Türkiye Rusya’dan sonra en büyük öncelikAbhazlar “Bize iki ülke yeter” diyor; Rusya ve Türkiye. Bu iki ülkenin Abhazya’yı tanıması dünyalara bedel. Devlet Başkanı Bagapş’ın 13 Aralık’taki zafer konuşmasında verdiği kritik mesajlardan birisi Türkiye’ye verilen önemi de ortaya koydu.
“Diaspora da bu seçimlerin sonuçların merakla bekledi. Resmi davet olsun yada olmasın ilk fırsatta Türkiye’ye gideceğim ve diaspora ile buluşacağım” diyordu. Ancak Bagapş 2007’de Kosova’nın tek taraflı bağımsızlık ilanının öncesinde uluslararası toplumu saracak yeni atmosferin Abhazya’nın tanınmasının da önünü açabileceği hesabıyla önden yatırım yapmak için Türkiye’yi ziyaret etme denemesi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Ankara, Bagapş’ı ‘Ancak Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili ile birlikte gelirse olur’ diyerek Sohum’un kabul edemeyeceği bir şart koşmuştu. Bagapş resmi temasları unutup sadece diaspora ile kucaklaşma amacı güden özel bir gezi talep etmiş, Türkiye ile mutabık kalınmış, gerekli hazırlıklar yapılmış ama Gürcistan’ın bastırmasıyla Dışişleri son dakikada Türkiye’deki Abhazya temsilcisi ve geziyi organize eden Kafkas-Abhaz Dayanışma Komitesi’ni atlayarak dönemin Tiflis Büyükelçisi Ertan Tezgör aracılığıyla doğrudan Sohum’u arayıp Abhazya liderine “Gelme” demişti. Abhazlar hayal kırıklığı yaşamıştı. Şunu hatırlatmakta fayda var; Kafkas halkları, Bolşevik ihtilalının ardından Beyaz Ordu ve Kızıl Ordu’nun kapışmasını fırsat bilip 11 Mayıs 1918’de Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’ni kurduklarında kapılarını çaldıkları ilk ülke Osmanlı devletiydi. İstanbul, 8 Haziran 1918’de tereddütsüz bu yegâne Kafkas cumhuriyetinin bağımsızlığını tanıdı, hatta dostluk ve yardım anlaşması imzaladı. Kafkas birliğinin sembolü olan ama ömrü Osmanlı’nın sonunu görmeye kafi gelmeyen Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin temel taşlarından biri olan Abhazya, 1991’de milletler hapishanesinden kurtulup yeniden bağımsız devletini kurduğunda Abhazlar, dedelerinin ayak izlerini takip edip ilk önce Türkiye’nin kapısını çaldı. Arzdınba, Abhazya Parlamentosu’nun 22 Temmuz 1992’deki bağımsızlık ilanının ertesi günü soluğu İstanbul’da aldı, Moskova’da değil. Ama bu kez Osmanlının torunları dedelerinin yaptığını yapmadı. Hatta dönemin başbakanı Süleyman Demirel, Abhazya lideri Vladislav Ardzınba’yı reddetmekle kalmayıp muhalefetin görüşmesini de engellemeye çalıştı. TRT’ye Abhaz heyetinin temasları hakkında yayın yapılmaması yönünde sansür koydurttu. Dahası Abhazya lideri otel odasında randevu beklerken Demirel, 30 Temmuz’da Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’le Tiflis’e uçup Eduard Şevardnadze ile Gürcistan’ın Sovyet patentli ‘toprak bütünlüğü esası’nı da teyit eden altı anlaşmaya imza koydu. Gürcistan, Türkiye ile anlaşmaların verdiği güçle 14 Ağustos’ta Abhazya’yı işgal etmişti. Bagapş’ın 2007’de Türkiye’ye gelmesinin reddi Abhazlar için Ardzınba’ya 1992’de yapılan muamelenin tekrarıydı. Kuşkusuz bunun Türkiye’deki Kafkas diasporasında yol açtığı hayal kırıklığı kadar Abhazya’da da derin bir burukluk yarattı. Abhazya Devlet Üniversitesi’nde Türkiyeli örgenci Mehtap Asdemir’in “Bize gelen tanrı misafiridir. Türkiye tanrı misafirini kovdu. Bize çok ayıp ettiler” sözleriyle dile getirdiği hisleri paylaşan çok.
Türkiye şimdilik Abhazların şimdilik dinini tanımaya hazır
Ama 2007’deki ‘nazik’ durumdan farklı olarak Ağustos 2008’deki savaşın ardından Abhazya’nın pozisyonu güçlendi. Türkiye’nin stratejik ortaklık kurmaya yöneldiği Rusya’nın tanıdığı bir ülke konumuna geldi. Abhazlar en azından bundan sonra Ankara’nın bu kez kapıları kapatmayacağını umuyor. En azından Sohum’daki hava böyle. Gürcistan’ın Türk gemilerine Karadeniz’in açık sularında korsanlık yaparcasına el koymasının yarattığı mahcubiyet de var. Abhazlar Türkiye gibi bölgesel bir aktörün gemilerine el konulması karşısındaki acziyetini anlayamadıklarını vurguluyor. Türkiye’den ilk kez üst düzey bir yetkili olarak Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Ünal Çeviköz, Gürcistan’ın Karadeniz’in açık sularında Abhazya ile ticaret yapan Türk gemilerine el koymasıyla yaşanan kriz nedeniyle 8 Eylül 2009’da Sohum’a gittiğinde bunun Türk dışişleri bakanı gelmiş gibi etki yaptığı anlaşılıyor.
Abhazlar bunu Türkiye-Abhazya ilişkileri açısından milat gibi algılıyor. Ama bu ziyaretten bir netice çıktığını söylemek de mümkün değil. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu gemi krizini çözmek için Tiflis’e giderken Sohum’un yolunu tutan Çeviköz’le Abhazlara hangi mesajı gönderdiğini herkes merak ediliyor. Çeviköz’ün Dışişleri Bakanı Sergey Şamba’ya ilettiği mesaj Abhazya ile Tiflis’in de pek sesini çıkaramayacağı ‘dinsel bağlantı’ ile başlangıç yapılmak istendiğini gösteriyor. Sohum’daki görüşmelere yakın bir isme göre Çeviköz “Abhazya-Türkiye ilişkilerinde cami anahtar” demiş. Türkiye ile arzuladığı ilişkilerinde önceliği Sohum-Trabzon seferlerinin yeniden başlaması, hava köprüsü kurulması ve geliş-gidişlerin kolaylaştırılması, ticari ilişkilerin tesisi olarak belirleyen Abhaz yönetimin buna yanıtı ise şöyle:
“İlişkiler nereden başlarsa başlasın, önemli olan resmi bir kurumun Abhazya’da bir şeyler yapmasıdır. Buna açığız, bunu değerlendiririz.”
Daha önce de Sohum’da ilk camiyi Türkiye’nin inşa etmesi yönünde girişimler olduydu ama sonuncusunda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın tavrı ‘önce Tiflis’ten icazet alınması’ yönündeydi. Sohum ise Abhazya’ya Gürcistan’ın parçası muamelesi yapan hiçbir girişime sıcak değil. Şimdi Moskova, Rusya Müftüler Birliği eliyle camiyi dikmeye hevesli. Abhazyalı Müslümanlarsa Rusya yerine Türkiye’nin camiyi yapmasından yana. Sohum’da küçük bir mescitle idare eden Müslüman cemaatin önde gelen bir ismi “Türkiye’yi tercih ederiz” diyor. 2003’te yapılan bir araştırmaya göre Abhazya nüfusunun yüzde 60’ı kendini Hıristiyan, yüzde 16’sı Müslüman, yüzde 8’i ateist, yüzde 8’i ise Abhaz pagan dinine inanan olarak tanımlıyor. Genel kanaat ise Abhazların yüzde 40’ının Müslüman olduğu yönünde. Beri tarafta futbol kanalından da bir ilişki çabası öne çıkıyor. Devlet başkanlığı konutunun müdürü İbrahim Ayudzba, Ahra adına eski millilerle kupa düzenlemeye çalıştıklarını anlatıyor.
İlişkilerde diaspora faktörü
Abhaz yönetiminin ayrıca dünden çok daha güçlü bir şekilde diasporayla bağlar kurmak istediği de anlaşılıyor. Bagapş’ın 13 Aralık’ta basın toplantısında sarf ettiği “Pasaportu olan diasporadaki vatandaşlarımızın gelecek seçimlerde oy kullanabilmeleri için gereken yasal ve hukuki düzenlemeleri yapacağız. Bir sonraki seçimde diasporanın oy kullanmasını sağlayacağız” sözleri çok iddialıydı. Çünkü diasporadaki Abhaz nüfus anavatandaki Abhaz nüfustan 5-6 kat daha fazla. Gerçi bunların ne kadarına pasaport verilebileceği meçhul. Böyle bir durumda Abhazya’daki siyasetin nabzı Düzce ve Adapazarı’nda atacak demektir.
Uluslararası Basın Merkezi’nde Bagapş’ın zafer konuşmasını beklerken sohbet etme imkanı bulduğum Başbakan Vekili Leonid Lakırba, Türkiye’deki Abhazların da seçim sürecine dahil edilmesi meselesine değiniyor. Seçim için “Abhazya demokrasisi açısından büyük bir aşama. Bunu dünyanın farklı yerlerinden gelen gözlemciler söylüyor” değerlendirmesinin ardından “Ama bir tek eksiğimiz var, dünyadaki tüm Abhazların bu seçim bayramına katılımını tam olarak sağlayamadık. Bu bizim içimizde ukde olarak kaldı” notunu düşüyor. “Hakikaten Türkiye’deki 500 bin Abhaz’ın oy kullanmasını ister misiniz?’ diye kuşkumu dile getirdiğimde başbakanın yanıtı şu oluyor: “Keşke bağımsızlığımızı tanımamakta ısrar eden Türkiye’nin bu tavrı böyle olmasaydı da oradaki insanlarımız oy kullanabilselerdi. İşte o zaman samimi olup olmadığımızı görürdünüz. Gerçekten bunu yürekten istiyoruz. Abhazya dünyadaki bütün Abhazların ortak devleti ve ortak evidir.” ‘Bu durumda Abhazya devlet başkanını Türkiye belirleyecek?’ diyorum ama Lakırba kendinden emin: “Elbette bizim açımızdan hiçbir engel yok. Sadece Türkiye’nin Abhazya’yı tanıması, o insanlara bu fırsatı vermesi lazım.”
Seçimlerde önce Moğol ardından Timur istilası yüzünden 14 ve 15. yüzyıllarda Abhazya’dan kuzeyde bugünkü Karaçay-Çerkes’e yerleşmiş Abazinler için Çerkesk’te ve Rusya’daki diaspora için Moskova’da sandıklar kuruldu. Ancak Geri Dönüş Komitesi (Demografya) Başkan Yardımcısı Erkan Kutarba’nın verdiği bilgilere göre, Türkiye’de sandık kurulması için başvuru yapıldı. Ama Ankara bunun sıkıntı yaratacağı yanıtını verdi. ‘Bari Abhazya’nın çıkarlarını temsil eden Rusya Büyükelçiliği’nde sandık kurulsun’ denildi ama bu da olmadı.
Bagapş’ın Türkiye hesapları
Devlet Başkanı Bagapş Türkiye ile ilişkilere önceki yıllardan daha fazla vurgu yapması dikkat çekici. Şimdiye dek ‘Türkiye ile yakınlaşmaya Rusya izin vermez’ kanaati hakimken Sohum’daki siyasi mesajlar aksini söylüyor. Bagapş’la 15 Aralık 2009’da saat 11.30’da röportaj için randevu koparıyorum. Öncesinde Abhazya Bilimler Akademisi’nde İnsani Etütler Enstitüsü Başkan Yardımcısı Zurab Capua’nın konuğuyuz. Arkeolog Aleg Gabelya’nın da katıldığı sohbetin tam ortasında devlet başkanlığı basın danışmanı arayıp “Bir boşluk var, hemen gelebilirseniz erkenden sizin randevunuzu aradan çıkarmak istiyorum. Çünkü sizden sonra Bagapş’ın uluslararası konukları var, görüşme trafiğinde bir sıkışma riski olabilir” diyor. Apar topar eski milletvekili Oktay Çkotua’yı alıp başkanlık sarayına varıyoruz. Koridorda trafik yoğun. İçeriye alınmayı beklerken başkanlık sekreteri, Nauru dışişleri heyetinin benden sonra Bagapş’la görüşeceğini ve önemli bir açıklama olacağı bilgisini veriyor. Açıklamanın Abhazya’yı tanıdıklarına dair resmi duyuru olacağını öğreniyoruz. En büyükler liginden Rusya, en küçükler liginden Nauru. Kuş gübresiyle oluşmuş fosfat ihracatıyla ekonomisin döndüren Güney Pasifik’te Abhazya büyüklüğünde bir ada. 1999’da BM’ye üye olmuş 10 bin nüfuslu devlet. Koridorda herkes bu minik ülkenin kendilerine ilgisini konuşuyor. Kimse burun kıvırmıyor, ‘Tanımasa da olurdu’ demiyor, baş tacı ediyor. Koridor, Bagapş’ı tebrik için gelenlerle dolu; Parlamento heyeti, valiler, yeni kabinede koltuk umanlar, komşu cumhuriyetlerden gelen heyetler vs. Beş dakikalığına giren 10 dakikada çıkmıyor. Aradaki boşluğu dolduran çok. Başkanlık sekreteri elinde randevu defteriyle ne yapacağını şaşırmış halde içeri girip çıkıyor. Basın danışmanı gelip özür diliyor. Gelenekler, akrabalık ilişkileri protokollerin önüne geçiyor, içeri girene ‘vakit doldu’ denemiyor, hepsi misafir muamelesi görüyor… Tanrı misafirleri bizim de 15 dakikamızı alıyor. Bagapş’la ikinci kez röportaj yapıyorum, Çkotua takdime başlarken ‘Tanıyorum’ deyince, bu faslı geçip hemen soruyorum:
Seçim günü sandıkları dolaştım ve şeffaf bir oylama yapıldığı izlenimi edindim, öncelikle hem başarılı bir seçim hem de yeniden seçilmeniz nedeniyle tebrik ederim. Abhazya’yı tanımayan cepheden, Avrupa’dan, Türkiye’den arayıp da zaferinizi tebrik eden oldu mu?
“Kişisel dostlarımız dışında ne AB ne de Türkiye’den resmi olarak arayıp da tebrik eden olmadı. Şu an içinde bulundukları pozisyonu bildiğimden bunu anlayışla karşılıyorum.”
Dünyanın gözü bu seçimdeydi. Bu seçim başarısının ardından Abhazya’nın tanınmasına yönelik perspektifler ne yönde etkilenebilir? Buna yönelik planlarınız var mı?
“Bu seçimler Abhazya’nın tanınması sürecinde çok önemli bir aşama olacak. Demokratik gelişim sürecinde en önemli aşama bu seçimlerdi. Bu seçimlerden hemen sonra Nauru Cumhuriyeti ile diplomatik ilişki kurulmasına ilişkin anlaşma imzaladık. Dünyanın en küçük ülkelerinden birisi ama BM üyesi. Şimdi dünyanın en büyük ve en küçük ülkesi tarafından tanınmış bulunuyoruz. Artık beklediğimiz süreç başladı. Gerek Türkiye, gerek diğer komşu ülkeler olsun dünyanın bütün devletleri, artık Abhazya’nın demokratik bir hukuk devleti inşa ettiğini ve bunu yaşatma azminde olduğunu görmüş oldu.”
Hemen yakında Abhazya’yı tanıyacak ülkeler var mı? İsim verebilir misiniz?
“Beyaz Rusya’dan umutluyuz, Ekvador’dan bekliyoruz. Suriye ve Libya ile görüşmelere devam ediyoruz. Ayrıca Rus dışişleri de bize son derece yardımcı oluyor, onların da çabalarını not etmem gerekiyor.”
Dışarıda herkes Rusya Abhazya’yı yutacak mı diye soruyor? Özellikle Rusya ile askeri üs ve sınırların korunması anlaşmaları böyle bir korkuya yol açıyor. İleriye yönelik siyasi ve ekonomik nüfuz baskısı olduğunda Abhazya kendisini koruyacak bir perspektife sahip mi?
“Bütün gelenler bu soruyu soruyor. Şunu belirtmek gerekir ki biz Sovyetler dönemind bile varlığımızı kaybetmedik; hiçbir haktan söz etmenin mümkün olmadığı dönemlerde bile. Aklımız, geçmiş tecrübelerimiz böyle bir şeyin olmasına izin vermez. Ama bütün küçük toplum ve devletler bu tehdit altındadır, bunu kabul etmek lazım. Göç hareketleri, asimilasyon, son yüzyılda Guuml;rcülerin buradaki faaliyetlerini de bu çerçevede hatırlamak gerekiyor. Ayrıca şu aşamada bizim dilimizi, kültürümüzü, geleneklerimizi geliştirmemizin önünde hiçbir engel yok. Demografik durumumuzu da ilerletme konusunda bir genle yok. Dün Ürdün’den misafirlerimizi vardı, onlara da söyledim, Ürdün ve Türkiye’deki diasporamızdan özellikle genç nüfusun buraya gelmelerini, kalmalarını ve yaşamalarını destekliyoruz ve istiyoruz. Devlet hepimizin ve birlikte bu devleti geliştireceğiz.”
Ancak kaygılar daha çok Soçi’de olduğu gibi Abhazya’nın en güzel yerlerinin Rus sermayesi tarafından ele geçirileceği, bir çeşit ekonomik istilanın yaşanacağı üzerinde yoğunlaşıyor. Ayrıca çok kapsamlı askeri anlaşmalar da kaygıları artırıyor. Bunların Abhazya’nın ileride başına bela olması, elini ayağını bağlayan unsurlara dönüşmesi riski yok mu?
“Dünyanın hiçbir yerinde tam bağımsız bir ülke yok. Bütün ülkeler bir şekilde birbirine bağımlı. Anında domino etkisi yapan son dünya ekonomik krizi de bunu gösterdi. Bizim endişe etmememizin nedeni şu; Kimseden kredi almıyoruz, borçlanmıyoruz, ne Rusya ne de dünyanın başka bir yerinden… Rusya bize dostluk anlaşmaları ve komşuluk ilişkileri çerçevesinde yardımcı oluyor. Bahsedilen 100 milyon dolar, 200 milyon dolar Rusya için para bile değil. Ama biz Rusya’dan insanların buraya gelmeleri, dinlenmelerini tehdit olarak görmüyoruz. Karşılıklı çıkarlara dayalı ekonomik projeler söz konusu. Rusya’dan gelip Abhazya üzerinden Gürcistan ve Türkiye’ye uzanan demiryolu, havaalanı, Kodor üzerinden Kuzey Kafkasya bağlantı yolu vs. Bu projeler hayata geçtiğinde limanlarımız son derece faal hale gelecek. Buraya gelecek yük en kısa sürede Kuzey Kafkasya’ya ulaşacak. Karşılıklı çıkarlara göre yürütülecek projeler bunlar. Biz kimseye herhangi bir şey hediye etmiyoruz. Jeopolitik konumumuz bunu gerektiriyor.”
Soçi Olimpiyat Oyunları’nın hazırlıklarının da Abhazya ayağı var sanırım…
“Elbette Olimpiyatların birçok ihtiyacı Abhazya’dan karşılanacak, ulaşım konusunda Abhazya üzerine düşeni yapacak.”
Türkiye ile ilişkilerin tesisi edilmesine yönelik beklentileriniz nedir? Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Ünal Çeviközün’ün Sohum’a ziyaretinden sonra ne değişti?
“Türkiye ile ilişkiler çok çabuk olacak iş değil. Sık sık görüşmek ve fikir alışverişinde bulunmak lazım. Türkiye’nin pozisyonunu anlayışla karşılıyoruz. Bu meseleyi aceleye getirmek istemiyoruz. Türkiye yönetimi ve halkına büyük bir saygımız var. Kendi problemleri var, hassas olduğu kendi tercihleri var… Bütün bunları doğru anlamak zorundayız. Ama er yada geç problem çözülecek.”
Çeviköz’ün buraya gelmesiyle bir başlangıç noktası oluşamadı mı?
“Hayır hayır hiçbir şey değişmedi. Belki seçim sonuçlarını beklemiş olabilirler. Seçimlerden sonrası için düşündükleri şeyler olabilir. Önce ekonomik ilişkilerle başlamak lazım. Özellikle inşaat alanında Türk işadamlarının yapabileceği çok şey var. Başta havaalanı olmak üzere… Bunlar yavaş yavaş diğer ilişkileri de beraberinde getirecek diye düşünüyorum.”
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un ziyareti sırasında Rusya’nın KKTC’yi tanımasına karşın Türkiye’nin de Abhazya’yı tanıyabileceği spekülasyonu yapıldı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
“Türkiye ile Rusya arasında bu konunun konuşulduğuna dair benim bir duyuyum yok, spekülasyonlar dışında. Ama bizim Kuzey Kıbrıs’la iyi ilişkilerimiz var. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin eşi iki kez misafirimiz oldu, benim ve eşimin davetlisi olarak. Bunun dışında da kontaklarımız ve gayet güzel bir şekilde ilişkilerimizi sürdürüyoruz.”
Abhazya’nın diasporada yaşayanlarla ilişkilerinin artırılmasına yönelik bir takım önlemlerin alınması konusunda Rusya ile Türkiye arasında müzakerelerin olduğu, özellikle Abhazya pasaportu olanlara kolayca Rusya vizesi verilmesi üzerinde durulduğu söyleniyor. Bu konuda bir çalışma var mı?
“Çok önemli bir soru. Türkiye’de yaşayan ve Abhazya pasaportu olan kardeşlerimizin herhangi bir vize problemiyle karşılaşmadan Abhazya’ya gelebilmeleri için birtakım görüşmeler yapıyoruz. Rusya ile yaptığımız bütün görüşmelerimizde gündemin ilk maddelerinden biri bu. Ancak Türk devletinin de bu konuda desteği olsaydı çok rahatlardık. Özellikle Trabzon-Sohum arasında deniz yolunun açılması, bu süreci çok hızlandırırdı. Bundan sonra gemilere herhangi bir Gürcü provokasyonun olmasına da ihtimal vermiyorum. Çok kısa bir süre içerisinde bu konuda Rusya ile bir anlaşmaya varabileceğimizi umuyorum.”
Türkiye’ye yeni bir ziyaret girişimi olacak mı? 2007’de ziyaretinizin iptal edilmesi nedeniyle bir dargınlığınız var mı?
“Ben buna kırılmadım, uzun süredir politikanın içinde olduğumdan bunu anlayabiliyorum. Siyasi sıkıntıları anlayışla karşılıyorum. Türkiye’ye en kısa sürede gelmek istiyorum. Resmi görüşmeler için değil ama kendi insanlarımız ve vatandaşlarımızla kucaklaşmak için… Tabi Türkiye’den davet gelirse icabet etmeye her zaman hazırız.”
Abhazya Başbakanı ile konuşurken diasporanın bir sonraki seçimde oy kullanabilmesi için elimizden geleni yapacağız dedi. Hakikaten Abhazya diasporaya cumhurbaşkanını seçtirmeye hazır mı? Zira Türkiye’de buradan altı kat fazla Abhaz yaşıyor…
“Türkiye’nin kendi topraklarında böyle bir oylamaya izin vermesi lazım. Belki bu diplomatik ilişkilerin tesisi sonrasında alınabilecek bir karar olabilir. Kendi görüşüm olarak söylüyorum; Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar Abhazların seçimlere katılmasından büyük bir mutluluk duyarım. Kimi seçerlerse seçsinler sonuçta başkan bir Abhaz olacaktır.”
Bu durumda Düzce-Adapazarı’nda daha fazla seçim mitingi yapmak zorunda kalabilirsiniz…
“Aday olmak için beş yıl Abhazya’da yaşamak gerekiyor. Mesela Oktay aday olabilir…”
O halde Oktay başkan demektir.
“Benim oyum da Oktay’ındır…”
Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesinin Abhazya’ya ne tür yansımaları olabilir? Ermenistan’la normalleşme ABD ve Türkiye açısından Gürcistan’ın bölgedeki öneminin azalması anlamına da geliyor. Sizin bu konudaki gelecek senaryonuz nedir? Böyle bir süreç Türkiye-Abhazya ilişkileri için bir kapı açabilir mi, hatta ABD’nin bakış açısını etkiler mi?
“Bu çok önemli bir süreç. Elbette Gürcülerin de bu durumu iyi analiz edip politikalarını ona göre şekillendirmeleri gerekiyor. İyi komşuluk ilişkilerinden bu bölgede herkes yararlanır. Biç hiçbir zaman bir ülkenin diğer ülkelerle ilişkilerine karşı değiliz. Biz Gürcistan’la da iyi ilişkilerden yanayız ama eşit, bağımsız ve iki komşu devlet olarak. Dünyada kötü halk yoktur, kötü politikacılar var…”
Rusya’ya ihraç edilecek malların Sohum limanı veya Babuşera havaalanı üzerinden sevk edilmesi gibi bir proje söz konusu mu?
“Evet Türkiye’den gelecek malların hem deniz yolu hem havayoluyla Abhazya üzerinden Rusya’ya sevki konusunda hem Türkiye hem Rusya’da ciddi çalışmalar içindeyiz. Bu konuda Rusya yönetimine ricada bulunduk, bu meseleye sıcak bakıyorlar… Bu Abhazya için çok yararlı bir ekonomik proje olacak.”
‘Türkiye ile diplomatik temas zaman alır’
Velhasıl Bagapş hem Abhazya’nın uluslararası alanda kabul göreceğinden ve Türkiye ile ilişkiler tesis edeceğinden emin. Abhazya, Rusya ile tam diplomatik angajmanın ardından kendini ‘kapatılmış’ ülke olarak görmüyor. Abhaz yetkililer, başta Türkiye olmak üzere başka ülkelerle ilişkiler tesis etme konusunda Rusya’nın bariyer değil yardım edici bir rol oynadığını vurguluyor. Son aylarda Latin Amerika’nın sol kuşağında yer alan Venezüella, Küba, Nikaragua, Ekvador ve Bolivya ile temas kurdular. Hâlihazırda Venezüella ve Nikaragua bağımsızlıklarını tanımış durumda. Ekvador’dan da her an olumlu bir haber çıkabilir. Bazı Asya ülkelerine de heyetler gönderildi.
Ayaküstü sohbet etme imkânı bulduğum Abhazya Dışişleri Bakanı Sergey Şamba’ya diplomatik çabaların sonucunu soruyorum. Yeni dönemin en güçlü başbakan adayı olarak görülen Şamba, hem Türkiye hem AB ile ilişkilerin tesis edilmesi konusunda oldukça iyimser. Diplomatik temasın zaman alacağını belirten dışişleri bakanı ekonomik ve kültürel ilişkilerle başlangıç yapma hedefi güttüklerini vurguluyor. Şamba ile söyleşimiz ise şöyle:
Seçimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Bir anayasal hukuk devletinde olması gerektiği gibi barış içerisinde ve bayram havasında bir seçim geçirdik. Bunu uluslar arası gözlemciler de söylüyor. Tanınmanın ardından bütün dünyanın gözü Abhazya üzerindeydi. Bu seçimlere de özel bir önem gösterdiler. Biz de bütün dünyaya demokratik bir devlet olduğumuzu gösterdik.”
Sizce elde edilen bu sonucun tanınma sürecindeki çabalarınıza olumlu yansıması olur mu?
“Daha önce tanınmamış ve savaş geçirmiş Abhazya’da muhalefetteki bir adayın seçim kazanması da son derece önemliydi. Elbette şimdi bu seçimin de güzel geçmesi kafalarında soru işaretleri olan devletlerin nazarında bizim pozisyonumuzu biraz daha güçlendirecektir.
Tanınma yolundaki çalışmalarda bir adım daha ileri gittiğimizi söyleyebilirim.”
Latin Amerika ve Asya’da temaslar yürüttünüz. Abhazya’yı tanıyabilecek yeni ülkeler var mı?
“Çok umutluyuz. Görüştüğümüz ve umutlu olduğumuz ülkeler var ama ne zaman tanıyabilecekleri konusunda şu aşamada bir şey diyemem. Ama fazal uzun süreceğini de sanmıyorum.”
Ülke ismi verebilirsiniz?
“Maalesef önceden açıklama yaptığımız da bu ülkeler büyük bir baskı altında kalıyorlar. O yüzden birlikte yapılacak ilanları bekleyelim.”
Beyaz Rusya’nın bocalaması gibi…
“Ama oradan da umutluyuz.”
Türkiye ile temaslardan bir sonuç elde edebildiniz mi? Türkiye ne öneriyor, Abhazya ne istiyor? Müsteşarın ziyaretinin ardından bir şey değişti mi?
“Türk tarafı da Abhazya ile iyi ilişkiler geliştirme isteğini ortaya koyuyor. Ancak bu ilişkiler şimdilik ekonomik ve kültürel düzeyde olacak. Diplomatik düzeydeki ilişkilerin biraz daha zamana yayılması gerektiği konusunda biz de Türkiye tarafına anlayış gösteriyoruz.
Öncelikle komşularımızla iyi ilişkiler geliştirmek istiyoruz, bunların başında da Türkiye ve ardından AB geliyor.”
Türkiye’den somut olarak ne istiyorsunuz?
“Öncelikle ulaşım ve iletişim ardından ekonomik ve kültürel ilişkilerin istenilen düzeye getirilmesi.”
Başlamak istediğiniz bir nokta var mı?
“Türkiye ile bu konuda bir anlayış birliği içerisindeyiz. Sadece Türkiye’nin Gürcistan’la ilişkilerine zarar vermeyecek bir çözüm yolu bulmaları için beklememiz gerekiyor.”
Savaş sonrası AB ile arka kanallardan görüşmeler oldu mu?
“Ağustos sonrası AB’nin bakış açısı değişti. Ve daha da değişecek. Her türlü kanalla görüşmelerimiz devam ediyor.”
AB ülkelerinin Rusya pasaportu taşıyan Abhazya vatandaşlarına vize vermeme politikası sürüyor mu?
“Şimdilik problemler var ama zamanla aşacağımızı düşünüyorum. Bu konuda da görüşmelerimiz var. AB’li yetkililer şimdiye kadar uygulanan politikaların yanlışlığını açık açık ifade etmeye başladılar. Bunlar da değişimin habercisi.”
……………………………………………………………..
Birinci Bölüm: Küllerinden doğan ‘canlar ülkesi’ Abhazya – 1
İkinci Bölüm: Türkiye şimdilik Abhazların şimdilik dinini tanımaya hazır
Üçüncü Bölüm: Türk-Ermeni ve Türk-Rus yakınlaşması Abhazya’ya abad eder
…………………………………………………………….
Kaynak: Karadeniz Araştırmaları Dergisi, Sayı 24, Kış 2010 (PDF)