 – 606.

29)Gürcü – Oset çatışması sonucu 7.500 – 26.000 civarı Oset, Prigorod bölgesine göç etmiştir. Bkz: Severnıy Kavkaz: slojnosti integratsii (I), etniçnost i konflikt , Doklad Krizisnoy gruppı (Yevropa) № 220 – 19 oktyabrya 2012, s.23:

30)TUĞUL, Seyit, Kafkasya – Volga – Ural – Sibirya – Halkları, Nas Ajans yay., İstanbul, 2011.

31)R. Albagaçiyev ve A. Gazgireyeva, Genotsid, Nazran, 1994, s. 9.

32)Origins and Evolutions of the “Abkhazia.” Encyclopædia Britannica. 2008. Encyclopædia Britannica Online 09 Sep. 2008.Georgian-Abkhaz Conflict, by Stephen D. Shenfield

33)Chirikba, Vjacheslav (1998), Origin of the Abkhazian people, in George Hewitt (ed.) (1998), The Abkhazians: A Handbook (New York: St. Martin’s Press, chapter 2)

34)Lak’oba, Stanislav (1998), History: 18th century-1917 / History: 1917-1989, in George Hewitt (ed.) (1998), The Abkhazians: A Handbook (New York: St. Martin’s Press, chapter 5 / 6)

 35)Zhorzholiani, Georgii, Lekishvili, Solomon, Toidze, Levan, and Edisher Khoshtariia-Brosse, Istoricheskie i politiko-pravovye aspekty konflikta v Abkhazii (Tbilisi: Samshoblo, 1994)

36)Abhazya Cum. Dışişleri Bak. http://mfaapsny.org/tu/helpful-information/history/ (Er. Tar.: 18/02/2020)

37)Цитируется по: В. Березовский и В. Червяков, Конфедерация горских народов Кавказа

38)чечен инфо- ЧЕЧНЯ. Абхазская строка в биографии Шамиля Басаева.

http://www.checheninfo.ru/218679-chechnja-abhazskaja-stroka-v-biografii-shamilja-basaeva.html (Er. Tar.: 05/04/2020)

39)Шамиль Салманович Басаев- https://www.mzk1.ru/2014/01/shamil-basaev-biografiya/ (Er. Tar.: 05/04/2020)

40)Wikiwand, Gürcistan-Güney Osetya Çatışması 

https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/e/e4/Before_war_%28tr%29.JPG (Erişim Tar.: 05.04.2020)

41)Tişkov, Mejetniçeskiye Otnoşeniya…, s. 18.

42)Yaldız, F. (2013). Diaspora Kavramı: Tarihçe, Gelişme ve Tartışmalar. Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2013 Bahar (18), 289-318

43)Türk Dil Kurumu Online Sözlük- https://sozluk.gov.tr/

44)Çelikpala, M.(2009).  Diasporanın Tanımı, Konumu ve Değişim-Dönüşüm Süreci Konferansı konuşmasından

http://www.circassiancenter.com/cc-turkiye/arastirma/0455-diasporanin.htm  (Erişim Tarihi: 05/04/2020)

45)KAFFED, Kuzey Kafkasya Dernekleri- https://www.kaffed.org/bilgi-belge/diaspora/item/6-kuzey-kafkas-dernekleri.html (Erişim Tarihi: 03/04/2020)

46)Olimpiyat Oyunları Resmi Sitesi:   https://www.olympic.org/2014-host-city-election   (Er. Tar.: 29/02/2020)

47)The Conversation- “Sochi is the scene of a terrible crime against Circassian people”

   http://theconversation.com/sochi-is-the-scene-of-a-terrible-crime-against-circassian-people-22913 (Er. Tar.: 29/02/2020)

48)Georgia Today Gazetesi, 5 Mayıs 2016 tarihli “İçkerya’nın Yalnız Kurtu’nu Hatılamak” isimli haber. http://georgiatoday.ge/news/3706/Remembering-the-Lone-Wolf-of-Ichkeria (Erişim. Tar.: 05/04/2020)

49)DURSUN, S . (2017). İç Tehditler ve Dış Politika: Gürcistan Dış Politikası Örneği (1991-2003). Artvin Çoruh Üniversitesi Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi , 3 (2) , 23-49 .

50)Chechenews-  Памяти друга Джохара Дудаева — первого Президента Грузии, Звиада Гамсахурдиа https://chechenews.com/wp-content/uploads/2018/03/29790255_1350778398401275_1201572202904238727_n.jpg (Erişim Tar.: 05/04/2020)

51)Kaya, Ayhan (2007).“Diaspora’da Çerkes Kimliğinin Dönüşümü: Değişen Siyasal Konjonktür Karşısında Yeniden Tanımlanan Etnik Sınırlar”, Erhan Doğan ve Semra Cerit Mazlum (der.), Sivil Toplumve Dış Politika, Istanbul: Bağlam Yayınları, pp. 57-76.