Kuzey Kafkasya’da başgösteren olaylar insan hakları savunucuları için endişe kaynağı olmaya devam ediyor. Ama bu Kremlin’in temsilcileri olarak hareket eden yerel hükümetler için en ufak bir endişe sebebi değil.
Bu olaylardan birkaçını hatırlatmak gerekirse: Girmi’nin dağlık yerleşimlerinin aylar süren kuşatılması ve Dağıstan’da direnişçilere karşı devam eden askeri faaliyetler; Çeçenya’da Moskova yanlısı klanlar arasındaki iç gerginlikler; 1996’dan beri ilk kez Çeçen direniş hareketinin faaliyetlerindeki artış; Kuzey Kafkasya direniş hareketinin sözde merkezi haline gelen İnguşetya’daki durum; ve federal merkeze karşı yapılan saldırıların birbirini izlediği Kabardey-Balkar’daki olaylar. Tüm bu olaylar ve diğer birçok gelişme bir arada değerlendirildiğinde bölgeye odaklanan analistlerin dikkatinden kaçmıyor.
Rusya ve Kuzey Kafkasya’daki tüm hükümet liderleri istisnasız bölgedeki durumu ‘normal’ olarak değerlendirmeye devam ediyor. İnsan ayrılıkçı güçlerin federal merkezlere yaptığı baskınların artık ‘normal’ olarak değerlendirilip değerlendirilmediğini merak ediyor. Gerçekte hükümet insanlarını tüm bunların gerçekten ‘her zamanki olaylar’ olduğuna ve bir gelişme beklenmemesi gerektiğine ikna etmeye çalışıyor.
Bir örnek vermek gerekirse, 15 Nisan’da İnguşetya ile ilgili olarak saygın Rus gazeteci Yelena Masyuk tarafından organize edilen ve federal hükümet temsilcileri ile insan hakları savunucularını Moskova Devlet Üniversitesi’nde bir raya getiren bir talk showda önerilen fikirler aynı görüşü güçlendiriyor. Rusya Federasyon Konseyi’nde İnguşetya’yı temsil eden İssa Kostoyev İnguşetya’yı ‘diğerleri gibi bir bölge’ olarak tanımladı ve oradaki suç seviyesinin ‘Rusya’nın diğer bölgelerinde görülen suç seviyesini aşmadığını’ söyledi. Diğer şartlar altında bu tür bir açıklama sansasyonel olarak değerlendirilirdi. Tabi bu açıklama bugün Kuzey Kafkasya’da hükümetin yararına konuşan kişilerden gelmemiş ise… Bu tür durumlarda siyahı beyaz, beyazı ise siyah olarak tanımlamak süregelen bir gelenektir.
Görünüşe göre, Federasyon Konseyi üyesi İssa Kostoyev’in gözünde Malgobek’te polislere yapılan ve geride bir ölü ve üç yaralı bırakan saldırı yada güpe gündüz İnguşetya Yüksek Mahkemesi’nin Başkan Yardımcısı Hasan Yandiyev’e suikast düzenlenmesi yada 16 Nisan’da Karabulak’ta OMON’u hedef alan ve İçişleri Bakanlığı OMON mobil birliğinden 9 görevlinin yaralanmasına sebep olan saldırı gibi askeri üslere yapılan saldırılar yada 18 Nisan’da sabah erkenden Nazran valisinin evine yapılan saldırı gibi olaylar oladukça normal görünüyor.
Sovyet döneminde seri katil Andery Çikatilo’nun yakalanması çabalarına liderlik ederek bir kahraman kadar itibar kazanan İssa Kostoyev tarafından benimsenen mevcut görüşler tamamen saçma görünebilir. İnsan hakları organizasyonlarına ‘Jamestown Vakfı’nın hizmetlerini reddetme’ çağrısı yapan Kostoyev’di. Yani bu organizasyonun herhangi bir bağışta bulunmadığından yada Rus basınındaki kaynaklara dayanan analizler hariç bölgede hiçbir faaliyetinin olmadığından bihaber olduğunu ele verdi. Bu yüzden tartışmanın İnguşetya’daki suç istatistikleri ve hükümetin buna cevabına odaklandığı zaman Kostoyev’in talk showu erkenden terketmek zorunda kalması sürpriz değil.
İnsan hakları avunucularının çok farklı bir görüşü var. Mesela, Memorial insan hakları organizasyonunun yönetim kurulu üyesi Aleksander Çerkasov ‘genellikle şüphelenilen direnişler değil de federal güvenlik birimlerinin üyeleri tarafından gerçekleştirilen kaçırmaların İnguşetya’da oldukça yaygın olduğunu ve son bir kaç yıl içerisinde yüzden fazla kişinin kaçırıldığını’ belirterek Kostoyev’in açıklamalarını boşa çıkardı.
Kremlinden gelen baskı ile görev süresi dolmadan görevden ayrılan İnguşetya’nın eski devlet başkanı Ruslan Auşev’in yeniden ortaya çıkması bir çokları için sürpriz oldu. İnguşetya ile ilgili tüm olaylardan birkaç yıl uzak kaldıktan sonra Rusya’nın ilk üniversitesinde yapılan talk showda göründü ve mevcut gelişmelerin asıl suçlusunun Rusya’nın bölgedeki politikası olduğunu söyledi ve İnguşetya’nın yönetimindeki Moskova temelli politikacılara koşulsuz güven ve desteğin haksız olduğunu ekledi.
Auşev’in sosyal hayata yeniden dönmesi tesadüfi olarak görülmemeli ve onun İnguşetya’nın politik sahnesinde daha aktif bir rol seçmesi yani muhalefete Moskova’da duyulma şansı vermesi ve bugün İnguşetya’daki politikacıların fena halde yoksun olduğu politik saygınlığı telafi etmesi tamamen mümkün.
İlk defa Ruslan Auşev’in açıklamaları halefi Devlet Başkanı Murat Zyazikov konusunda oldukça eleştirici. Auşev, İnguşetya’da yeni tesis ve fabrikaların inşa edileceği ile ilgili tüm konuşmaların asılsız olduğunu çünkü İnguşetya’nın mevcut ikliminin herhangi bir özel yatırımı öngörmediğini söyledi. Auşev bu yüzden Murat Zyazikov’un Rusya devlet başkanı ile olan tüm görüşmelerinde dilinden düşürmediği savını –İnguşetya’nın kendi liderliğinde hızlı bir gelişimde olduğu- çürüttü. Dahası Auşev federal merkezin İnguşetya’yı federal bir bölge yapması gerektiğini – ki bu etkili bir biçimde Zyazikov’un politik hayatını sonlandırır- ileri sürdü.
Ruslan Auşev gibi bir politik ağır sıkletin yeninden ortaya çıkması, ilk İnguş devlet başkanının temelli olarak bölgesel politikadan emekli olduğunu farz eden şimdiki hükümet liderleri için beklenmeyen bir kötüleşme. Auşev’in görevi bırakma seçiminin baskı altında yapıldığı çoğu kişi tarafından biliniyor. Bununla birlikte hangi değişikliklerin onun yeniden ortaya çıkmasına ve mevcut hükümeti yargılamasına izin verdiği henüz tamamen belli değil. Kremlin’in onu tekrar baskı altına almak için aynı mekanizmayı kullanıp kullanmayacağı yada Moskova’nın ona tüm Kuzey Kafkasya’da tartışmasız bir itibarla yerel bir lider olarak politika arenasına girmesine izin verip vermeyeceği belli değil.
Bu arada, şanssız Devlet Başkanı Zyazikov sıkıntılarının kaynağını bulmak için yurtdışına bakıyor: Jamestown Vakfı tarafından 2007 sonbaharında organize edilen bir semineri son altı aydan beri unutamadı. Federasyon Konseyi dergisi ile yaptığı bir röportajda bu konuyu tekrar dile getirdi. İnguşetya’daki insan hakları ihlallerinin ciddiyetine İnguşetya ve Çeçenya’daki güvenlik güçlerinin insanları kaçırarak ve onlara işkence yaparak sürekli olarak insan haklarını ihlal ettiklerini belirten bir muhtıra yayınlayan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) tarafından da önem veriliyor. Novaya Gazeta’ya göre muhtıra bölgedeki insan hakları durumunu Avrupa Konseyi’ne üye 47 ülkedeki her yerden daha ‘ciddi bir şekilde alarm verici’ olarak tanımlıyor.
İnguşetya’da mevcut olan birçok etkene –belki biraz farklılık ve küçük sapmalarla- diğer bölgelerde de rastlanabileceğinden İnguşetya’nın şartları tartışması genel olarak bölgedeki duruma da uygulanabilir. İşin özü mesele şu ki, Kuzey Kafkasya bölgesinin tamamı zaman zaman patlayan ve çevresindeki herşeyi yok eden, sürekli olarak aktif durumdaki bir volkan gibi.
Dr. Mairbek Vaçagayev’in Chechnya Weekly’de (April 24, 2008—Volume IX, Issue 16) yayımlanan bu yazısını Ajans Kafkas için Cavit Yılmaz Türkçeye çevirdi.
Mairbek Vaçagayev